Tuna Kafkas Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • sinemaya uyarlanması gereken kitaplar

    15.07.2023 - 00:12

    https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001

  • kitap ayracı

    15.07.2023 - 00:07

    https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001

  • Requiem For a Dream / Bir Rüya İçin Ağıt

    15.07.2023 - 00:04

    ki; kanlı gözyaşlarıyla,
    uyudum ve düşümde,
    hep o nar ağacı…,
    öylece bana bakar,
    dallarını gözlerimden ayırmadan,
    hep o kederli nar ağacı…,

    küçüldüm rüyaya ve;
    içine girdim,
    gördüğüm en güzel bahçeydi…,
    eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
    eflatun çiçek tozları her yer,
    nar çiçeğim;
    senden mi süzüldü
    eflatun çiçek tozları söyle…,

    ve uyandım;
    kara boşlukta dönen,
    rengi bozulmaya yüz tutmuş,
    meymenetsiz bir dünya…,

    sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
    yüzünü buruşturdu düş ve
    sabırsızlıkla bekledim geceyi,
    aklımda hep o nar ağacı,
    dalları yüreğime batan…,

    ki gözlerimi kapadım
    işte orada;
    bir turnayı seviyorum dedi...,
    ve turnam derken;
    saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
    ah;

    kapandım secdeye,
    yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
    eflatun çiçek tozları topladım,
    bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
    ve serpiştirdim tozlarını,
    beti benzi atmış dünyaya ve,
    bir dua okudum kulağına,
    sesim bir başka sese çarptı,
    tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
    turnam…;

    keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
    dudağımda hep aynı şarkı,
    notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
    yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
    bir yalancıyı sevdin sen…,
    ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
    olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
    ah;

  • tedarik zinciri

    15.07.2023 - 00:02

    evlatları ve yakınları sevgisiz bir ihtiyar kadının,
    bayram sabahında sevince zorlanmış
    gözleri gibi nemlisin ve mazidesin…,
    ve bir tüketim tapınağı mescidi kadar,
    havasız ve sümmet/tedariksin sen aşk…;

    sağ yanından süzülen gün ışığının,
    saçlarında ışıldadığı bir güz günü,
    çerçeveledim yüzünü ki,
    bir boz kazak küheylanın,
    gözyaşı düşmesin diye tek
    yeryüzüne…,

    kıyamadım sana evet gene aşk,
    sesinle ürperir bedenim,
    bakınamam o an etrafıma ve çözülürüm sesinle,
    ki düğüm düğüm dünyanın uğultularını,
    susturan sesindir bana ve,
    sesindedir içimi dolduran pediatri kokulu nefes,

    adımladığım kaldırım taşları üzerinde,
    buz tutmuş su birikintisi çatlağı kadar
    kırılgansın sen aşk…,
    erisen bile; suya dönsen bile ne çıkar,
    görünenden çok,
    görünmez yanları olan bir buzdağısın sen…,

    içlerine işleyen ayazda,
    bağrı başı açık kalan gariplerin,
    ısınmayı bekleyen tenlerine vurup
    üstüne doğarken etkisiz kalan
    bir kış güneşi gibi yükseldin sen gökyüzünde madem,
    usul usul da kaybol şimdi artık aşk…,

    ki; kanlı gözyaşlarıyla,
    uyudum ve düşümde,
    hep o nar ağacı…,
    öylece bana bakar,
    dallarını gözlerimden ayırmadan,
    hep o kederli nar ağacı…,

    küçüldüm rüyaya ve;
    içine girdim,
    gördüğüm en güzel bahçeydi…,
    eğildim, yerde bir eflatun ayrılığın çiçek tozları,
    eflatun çiçek tozları her yer,
    nar çiçeğim;
    senden mi süzüldü
    eflatun çiçek tozları söyle…,

    ve uyandım;
    kara boşlukta dönen,
    rengi bozulmaya yüz tutmuş,
    meymenetsiz bir dünya…,

