''Ben mi anormalim yoksa başkaları mı?'' diye hiç düşündüğünüz oldu mu? Bundan yüz sene önce adamın biri çıkıp da ''Bak gör abi elli sene sonra aya bile gidecek insanlar.'' deseydi ''Hadi len oradan.'' derler bir de gülerlerdi adama...
Bu Sam Amca 20. Yüzyılın başından beri dünyanın hakimi, adeta jandarması, kıdemli başçavuşu... Herkes bunu kabullenmişti bir zamanlar... İki kutup vardı İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika yani Sam Amca ve yeğenleri hür dünya, o zaman ki SSCB yani Sovyetler ve yandaşları... Denge unsuru idiler birbirlerine... Bir deseydi ki Sovyetler yıkılacak, çok anormal gelecekti bize o tarihlerde... Ha ne oldu yıkıldı da, Bağımsız Devletler Topluluğu adını aldı, isim ve cisim değiştirdi bir parça... ABD'nin dibe vuracağını da kimseler tahmin etmiyordu, etmesinler de görünen köy de kılavuz istemiyor... Çatırtılar hem de ne çatırtı, kulaklarımıza kadar geliyor ta oralardan...
Eskilerde ne çok kesilirdi elektrikler aşağı yukarı benim yaşlarımda ya da benim yaşıma yakın olanlar anımsayacaklardır. Şimdilerde çok sık olmasa da yine de kesiliyor zaman zaman ve ben hakikaten bayılıyorum elektriklerin kesilmesine...
Bundan daha güzel bir şey olamaz ailenin birbirine yakınlaşması için ve sohbet etmek, televizyonların saçma sapan programlarına takılıp kalmamak için. Yakıyoruz mumlarımızı, hayır çayda çıra oynamıyoruz tabi ki ama gölgelerimiz yine de duvarlara vuruyor. O karanlıkta başka ne yapılır ki en güzeli sohbet muhabbet aile bireyleri ile daha ne olsun bundan güzel bir şey var mı? Yakınlaşın yakınlaşa bildiğiniz kadar çocuklarınıza, eşinize...
Bir insan bir alışveriş merkezini niye protesto eder? Yazdıklarımı okuyun, sonra kime hak vereceğinize siz karar verin.
Sokağa çıkma yasağının ilk günü... Pandemi başladığından beri ben de siz de hemen hemen her gün banyo yapıyorsunuz ya da duş alıyorsunuz. Ne güzel bir söz ''Temizlik imandan gelir.'' derler. Atalarımız olan Osmanlılar da Selçuklular da su ile haşır neşir olmuş medeniyetlerdir. Orta Çağ da Avrupa da millet su ile sabun ile tanışmamışken daha bizim şehirlerimizde hamamdan geçilmiyordu. Bursa'da İstanbul'da hala o hamamlar dimdik ayaktadır...
Parfüm denilen madde Fransızların pis kokuları bastırmak için bulduğu bir maddedir... O zamanlar tuvalet bilmeyen, sokaklarda tuvalet ihtiyacını gideren insanlar zorunluluktan parfüm icat etmişlerdir...
Ne de güzeldir rahat bir koltuğa oturmak. Hele bir de bu koltuk biraz da yaylıysa ve de sallanıyorsa, sizi de zaman zaman tilki uykusuna daldırıyorsa... Rengi şekli şemalı pek de önemli değil aslında. Biraz sallansın, sallanırken beni de sallasın, sarmasın ama... İlla kırmızı olsun üç kuruş fazla olsun diye bir takıntımız yok...
Çoğu zaman hoşuma gider onun üstünde sallanmak. Allah var o kadar otururum üstüne gıkı da çıkmaz. Af et be dostum, arkadaşım, can yoldaşım koltuk. Popomun ve de benim kahrımı çok çektin. Hele kuru fasulye filan yediğimde o mabadımdan çıkan kötü kokular için senden özür dilerim. Keyfim o kadar yerindeydi ki kalkıp da tuvalete gitmeye üşendim işte, kusura bakma...
