-şöförbey evladım bi yerde mola verde şu namazı kılalım
-kaza yaparsın be hacıabi
-oğlum ben kaza yapmadan sen yaparsan.....
-tamam hacıabi tamam müsait bi yerde duralım hemen
Sen hiç istemedin ki dostum!
“Çok istiyorum ama olmuyor” dedi delikanlı. “Ne yapsam olmuyor. İnanınız, elimden geleni yaptığım hâlde olmuyor.”
“Sen istemek nedir hiç bilmiyorsun ki! ” diye cevap verdi yaşlı adam, hafifçe sesini kısarak. “Gerçekten isteseydin olurdu. Evet, hiç boşuna yorma kendini! İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”
“İstemek, birşeyin olmasını istemek, gerçekten istemek nedir o hâlde? ” diye saf saf sordu genç.
VE suâlinin cevabı hemen geldi:
— “İstemek, olmayı istediğin, olmasını istediğin şey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek, hatta olmak için, olması için ölmek demek.”
İstemek, birşeyin olmasını istemek, onu dilemek, onu arzulamak: tutkuyla, hırsla, ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak demek.
Ah ne zordur istemek? İstek sahibi olmak... tutku sahibi olmak... tutmak için tutuşmak... tutmak uğruna tutuşmak... tutuşmak pahasına tutmak.... tutarken ve sırf tuttuğu için tutuşmak... yanmak yani... olmak için ölmek... ölmedikçe olmayacağına, olunamayacağına inanmak...
İstemek... birşeyin olmasını istemek... olmayı istemek...
Yani?
İstemek 'bedel ödemek' demek. Bedelini hesap etmeksizin istemek demek. Bedeli ne olursa olsun istemek demek. İsteğin şiddeti arttıkça ödenecek bedelin miktarının da artacağını bilmek demek. Bedeli büyük olduğu için olması istenenden kaçmak değil, bedeli büyük olduğu için olması istenene koşmak demek. O hâlde istemek demek, herşeyden evvel bedeli büyük olanın olmasını istemek demek. İstemek bedeli seve seve ödemek, bedeli göze alınan şeyin olmasını istemek demek.
Söylesene sevgili dostum, günahlar da kim oluyormuş? Gönlümüze ket vuracak, gönlümüzün isteklerini, istediklerini engelleyecek günah mı varmış bu dünyada?
Gönül bir kere istese, gönlün kendisi cennet olmaz mı? Bir kere, evet bir kere gönül cenneti istese dağlar tepeler düzlük, denizler yol olmaz mı insana?
Günah adam gibi istememenin, isteyememenin adı değil mi zâten? Günah istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin içine yuvarlandığı çukur değil mi?
Evet günah: olmayanlara, olmayı adam gibi istemeyenlere verilmiş bir ceza. Günah bir sebep değil, bilakis günah tamıtamına bir âkibet, bir sonuç, hem de istemeyi bilmemekten hâsıl olan bir sonuç. Günah, istemeyenlerin, istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin ağına düştükleri avcı... tutkusunu kaybetmişlerin kucağında uyumayı tercih ettikleri yosma... ölmeyi göze alamayanlara kurulan darağacı... çeşm-i siyahın ta kendisi günah. Ağlayan değil ağlatan, sızlayan değil sızlatan. Günah tutkusuzlara özgü bir ceza... tutmaktan vazgeçenlere... —ağzım kurusun— tutmaktan değil, tutulmaktan korkanlara musallat olan belâ. Evet, isteyenlerin değil, istemekten çekinenlerin belâsı hem de.
— “İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”
İsteseydin eğer, isteğinin şiddetinden, istemenin muhabbetinden yer yarılır, gök parçalanır, ma'dum mevcud'a, adem vücûd'a inkilâb ederdi. İsteseydin eğer, günahların yok olurdu. Bir kere isteseydin, evet bir kere gerçekten isteseydin olan olurdu; olacak olan olurdu. İsteseydin olmaz bile olurdu...
Sen hiç istemedin ki dostum! İstemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadın sen! Tutkuların için ölmedin ki! İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç olmadın ki! Evet, olmadın, çünkü sen hiç ölmedin! Ölecek kadar istemedin, ölümün pahasına istemedin, ölümüne istemedin! İsteseydin ölürdün. Ölseydin olurdun. Ne öldün ne oldun. Çünkü sen istemedin. İsteğini, istediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun. Bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orada olmuş ve ölmüş idin.
Sen hiç istemedin ki dostum! İstemesini bilmedin. İstemek nedir bilmedin. Çünkü sen ol deyince olduranı hiç tanımadın.
Dücane Cündioğlu
1400 küsür sene önceydi.sen geldin.ben elçiyim dedin.
