Göçüp gittin kardeş
Görmeden yüz mevsimi
Yaradan koymuyormuş
Her ömre güz mevsimi
Yazınca alna yazı
Keşke elimde olsaydı
Zamanın dizginleri
Bağlasaydım onu bir ağaca
Bundan on beş – yirmi yıl evvel
Ne okusaydım, adam olsaydım
Ne belimi ağrıtsaydı akşam
-Şaban dayıma rahmet dileyerek-
Yıl hanesi iki bin beş,
Gün Çarşamba, 18 Mayıs…
Bunu söyledi, durdu
Duvardaki son yaprak.
Kardan beyaz, tombul bulut bana söyle
Altından geçen kuşlar nereye uçuyor böyle
Uzaklarda şirin şirin evleri mi var
Ocakta kaynayan aş, kandilde alevleri mi var
Yavrular mı bekliyor gözleri yolda
Taşırlar mı sağda ekmek, çikolata solda
Nasıl da kandırmış herkesi meğer
Kolay kolay ölmem, derdi rahmetli
Direnmeden vermiş ruhunu, hayret
Hırçın atlardan beterdi rahmetli
Derler ki güneşin yedi rengi var
Her renginin yeryüzünde dengi var
Gül de çiçek, karanfil de lale de
Dalı var, deste, buket, çelengi var
Hayat bir oyun
Yaşadıkça
Ve şimdilik bir oyundasın
Hayat bir saklambaç
Bazen gizleri arıyorsan
Güneş, ışığı yayar
Bakma, gözün dayanmaz
Kederli saat sayar
Mutluya gün dayanmaz
Göğü bilmez yerdeki
Mazin kerih bir damla su
Birkaç kürek topraktır geleceğin
El tutmaz, göz görmez
Mikroplar yoluna kurmuş pusu
Şahit istemez bir gün devrileceğin
Yanlarına yastıklar koyup
Oturmayı öğrettiler çocuğa
Kollarından tuttular
Yürümeyi öğrettiler
Konuşmayı öğrettiler hece hece
Gıdıkladılar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!