sen, ey ulu çınarı büyük hayallerin
yüzyılları alıp arkana
gelirsin tarihin içinden
büyürsün yeşilin ortasında
dalların bir aile bereketi
gibi yansır zamana
unutmak mümkün mü
yaşananları dünden
başka zamanlara taşınan
umutların çoğaldığı
şafakların ağardığı
gecenin ayrıştığı günden
yoldan geçerken şöyle bir uğradım kıyınıza
gün gelir elim çenemin altında derin derin
öyle derin sohbetler yapar mıyım sokrates'le
o bana hayatını anlatır mı bilmem
ben ona acıdan, mutluluktan söz eder miyim acaba
gizlilik diye bir şey kalmamış zaten bu dünyada
analitik aşklar nerde şimdi
derinliği olan, felsefesi
romantik aşklar nerde
gözlerde başlayan hani
sofistike bir bakışla
içini ısıtan sesi
göz kırpmaları kadar anlamlı bakışları
ya da titreşim imgeleri beynin
suç oluşturur
ağır cezalık dosyalarda
cinayet öyküsü kadar derin
yarenler yakınıcı olur sonra
yağmurlu bir sabaha uyanır gözlerim
gizemli bir gecenin ardından sensiz
yarım kalan bir şeyleri tamamlamak istercesine yüreğim
yüreğim oynak duruşu gibi umutların
boy aynası ilintileri nesnelerin
belli ki çözülmemiş bir yerinden
yalıtkanım artık ben
dünden yarına giderken
ve gecenin
uzak çağrışımları çoğalırken
sisli liman resimlerinde
sen kimsin desem
dün sevdim seni ölürcesine
hem delicesine sevdim seni
bugün de sonsuz sevgi duyarım sana
bugün de severim seni delicesine
sen hiç merak etme güzel gözlüm
gün olur bir yolunu bulur
insancıl bir dalganın kollarındayım
sonsuza pupa yelken
yönümü bulurum bir gün elbet
elbet insanlık yönünü bulur
tüzenin gücü etken olur evrene
haksızlıklar son bulur
dağların ardında devşirme yarınlar
bir karanfil düşü taşır gökyüzünün elleri
geri alınamaz elbet yaşanan zamanlar
ödünç verilen hisselerin artığı
şimşek yüklü bulutlar sonrası
bardaktan boşanırcasına yağmur
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!