O sizden şunu şunu yapamanızı istiyor yaparsanız karşılığı şu
yapmazsanız karşılığı şu dedin.Sana öyle inananlar olduki; söylediklerini
harfiyen yerine getirdiler yaptıklarını aynen yaptılar.
bir namaz esnasında sol ayagındaki çorabını çıkartmıştın
selam verdiğinde arkanda bulunan herkesin çorabını çıkarttığını gördün
neden çıkarttıklarını sorduğunda senin yaptığın bir şeyi yapmadığımızda
helak olmaktan korktuk dediler Sen ise bana Cibril geldi çorabımda necaset olduğunu söyledi
onun için çıkarttım dedin.Onlar sana böyle itaat etti.
aradan seneler geçti bizlerde duyduk yaptıklarını ve inandık
yapmaya çalışıyoruz şimdi.
hadislerini naklediyoruz: biri benden Beni Süleym,Rial,Zekvan,Useyye,Murdar kabilelerine
ettiğin bedduayı duymuş
benden duyduğuna mı inanmamış
yoksa ettiğin bedduayı sana mı yakıştıramamış
sordum kendisine
bana biz 'gönül adamı'yız dedi....
ne demek gönül adamı: merhametli ve şevkatliymiş bu insanlara beddua etmek yerine
onlara gönülle yaklaşıp doğru yola ulaştıralım mı demek istiyor
senden dahamı merhametli daha mı şevkatliymiş?
hiç kuran mı okumamış
'Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da! '
ey nebi şevkatide,merhametide,öfkeyide,gazabıda,namazıda,zekatıda,
savaşıda, barışıda,hayatıda,ölümüde, duayıda,bedduayıda senden öğrendik
Allah sana benzemeyi nasip etsin!
III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
mu ¿
III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
mu ¿
kadim bir pişmanlık mı
büyüyen rüyâ mıdır
delikanlı atlasında demirleyen kan
bakışı doğuştan buğulu yıldız
serçe parmağından düşen yüzükte
abdullah'ın dudağı ellerinden de beyaz
tutsun o ellerden günahkar yüzler
öpsün biraz
ısırgan ve nergis suyu içerek
silindi sayfaları omuzlarının
patikasında kesilen adımlar
nefesin
k a n/s e rdin
emrine uyarak şâfî olanın
toprağı okşayan yıldız kokusu
teker teker çağırıyor sofrasına ölümü
saatlerin oyun halkalarında
gece ve gündüz
bir
elif / tılsımından yansıyan hüzün
kefenliyor adımını gecenin
matemini çocukları taşıyacak gündüzün
bir yağmur
bir duâdır silecek ardınızdan gün/âhı
pencerede taze üzüm yaprağı
babanın sakalında çırpınışın izleri
yastıkta kan
kulaktan kulağa
akan
akan
akan
toprak nasıl döner insana
ve nasıl düşer toprağa insan
bir şehre gidiyordun düşerinde bir gece
'abi yol bitti' diyordun
ben
limanlar kuruyorum gözlerinde
ıssız ve soğuk
yanağımda kurumuş öpücük izlerinden
biten ne acıdır ne de hasretin
yüzümüzde saklanan bir ağıt ki tetikte
çarpıyor / dağılıyor duvarında odanın
bir sülüs hattır
gözlerinin dokunduğu
durakladığı nefesin
yağmura tutarak bakışlarını
devralan hangi çiçek
meydanda çoğalan ağlayışı mazinin
ateşten bir ırmak boğazımda kuruyan
dediğin gibi
'bir yıldız hep kayacak'
aslına çağrılan kelebek yolcuları
saçlarında kararan beyazlığı toprağın
ağrıyan sesiyle bir anne
oğul
o ğ u l...
oğul
...v e i n n a i l e y h i r a c i u n'
mehmet şamil
İyi hoş doldursun ayranı ya, sen kimsin? Köylük yerde bir genç kız her isteyene bir tas ayranı uzatırsa ne olur, adı nereye çıkar? Demezler mi; falancanın kızını gördüm, bir yabancıya tası doldurup ayran verdi. Aralarında bir şey var, elin yabancısına yoksa verir mi ayranı? Hem köyün geleneklerine de ters düşmez mi? Hem de genç bir kız! Yok canım, bu işin içinde bir iş var mutlaka.
