yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
nasıl şaşkınım, nasıl;
yaşlandım bir günde nazarlarında,
azarlarında,
alnı kırışık sevdamızın…;
ah balım, ve ah zehir,
yüreğimin petekleri siyanür dolu,
gözyaşlarımın ak pınarlarına
kirli sular karışıyor,
ve aşk inatla küllerini savuruyor
kutsanmış topraklara,
ve şimdi;
hiçlik mezhebindeyim,
yurtsuz ve
kimse/sizim…,
sevgili tabîbim,
terk/et/me/beni
ah,
… Bizim pencereler yele garşıdır
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Sabahın seheri günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
İleri, candan ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
karacaoğlan
öylece bir yerdeyim ki;
ne gitmesi mümkün olan
ne kalması mümkün olan,
öylece bir yerdeyim işte
vazgeçmekle direnmek arasında,
akla karanın tam ortasındayım
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
öylece bir yerdeyim işte
öylece bir yerdeyim işte
kaybetmenin öncesi
yeni bir hayatın eşiğindeyim
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
vazgeçmekle direnmek arasında,
akla karanın tam ortasındayım
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
mevlânâ celâleddîn-i rûmî
altında kaldığını sandığın çığın,
ne denli nefesinle eriyip giden,
kar tanecikleri olduğunu görerek,
ov o karlarla,
aşkın narkozu altında,
uyuşturduğun vicdanını arkadaşım ki;
daima yan çıktığımız benliğe vedamız,
bir yeni selama merhaba olsun…,
ve,
hiç muhabbetten aciz kalmasın hayatlarımız;
ki bilirsin,
ellerimize tutuşturulmuş avuntular
ve oyuncakların hiçbiri tesellimiz olmadı…,
zaaflara vedalar nasuh mertliğinde,
merhabalarsa, diriltici kılabiliyorsa anlamlı;
şu beyanlarım deklarasyonum olsun ki insanlığa,
vardığım menzillerden biri de ey yâren,
aşkta talepsiz olmaktı…;
ama biliyorum,
içgörünün tebliğini;
benliği bilmek isteğidir kavuran o meşhur ben/i…,
ve hakikatine ermek istemektir yakıcı olan özünde,
ortadaki tüm medeniyet mefkûrelerinde,
oysa marifet eriyebilmek emelidir zerrelikte…,
ve tepeden tırnağa niyaza değer olan da budur,
anlıyor musun dilimi…,
bir keresinde kendimize kalmıştık her nasılsa,
resimlerimizin, kayıplar ve arananlar listesinde
yan yana asılı oluşu gibi,
yüzümüzde inanılmaz mutlu bir tebessüm,
metal kanatlı bir kuşun koynunda saklanmış
ve kaybıydık birbirimizin,
kum saatinin bir yanı sen/bir yanı ben,
akarken zaman ince taneleriyle,
yörüngemizdeydi dünya da sanki…,
gel gör ki neyleyim,
o demle eş zamanlı,
şu yağmalanmış dünyanın sahipsiz caddelerinde,
önce adanmış, sonra ihaleci ve
en sonunda da her şeye müsa/it olan
haramzade kahpelerce,
henüz tomurcuklanmış
turuncu ve kızıl güllerin dalları
ve hayatın baharındaki gençliğin yarınlara umutları
kırılıyordu,
olup biten her şey,
bir çeşit ömür aşırmaktan ibaretti,
emanetleri hırsızların taşıdığı bu çağda…,
sohbetlerimizin tamam olmayışlığı
belki de bir işaretti aşkın bitimsizliğine,
bu sureta yarım kalmışlığın
yorgun özlemiyle yüzün dedim hep, yüzün…;
elimde değil, gittin gideli yoldaşım oldu
/bu hüzün,
ki sisli havaları ve pusu sevmemiz
ve yağmur serpmiş toprak kokusunun
burnumuzda tütmesi güz ikindilerinde,
bundandı belki de ikimizinde,
