Bir şiir dinleyip, bir gün ağlarsın.
Gözyaşların, zaten aşina göz bebeklerine,
Seni kim şiir sever yaptı böyle,
Usta şair demesen de kendine,
Dönüp dolaşıp sorarsın,ruhunun ahvaline...
Bir şiir süzülür yüreğimden
yüreğim hop oturup hop kalkar
ellerim ah ellerim
kötülükleri çirkinlikleri hainlikleri
bir çırpıda düzeltemediğim ellerim
yazmasam olmaz
Bizler meslektaşız hep, aynı tekne içinde,
Ayakkabıcı derler, hepsi farklı biçimde...
Kimisi saya diker, kimi yapar kalfalık,
Meslektaşımız çoktur, oluruz kalabalık...
Dost başa bakar imiş, düşman ise ayağa,
Biz çocuktuk
adımlarımız küçüktü midemiz küçük
yüreğimiz kocaman
muz satardı Deli Halil bağıra çağıra
''Çikita bunlaaaar çikita
Muz yiyen eve gidiyor'' derdi
Canım ablam. Ben daha yirmi sekiz buçuk yaşında taptaze bir genç kızım. Yani tabi ki uykuda olduğum zamanları saymadığımdan yirmi sekiz buçuk oluyorum Özüm ablacım çaktırma işte. Şimdiye kadar ne doktorlar, ne mühendisler, ne esnaf ve zanaatkârlar, ne milletvekilleri, ne bakanlar, başbakanlar iste... oo fazla mı gittik ne, neyse ablacım işte birileri istedi üç beş kere de ben hiç birini beğenemedim be ablammm. Şimdilerde de altmış yaşında yakışıklı bir delikanlı isteyip isteyip durur, ne yapsam ne etsem sana bir akıl danışayım dedim benim canımın içi ablacım...
Özüm abla durur mu hemen cevabı yapıştıracaktır, evde bir taze gül rumuzlu bayana...
Çok iyi iki dosttular. Kılıktan kılığa ve şekilden şekle girmek ise onların en büyük özelliği ve meziyetlerinden biri idi... Kimi zaman sarı leblebi olarak çıkarlardı insanların karşısına, kimi zaman patates cipsi, kimi zaman sütlü çikolata, bazı bazı ekmek arası kaşar ya da ikindi vakti okuldan dönen çocukların ekmek üzerine sürdüğü krem peynir olurlardı bu Abur ile Cubur... Sizin anlayacağımız Teksas Tommiks çizgi romanlarında ki karakterlerden bin bir surat gibi şekil değiştirme yetenekleri inanılmaz derecede fazlaydı... Ha bir de eskilerin çizgi filmlerinden Tonton vardı hatırlarsınız ''Hop hop değiş Tonton.'' dendi mi hemen şekil değiştirirdi. Kimileri de Abur ile Cuburu o çizgi filimde ki Tontona benzetirdi...
Çocuklar ah bu çocuklar, sade çocuklar mı zaman zaman büyüklerde onların büyülü, ambalajlı güzelliklerine kanar ve parasını verip midelerine cumburlop yaparlardı. Sonrada o midelere yapılan cumburloplar kişilere tabi ki yol, su elektrik değil de, kilo, tansiyon, kalp sıkışması, diyetisyen ve zorunlu diyet olarak geri dönerdi hem de ne dönme, belini bükerdi insanların epeyce...
Bundan seneler önce,daha rahmetli babaannem ve babam hayattalar.Soğuk bir kış günü,lapa lapa kar var Ankara'da,akşam sohbet ediyoruz; amca çocukları da var.Annem,kardeşim,babam ve ben.Bizim apartman aile apartmanı olduğu için,zırt pırt birbirimize girer çıkarız.Deyim yerindeyse,evler yolgeçen hanı gibi aramızda...
Daha o zamanlar babaannem yüzbeş yaşlarında,sağlıklı dinç,hayatında doktor nedir bilmez.Ara sıra amcaoğlu akordion çalınca bizlen beraber atabarı bile oynar...
Bizim içimizde bileği en kuvvetlimiz büyük amcaoğlu Adnan'dır.Geri kalan üçümüz bir adam etmeyiz.Onun yarı kuvvetine bile erişemeyiz...
Bu gün yüreğe düşen ateşler sönmese de,
Anaların acısı bu gün dinmese bile,
Mutlaka çözeceğiz dağların devleriyle,
Başlarına çökecek gök kubbe evleriyle...
Biz bin yıldır bitmedik,bilenlere sorda gel.
''ANKESOB Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Mehmet Yiğiner, Çırak sayısı giderek azalmıştı, büyük önem verdiğimiz çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınacak olması, reform niteliğinde bir düzenlemedir, bu yasa esnaf ve sanatkarlarımızın geleceğini güvence altına alacaktır. Çırak öğrencilerimize ödenecek ücretin üçte ikisini devlet karşılayacak, böylece esnaf ve sanatkarlarımızın yükünü de hafifletmiş olacağız.'' BASINDAN
Küçükesnaf ve KOBİ diye tabir ettiğimiz işletmelerin sayısı her ne kadar günden güne azalma eğilimine girse de, yine de bir hayli fazla sayılır yurdumuzda. Önce sekiz yıllık eğitim peşine de zorunlu eğitimin on iki yıla çıkması piyasada çıraklara olan talebi hayli azaltmış gözüküyor. Yukarıda ki haberi gazetelerde görünce bir küçük işletme sahibi de olarak hayli sevindiğimi, hatta heyecanlandığımı söyleyebilirim. Mutlaka, teknolojinin büyük bir hızla gelişmesi ile bazı meslekler haliyle gerilemekte, bazıları da yok olmaya yüz tutmakta. Bundan iki yüz yıl önce, yüz elli yıl önce nalbantlık, kalaycılık, at arabası ile yapılan taşımacılık haliyle günümüze kadar ulaşsa bile mesleği icra edenler gayet azalmıştır. Teknoloji, bir çok üretilen değerin fabrikalarda ileri teknikler ile üretimine olanak sağlasa da yine de zanaatkarlık gerektiren bir dolu meslek vardır. Araba tamirciliği gibi, kunduracılık gibi, inşaat ustalığı gibi, terzilik gibi. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz.
''Benim oyum ile çobanın oyu bir mi? '' Fi tarihinde Tirmanya dan bir manken
Tirmanya'da seçimlerin yapılma zamanı gelmiş çatmıştı. Tirmanya'nın önde gelen, güzel manken ve aynı zamanda oyuncularından Hatice Taşçıoğlugiller de akıl baliğ olduğu için oy kullanma ehliyetine sahip bir bayandı. Bilgi ise bilgi, kültür ise kültür, güzellik ise güzellik, bunların hiç birisi manken kızımızın beş on santim yöresinden yakınından bile geçmemişti. Her ne kadar siyasi bir partiye aktif üye değilse de zaman zaman da olsa yani ayda bir bilemedin iki kere gazetelerin köşe yazarlarının bir iki tanesini, gündelik fal yorumlarını bitirdikten sonra mutlaka okurdu. Hele hele de seçimler yaklaştıkça, bu okumalar hafta da, on beş günde bire bile çıkardı. Bir de hakkını yemeyelim, televizyonlarda ki siyasi tartışmaları mutlaka sonuna kadar izler, hatta tuvalete bile gitmez, o an da nereye denk gelirse bırakırdı. Lafı çok uzattık gelelim seçimlere...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!