Ne yani, bir koltukla can ciğer kuzu sarması olamaz mıyım? Merhum Aziz Nesin Badem Ağacı ile arkadaş oluyor da, ben, beni üstünde taşıyan, hem de çok sevdiğim koltukla niye arkadaş olmayayım, keyif de benim koltukta... Hem de koltuğumla arkadaş olduğumdan, ne yalan söyleyeyim koltuklarımda kabarıyor...
Yahu durmadan ağzıma bir şeyler sokmaya çalışıyorlar. Sevmiyorum o mamayı, zorla ağzıma sokuyorlar da sokuyorlar... Bu annemde, anneannem de bir alem, annemin yediremediğini eline alıyor, o yedirmeye çalışıyor...
Sıkıldım artık bu hazır mama muhabbetinden oysa ki annemin sütü ne güzeldi cokur cokur emip duruyordum, pek bir tatlıydı be! Biraz zaman geçsin yemeklerden de vermeye başlarlar bunlar bana. İyi de her yemeği de sevemem ki ben de minnacık bebeyim...
Fasulyeyi severim de patlıcanı sevmem, hadi gel de çık işin içinden. Yemeyecem diyorum anlamıyorlar bak kuş geldi, yok tren geldi, araba geldi düdüt düdüt muhabbetleri... Yemezsen arkandan ağlarlar diye söylüyorlar, bir de yemin billahi ediyorlar...
Artvin'e Ne Büyük Gurur Siz de Görmeden Ölmeyin
''Türkiye'den İstanbul, Antalya, Edirne ve Artvin, uluslararası araştırma şirketi "Euromonitor İnternational' tarafından hazırlanan, "Dünyada en çok ziyaret edilen 100 kent" sıralamasında yer aldı.'' BASINDAN
Benim bu şehri sevmek için,
Bir dolu sebebim vardı.
Ata,baba toprağıydı,
Kalbimiz de yardı,
Yüksek yüksek dağlar vardı...
Deli Çoruh;
Kışın yarım donar,yazın çoşar
İnsanların mutlu yaşar.
Artvin'imin içlerinde,
Psikoloğumuz azdır.
Bizde doktor Kafkasör'dür.
Bizler Türk Milletinin fertleriyiz... Binlerce yıldır tarih sahnesinde milletimizin varlığı devam ediyor. Bir çok devletler kurduk, savaşlar yaptık, nice şehitler verdik topraklarımız için, bağımsızlığımız için. Ta Nuh Tufanına kadar geçmişimiz ve tabi daha öncesi de var, yazılı kaynakların çok az olduğu zamanlarda da tarih sahnesinde idik.
Orta Asya'da yaşarken kavim olarak, bir çok sebeplerden dolayı batıya göç ettik ve Anadolu'ya kadar geldik. Bir çok medeniyetler ile alış verişte bulunduk hem maddi hem de manevi olarak. Onlar bizim kültürümüze biz de onların kültürlerine katkılar yaptık. Devletimizin başına zaman zaman basiretli devlet adamları, zaman zaman da ülkeyi yönetmekte fazla yeteneği olmayan aciz devlet adamları da geldi... Haliyle başarısız devlet adamları memleketin ilerlemesine engel oldular azami derecede...
Her ne kadar evim çok yüksek katlarda değilse de yine de çoğu zaman asansörü kullanıyorum... Asansöre binince içim bir hoş oluyor. Karşıda ayna, hadi bakalım arka cebinden tarağı çıkartıp da saçlarını taramada göreyim seni? Bizim asansör de müzik yok. Yöneticilere söylüyorum söylüyorum bir türlü koymuyorlar. ''Başka asansörlerde var biz de niye yok?'' diyorum. ''Bizde böyle ne yapalım?'' diyorlar başka da bir şey demiyorlar...
Bazı asansörlerde kapı elle açılıyor, çoğunda ise otomatik, kata geldi mi cırt içindesin. Bazen dalga geçerim asansörün kapısı ile... Elimi bir uzatıyorum şak diye açılıyor... O arada da bekleyenler varsa haliyle sinir oluyorlardır bana...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!