sevgi dolu şu gönlümü
sundum sana meze diye
aşkımı hep yudum yudum
bade gibi içsin diye
bahçedeki güller sana
Kavuşmak kavuşmak istiyorum sana
Baharın güneşe soğuğun ateşe kavuştuğu gibi kavuşmak
Buluşmak buluşmak istiyorum seninle
Bülbülün gülle gülün bülbülle buluştuğu gibi buluşmak
Ayışığında buluşmak ay ışığında konuşmak ay ışığında sevişmek istiyorum seninle ay ışığında
son hatıran son mektubun gelene kadar hayaller kurardım seninle dolu
varlığından uzak hasretine tutsak her mektubunda her zaman satırlarca nefes nefes
varlığına hasret hasretine tutsak yaşardım seni doyasıya cümle cümle hece hece
yorulunca gözlerim kapatıp hayaller kurardım seninle dolu seni hisseder seni duyar seni yaşardım
nefeslerim sıklaşır yüreğim kabarırdı kalbim hızlanır kanım coşardı
işte o zaman olsamda varlığına hasret hasretine tutsak mutluydum hayalinle hayal kurarak
Okşarken sırma saçlarını tatlı tatlı bakarak bana ayrılık olacaksa eğer ölümü isterim diyecekken tam dudaklarımı dayayıp ıslak dudaklarına böyle konuşma derdim usulca sana
Titreyen sesin çarpan kalbinle senden ayrı kalmaktan çok korkuyorum derdin ta yüreğinden gelen bir sesle sarılırdın boynuma başın omzumda saatlerce kalırdın öylece
Mutluyduk hemde çok utluyduk bir nehrin kenarında yemyeşil ağaçlarla dolu küçük
köyümüzde
Bahar geldiğinde bayram ederdik kırlara çıkardık sen papatya toplarken ben gelincik çiçeklerinden kolye yapar boynuna asardım sonrada yanaklarından öperdim utanırdın bir gören olu derdin kızarırdın elindeki papatyalar boynundaki gelincik çiçeklerimi görür onlardanmı utanıyorsun derdim tatlı tatlı boyun büker omuz silkerdin sonra boynuma sarılır başını omzuma koyardın öyle candan sarılırdınki kollarınla değilde sanki yüreğinle sarılırdın Ama her öpüşümde yada öpmek istediğimde hep utanırdın öyle saf öyle masum öyle temizdinki
Vakit ikindiyi geçince elele tutuşur nehrin kenarından mutluluktan uçarcasına koşardık köye doğru akşam olmadan varırdık evlerimize yüreğimizde sıcak o tatlı heyecanla
haydi be fistanı allı fadime
dermana dert muhtaç düştüm fendine
kapındayım kulum bak efendime
halde halle halde getir kendime
hasretindir hasat oldu ömrüme
ben anlarım benden gayrı yananı
meşeye benzetmem sapı samanı
içimde var iken közün amanı
teneffüs edemem kara dumanı
canıma canlarım çarmıh geriyor
gözlerim gördü gönlüm çok sevdi
senden bu canıma gelin tazelik geldi
kara bahtım kör talihim seninle güldü
güzelliğin ruhumdaki tüm derdi aldı
dolanı dolanı versin kollarım sana
derdini söyleme gardaş herkese
dermansız der derdin çare veremez
inanıp güvenme sahtekar ferde
kalırsın sen sonra düştüğün yerde
zalım olur muhanetin kapısı
mükemmellik mertebesinden mükelleflik seviyesine inen insan
aynı zamanda da zaman ve mekan değiştirmeyle birlikte
fanilik sıfatını alşmış oldu
bununla beraber doğum ve ölümde bu sıfatla verildi
dünya hayatı dediğimiz yaşam doğum itibarıyla başladı
mükemmel ve üstün yaratılan insan
Atatürk ve ilkeleri
gönül bağımdaki duran
değerlerin zirvesinde
bayrak ile birde kuran
varsa hor ve hakir gören
odur akı kara gören
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!