Cemile güzelliği dillere destan bir kız, Aziz köyün yakışıklı gençlerinden. Eh göz görüp gönül de sevince, her şey tamam gerisi büyüklerin bileceği iş. Üç-beş emmi dayı; köyün muhtarı imamı, bir de Aziz’in babası varıp istemişler Cemile’yi. Kız evi naz evi derler, olacak o kadar naz. Araya bir kaç görüşme daha girer, sonunda iş tamam. İş tamam da daha askerliğini yapmamış Aziz. Bugün yarın derken, nişanlarının haftası askerlik çağrısı gelmiş. Aman yaman daha yeni nişanlandım hiç olmazsa bir iki ay geçsin dese kimse dinlemez. Günü gelince vurmuş sırtına çantasını, dost ahbap helâlleşmiş, varmış Cemile’nin yanına. “Üç yıl çabuk geçer bak. Büyük seli hatırla beş yıl oldu, dün olmuş gibi. Esat emmi öleli dört yıl oldu. Demem şu ki günler tez geçiyor; bir göz açıp kapayınca burdayım gönlünü ferah tut” demiş. Bekleyeceklerine söz verip ayrılmış Cemile ile Aziz. Kara trenin düdüğü ile ilk kez köyünden ayrılmış Aziz. Sık sık mektup yazmış köyüne, içindekileri dökmüş mektuplarına. Anasına babasına, dolaylı olarak da nişanlısına selamlarını, özlemlerini iletmiş.
Aziz askerdeyken, kötü bir haber yayılmış asker ocağına; “Uzakdoğu’da savaş patlamış, bizi de savaşa çağırıyorlarmış”. Kimi “Yok canım yalan söylüyorlar dünyanın bir ucundaki kavgadan bize ne” dese de, “Bizim sözümüz varmış, onlar savaşa girerse biz yardım edeceğiz, biz girersek onlar yardıma gelecekmiş. NATO mu, ne diyorlar işte onun için” diyormuş kimileri.. Derken Aziz’in kura günü gelip çatmış. Adı cepheye gidecekler arasındaymış. Bir yandan üzülür ölürse yaban ellerde ölecek, hem ne için savaştığını da bilmeyecek. “Yurduma düşman saldırmadı, arıma, namusuma dil uzatan olmadı peki bu savaştan bize ne” der “Acep oraların havası nasıl olur, kaç gün de gidilir” diye kendi kendine düşünür durur. Çok geçmeden de cephede bulur kendini. Gecesi gündüzü yok savaşın Aziz gününü ayını şaşırıyor, tek amacı ölmemek ve bir an önce Cemile’sine kavuşmak.
Demokrat Partinin “Altın çağı” denilen bu dönem 1947 de ki yabancı sermayeyi teşvik kanunu 1951 de sermaye bölüşümünü daha da kolaylaştırıcı doğrultuda yapılan değişiklik ve Kore savaşına bir tugay asker göndermesiydi. ABD’nin isteği ve NATO’ya üye olmak için Tuğgeneral Tahsin Yazıcı emrinde 5 bin asker Kore’ye gönderilmişti. Türkiye savaşı standart 5 bin kişiyle sürdüreceğine söz verdiği için eksilmeler oldukça asker göndermeye devam etmiş ve savaşın Türkiye’ye faturası 717 ölü 5247 yaralı 229 esir 167 kayıp olmuştu. Bu da ABD’den sonra en fazla kayıp veren ülkenin Türkiye olduğunun göstergesiydi.
Her taraftan ateş yağmakta tam bir cehennem misâli. Bu arada şarapnel parçalarından biri de gelip Aziz’i buluyor ki, hem de yapayalnız. Düştüğü yerde kalıyor. Aziz eli yüzü paramparça esir kampına götürülür. Canı kurtuluyor kurtulmasına ya Aziz eski Aziz değildir artık. Radyo bültenlerinde kayıp listeleri okunur, birliğine gelemeyenler arasında Aziz’in de adı vardır. Cemile vurulmuşa döner. Herkes birbirini avutmaya çalışsa da Aziz’in artık dönmeyeceğine çünkü onun öldüğüne inanırlar. Ama Cemile hiç ümidini kesmemiştir, “Aziz ölmedi, ölse künyesi bulunurdu” diye diye aradan yıllar geçer ve tek bir haber çıkmamıştır Aziz’den. Günlerden bir gün Cemile çeşme başında yayığı almış önüne ayran yapıyormuş. Başını kaldırdığında bir atlının yoldan sapıp çeşmeye doğru geldiğini görmüş. Cemile kafasını önüne eğip göz ucuyla da yabancıya bakmış. Yüzü gözü yara bere içinde olan yabancı Cemile’den bir tas ayran istemiş. Cemile de yabancıyı terslemiş, çünkü yabancı ayranı sözle değil türkü çağırarak istemiş. Cemile de ayran vermek istemediğini yine türkü ile yanıtlamış. Karşılıklı türkü düeti başlamış. Türkünün sonunda yabancının Aziz olduğunu anlamış Cemile. Anlıyor da ayran yayığını bir yana, bakracı bir yana atıp boynuna sarılmış Aziz’in. Yılların özlemini bir türküyle dillendirip, iki sevgilinin kavuştuğu bu türkünün sözlerine bakalım...