    sabah etmiş ortalığı düşüm dedim…;
    yüzünü buruşturdu düş ve
    sabırsızlıkla bekledim geceyi,
    aklımda hep o nar ağacı,
    dalları yüreğime batan…,

    ki gözlerimi kapadım
    işte orada;
    bir turnayı seviyorum dedi...,
    ve turnam derken;
    saçıldı etrafa kızıl iri taneli göz yaşları…,
    ah;

    kapandım secdeye,
    yerdeki tekâvûd kalemefendisi seccademden
    eflatun çiçek tozları topladım,
    bağrıma saplanmış dalını çıkardım hüdayinabit alıcın,
    ve serpiştirdim tozlarını,
    beti benzi atmış dünyaya ve,
    bir dua okudum kulağına,
    sesim bir başka sese çarptı,
    tuz buz mısralar kırıntısı rüyam ah,
    turnam…;

    keklik değil, güvercin ol diye fısıldayanım,
    dudağımda hep aynı şarkı,
    notalarını nar ağacının altına gömdüm...,
    yüreği kimsenin üzülmesine el vermeyen,
    bir yalancıyı sevdin sen…,
    ve varsın gedanız kendine kıysın ey maşuk,
    olgunlaşsın keder, çiçek yüklü dalında…,
    ah;

  • Fîrak

    14.07.2023 - 23:56

    ki her sevda bir veda bilirsin,
    affet beni,
    yine yalnızlığa veda zamanı…,
    yazarken bu şiirimsi şeyleri,
    kelimelerim tek tek canıma batıyor,
    harflerim içimin kuyusunda ağlıyor,
    kalbimde bir serseri mayın patlıyor,
    içimin labirentinde yüzün beliriyor,
    ve beynimin kıvrımlarında,
    çapalı lisanının azarları dolanıyor…,
    ah;

    yapış yapışım,
    koyu lacivert ve havalandırma tertibatlı takkelim,
    el koyduğum doksandokuzluk
    oymalı kakmalı ahşap tespihin kayıp,
    anlık illüzyonum…,
    puzzledan yol arkadaşlığımız,
    yetmişiki saatte imha edilirken,
    bu geçirdiğimiz üç hafta seninle,
    kaç seneye tekâbul eder…;

    şimdi seni siyah bir iplikle dikiyorum,
    yağmurda su çeken kunduramın keçesine,
    rengi karaya çalan bir firaka denk düşsün diye...,
    ah;

  • Maktül

    14.07.2023 - 23:51

    hayata yan bakan bir çocuğum ben,
    ve sen huzur esende yanıma geldiğinde,
    yine yan bakıyordum hayata ki
    sen, yanımdaydın…,
    naapsaydım;
    seni,
    düzene intifadanı,
    ahir zamana isyan tufanı kopan yüzünü,
    görmese miydim…,

    hay bin kunduz ya hû,
    ki aman,
    aman gittiğin yerin konumundan,
    bırakma ipucu aman ha aman…;

    bulutların koltuk altlarından
    koyu lacivert terler damlıyor,
    sol gözümün kirpiğine,
    ki ceset kalp…;
    gözbebeğinin kapısında
    ölü bulundu,

    ayrılık…;
    yavaş adımlarla,
    hızlı bir aşkın fren izlerini
    takip etmekte…,

    oysa yaşam,
    parmak izi bırakmadan
    eldivenlerini çıkarıyor
    maktulüne tepeden bakarak,

  • exils / sürgündekiler

    14.07.2023 - 23:48

    kozmik oda sırlı muhabbetinin yokluğundan,
    çilehanesi yekpare dünya olmuş bir çileye
    müebbeden girmiş bir sûfî,
    ne yana baksa,
    hatta gözleri yumulu,
    bakmasa da hiçbir yana,
    aşktan gayrı ne görebilir...,
    tepeden tırnağa aşk olmuş bir aşka aşığı,
    kim aşktan yana sınayabilir…

    aşka gönül koyan aşık,
    derya içinde suya küsmüş bir b/alık gibi şaşkın;
    aşktan, yine aşka varmaktan gayrı,
    ne yana gidebilir…,
    sır olmak ve asırlarca suskun kalmanın ötesinde,
    ne yana…;

    iki bilemedin üç günlük,
    güzel ve nurlu ve derin olan bir hayatı sürmek için,
    ömrümdeki iki kandilin sönmesinden yana mı teklifin
    bana ey aşk…,
    bunca hazin,
    bunca garip olmasaydı duruşun keşke,
    ve kapıların bu kadar sürgülü…,
    ah…;