bu; bitimsizlikten,
ah,
su ve gök nasıl alıyorsa birbirinden rengini,
öyle boyandık işte biz de birbirimizin rengine…,
ve elbette hep ma/ss/mavi değildik,
bulanık ve boz griler sardığında etrafımızı,
imdat eden aşktı daima,
başımıza kakmadan bunu…,
ki bir bistroya oturup tiramisu istemeye niyetli
o yalnız akşamımda dahi,
sadece kahve kokulu gözlerinde
olmak istiyordum aslında,
ve sonra,
katmer katmer bezedim muhabbetle,
bu dünyanın sevgisizlikten bütün bütün
çöle ve küle dönmüş üstünü ki;
beyhude yaşlanmasın insanlar göz göre göre,
kalmasın gözleri fersiz ve,
kan damlasın benizlerinden,
henüz göçmüş değilken
fena aleminden,
o elips nazarlı zarif kızçeler
ve arslan pençeli delikanlılar,
kavruk nesil ana/babalarının enkaz genlerini
ıslah ettikçe, muhabbetin uğramadığı
tek kuş uçmaz kervan geçmez ücrası
kalmayışını görmek istedim yeryüzünün,
dünya gözüyle,
canım esas hayatın kokutulmasında,
ziyana uğratılmasında yanar benim;
kadir bilmezler, şerefi on paralıklar,
tıynetsiz, seciyesiz ve aşüfteler ve
hamlar elinde…,
şu dramatik hayatların çilesini;
bin taneli bir tesbihle vird çeker gibi,
nice empatilerin sabır kuytularında
nefesledim senelerce ibret ve hayretle,
yanık ney nefesleri eşliğinde…,
ve bakıyorum da şimdi yaş almak,
biraz da hayret edilenlere
artık daha bir az rastlamak galiba,
iki yanı körpe çınar ağaçlarıyla bezeli,
o atasız bulvarın çamur deryasına bulandığı gecede,
ve ayaklarımın yere basmadığı bir demde,
onca senelik yıkıntıdan,
ve virâneden çıkmışlığın yürek gücüyle
inerken yokuş aşağı, bildim ki;
vaktinden çok sonra gelen meşkin,
transandantal ve gizemli boyutlarını,
seyridir; aşk…,
ki neden anlamak bu kadar zor ve hayat,
bu kadar zor olmak zorunda mı,
senkronize kederlerimiz ya hû;
ve sen bir yudum suyla niyetlenmiş,
susuzluktan içi yangın yeri maşuk;
çekip gittin gurbetinden sılana,
hokkabazın şapkadan tavşan çıkarması gibi,
sunamam sana bir cam kâse dolusu su şimdi,
ki iç okyanus gözlerimin hayalini kana kana ki,
dualarım,
içini daha da kanatacak,
bir kızıl gonca gül gibi…,
kıymetlim;
bırak artık ses kayıtlı mesaj yollama,
her sözcüğün,
yüreğimin zırhına bir kara delik,
son bulsun bu dara almalar,
vur artık beni,
en kanayan dizemden...,
ah;
ki ab/şar çağıltısı ve
su sesiydin kuytumda akan,
künhüme vakıf hekim ırmağı…,
ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını;
şelale hırsızı nazarın,
yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda,
canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…,
hiç az düşkünün değildim ki senin,
ve kabirde çürüyen en son tense,
ömrümce taşırım,
bakışının izlerini yüzümde…,
ah şimdi;
herkes kendi yükünü taşısın,
sonunda bölüştük kederi…,
turuncu gülüm, turuncu gülüm, turuncu gülüm;
nefe/ss/iz kalmış bir saat kapaklanıyor,
acele vedamıza…,
gözlerimden gemiler devriliyor
kırmızı sulara,
sarıl sarıl sarıl/ma vakti geldi ve
bu tasalı musafahasızlığa,
bakma ağladığıma…,
ağlak bir güvercinim ben,
keklik olmaktan uyandırdığın
o güvercin ki,
bozkırından koparılmış ve
ellerin yurdunda garipler garibi,
sürgün di/yârında yüreği pas içinde…,
kaldır ayrılığın perdesini hekimim,
