Hâlâ gözlerin,
kardelenler gibi açıyor sevgilim.
Hâlâ zaman sana hasret.
Hâlâ kuşlar gökyüzünde.
Kanatlarında gurbet.
Hani yakuttan çiçekler, gümüş gözlü nehir,
Denizler maviliğe akıp can mı bulacaktı?
Hani toprakla olacaktı ahir,
Fani olan faniye mi kalacaktı?
Çanak çömlek patlamış,
El âlem bir medeniyette,
Ellerin misket toplamış,
Bayram süslerinde,
Çelik çomak çarkında,
Haydi uyan çocuk,
Uyan evlât,
Kırmış prangasını hayal,
Dünya diz çökmek için kapında,
Bak bugün bahar,
Güvercinler yanında.
Sakin bir mevsimin,
Yalnızlığa çalan uykusunda,
Kurulmuş engin bir mahkeme,
Ağırlığı kor gibi göğsüme,
Şimdi geçmişin gölgesinde,
Karanlık bir akşamüstü,
Güneş doğuyordu raks edercesine bir rüyadan,
Bir sabahtı, uyandım gecenin kör koynundan.
Etrafımda sevinç ihtişâmında sonsuz basamak,
Tutundum parmaklarımdan öğüt alarak.
Yıllar öncesiydi kaderime,
En güzel kurdeleyi sen taktın.
Yolumuzun kesiştiği yerde,
Gözlerime ruhunu tattırdın.
Sabahın sessiz uyanışı kadar,
Nâzenin ve dokunaklıydı zaman,
Boş bir oda,
Boş ve kimsesiz,
Doruğunda hıçkırık,
Penceresiz.
Eğilir feza,
Öper alnını toprağın,
Şahlanıp gölge saçan hislerin eşiğinde,
Kendimize bir sevgi kadar yer bulduk.
Yoldaş oldu karıncalar, sırdaş oldu gecelerde.
Ezilmiştik yine, nice boşluklara anlam yüklerken.
Oysa mor bir akşam sürülüyordu tarlalarda,
Siyaha çalan notalar dokunurken sana ve bana.
Bir ben var içimde, benden gayri,
Yağız umudunda koyu mürekkeple tutuşan,
Sarkar en derin yamacına korkmadan,
Kaç hayatın soluğunda ölümle açmış,
Bir ben var içimde, toprağından taşmış.
Şimdi melun perdeler aralıksız nöbette,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!