Ayran Türküsü
Aziz:
Uzak yollardan da kıvrandım geldim
Tatlı dillerine eğlendim kaldım
Gelin bu ayranı tazemi yaydın
Hüda’nın aşkına doldur ayranı
Cemile:
Uzak yolların vefası mısın
Ak alnımın da sen cefası mısın
Yaydığım ayranın kahyası mısın
Anamdan habersiz vermem ayranı
Aziz:
Bunca yıldır gurbet elde dururum
Çeker silahımı seni vururum
Ya ayranı alırım ya da ölürüm
Gel kız kerem eyle doldur ayranı
Cemile:
Ayranı atlarıma yüklerim
Götürür de dağ başına dökerim
Gurbet elde yârim vardır beklerim
Ondan başkasına vermem ayranı
Aziz:
O nedir ki yer altında paslanmaz
O nedir ki suya düşer ıslanmaz
O nedir ki etin kessen seslenmez
Ya bunun cevabın ya da ayranın
Cemile:
O altındır yer altında paslanmaz
O güneştir su altında ıslanmaz
O ölüdür etin kessen seslenmez
Bilirim bunları vermem ayranı
Aziz:
Tepsiye koydum da binliği tozu
Ortadan kaldırdık hele Aziz’i
Bir kaşık ayranı ver hala kızı
Hüda’ nın aşkına doldur ayranı
Cemile:
Tepsiye koydum binliği tozu
Ortadan kaldırdım hele Aziz’i
Sana feda ettim iki ala gözü
Getir kabını da doldur ayranı
Seslendirmeli yok bulursam paylaşırız........
Ey kullarım! Sizin önce yaşayanlarınız,sonra yaşayanlarıız,cin olanınız
bir yere toplanıp benden istekte bulunsa, BEN her isteyene istediğini versem, bu BEN'im mülkümden bir şey eksiltmez.(onlara verdiğimin tamamı) ancak iğnenin denize daldırıldığında denizden eksilttiği su kadardır.
müslim(4) 1194 Kitabu'l Birri Ve's Sılati
SEVDA Sevda dedim bilir misin göze almak ölümü! Sevda dedim öyle değil....... hiçe saymak bir ömrü... Sevda dedim terk etmek ana, baba, kardeşi, Eşi, dostu, arkadaşı; Yâri yâreni...
yolculuk
16.03.2007 - 16:18-şöförbey evladım bi yerde mola verde şu namazı kılalım
-kaza yaparsın be hacıabi
-oğlum ben kaza yapmadan sen yaparsan.....
-tamam hacıabi tamam müsait bi yerde duralım hemen
ne ekersen onu biçersin
16.03.2007 - 16:10bazende ekersin ve yağmur yağmaz
ekdiklerini sulamayada gücün yetmez
ektiklerin heder olur gider......
düşünmek
16.03.2007 - 16:08bir sivri sineğin sinir sistemini
acıya gülmek
16.03.2007 - 16:05hakan yeşilyurt
istemek
03.03.2007 - 13:41Sen hiç istemedin ki dostum!
“Çok istiyorum ama olmuyor” dedi delikanlı. “Ne yapsam olmuyor. İnanınız, elimden geleni yaptığım hâlde olmuyor.”
“Sen istemek nedir hiç bilmiyorsun ki! ” diye cevap verdi yaşlı adam, hafifçe sesini kısarak. “Gerçekten isteseydin olurdu. Evet, hiç boşuna yorma kendini! İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”
“İstemek, birşeyin olmasını istemek, gerçekten istemek nedir o hâlde? ” diye saf saf sordu genç.
VE suâlinin cevabı hemen geldi:
— “İstemek, olmayı istediğin, olmasını istediğin şey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek, hatta olmak için, olması için ölmek demek.”
İstemek, birşeyin olmasını istemek, onu dilemek, onu arzulamak: tutkuyla, hırsla, ihtirasla onun olması için yanıp tutuşmak demek.
Ah ne zordur istemek? İstek sahibi olmak... tutku sahibi olmak... tutmak için tutuşmak... tutmak uğruna tutuşmak... tutuşmak pahasına tutmak.... tutarken ve sırf tuttuğu için tutuşmak... yanmak yani... olmak için ölmek... ölmedikçe olmayacağına, olunamayacağına inanmak...
İstemek... birşeyin olmasını istemek... olmayı istemek...
Yani?
İstemek 'bedel ödemek' demek. Bedelini hesap etmeksizin istemek demek. Bedeli ne olursa olsun istemek demek. İsteğin şiddeti arttıkça ödenecek bedelin miktarının da artacağını bilmek demek. Bedeli büyük olduğu için olması istenenden kaçmak değil, bedeli büyük olduğu için olması istenene koşmak demek. O hâlde istemek demek, herşeyden evvel bedeli büyük olanın olmasını istemek demek. İstemek bedeli seve seve ödemek, bedeli göze alınan şeyin olmasını istemek demek.