gözlerimiz son kez kamaşsın ayniyetle,
gözbebeklerimiz hicapla yere baksın,
uzun sürmez bilirsin zaten,
efsunkâr muhabbetler…,
hızır ilyas tepesinde bir yetimhane türküsü gibi,
şimdi ayrılık…,
galaksilerin merkezi şu fena aleminin
özünde patlayan,
acılı yıldız...,
yaşam kadar yoksuldu aşk,
ki sevda,
yetinmiyor sevdayla...,
ve artık melekler
kırpıp tüylerini,
noksan kanatlarla serpiştiriyor
yıldız ölülerini boşluğa…,
kalbime yasladığım keman,
büyülü tınısına metal kokular sızdırırken,
incinmenin böylesi…,
melek kalbinde patlayan acılı yıldız;
ve kanayan dize,
ah,
tut ki daha çok seviyorum seni,
burkulan içimin süreyya sürgünlerinde,
acılarınla acılanmak istiyorum…,
hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz…
ve sanılıyor mu ki,
gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir,
ah;
sırdaş yol arkadaşlarını ayıramaz
zahirin bozulmuş raconları…,
ve ey semavatın oyun kurucusu;
cesaret ve sekînet veren bir düş yolla,
bu mülevves kuluna…,
ki bak saatler eşzamanlı,
onbirden üçe;
üçten onbire,
mütemadiyen,
ah;
her hevesin peşinden koşulmuyor,
koşulmuyor;
bilirsin…,
turuncu ve kızıl gül yapraklarını
ebeden soldurmayacak rahmet;
ıslak kaldırımlara
yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
diriltebilse mesela…,
ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
mülevves göz pınarlarını kurutup,
nâdim bir nefesten buğu olaydı,
isli,
kasvetli kodes camlarında,
nolaydı…,
ah;
ki yaralı retinam,
işte böyleyken;
bir martı kanadını bile bile,
gözlerime batırmışken,
yaralı retinam,
refakatçi balıklar başucumda ağlarken,
şaşkın sözcükler
ellerimde yapış yapış
ve uğultusunda yalnızlığın
acemi hüznü
tıka basa dolmuşken içime,
dökülmez mısralara inci taneleri, yâr;
yâr balların balı,
kırıldı içimde bir dal,
bir ağıttır ücra suskunluğum,
değişen her gün ile
gömülüyorum ey en sana…,
ah;
ah ki çöllerin avareliğinde körebelik…,
dalı yaprağı budanık kalmanın hicâbı ve,
bini bir para etmeyecek
ömür yangını pişmanlıklar
gel/geç/likteyken,
bütün bildiklerini bir okyanus nazarda unutmak
mümkünlü;
bir yadigâr kutsalı
ve vaktin emaneti olaydı bu nazar…,
nolaydı,
her yönün çıkmazı bir secdede nihayet bulaydı;
ah;
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
kazıdım pençe pençe,
muhabbetli nazarlarının,
en nergis/en lilyum/en leylak/en hatmi/en gül/
en yıldız dokunuşlarını kalbime senin,
buhara nefesli azizim;
ki yüzüne değil,
baktığın yere bakmaktı seçimim…,
şimdi kandil kandil yansın içimle için,
içimle için nola da,
bekâ alemine yola çıkan bir dostun ardından,
ölümün yolunu gözlemek gibi,
hayata aykırı kalan,
temayüllerimle dirileyim…,
"Allah'ım! (Sevgili babam Hz Muhammed'e (s.a.v.) Salât (rahmet) et. O, bütün meleklerin ve tüm ruhların mihrabıdır... inananlar; O'nun şefâat ve iltifatını umarlar..., ve O'ndan şefâat beklemektedirler..." hz.fatıma
Resulullah'ın (sav) kızı Fatıma o kadar el değirmeni ile buğday öğüttü ki, elleri kabararak nasır bağladı ve el değirmeninin izi onun elinde kaldı. (Sahih-i Ebi Davud, c.3, et-Tesbih-u İnde-n Nevm bölümü, hadis no: 2595, 4403,. Hilyet-ul Evliyâ, c.2, s.41.)
haberin var mı?
