ışık prizmadan geçince renklere ayrılır
ekmeğini ağdan çıkaranlar için
orfoz tekneleri umuttur yarınlara
öylesine bir dinginlik ki yaz sonu akşamlarında
esrik bulutsuzluk kaplar gökyüzünü
ve uçsuz bucaksız ormanın menzilinde
rüzgarın elinden tuttum usulca
dağları, ovaları dolaştık birlikte
birlikte dokunduk aşka
dağlara, ovalara ese ese
ben bütün doğayı severim aslında
ama nedense
bahar yelinin esintisine bırakmışım kendimi
derin bir sessizlik büyütür kuş tüyü yalnızlığımı
sabah düşünceleri sarar her yanımı birden
bulutlar, bulutlar nice yangının külleri yüreğimdeki
ve anılar ağır yük gemileri gibi
bir safran sayrılığı her yanım tümden
ben ben olalı böyle değildim hiç
bir yağmur sağanağı üstümden gelip geçen
bir avuç ahududu, bir salkım söğüt
güneş parlağı umutlardaydım barut atımı
kalabalıklardaydım ama yapayalnızdım
yaza karpuz taşıyan umutların
acelesi var yarınlara adım adım
duru bir gökyüzünün altında
kara bulutların dağılıp usuldan
dağ yamacı bir yalnızlığın kırsalında
sevinçli hayaller gönüllere çökerken
el yazması kitabın salınımı gibi okyanusun dibinde
sararken ıssızlıklar karadut karanlığında her yanı
ve mahzun dili rubailerin derinde
ve damarlarında mürekkep dolaşan insanlar ki
taşır ince yazmalı kitapları geleceğe
bütün nalbantları, arzuhalcileri
ve pazarcıları kasabanın çilingirleri
ömürlerine emek adamıştır kendilerince
zamanın ruhunu yakalamıştır hepsi
göz göze gelince anlarız bunu, hemen anlarız
açlığı, tokluğu anlarız elbet
sevgilim, sevgilim benim
işte güneş
ve güneşin o insanı ısıtan yüzü
biz seninle gökyüzüne yürürüz birlikte
gökkuşağını kuşanırız üstümüze giysi gibi
şimdi güze evrilir zamanın kadranı
doğa kendisiyle baş başa ve dingin
gökyüzü öyle yıldızlı, öyle aydınlık ki
ve uzaklarda sessiz bir sessizlik
sonra o beyaz gecelerin ardından
dar kapılar ardında kırsal gizemler uçuşur
bir yaşlı adam çocukluğunu düşler yollarda
gözleri dolu dolu düşler çocukluğunu
gözleri örtülü at başlarına
kan gölüne reva gözleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!