Gönül cenneti istiyor imiş ammâ günahlar bırakmıyormuş.
Söylesene sevgili dostum, günahlar da kim oluyormuş? Gönlümüze ket vuracak, gönlümüzün isteklerini, istediklerini engelleyecek günah mı varmış bu dünyada?
Gönül bir kere istese, gönlün kendisi cennet olmaz mı? Bir kere, evet bir kere gönül cenneti istese dağlar tepeler düzlük, denizler yol olmaz mı insana?
Günah adam gibi istememenin, isteyememenin adı değil mi zâten? Günah istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin içine yuvarlandığı çukur değil mi?
Evet günah: olmayanlara, olmayı adam gibi istemeyenlere verilmiş bir ceza. Günah bir sebep değil, bilakis günah tamıtamına bir âkibet, bir sonuç, hem de istemeyi bilmemekten hâsıl olan bir sonuç. Günah, istemeyenlerin, istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin ağına düştükleri avcı... tutkusunu kaybetmişlerin kucağında uyumayı tercih ettikleri yosma... ölmeyi göze alamayanlara kurulan darağacı... çeşm-i siyahın ta kendisi günah. Ağlayan değil ağlatan, sızlayan değil sızlatan. Günah tutkusuzlara özgü bir ceza... tutmaktan vazgeçenlere... —ağzım kurusun— tutmaktan değil, tutulmaktan korkanlara musallat olan belâ. Evet, isteyenlerin değil, istemekten çekinenlerin belâsı hem de.
— “İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin, olmak istediğin, olmasını istediğin olurdu. Olmadığına göre sen henüz istememişsin demektir.”
İsteseydin eğer, isteğinin şiddetinden, istemenin muhabbetinden yer yarılır, gök parçalanır, ma'dum mevcud'a, adem vücûd'a inkilâb ederdi. İsteseydin eğer, günahların yok olurdu. Bir kere isteseydin, evet bir kere gerçekten isteseydin olan olurdu; olacak olan olurdu. İsteseydin olmaz bile olurdu...
Sen hiç istemedin ki dostum! İstemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadın sen! Tutkuların için ölmedin ki! İsteseydin ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç olmadın ki! Evet, olmadın, çünkü sen hiç ölmedin! Ölecek kadar istemedin, ölümün pahasına istemedin, ölümüne istemedin! İsteseydin ölürdün. Ölseydin olurdun. Ne öldün ne oldun. Çünkü sen istemedin. İsteğini, istediğini aslında dile bile getirmedin. Öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun. Bir kez adam gibi aklından geçirseydin hemen orada olmuş ve ölmüş idin.
Sen hiç istemedin ki dostum! İstemesini bilmedin. İstemek nedir bilmedin. Çünkü sen ol deyince olduranı hiç tanımadın.
Dücane Cündioğlu
peygamber
19.02.2007 - 13:071400 küsür sene önceydi.sen geldin.ben elçiyim dedin.
O sizden şunu şunu yapamanızı istiyor yaparsanız karşılığı şu
yapmazsanız karşılığı şu dedin.Sana öyle inananlar olduki; söylediklerini
harfiyen yerine getirdiler yaptıklarını aynen yaptılar.
bir namaz esnasında sol ayagındaki çorabını çıkartmıştın
selam verdiğinde arkanda bulunan herkesin çorabını çıkarttığını gördün
neden çıkarttıklarını sorduğunda senin yaptığın bir şeyi yapmadığımızda
helak olmaktan korktuk dediler Sen ise bana Cibril geldi çorabımda necaset olduğunu söyledi
onun için çıkarttım dedin.Onlar sana böyle itaat etti.
aradan seneler geçti bizlerde duyduk yaptıklarını ve inandık
yapmaya çalışıyoruz şimdi.
hadislerini naklediyoruz: biri benden Beni Süleym,Rial,Zekvan,Useyye,Murdar kabilelerine
ettiğin bedduayı duymuş
benden duyduğuna mı inanmamış
yoksa ettiğin bedduayı sana mı yakıştıramamış
sordum kendisine
bana biz 'gönül adamı'yız dedi....
ne demek gönül adamı: merhametli ve şevkatliymiş bu insanlara beddua etmek yerine
onlara gönülle yaklaşıp doğru yola ulaştıralım mı demek istiyor
senden dahamı merhametli daha mı şevkatliymiş?
hiç kuran mı okumamış
'Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da! '
ey nebi şevkatide,merhametide,öfkeyide,gazabıda,namazıda,zekatıda,
savaşıda, barışıda,hayatıda,ölümüde, duayıda,bedduayıda senden öğrendik
Allah sana benzemeyi nasip etsin!
din
19.02.2007 - 00:11Din: bir yaşam biçimidir
kendinizden bir şey ekleyemez yada çıkartamassınız.
bence diye bir şey yoktur.bağlı olduğunuz dince vardır
sevgililer günü
18.02.2007 - 15:47III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
mu ¿
14 Şubat
18.02.2007 - 15:46III. yüzyıldan bu yana kutlanır. Aziz Valentin Günü olarakda bilinir.Peki ama kim kutlar ve neyi?