17.06.2024 - 00:02Fikret Kızılok - Haberin Var Mı (Orjinal Plak Kayıt)
yetim bakışı atmak
16.06.2024 - 23:46yeryüzüne indi aşk,
bozulmasın bu akid…,
ki şimdi aşk sen;
piç misin…,
yetimhane avlusuna,
iri taneli yağmurlar yağıyor…
mavi gözlü kızıl saçlı çilli çocuk,
yastığından boncuklar topluyor,
ah aşk,
küçümsediler acımı,
ölümler var, savaşlar, açlık ve...,
nasıl üşüdüm bir bilsen, nasıl;
yokluğunda...,
baktığın kalp içlerimde,
dağ gölleri buz tutuyor,
mevsim bir günde değişti ve,
hangi göç,
kanatsız bir göğe yükselir…,
nasıl şaşkınım, nasıl;
yaşlandım bir günde nazarlarında,
azarlarında,
alnı kırışık sevdamızın…;
ah balım, ve ah zehir,
yüreğimin petekleri siyanür dolu,
gözyaşlarımın ak pınarlarına
kirli sular karışıyor,
ve aşk inatla küllerini savuruyor
kutsanmış topraklara,
ve şimdi;
hiçlik mezhebindeyim,
yurtsuz ve
kimse/sizim…,
sevgili tabîbim,
terk/et/me/beni
ah,
içinde saklamak
16.06.2024 - 23:04Ezginin Günlüğü - (Sigaramın Dumanına Sarsam)
kurban olmak
16.06.2024 - 17:37… Bizim pencereler yele garşıdır
Muhabbet dediğin karşı karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Girebilsen bu sinemde neler var
Gülüp oynadığım ele garşıdır
Karşıdır, ele karşıdır
… Sabahın seheri günden ileri
Ben kimi sevmişim senden ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
İleri, candan ileri
… Ziyaret olmuşsun kurban istersin
Kurban bulamadım candan ileri
karacaoğlan
Yetim hırsızlığa çıkmış, ay geceden doğmuş
12.06.2024 - 01:56geceden değil, akşamdan olacak... on bir sene sonra da olsa düzeltelim evet...
Mevlana Celaleddin Rumi
01.06.2024 - 21:39öylece bir yerdeyim ki;
ne gitmesi mümkün olan
ne kalması mümkün olan,
öylece bir yerdeyim işte
vazgeçmekle direnmek arasında,
akla karanın tam ortasındayım
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
öylece bir yerdeyim işte
öylece bir yerdeyim işte
kaybetmenin öncesi
yeni bir hayatın eşiğindeyim
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
vazgeçmekle direnmek arasında,
akla karanın tam ortasındayım
kalsam canım yanacak,
gitsem hayatım
mevlânâ celâleddîn-i rûmî
içgörü vermemek
24.05.2024 - 00:55altında kaldığını sandığın çığın,
ne denli nefesinle eriyip giden,
kar tanecikleri olduğunu görerek,
ov o karlarla,
aşkın narkozu altında,
uyuşturduğun vicdanını arkadaşım ki;
daima yan çıktığımız benliğe vedamız,
bir yeni selama merhaba olsun…,
ve,
hiç muhabbetten aciz kalmasın hayatlarımız;
ki bilirsin,
ellerimize tutuşturulmuş avuntular
ve oyuncakların hiçbiri tesellimiz olmadı…,
zaaflara vedalar nasuh mertliğinde,
merhabalarsa, diriltici kılabiliyorsa anlamlı;
şu beyanlarım deklarasyonum olsun ki insanlığa,
vardığım menzillerden biri de ey yâren,
aşkta talepsiz olmaktı…;
ama biliyorum,
içgörünün tebliğini;
benliği bilmek isteğidir kavuran o meşhur ben/i…,
ve hakikatine ermek istemektir yakıcı olan özünde,
ortadaki tüm medeniyet mefkûrelerinde,
oysa marifet eriyebilmek emelidir zerrelikte…,
ve tepeden tırnağa niyaza değer olan da budur,
anlıyor musun dilimi…,
çığ
24.05.2024 - 00:32ki şimdi,
umutsuz terkide,
nasıl düşürmem yüzümü,
mazlumları çığ gibi artan bu çağın,
yürek dağlayan,