  • GARDAŞ

    14.07.2023 - 23:46

    oruç sevenlerin sahurunda,
    yüz seksen derecelik görüş açılı
    bir lojmanın minimalist balkonundan,
    imsak ahirinde;
    vaktin o derin mavi karanlığı içinde,
    sakıncalı ve kuduz köpekler kadar tehlikeli
    uyku bölünmüşlüğüyle dinlenen,
    gaflet mahmurlarının cılız ve
    gelişigüzel makamlı seslerine kalmış,
    sabâya hasret bir ezan kadar,
    buruk
    ve bağrı yufkalanmıştı gayrı gardaş içimin,
    ah;

  • tenezzül etmemek

    14.07.2023 - 23:41

    ecel terleriyle ıslanan yatağında,
    başucu pencereye ve ayakucu kapıya çevrik
    ve hayatın anlamından umudunu kesmiş
    bir hasta gibi,
    terhis sayıklamalarıyla anları sayarken,
    can suyu bakışlarınla geldin ve,
    bir mühlet daha yaşamayı isteme iradesi verip,
    hayata döndürdün;
    vatansız kalmış, çaresiz, sığınmacı ve yuvasız,
    mülteci yüreğimi sen derde dermanım…,
    ağaçlar gibi ayakta bir vedaya öykündüren,
    ilham ve işaret ve irşadın
    ve bilinmeye tenezzülsüz duruşunla sen dost…,
    ki sende simetrimi buldum,

    duru bir göl kıyısında durup,
    derinden baktığımda dalgalı ruhumla suya,
    yüzümün aksinde gördüğümdür yüzün ve
    bir deliorman rahminde ses verensin sesime,
    nidâsısın, çift kutuplu meşkimin,
    diriliş iksiri kederim…,

  • tiksinmek

    14.07.2023 - 23:36

    bulutların koltuk altlarından
    koyu lacivert terler damlıyor,
    sol gözümün kirpiğine,
    ki ceset kalp…;
    gözbebeğinin kapısında
    ölü bulundu,

    ayrılık…;
    yavaş adımlarla,
    hızlı bir aşkın fren izlerini
    takip etmekte…,

    oysa yaşam,
    parmak izi bırakmadan
    eldivenlerini çıkarıyor
    maktulüne tepeden bakarak,
    ve zaman durdu al işte…;
    bıktık artık, usandı millet, tiksindi insanlık,
    bu altı ok\a hainlik eden kemalistlerden,
    ruhu sömürgecilerde rehin dincilerden ve
    genleri ipotekli devrimcilerden,
    tiyanşan kaçkınlarından,
    ve
    bilumum kurtarıcılık konforperestlerinden…,
    (t\aksim XV)

  • dost

    14.07.2023 - 17:18

  • kötülük

    14.07.2023 - 17:01

    https://pin.it/2QroyHf

  • cuma

    14.07.2023 - 16:42

  • olgunluk

    14.07.2023 - 16:00

    https://pin.it/4r1eEWW

  • yaşam

    14.07.2023 - 15:45

    https://pin.it/2fH9BPg

  • ortaköy

    14.07.2023 - 15:29

    https://pin.it/4pGNor0

  • farabi

    14.07.2023 - 15:23

    https://pin.it/BWy5Zmk

  • okumak

    14.07.2023 - 15:18

    https://pin.it/4NSBmpf

  • eflatun

    14.07.2023 - 01:57

    ve belki de panayırda kaybolmuş bir çocuktu,
    tuzlu kocaman gözleriyle ve,
    atlı karınca döndükçe,
    hareleri oyuncak çemberiydi ne malum,
    ve mutlu çocuk yüzleri biriktirdi
    ve yasladı yüzünü parlak bir yıldızın yanağına;
    zaman pastasını bir kez daha keserken…,

