Evet, evet hiç haz etmem merkantilistlerden, siz onlar hakkında ne düşünürsünüz onu bilemiyorum ama, sonra tanıyınca belki siz de hoşlanmayabilirsiniz... O da sizin sorununuz, beni hiç alakadar etmez...
Bu merkantilistler çok ilginç adamlarmış biliyor musunuz? Her bir şeyleri bizim gibiymiş. Bu akıma, yani merkantilizme girdiklerine ve merkantilist olduklarına, zamanla pek bir pişman oluyorlarmış. Çıkmak istiyorlarmış, fakat buna da şartlar ve doğa olayları izin vermiyormuş, onu da çok sağlam kaynaklardan bilgi olarak edindim...
Ta Ortaçağ da hatta Ortaçağın da daha gerisinde ilk çağlara kadar gidiyormuş bu merkantilistlerin halleri ve durumları... Cilalı Taş Devrinde bu merkantilistler taşların neden cilalandığını araştırmaya başlarlarken önemli fikir tartışmalarında bulunmuşlar. Tartışmaları da bir şeylere benzese laf olsun torba dolsun tartışması işte. Taşların neden her iki yüzü birden cilalı değilmiş de tek yüzü cilalıymış. Tek yüzü cilalı olunca taşların o devire cilalı taş devri denir miymiş? Bababababababa! Adamların tartıştığı şeye bak, sanki hiç başka işleri yok...
Bu işi ilk önce onlar çıkardı;
Üç mekanda geçen Sitcom'lar da,
Sonra bize sirayet etti,
Kahkaha efektleri...
Saçma sapan espriyi yap,
Bazı zaman düz yazı da, bazı zaman şiirlerde de görüyorum Kahpe Felek, diye hemen sıkıştırıyorlar mısraların arasına... Türkçe Sözlüğe baktığımız zaman Feleğin, sema, talih, baht, şans, dehr, zaman anlamlarına geldiğini görüyoruz. Değerli Yazar Mehmet Paksu ''İnsanı Uçuruma Götüren Sözler.'' isimli kitabında kısaca bu konudan şöyle bahseder... ''İnanç noktasında feleğe çatmanın sakıncası ve insanın imanına zarar vermesi feleğin kader ve dehr (zaman) anlamında kullanıldığı zamandır.'' Bu konuda Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed sav.'in de bir Hadis-i Şerifi şu şekilde onu da burada belirtmekte yarar var. ''Dehre sövmeyiniz çünkü Allah dehirdir.''
Başın sıkışsın, kahpe felek. Kumarda para kaybet, vay kahpe felek. Takımın maç kaybetsin, kahrolası felek. Zenginlikten fakirliğe düş, alacağın olsun kahpe felek... Bu örnekleri tabi daha da çoğaltabiliriz. Biz, sen, ben adam gibi davranmıyorsak, yaşamıyorsak felek ne yapsın? Her şey Allah'ın yazdığı ilahi kader doğrultusunda meydana gelmiyor mu zaten? Kadere ve kazaya iman ediyorsak, o zaman feleğe ya da herhangi başka bir şeye sövüp sayıp durmayacağız.
Rahman ve Rahim olan Allah bir ayeti kerime de ''Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.'' ŞURA/30 buyruluyor... O zaman feleğe, kadere kötü söz söylemenin ne bize ne de kimselere faydası var...
''Floridalı 22 yaşındaki bir gencin açtığı 'Irma Kasırgası'na ateş et (Shoot at Hurricane Irma)' adlı etkinliğe onbinlerce kişi katılmayı planlıyor.''
Bu yazıyı okuyunca önce gözlerime inanamadım, sonra bir daha bir daha okudum. Düşünüyorum da insanlar bu kadar salak olabilir mi? Oluyormuş demek ki... Bir zamanlar güney illerinden birinde, sanırım Adana'da sıcaktan bunalan iki delikanlı güneşe tabanca ile ateş etmişlerdi... Bizdekiler iki kişi idi... Seksen milyonluk bir toplumda iki kişiyi hoş görebilirsiniz lakin ABD'de kasırgaya ateş etmeyi düşünen on binlerce kişi var dendi mi, işin rengi değişir...