kan merkezi kapılarında,
ah;
yağma
24.05.2024 - 00:28bir keresinde kendimize kalmıştık her nasılsa,
resimlerimizin, kayıplar ve arananlar listesinde
yan yana asılı oluşu gibi,
yüzümüzde inanılmaz mutlu bir tebessüm,
metal kanatlı bir kuşun koynunda saklanmış
ve kaybıydık birbirimizin,
kum saatinin bir yanı sen/bir yanı ben,
akarken zaman ince taneleriyle,
yörüngemizdeydi dünya da sanki…,
gel gör ki neyleyim,
o demle eş zamanlı,
şu yağmalanmış dünyanın sahipsiz caddelerinde,
önce adanmış, sonra ihaleci ve
en sonunda da her şeye müsa/it olan
haramzade kahpelerce,
henüz tomurcuklanmış
turuncu ve kızıl güllerin dalları
ve hayatın baharındaki gençliğin yarınlara umutları
kırılıyordu,
bitimsizlik
24.05.2024 - 00:22olup biten her şey,
bir çeşit ömür aşırmaktan ibaretti,
emanetleri hırsızların taşıdığı bu çağda…,
sohbetlerimizin tamam olmayışlığı
belki de bir işaretti aşkın bitimsizliğine,
bu sureta yarım kalmışlığın
yorgun özlemiyle yüzün dedim hep, yüzün…;
elimde değil, gittin gideli yoldaşım oldu
/bu hüzün,
ki sisli havaları ve pusu sevmemiz
ve yağmur serpmiş toprak kokusunun
burnumuzda tütmesi güz ikindilerinde,
bundandı belki de ikimizinde,
bu; bitimsizlikten,
ah,
başa kakmak
24.05.2024 - 00:19su ve gök nasıl alıyorsa birbirinden rengini,
öyle boyandık işte biz de birbirimizin rengine…,
ve elbette hep ma/ss/mavi değildik,
bulanık ve boz griler sardığında etrafımızı,
imdat eden aşktı daima,
başımıza kakmadan bunu…,
ki bir bistroya oturup tiramisu istemeye niyetli
o yalnız akşamımda dahi,
sadece kahve kokulu gözlerinde
olmak istiyordum aslında,
göçebe
24.05.2024 - 00:17ve sonra,
katmer katmer bezedim muhabbetle,
bu dünyanın sevgisizlikten bütün bütün
çöle ve küle dönmüş üstünü ki;
beyhude yaşlanmasın insanlar göz göre göre,
kalmasın gözleri fersiz ve,
kan damlasın benizlerinden,
henüz göçmüş değilken
fena aleminden,
o elips nazarlı zarif kızçeler
ve arslan pençeli delikanlılar,
kavruk nesil ana/babalarının enkaz genlerini
ıslah ettikçe, muhabbetin uğramadığı
tek kuş uçmaz kervan geçmez ücrası
kalmayışını görmek istedim yeryüzünün,
dünya gözüyle,
nefes
24.05.2024 - 00:14canım esas hayatın kokutulmasında,
ziyana uğratılmasında yanar benim;
kadir bilmezler, şerefi on paralıklar,
tıynetsiz, seciyesiz ve aşüfteler ve
hamlar elinde…,
şu dramatik hayatların çilesini;
bin taneli bir tesbihle vird çeker gibi,
nice empatilerin sabır kuytularında
nefesledim senelerce ibret ve hayretle,
yanık ney nefesleri eşliğinde…,
ve bakıyorum da şimdi yaş almak,
biraz da hayret edilenlere
artık daha bir az rastlamak galiba,
senkron
24.05.2024 - 00:04iki yanı körpe çınar ağaçlarıyla bezeli,
o atasız bulvarın çamur deryasına bulandığı gecede,
ve ayaklarımın yere basmadığı bir demde,
onca senelik yıkıntıdan,
ve virâneden çıkmışlığın yürek gücüyle
inerken yokuş aşağı, bildim ki;
vaktinden çok sonra gelen meşkin,
transandantal ve gizemli boyutlarını,
seyridir; aşk…,
ki neden anlamak bu kadar zor ve hayat,
bu kadar zor olmak zorunda mı,
senkronize kederlerimiz ya hû;
okyanus
24.05.2024 - 00:02ve sen bir yudum suyla niyetlenmiş,
susuzluktan içi yangın yeri maşuk;
çekip gittin gurbetinden sılana,
