Ünal Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antoloji.com

  • yolculuk

    16.03.2007 - 16:18

    -şöförbey evladım bi yerde mola verde şu namazı kılalım
    -kaza yaparsın be hacıabi
    -oğlum ben kaza yapmadan sen yaparsan.....
    -tamam hacıabi tamam müsait bi yerde duralım hemen

  • ne ekersen onu biçersin

    16.03.2007 - 16:10

    bazende ekersin ve yağmur yağmaz
    ekdiklerini sulamayada gücün yetmez
    ektiklerin heder olur gider......

  • düşünmek

    16.03.2007 - 16:08

    bir sivri sineğin sinir sistemini

  • acıya gülmek

    16.03.2007 - 16:05

    hakan yeşilyurt

  • istemek

    03.03.2007 - 13:41

    Sen hiç istemedin ki dostum!
    “Çok istiyorum ama olmuyor” dedi delikanlı. “Ne yapsam olmuyor. İnanınız, elimden geleni yaptığım hâlde olmuyor.”

    “Sen istemek nedir hiç bilmiyorsun ki! ” diye cevap verdi yaşlı adam, hafifçe sesini kısarak. “Gerçekten isteseydin olurdu. Evet, hiç boşuna yorma kendini! İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”

    “İstemek, birşeyin olmasını istemek, gerçekten istemek nedir o hâlde? ” diye saf saf sordu genç.

    VE suâlinin cevabı hemen geldi:

    — “İstemek, olmayı istediğin, olmasını istediğin şey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek, hatta olmak için, olması için ölmek demek.”

    İstemek, birşeyin olmasını istemek, onu dilemek, onu arzulamak: tutkuyla, hırsla, ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak demek.

    Ah ne zordur istemek? İstek sahibi olmak... tutku sahibi olmak... tutmak için tutuşmak... tutmak uğruna tutuşmak... tutuşmak pahasına tutmak.... tutarken ve sırf tuttuğu için tutuşmak... yanmak yani... olmak için ölmek... ölmedikçe olmayacağına, olunamayacağına inanmak...

    İstemek... birşeyin olmasını istemek... olmayı istemek...

    Yani?

    İstemek 'bedel ödemek' demek. Bedelini hesap etmeksizin istemek demek. Bedeli ne olursa olsun istemek demek. İsteğin şiddeti arttıkça ödenecek bedelin miktarının da artacağını bilmek demek. Bedeli büyük olduğu için olması istenenden kaçmak değil, bedeli büyük olduğu için olması istenene koşmak demek. O hâlde istemek demek, herşeyden evvel bedeli büyük olanın olmasını istemek demek. İstemek bedeli seve seve ödemek, bedeli göze alınan şeyin olmasını istemek demek.

    Gönül cenneti istiyor imiş ammâ günahlar bırakmıyormuş.

    Söylesene sevgili dostum, günahlar da kim oluyormuş? Gönlümüze ket vuracak, gönlümüzün isteklerini, istediklerini engelleyecek günah mı varmış bu dünyada?

    Gönül bir kere istese, gönlün kendisi cennet olmaz mı? Bir kere, evet bir kere gönül cenneti istese dağlar tepeler düzlük, denizler yol olmaz mı insana?

    Günah adam gibi istememenin, isteyememenin adı değil mi zâten? Günah istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin içine yuvarlandığı çukur değil mi?

    Evet günah: olmayanlara, olmayı adam gibi istemeyenlere verilmiş bir ceza. Günah bir sebep değil, bilakis günah tamıtamına bir âkibet, bir sonuç, hem de istemeyi bilmemekten hâsıl olan bir sonuç. Günah, istemeyenlerin, istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin ağına düştükleri avcı... tutkusunu kaybetmişlerin kucağında uyumayı tercih ettikleri yosma... ölmeyi göze alamayanlara kurulan darağacı... çeşm-i siyahın ta kendisi günah. Ağlayan değil ağlatan, sızlayan değil sızlatan. Günah tutkusuzlara özgü bir ceza... tutmaktan vazgeçenlere... —ağzım kurusun— tutmaktan değil, tutulmaktan korkanlara musallat olan belâ. Evet, isteyenlerin değil, istemekten çekinenlerin belâsı hem de.