Roma İmparatoru İkinci Claude, kuzey ülkelerindeki vahşi Gothlara karşı savaşırken, çok sayıda yeni askere ihtiyaç duyar. Gençlerin askerliğe motive olmalarını sağlamak için de evlenmelerini yasaklar. Erken dönem Hıristiyan azizlerinden olan Valentin, bu emri tanımayarak gençleri gizlice kilisede evlendirir. İmparator bunu duyar ve 270 yılının şubat ayında Saint Valentin’i idam ettirir. Eski bir Roma mitinin üzerine yerleştirilen bir Hıristiyan azizinin idamla sonuçlanan hazin hayat hikâyesi etrafında oluşan bu olay, dünyanın her yerinde karşılaşılabilecek ve YÖNETEN ve YÖNETİLENLER arasında görülebilecek türdendir. Böyle bir bölgesel olayın din ve kültür duvarlarını aşarak küreselleşmesi, olayın yapısından kaynaklanan küreselleşebilirlik özelliğinin değil, iyi kurgulanmış çağdaşlaştırma stratejisinin eseridir. Saint Valentin ve onun gençleri kilisede evlendirme törenleri yerel ortamlarında bırakılarak, sadece olayın geçtiği tarih ve evliliğin bir göstergesi olarak “aşk’’ ve “sevgili’’ motifleri küresele sunlumuştur. Saint Valentin Günü, içine ustaca yerleştirilen “hediyeleşme’’ motifi sayesinde sadece Hıristiyanların küreselleştirmeye olumlu bakan kendi kültürüne mensup sermayenin değil, öteki kültürlere mensup sermaye sahiplarinin de desteğini alarak hızla küreselleşmiştir.
Şimdi ortada kutlanacak bir gün varsa kimlerin kutlaması gerektiğine karar verecek olan bizleriz.
Sevgili sevgilim sevgililer günün sevgili olsun!
mu ¿
kimsin?
10.02.2007 - 02:31alalade
sıdaran
ama adi değil
ev
10.02.2007 - 02:20evde yokum desem
komşudan buluyorlar!
sır
10.02.2007 - 01:40söyleme sırları
üşür ellerin
dünya
10.02.2007 - 01:30i n n a l i l l ah...
kadim bir pişmanlık mı
büyüyen rüyâ mıdır
delikanlı atlasında demirleyen kan
bakışı doğuştan buğulu yıldız
serçe parmağından düşen yüzükte
abdullah'ın dudağı ellerinden de beyaz
tutsun o ellerden günahkar yüzler
öpsün biraz
ısırgan ve nergis suyu içerek
silindi sayfaları omuzlarının
patikasında kesilen adımlar
nefesin
k a n/s e rdin
emrine uyarak şâfî olanın
toprağı okşayan yıldız kokusu
teker teker çağırıyor sofrasına ölümü
saatlerin oyun halkalarında
gece ve gündüz
bir
elif / tılsımından yansıyan hüzün
kefenliyor adımını gecenin
matemini çocukları taşıyacak gündüzün
bir yağmur
bir duâdır silecek ardınızdan gün/âhı
pencerede taze üzüm yaprağı
babanın sakalında çırpınışın izleri
yastıkta kan
kulaktan kulağa
akan
akan
akan
toprak nasıl döner insana
ve nasıl düşer toprağa insan
bir şehre gidiyordun düşerinde bir gece
'abi yol bitti' diyordun
ben
limanlar kuruyorum gözlerinde
ıssız ve soğuk
yanağımda kurumuş öpücük izlerinden
biten ne acıdır ne de hasretin
yüzümüzde saklanan bir ağıt ki tetikte
çarpıyor / dağılıyor duvarında odanın
bir sülüs hattır
gözlerinin dokunduğu
durakladığı nefesin
yağmura tutarak bakışlarını
devralan hangi çiçek
meydanda çoğalan ağlayışı mazinin
ateşten bir ırmak boğazımda kuruyan
dediğin gibi
'bir yıldız hep kayacak'
aslına çağrılan kelebek yolcuları
saçlarında kararan beyazlığı toprağın
ağrıyan sesiyle bir anne
oğul
o ğ u l...