Bu gün her ne kadar dünyayı yönetiyor gibi görünseler de bu dangalaklar, işte toplumlarında böyle salaklar, böyle geri zekalılar da var demek ki... Kasırga, Allah'ın hikmeti işte... Herhangi bir tabiat olayını, biz insanların engellemesine imkan var mı? Yok tabi ki... Ancak vereceği zararları, alacağımız tedbirler ile birazcık olsun azaltabiliriz... Peki bu salaklar niye böyle davranıyor? Rakam da büyük, bir değil, iki değil, on binlerden bahsediliyor...
Ben onu bırakırım da
o beni bir an kendi halime bırakmaz
koşar bazen birilerinin yüreğine doğru
sev der sev
sev ki o zaman olursun bir dev...
Kalbimi kanatanlar, acılarım hep içime aksa da yine de biliyorum ki bana verdiğiniz rahatsızlıktan dolayı özür dilemeyeceksiniz; olsun dilemeyin ben alışığım yaralarımın hep kanamasına... Ama şunu da unutmayın sakın, etme bulma dünyası burası, sizin de bir gün gelir bir yerleriniz incinir belki de benden daha çok...
Ben sadece sevmek istemiş sevmeye çalışmıştım sizleri... Hem de çıkarsız, yalansız, dolansız, riyadan uzak bir biçimde... Ben sadece birlikte güzellikleri paylaşırsak aramızda derin bir muhabbet oluşur sanmıştım... Ne kadar yanıldığımı geç de olsa anlıyorum, anladım... Bir çok kişiyi sildim defterden, hem de bir daha yazmamak üzere, bundan sonra daha da sileceklerim var.
Arkadaşlarım bilirler, her gün yazı yazan bir insan değilim. Bazı zaman iş yoğunluğundan dolayı, edebiyattan uzak kaldığımızda oluyor. Hem okuyanı hem de yazanı yorar her gün bir şeyler karalamak zorunda olmak, böyle hissetmek kendini... Ne kadar da güzel yazıyorsanız yazın.
Tamam, edebiyat ve onun dallarından olan şiir, mutlaka çok güzel, çok faydalı bir olgu. Okumanın ve yazmanın hazzına vardı mı insan, kendini alamıyor bu işten. Nasıl ki sigara bir alışkanlıksa ’’Kötü de olsa’’ nasıl ki içki bir alışkanlıksa, kolay kolay bırakılmıyorsa, okumak yazmak da aynen böyledir. Sigaraya, alkole, genellikle çok küçük yaşlarda başlanır. Edebiyatta çok küçük yaşlarda girer kanınıza, ruhunuza... O güzel alışkanlığı edindiyseniz küçük yaşlarda, yaş ilerleyince, isteseniz de bırakamazsınız. Hem de gözlerinizin bozulması pahasına bile vaz geçemezsiniz...
Bazen kalemde yorulur, yürekte... Kendini tekrar eder durur insan zaman zaman yazılarında. El etek çekmek, dinlendirmek lazımdır kalemi yüreği ve beyni... Hayat sadece okumak ve yazmaktan ibaret değil. Sevdiklerimize de zaman ayırmalı ki aslında yazıların bir çoğunu da besleyen, insan ilişkileridir...
Kalemimin ucundan, bazen gözyaşı damlar;
Bazen sevince döner, yüreğimde ki gamlar...
Her şeyi yazsam diye, geçiririm içimden;
Bazen yazmadıklarım, hesap sorarlar ben den...
Kalender ki eğer almanca ise
takvim manasına gelir
oysa ki kalenderdir çoğu kere Türk İnsanı
haddini hududunu bilir
ölüp ölüp bazen bin kez dirilir...
Kalırsam bu şehir bir daha bırakmaz beni...
Gözlerim nemli nemli bakar kalırım.
Bir hüzün çöker şehrin sokaklarına,
Gördüğüm komşulardan selam alırım...
Sen ki boynu bükük gittin buradan...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!