Bilmez misin ki,
sevgiliden sevgiyi esirgemek,
sevilmeyi boğmaktır;
Bu şikayetin niye...
Bilmez misin ki,
ten aşk ister,
aşk ateş ister;
bu soğukluğun niye...
Zal Barlin
Bir ateşli öpüşünle yaratmalısın beni,
Sen, ey nefesinde aşkı öldüren ruh!
Öyle bir sesle cihanda yankılanmalıyım ki seninle;
hem gecenin şavkı aydınlansın,
hem sabahın güneşi...
Şu an yerel halk danslariyla şuh özlemlerini örten,
iyileştirmeyen,
acıtan,
yakan
ve
elimliyen bir azabın tam tepesindeyim.
Şaman yüzü takmış
turuncu bulutların dikenli yağmurlarında
bir elinde peygamber çiceği
bir elinde filozof taşı olsa
ve
içinde rahatlatan renkli müziklerin
Yüzüstü uzanan bir masalın,
taş ikizi çıplaklığıdır içine dokunduğum.
Sıcak!
Yasaklı!
Sahibine ihanetli...
her gözlerine baktığımda
dinin bir inancını kaybediyorum
ve
her gözlerine baktığımda
bir ülke fethediyorum...
Dokunmak; inanmaktır,
duymaktır, duyumsamaktır...
kulağa fısıldamak kadar sessiz ama etkili bir duyurmadır…
Biliyorum!
Duygularım, düşüncelerim..
Bütün içim; çok kalabalık
Aslını kaybetmiş gözlerde itilmiş,
Islak, sıcak zeminlerde değer bulmuş ürkek bir tavrın,
karlanmış soğukta soluklanması gibiydin;
ehven-i şer'din!
Şimdi,
kırılmış bir kemiğin etten bir an önce kurtulmak istediği gibi kurtulmak istiyorum senden.
Yine bütün zaaflarımın özgürlük kazanacağını bilerek ve korkarak saklanmış ve kutsanmış resimlerine bakıyorum…
Kocaman kara gözlerin ve sevgili öpüşlerimin merkezi olan çenen ve ellerin… Ellerin; yani bir dünya yaratsam ve yarattığım dünyanın ilahı olsam ve
o dünyada var olan her canlı sapkınlık içinde olsa ve o dünyayı alt üst etmem gerekse, sırf sen dokunmuşsun diye bağışlayacağım ellerin.…
Bak, yine kontrol etmeyi başaramadığım bir özlem anındayım;
ağrılı, sancılı, ürkek ve tedirgin
ve diz bağlarını çözen bir an…
An gelir bir gök düşer ellerime,
gözlerim kapanır,
karanlık olur;
gidersin!
An gelir bir tanrı hastalanır,
vuslat kapısı açılır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!