oğul
...v e i n n a i l e y h i r a c i u n'
mehmet şamil
aksiyon
10.02.2007 - 01:16'sen beni güldürdün Allah ' ta seni güldürsün'
cümlesinin sahibi arkadaşımızın çalıştığı dergi
Sn:M.U
aşure günü
29.01.2007 - 04:32Bu gün.
ayran
25.01.2007 - 18:07Bir türküsü var AYRAN TÜRKÜSÜ
İyi hoş doldursun ayranı ya, sen kimsin? Köylük yerde bir genç kız her isteyene bir tas ayranı uzatırsa ne olur, adı nereye çıkar? Demezler mi; falancanın kızını gördüm, bir yabancıya tası doldurup ayran verdi. Aralarında bir şey var, elin yabancısına yoksa verir mi ayranı? Hem köyün geleneklerine de ters düşmez mi? Hem de genç bir kız! Yok canım, bu işin içinde bir iş var mutlaka.
Cemile güzelliği dillere destan bir kız, Aziz köyün yakışıklı gençlerinden. Eh göz görüp gönül de sevince, her şey tamam gerisi büyüklerin bileceği iş. Üç-beş emmi dayı; köyün muhtarı imamı, bir de Aziz’in babası varıp istemişler Cemile’yi. Kız evi naz evi derler, olacak o kadar naz. Araya bir kaç görüşme daha girer, sonunda iş tamam. İş tamam da daha askerliğini yapmamış Aziz. Bugün yarın derken, nişanlarının haftası askerlik çağrısı gelmiş. Aman yaman daha yeni nişanlandım hiç olmazsa bir iki ay geçsin dese kimse dinlemez. Günü gelince vurmuş sırtına çantasını, dost ahbap helâlleşmiş, varmış Cemile’nin yanına. “Üç yıl çabuk geçer bak. Büyük seli hatırla beş yıl oldu, dün olmuş gibi. Esat emmi öleli dört yıl oldu. Demem şu ki günler tez geçiyor; bir göz açıp kapayınca burdayım gönlünü ferah tut” demiş. Bekleyeceklerine söz verip ayrılmış Cemile ile Aziz. Kara trenin düdüğü ile ilk kez köyünden ayrılmış Aziz. Sık sık mektup yazmış köyüne, içindekileri dökmüş mektuplarına. Anasına babasına, dolaylı olarak da nişanlısına selamlarını, özlemlerini iletmiş.
Aziz askerdeyken, kötü bir haber yayılmış asker ocağına; “Uzakdoğu’da savaş patlamış, bizi de savaşa çağırıyorlarmış”. Kimi “Yok canım yalan söylüyorlar dünyanın bir ucundaki kavgadan bize ne” dese de, “Bizim sözümüz varmış, onlar savaşa girerse biz yardım edeceğiz, biz girersek onlar yardıma gelecekmiş. NATO mu, ne diyorlar işte onun için” diyormuş kimileri.. Derken Aziz’in kura günü gelip çatmış. Adı cepheye gidecekler arasındaymış. Bir yandan üzülür ölürse yaban ellerde ölecek, hem ne için savaştığını da bilmeyecek. “Yurduma düşman saldırmadı, arıma, namusuma dil uzatan olmadı peki bu savaştan bize ne” der “Acep oraların havası nasıl olur, kaç gün de gidilir” diye kendi kendine düşünür durur. Çok geçmeden de cephede bulur kendini. Gecesi gündüzü yok savaşın Aziz gününü ayını şaşırıyor, tek amacı ölmemek ve bir an önce Cemile’sine kavuşmak.
Demokrat Partinin “Altın çağı” denilen bu dönem 1947 de ki yabancı sermayeyi teşvik kanunu 1951 de sermaye bölüşümünü daha da kolaylaştırıcı doğrultuda yapılan değişiklik ve Kore savaşına bir tugay asker göndermesiydi. ABD’nin isteği ve NATO’ya üye olmak için Tuğgeneral Tahsin Yazıcı emrinde 5 bin asker Kore’ye gönderilmişti. Türkiye savaşı standart 5 bin kişiyle sürdüreceğine söz verdiği için eksilmeler oldukça asker göndermeye devam etmiş ve savaşın Türkiye’ye faturası 717 ölü 5247 yaralı 229 esir 167 kayıp olmuştu. Bu da ABD’den sonra en fazla kayıp veren ülkenin Türkiye olduğunun göstergesiydi.