    — “İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”

    İsteseydin eğer, isteğinin şiddetinden, istemenin muhabbetinden yer yarılır, gök parçalanır, ma'dum mevcud'a, adem vücûd'a inkilâb ederdi. İsteseydin eğer, günahların yok olurdu. Bir kere isteseydin, evet bir kere gerçekten isteseydin olan olurdu; olacak olan olurdu. İsteseydin olmaz bile olurdu...

    Sen hiç istemedin ki dostum! İstemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadın sen! Tutkuların için ölmedin ki! İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç olmadın ki! Evet, olmadın, çünkü sen hiç ölmedin! Ölecek kadar istemedin, ölümün pahasına istemedin, ölümüne istemedin! İsteseydin ölürdün. Ölseydin olurdun. Ne öldün ne oldun. Çünkü sen istemedin. İsteğini, istediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun. Bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orada olmuş ve ölmüş idin.

    Sen hiç istemedin ki dostum! İstemesini bilmedin. İstemek nedir bilmedin. Çünkü sen ol deyince olduranı hiç tanımadın.
    Dücane Cündioğlu

  • peygamber

    19.02.2007 - 13:07

    1400 küsür sene önceydi.sen geldin.ben elçiyim dedin.
    O sizden şunu şunu yapamanızı istiyor yaparsanız karşılığı şu
    yapmazsanız karşılığı şu dedin.Sana öyle inananlar olduki; söylediklerini
    harfiyen yerine getirdiler yaptıklarını aynen yaptılar.
    bir namaz esnasında sol ayagındaki çorabını çıkartmıştın
    selam verdiğinde arkanda bulunan herkesin çorabını çıkarttığını gördün
    neden çıkarttıklarını sorduğunda senin yaptığın bir şeyi yapmadığımızda
    helak olmaktan korktuk dediler Sen ise bana Cibril geldi çorabımda necaset olduğunu söyledi
    onun için çıkarttım dedin.Onlar sana böyle itaat etti.
    aradan seneler geçti bizlerde duyduk yaptıklarını ve inandık
    yapmaya çalışıyoruz şimdi.
    hadislerini naklediyoruz: biri benden Beni Süleym,Rial,Zekvan,Useyye,Murdar kabilelerine
    ettiğin bedduayı duymuş
    benden duyduğuna mı inanmamış
    yoksa ettiğin bedduayı sana mı yakıştıramamış
    sordum kendisine
    bana biz 'gönül adamı'yız dedi....
    ne demek gönül adamı: merhametli ve şevkatliymiş bu insanlara beddua etmek yerine
    onlara gönülle yaklaşıp doğru yola ulaştıralım mı demek istiyor
    senden dahamı merhametli daha mı şevkatliymiş?
    hiç kuran mı okumamış
    'Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da! '
    ey nebi şevkatide,merhametide,öfkeyide,gazabıda,namazıda,zekatıda,
    savaşıda, barışıda,hayatıda,ölümüde, duayıda,bedduayıda senden öğrendik
    Allah sana benzemeyi nasip etsin!

  • din

    19.02.2007 - 00:11

    Din: bir yaşam biçimidir
    kendinizden bir şey ekleyemez yada çıkartamassınız.
    bence diye bir şey yoktur.bağlı olduğunuz dince vardır

  • sevgililer günü

    18.02.2007 - 15:47

    III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
    Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
    Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
    Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
    mu ¿

  • 14 Şubat

    18.02.2007 - 15:46

    III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
    Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
    Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
    Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
    mu ¿

  • kimsin?

    10.02.2007 - 02:31

    alalade
    sıdaran
    ama adi değil

  • ev

    10.02.2007 - 02:20

    evde yokum desem
    komşudan buluyorlar!

