Adnan Durmaz Şiirleri - Şair Adnan Durmaz

Adnan Durmaz

ne aşk acımasız cellat ne zaman hain..kalbin hazin aldanışında
kendinsin sorgulanan kan içre aldanmış demlerin yanışında

yurtsuz kuşlar gibi öfkeli bulutlar dolanır dardağan hazanlarda
hışımla yağar çılgın aşk başka baharlar gelir her uyanışında

Devamını Oku
Adnan Durmaz

Kemirmiş ruhunu bir kurt gibi
Yüzyıllardır bu anlamsız suskunluk
Sen bozkırlar ortasında kalmış zavallı korkuluk
Deryalar toplansa
Bir daha yeşermeyecek odunlardan habersiz
beklersin

Devamını Oku
Adnan Durmaz

gece indi bir gönül ikliminde ikimiz biz bizeyiz
anla beni anla gurbetti ömrüm sensiz bozuk bir şirazeyiz

bir avuç yalnızlıkta melal gözlerin yok mu
aslında iki kamış gibi gam yelinde avazeyiz

Devamını Oku
Adnan Durmaz

Begonvil Bekleyiş

kaç diri gövde
kumlarda
uzandı
hoyrat ve kışkırtan bir ayla

Devamını Oku
Adnan Durmaz

En yüce dağların, en engin denizlerle buluştuğu yerde, yeşiller-maviler içinde bir kale vardı. Dağların ve denizlerin yorgun serüvenlerine her zaman açıktı kapılan. Çalışkan, onurlu, dürüst, sevgi dolu insanlar yaşardı; duvarları arasında... Geceleri, dağların ve denizlerin dilini bilen insanların hülyalı türküleri, yıldızlara ulaşmak istercesine göklere yükselirdi...
Denize bakan burcuna yapılmış iki mazgalı vardı. Oradan, denizlerin tüm mavileri; dalgalann, martıların, balıkların ve deniz kızlarının tüm şarkıları dolardı yüreğine. Dolardı da, bir güzel düş olurdu; renkli, mis kokulu...
Günler geceler, böylece akıp giderdi işte.
Bir şafak vakti, daha serçe kuşları uyanmadan, kale halkı, büyük bir ivedilik ve sessizlik içinde, kayıklanna binip, tüm kıpırtılarını yitirmiş olan denize açıldı. Sular, yeşilden sarıya doğru aydınlanmağa başladığında, ufukta tek bir iz bile kalmamıştı onlardan... Neden gittiler? Bir göç müydü bu? Olur a, bir başkan için mi gitmişlerdi yoksa? korkuları vardı da, ondan mı kaçıyorlardı acaba? Bu sorulann yanıtını, ne dağlar, ne denizler, ne de kale, hiç mi hiç bilemiyordu. Yanıtsız binlerce soru, yanıt arayanlann kafalannda dolaştı, dolaştı; sonra da her biri birer ok olup, geldi kalenin beynine saplandı...
Bir zamanlar cansuyu gibi akıp, cana can katan zaman, şimdi akılalmaz bir biçimde, onlardan kalan her şeyi yok ederek geçip gidiyordu. Sonunda kalenin boş burçlarında, hayaletler dolaşmağa başladı. Yosunlar ve yabanıl bitkiler kuşattı, sabır taşından örülmüş duvarlarımı... Gitgide iyice lanetlendi. Önceleri sık sık uğrayan haydutlar, hırsızlar, katiller; ve hatta her şeyi hiçe saydığı söylenen mecnunlar bile, yanından yöresinden geçemez oldu... Her şey, herkes tümüyle yalnızlığa terk etti onu.
Gün, sayısız doğdu, sayısız battı... Yeni insanlar doğdu, büyüdü..

Devamını Oku
Adnan Durmaz

bulutun dalında kuş
denizin dudağı dalga
baharın kucağı yeşil
yeşilin öpüşü gül

akşamları yıldız iner gözlerin

Devamını Oku
Adnan Durmaz

Günler ki savrulan yapraklardır ömrümüzün dalında
Geceye söylenmiş bir şiirdir aşkımız
ki tam alnından vurulan..

O her gidişinden geriye kırılmış gül tenhalığı
Ayrılığın da bir kokusu var

Devamını Oku
Adnan Durmaz

suvaklar bildim
ay tarlaları alnın
uzaklar ustasıyım
bakışın gurbet
yıldız yurdu gözlerin
yedi deryalar geçtim

Devamını Oku
Adnan Durmaz

9
Gece çiçeğim
İçimi kokun bassın
Düşümde açıl
10
Bir yaprak gibi

Devamını Oku
Adnan Durmaz

hazan iklimi gözlerin
yüzünde gül aydınlığı
hangi eylülden gelirsin
ellerin aşk kırgınlığı

üzüm gözlerin gizemli

Devamını Oku