    gök; matem giysisini geçirip üstüne,
    tülden siyah örtüsüyle,
    sildi tuzlarını çocuğun gözlerinden,
    ve üfledi mumu…,
    bir dilek panayıra düştü,
    belki de bir düştü…,
    kaybolmuş bir çocuktu kendi karanlık ormanında
    ve yağmur kokusu avuç içlerinde,
    alnı buz gibi,
    ve bir kerameti kendinden menkul eli öptü,
    gömüldü; yürek boşluğuna,
    uysal kalbinin kuş tüyleri…,

    ki panayırda kaybolmuş çocuktu,
    korku tünelindeki gürültü,
    içinden hızla geçerken,
    aralık kapılar bırakıyordu,
    ve hep o; aralık kapılardan süzüldü
    o/nun ol tecellisi,
    her seferinde açık kalan o kapılardan…,

    ve haylaz bir çocuk gibi,
    sak/lan/baç zamanı derdi;
    - çık ortaya…,

    tebessümü ılık taze süt kokusu,
    yüzünde iki mürdüm eriği…,
    elma yanağında yıldız izi…;
    parıl parıl parıldıya koşardım ona,
    panayırda kardeşini bulmuş çocuk gibi,
    koşardım ona,
    ciğerindeki yara izlerini takip ederek...,
    yok ki kimsenin böyle bir muhabbet ve
    özlemek sandığı,

    en yaşanmış ve en yaşanmamış düşlerle,
    pamuklara sarılıp saklanmış ki,
    kemirmesin sohbetin s/özünü tahta kuruları ve,
    lavanta koksun her daim,
    düşümüz…,

    ve buluşuruz düşte bir yerde,
    lavanta tak o kalabalıkta göğsüne ki,
    kokun yaslansın yüreğime peygamber torunu,
    ve istediğimiz kadar çok sarılalım,
    ağaçlar gibi ayakta ölebilen evvel gidenlere…,
    eflatun/mor ve sonsuz bir uykuda,
    ah;

  • tekrar

    14.07.2023 - 01:55

    sabahları yürüdüğüm,
    ankara radyosu yolunu örten,
    uzun yaşamış bir insan ömrü kadar,
    yaşlı çınar ağaçlarının rengi geçkin yaprakları,
    henüz güze boyun eğmiş değillerken
    iyi kalpli eylülde,
    çıksam da baksam yâren;
    o hurma endamlı çınarın,
    zarif yaprakları arasında mısın ki…,

    yâr ile hemdem iken,
    âyârın verdiği eziyete,
    katlanmaktır aşk…,
    usulca avuçlarından öpmek,
    ve hafifçe koklamaktır ayrılığı ve,
    sürekli anıp, hep hatırda tutmaktır yâri…;
    gamsız bakmak hiçbir yere ve,
    her yere muhabbet serpmektir,

    ve şöyle mi tarih düşelim,
    hz.muhammed efendimizin hicretinin,
    ardından geçmiş bindörtyüz seneye,
    yirmiyedi ilaveyle,
    henüz senenin başı muharrem hilâlinden,
    yirmibeş akşam geçmişken ve keza,
    hz.isa peygamberin ise,
    buna beşyüzyetmişdokuz yıl ilaveli senesi,
    kaç gün olacağı istikrarsız ayının,
    yirmidördüncü günü,
    ve günlerden cumaydı;
    böyle kritik bir ikindi vakti ertesiydi yine
    ve kentin en bölücü meydanında duyduğum,
    kâfûr kokulu sesinin geldiği yöne baktım…,
    ki o an ölmenin hemen öncesiydi,
    ah;

    sak/lan/baç çiçekleri körebesinin köşe kapmacasında,
    uzun eşeğin üstünden ırmakta taş sektirdiği,
    ve çelik çomaktan bıkkınken,
    micozun kırdığı biricik mavi bilyesinin,
    talihsizliğine içerlemiş,
    ve dahası kanatlılar bilmecesindeki bıçak da,
    dar boğazına saplanmışken,
    bir kasabalı elektronik beyinin,
    yine yerini bulamadığı uşak,
    yap/boz/yap memleket haritasında kayıpken,
    bir insan anatomisindeki iç organların yeri bile,
    gözü kapalı bulunabiliyordu artık,
    tekrar, tekrar ve tekrardan…,