  • sır

    10.02.2007 - 01:40

    söyleme sırları
    üşür ellerin

  • dünya

    10.02.2007 - 01:30

    i n n a l i l l ah...

    kadim bir pişmanlık mı
    büyüyen rüyâ mıdır
    delikanlı atlasında demirleyen kan
    bakışı doğuştan buğulu yıldız
    serçe parmağından düşen yüzükte

    abdullah'ın dudağı ellerinden de beyaz
    tutsun o ellerden günahkar yüzler
    öpsün biraz

    ısırgan ve nergis suyu içerek
    silindi sayfaları omuzlarının
    patikasında kesilen adımlar
    nefesin
    k a n/s e rdin
    emrine uyarak şâfî olanın

    toprağı okşayan yıldız kokusu
    teker teker çağırıyor sofrasına ölümü
    saatlerin oyun halkalarında
    gece ve gündüz
    bir

    elif / tılsımından yansıyan hüzün
    kefenliyor adımını gecenin
    matemini çocukları taşıyacak gündüzün
    bir yağmur
    bir duâdır silecek ardınızdan gün/âhı

    pencerede taze üzüm yaprağı
    babanın sakalında çırpınışın izleri
    yastıkta kan
    kulaktan kulağa
    akan
    akan
    akan
    toprak nasıl döner insana
    ve nasıl düşer toprağa insan

    bir şehre gidiyordun düşerinde bir gece
    'abi yol bitti' diyordun
    ben
    limanlar kuruyorum gözlerinde
    ıssız ve soğuk
    yanağımda kurumuş öpücük izlerinden
    biten ne acıdır ne de hasretin

    yüzümüzde saklanan bir ağıt ki tetikte
    çarpıyor / dağılıyor duvarında odanın
    bir sülüs hattır
    gözlerinin dokunduğu
    durakladığı nefesin

    yağmura tutarak bakışlarını
    devralan hangi çiçek
    meydanda çoğalan ağlayışı mazinin
    ateşten bir ırmak boğazımda kuruyan
    dediğin gibi
    'bir yıldız hep kayacak'

    aslına çağrılan kelebek yolcuları
    saçlarında kararan beyazlığı toprağın
    ağrıyan sesiyle bir anne
    oğul
    o ğ u l...
    oğul
    ...v e i n n a i l e y h i r a c i u n'
    mehmet şamil

  • aksiyon

    10.02.2007 - 01:16

    'sen beni güldürdün Allah ' ta seni güldürsün'
    cümlesinin sahibi arkadaşımızın çalıştığı dergi
    Sn:M.U

  • aşure günü

    29.01.2007 - 04:32

    Bu gün.

