Islanırız yağmur yağarda
Kurşununu boşaltır hüzün
Boşaltır durmadan bir öğleüstüne
Yılardan nisandır belki bin dokuz yüz yetmiş bir
Yani ne çok gece geçip gitmiştir
O uzak çocuklardan
Çağırır beni bir hüzün bir gökyüzü bir gün
Bıçakları bilenir gözlerimin durmadan
Bir yerden gelirim sana doğru uzak bir yerden
Ben şimdi yorgun biri eski biri ben...
İncelir ipleri ellerimin bir hüzün bir gün
KUŞ GÖLÜ
Hep sen misin,yorgunluğum mu eskidiğim
Büyük Kent sabahları dudaklarımda
Beni unut artık bu yağmurlar dinsin
Çekilmiş bütün kuşlar kendi kuşluğuna
senin için bu yıldızlar gökyüzünde
kuşlar ve kuşların ötüşleri
ilkyaz çiçekleri kırlarda
çocukların yüzlerindeki gülücükler
dağbaşlarında çoban türküleri
yüreğimdeki devinim gündüz gece...
Ben sizi nasıl çıkarırım düşünmeden binlerce
Yoğurmadan aylarca yıllarca
İnce, ince elemeden eleklerde
Özenle dokumadan tezgâhlarda
En güzel sözcükleri bulmadan en uygun taşları
Nasıl kullanırım dizelerde duvarlarınızda
Şiir Olsun Yurdum
Şiir olsun Yurdum çocukların gülüp oynadığı
Yeşilin üstünde,duru gökyüzünün altında
Şiir olsun Yurdum
Yazık geçip gitti yıllar bir yel gibi
Yapraklar döküldü, dallar kurudu
Dört duvar arasında yorgun bir adam
Bir akşamın ucunda birbaşına
Sustu yel, dindi yağmur, durdu kar
Şimdi yok,şimdi hiç yok, yok işte
bu yüzden korkuyorum belkide
bu yüzden istemiyorum kimbilir
geçip gitmesini bu sokaktan bu ilkyazın
bir daha gelmez diye bu güneşi
bir daha göremem diye balkonumda
bir acı, bir hüzün yumağı yüreğimde
Üstüme gelme şiir geceme
Dokunma ince yellerle acılardan
Bu eskimiş saçlarıma karanlıkta
Yorgunum işte yılgınım yenilgin
Ben hep bu sulardan tersine akan
Ben hep bu sokaklarda yıllarca
Yaz…
Beni de yaz
Beni de anlat
Beni de anlat beni de
Beni de unutma bir gecenin mağarasında
Yalnızlığımı yaz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!