Her taraftan ateş yağmakta tam bir cehennem misâli. Bu arada şarapnel parçalarından biri de gelip Aziz’i buluyor ki, hem de yapayalnız. Düştüğü yerde kalıyor. Aziz eli yüzü paramparça esir kampına götürülür. Canı kurtuluyor kurtulmasına ya Aziz eski Aziz değildir artık. Radyo bültenlerinde kayıp listeleri okunur, birliğine gelemeyenler arasında Aziz’in de adı vardır. Cemile vurulmuşa döner. Herkes birbirini avutmaya çalışsa da Aziz’in artık dönmeyeceğine çünkü onun öldüğüne inanırlar. Ama Cemile hiç ümidini kesmemiştir, “Aziz ölmedi, ölse künyesi bulunurdu” diye diye aradan yıllar geçer ve tek bir haber çıkmamıştır Aziz’den. Günlerden bir gün Cemile çeşme başında yayığı almış önüne ayran yapıyormuş. Başını kaldırdığında bir atlının yoldan sapıp çeşmeye doğru geldiğini görmüş. Cemile kafasını önüne eğip göz ucuyla da yabancıya bakmış. Yüzü gözü yara bere içinde olan yabancı Cemile’den bir tas ayran istemiş. Cemile de yabancıyı terslemiş, çünkü yabancı ayranı sözle değil türkü çağırarak istemiş. Cemile de ayran vermek istemediğini yine türkü ile yanıtlamış. Karşılıklı türkü düeti başlamış. Türkünün sonunda yabancının Aziz olduğunu anlamış Cemile. Anlıyor da ayran yayığını bir yana, bakracı bir yana atıp boynuna sarılmış Aziz’in. Yılların özlemini bir türküyle dillendirip, iki sevgilinin kavuştuğu bu türkünün sözlerine bakalım...
Ayran Türküsü
Aziz:
Uzak yollardan da kıvrandım geldim
Tatlı dillerine eğlendim kaldım
Gelin bu ayranı tazemi yaydın
Hüda’nın aşkına doldur ayranı
Cemile:
Uzak yolların vefası mısın
Ak alnımın da sen cefası mısın
Yaydığım ayranın kahyası mısın
Anamdan habersiz vermem ayranı
Aziz:
Bunca yıldır gurbet elde dururum
Çeker silahımı seni vururum
Ya ayranı alırım ya da ölürüm
Gel kız kerem eyle doldur ayranı
Cemile:
Ayranı atlarıma yüklerim
Götürür de dağ başına dökerim
Gurbet elde yârim vardır beklerim
Ondan başkasına vermem ayranı
Aziz:
O nedir ki yer altında paslanmaz
O nedir ki suya düşer ıslanmaz
O nedir ki etin kessen seslenmez
Ya bunun cevabın ya da ayranın
Cemile:
O altındır yer altında paslanmaz
O güneştir su altında ıslanmaz
O ölüdür etin kessen seslenmez
Bilirim bunları vermem ayranı
Aziz:
Tepsiye koydum da binliği tozu
Ortadan kaldırdık hele Aziz’i
Bir kaşık ayranı ver hala kızı
Hüda’ nın aşkına doldur ayranı
Cemile:
Tepsiye koydum binliği tozu
Ortadan kaldırdım hele Aziz’i
Sana feda ettim iki ala gözü
Getir kabını da doldur ayranı
Seslendirmeli yok bulursam paylaşırız........
duanın gücü
25.01.2007 - 17:51Ey kullarım! Sizin önce yaşayanlarınız,sonra yaşayanlarıız,cin olanınız
bir yere toplanıp benden istekte bulunsa, BEN her isteyene istediğini versem, bu BEN'im mülkümden bir şey eksiltmez.(onlara verdiğimin tamamı) ancak iğnenin denize daldırıldığında denizden eksilttiği su kadardır.
müslim(4) 1194 Kitabu'l Birri Ve's Sılati
casablanca
25.01.2007 - 17:07Fas'ta bir şehir.
turşu
24.01.2007 - 14:59- annem kadar güzel yapan birini bulursam hemen evlenicem
- hiç güzel turşu yapıyor diye biriyle evlenilinir mi?
- hayır evlenilmez :)
Alaaddin Keykubat
22.01.2007 - 09:18yaptım ben yaptım Alaaddin kahvaltımı
sen uyu
bu gün oruç tutcaktık! dimi
unuttum.
incil
19.01.2007 - 08:24geçenlerde verdi biri 3-4 tane.
bende o na
Kutsal Kitaba İlahi Çağrı 'İzharu'l Hakk'
verdim oku gel dedim......
gelmedi!
Esena Mono
19.01.2007 - 08:06Kaiti Garbi
Alaaddin Keykubat
19.01.2007 - 07:52hadi gelde kahvaltı yapalım
acıktım
a cık tım
aç karnına sigara içmek
19.01.2007 - 07:28:)
öldürür diyorlar ama
hala öldüremedi.
Toplam 258 mesaj bulundu