  • ayran

    25.01.2007 - 18:07

    Bir türküsü var AYRAN TÜRKÜSÜ

    İyi hoş doldursun ayranı ya, sen kimsin? Köylük yerde bir genç kız her isteyene bir tas ayranı uzatırsa ne olur, adı nereye çıkar? Demezler mi; falancanın kızını gördüm, bir yabancıya tası doldurup ayran verdi. Aralarında bir şey var, elin yabancısına yoksa verir mi ayranı? Hem köyün geleneklerine de ters düşmez mi? Hem de genç bir kız! Yok canım, bu işin içinde bir iş var mutlaka.
    Cemile güzelliği dillere destan bir kız, Aziz köyün yakışıklı gençlerinden. Eh göz görüp gönül de sevince, her şey tamam gerisi büyüklerin bileceği iş. Üç-beş emmi dayı; köyün muhtarı imamı, bir de Aziz’in babası varıp istemişler Cemile’yi. Kız evi naz evi derler, olacak o kadar naz. Araya bir kaç görüşme daha girer, sonunda iş tamam. İş tamam da daha askerliğini yapmamış Aziz. Bugün yarın derken, nişanlarının haftası askerlik çağrısı gelmiş. Aman yaman daha yeni nişanlandım hiç olmazsa bir iki ay geçsin dese kimse dinlemez. Günü gelince vurmuş sırtına çantasını, dost ahbap helâlleşmiş, varmış Cemile’nin yanına. “Üç yıl çabuk geçer bak. Büyük seli hatırla beş yıl oldu, dün olmuş gibi. Esat emmi öleli dört yıl oldu. Demem şu ki günler tez geçiyor; bir göz açıp kapayınca burdayım gönlünü ferah tut” demiş. Bekleyeceklerine söz verip ayrılmış Cemile ile Aziz. Kara trenin düdüğü ile ilk kez köyünden ayrılmış Aziz. Sık sık mektup yazmış köyüne, içindekileri dökmüş mektuplarına. Anasına babasına, dolaylı olarak da nişanlısına selamlarını, özlemlerini iletmiş.
    Aziz askerdeyken, kötü bir haber yayılmış asker ocağına; “Uzakdoğu’da savaş patlamış, bizi de savaşa çağırıyorlarmış”. Kimi “Yok canım yalan söylüyorlar dünyanın bir ucundaki kavgadan bize ne” dese de, “Bizim sözümüz varmış, onlar savaşa girerse biz yardım edeceğiz, biz girersek onlar yardıma gelecekmiş. NATO mu, ne diyorlar işte onun için” diyormuş kimileri.. Derken Aziz’in kura günü gelip çatmış. Adı cepheye gidecekler arasındaymış. Bir yandan üzülür ölürse yaban ellerde ölecek, hem ne için savaştığını da bilmeyecek. “Yurduma düşman saldırmadı, arıma, namusuma dil uzatan olmadı peki bu savaştan bize ne” der “Acep oraların havası nasıl olur, kaç gün de gidilir” diye kendi kendine düşünür durur. Çok geçmeden de cephede bulur kendini. Gecesi gündüzü yok savaşın Aziz gününü ayını şaşırıyor, tek amacı ölmemek ve bir an önce Cemile’sine kavuşmak.
    Demokrat Partinin “Altın çağı” denilen bu dönem 1947 de ki yabancı sermayeyi teşvik kanunu 1951 de sermaye bölüşümünü daha da kolaylaştırıcı doğrultuda yapılan değişiklik ve Kore savaşına bir tugay asker göndermesiydi. ABD’nin isteği ve NATO’ya üye olmak için Tuğgeneral Tahsin Yazıcı emrinde 5 bin asker Kore’ye gönderilmişti. Türkiye savaşı standart 5 bin kişiyle sürdüreceğine söz verdiği için eksilmeler oldukça asker göndermeye devam etmiş ve savaşın Türkiye’ye faturası 717 ölü 5247 yaralı 229 esir 167 kayıp olmuştu. Bu da ABD’den sonra en fazla kayıp veren ülkenin Türkiye olduğunun göstergesiydi.
    Her taraftan ateş yağmakta tam bir cehennem misâli. Bu arada şarapnel parçalarından biri de gelip Aziz’i buluyor ki, hem de yapayalnız. Düştüğü yerde kalıyor. Aziz eli yüzü paramparça esir kampına götürülür. Canı kurtuluyor kurtulmasına ya Aziz eski Aziz değildir artık. Radyo bültenlerinde kayıp listeleri okunur, birliğine gelemeyenler arasında Aziz’in de adı vardır. Cemile vurulmuşa döner. Herkes birbirini avutmaya çalışsa da Aziz’in artık dönmeyeceğine çünkü onun öldüğüne inanırlar. Ama Cemile hiç ümidini kesmemiştir, “Aziz ölmedi, ölse künyesi bulunurdu” diye diye aradan yıllar geçer ve tek bir haber çıkmamıştır Aziz’den. Günlerden bir gün Cemile çeşme başında yayığı almış önüne ayran yapıyormuş. Başını kaldırdığında bir atlının yoldan sapıp çeşmeye doğru geldiğini görmüş. Cemile kafasını önüne eğip göz ucuyla da yabancıya bakmış. Yüzü gözü yara bere içinde olan yabancı Cemile’den bir tas ayran istemiş. Cemile de yabancıyı terslemiş, çünkü yabancı ayranı sözle değil türkü çağırarak istemiş. Cemile de ayran vermek istemediğini yine türkü ile yanıtlamış. Karşılıklı türkü düeti başlamış. Türkünün sonunda yabancının Aziz olduğunu anlamış Cemile. Anlıyor da ayran yayığını bir yana, bakracı bir yana atıp boynuna sarılmış Aziz’in. Yılların özlemini bir türküyle dillendirip, iki sevgilinin kavuştuğu bu türkünün sözlerine bakalım...
    Ayran Türküsü