  • bestekâr

    14.07.2023 - 01:53

    XIV
    kurduğum ilk göz temasım,
    şehri kaplayan dumanlı bakışlarınaydı ilk,
    ve siy/ah hakikatli nazarın,
    yurdundan çıkarılmış,
    gurbet vazifeli sesine karışıyordu…;

    oysa göz göze gelmeye korkuyordum,
    atalarım ve canım sana feda olsun demeyen,
    ve kalbime itaatsiz dilimden mahcup…,

    asırlar önce başıma gelmiş gibiydi,
    /herşeyliğin;
    o puslu ve gavur meydanı,
    sarmıştı yedi yönden muhabbet,
    ne akrep, ne de yelkovanın,
    nerelerde gezdiğini bilmiyordum,
    dijital çağın saatleriniyse zaten sallamıyordum,
    ki sarkaçsızdılar…;

    tavırlı; pek çalımlıydım,
    gökte ararken yerde bulmuşlar kadar…,
    bir elmanın iki yarısı olamazdı yankılarımız,
    /tekbir/ sadalı bir mahrem çağrının,
    içine sığıyorduk,
    dağlar ardında ve,
    haftaları kovalayan haftalarda bile,
    kesintisiz irtibatta kaldık,
    ki beraberdik bu meyanda, ayrılmadık…;
    bazı türküler ve allahın besteleri dışında,
    gönülden anlaştık…,

  • sakarya

    14.07.2023 - 01:37

    bir dağ ardındaki cevizin,
    en erişilmez dalına,
    as uykunu kalplerin tabîbi,
    tatlı bir rüya dolsun gözkapaklarına,

    ey aşk;
    soylu sevdalara yakışmaz
    yalandan kefen giymeler,
    varsın ipil ipil yağsın üstümüze firak,
    nasısa gezinirsin sen bu sakar taşranın,
    gül bahçelerinde,
    ah;

  • kabristan

    14.07.2023 - 01:35

    hüdâ katından yollanan ilahî bir tesellidir,
    ah;

    ki özleyiş yaz öncesinde,
    baharın orta ertesi gemini deminde,
    farklı şehirlerin/ayrı kıtaların/zıt kutupların,
    ayrı gayrı evlerinde de olsalar,
    muhipler,
    aslında birliktedir her daim…,

    tuhaf olan şudur ki;
    bu düş ikizleri,
    göz kapaklarının üstüne,
    kalın bordo bir perde çekerler,
    üç kat;
    uyumadan önce ve,
    her gece,
    hiç bıkmadan,
    ve perdeler çekilir çekilmez
    en nihayetinde,
    hep aynı düşü görürler…,
    düş düşü doğurur,
    artık sığmaz olur uykulara,
    ve ayrı gayrı şehirlerde azizim,
    göz kapaklarımız açılır kapanır;
    mevsim yaza döner…,

    elleri boğum boğum bir çocuk uçurtma uçurur,
    ve mavi uçurtma, pamuk bir buluta aşık olur,
    yüzü kırış kırış bir adam erik toplar,
    bir nine eriği tuza banar,
    kalbi;
    yamamaktan yorulmuş bir iffetli dul,
    kabristan ziyaretinden çıkar…,

    düş buya,
    bir ormanın içindeki mezarını bul dediğin,
    anacığım şiir yazar,
    ki garipsenmesin;
    böylesi özlemek,
    ve böylesi sevmek…,

Toplam 960 mesaj bulundu