    Aziz:
    Uzak yollardan da kıvrandım geldim
    Tatlı dillerine eğlendim kaldım
    Gelin bu ayranı tazemi yaydın
    Hüda’nın aşkına doldur ayranı
    Cemile:
    Uzak yolların vefası mısın
    Ak alnımın da sen cefası mısın
    Yaydığım ayranın kahyası mısın
    Anamdan habersiz vermem ayranı
    Aziz:
    Bunca yıldır gurbet elde dururum
    Çeker silahımı seni vururum
    Ya ayranı alırım ya da ölürüm
    Gel kız kerem eyle doldur ayranı
    Cemile:
    Ayranı atlarıma yüklerim
    Götürür de dağ başına dökerim
    Gurbet elde yârim vardır beklerim
    Ondan başkasına vermem ayranı
    Aziz:
    O nedir ki yer altında paslanmaz
    O nedir ki suya düşer ıslanmaz
    O nedir ki etin kessen seslenmez
    Ya bunun cevabın ya da ayranın
    Cemile:
    O altındır yer altında paslanmaz
    O güneştir su altında ıslanmaz
    O ölüdür etin kessen seslenmez
    Bilirim bunları vermem ayranı
    Aziz:
    Tepsiye koydum da binliği tozu
    Ortadan kaldırdık hele Aziz’i
    Bir kaşık ayranı ver hala kızı
    Hüda’ nın aşkına doldur ayranı
    Cemile:
    Tepsiye koydum binliği tozu
    Ortadan kaldırdım hele Aziz’i
    Sana feda ettim iki ala gözü
    Getir kabını da doldur ayranı
    Seslendirmeli yok bulursam paylaşırız........

  • duanın gücü

    25.01.2007 - 17:51

    Ey kullarım! Sizin önce yaşayanlarınız,sonra yaşayanlarıız,cin olanınız
    bir yere toplanıp benden istekte bulunsa, BEN her isteyene istediğini versem, bu BEN'im mülkümden bir şey eksiltmez.(onlara verdiğimin tamamı) ancak iğnenin denize daldırıldığında denizden eksilttiği su kadardır.
    müslim(4) 1194 Kitabu'l Birri Ve's Sılati

  • casablanca

    25.01.2007 - 17:07

    Fas'ta bir şehir.

  • turşu

    24.01.2007 - 14:59

    - annem kadar güzel yapan birini bulursam hemen evlenicem
    - hiç güzel turşu yapıyor diye biriyle evlenilinir mi?
    - hayır evlenilmez :)

  • Alaaddin Keykubat

    22.01.2007 - 09:18

    yaptım ben yaptım Alaaddin kahvaltımı
    sen uyu
    bu gün oruç tutcaktık! dimi
    unuttum.

  • incil

    19.01.2007 - 08:24

    geçenlerde verdi biri 3-4 tane.
    bende o na
    Kutsal Kitaba İlahi Çağrı 'İzharu'l Hakk'
    verdim oku gel dedim......
    gelmedi!

  • Esena Mono

    19.01.2007 - 08:06

    Kaiti Garbi

  • Alaaddin Keykubat

    19.01.2007 - 07:52

    hadi gelde kahvaltı yapalım
    acıktım
    a cık tım

  • aç karnına sigara içmek

    19.01.2007 - 07:28

    :)
    öldürür diyorlar ama
    hala öldüremedi.

Toplam 258 mesaj bulundu