hokkabazın şapkadan tavşan çıkarması gibi,
sunamam sana bir cam kâse dolusu su şimdi,
ki iç okyanus gözlerimin hayalini kana kana ki,
dualarım,
içini daha da kanatacak,
bir kızıl gonca gül gibi…,
bulanık
23.05.2024 - 23:53sıkılmaz mı hiç bu inatçı bulut çakılı kalmaktan,
ve hep aynı hoşnutlukta…;
renklerden gri, gri, gri,
kaç fitten bana bakar sorsan,
/hey;
hep maviyi bekleyen,
/çekil aşağımdan;
ki deniz suyu,
köpük,
bulanık burnumun ucu…;
yetim bakışı atmak
22.05.2024 - 12:55kıymetlim;
bırak artık ses kayıtlı mesaj yollama,
her sözcüğün,
yüreğimin zırhına bir kara delik,
son bulsun bu dara almalar,
vur artık beni,
en kanayan dizemden...,
ah;
ki ab/şar çağıltısı ve
su sesiydin kuytumda akan,
künhüme vakıf hekim ırmağı…,
ve şırıltısına kapadım gözlerimin kan çanağını;
şelale hırsızı nazarın,
yüksekten aşağı akan tepe taklak yaşamda,
canımı yaktığından habersiz; çokluğunla…,
hiç az düşkünün değildim ki senin,
ve kabirde çürüyen en son tense,
ömrümce taşırım,
bakışının izlerini yüzümde…,
ah şimdi;
herkes kendi yükünü taşısın,
sonunda bölüştük kederi…,
turuncu gülüm, turuncu gülüm, turuncu gülüm;
nefe/ss/iz kalmış bir saat kapaklanıyor,
acele vedamıza…,
gözlerimden gemiler devriliyor
kırmızı sulara,
sarıl sarıl sarıl/ma vakti geldi ve
bu tasalı musafahasızlığa,
bakma ağladığıma…,
ağlak bir güvercinim ben,
keklik olmaktan uyandırdığın
o güvercin ki,
bozkırından koparılmış ve
ellerin yurdunda garipler garibi,
sürgün di/yârında yüreği pas içinde…,
kaldır ayrılığın perdesini hekimim,
gözlerimiz son kez kamaşsın ayniyetle,
gözbebeklerimiz hicapla yere baksın,
uzun sürmez bilirsin zaten,
efsunkâr muhabbetler…,
hızır ilyas tepesinde bir yetimhane türküsü gibi,
şimdi ayrılık…,
fani dünyanın baki insanları
22.05.2024 - 12:26galaksilerin merkezi şu fena aleminin
özünde patlayan,
acılı yıldız...,
yaşam kadar yoksuldu aşk,
ki sevda,
yetinmiyor sevdayla...,
ve artık melekler
kırpıp tüylerini,
noksan kanatlarla serpiştiriyor
yıldız ölülerini boşluğa…,
kalbime yasladığım keman,
büyülü tınısına metal kokular sızdırırken,
incinmenin böylesi…,
melek kalbinde patlayan acılı yıldız;
ve kanayan dize,
ah,
Hangi yalanla yaşıyorsunuz
22.05.2024 - 12:04tut ki daha çok seviyorum seni,
burkulan içimin süreyya sürgünlerinde,
acılarınla acılanmak istiyorum…,
hangi yeryüzü, gökyüzüne bakmaz…
ve sanılıyor mu ki,
gökyüzü de yeryüzüne meftun değildir,
ah;
sırdaş yol arkadaşlarını ayıramaz
zahirin bozulmuş raconları…,
ve ey semavatın oyun kurucusu;
cesaret ve sekînet veren bir düş yolla,
bu mülevves kuluna…,
ki bak saatler eşzamanlı,
onbirden üçe;
üçten onbire,
mütemadiyen,
ah;
bal
22.05.2024 - 11:36her hevesin peşinden koşulmuyor,
koşulmuyor;
bilirsin…,
turuncu ve kızıl gül yapraklarını
ebeden soldurmayacak rahmet;
ıslak kaldırımlara
yüzükoyun serilmiş ölüleri dahi
diriltebilse mesela…,
ve kendinden gayrısını bilmez kibrin,
mülevves göz pınarlarını kurutup,
nâdim bir nefesten buğu olaydı,
isli,
kasvetli kodes camlarında,
nolaydı…,
ah;
ki yaralı retinam,
işte böyleyken;
bir martı kanadını bile bile,
gözlerime batırmışken,
yaralı retinam,
refakatçi balıklar başucumda ağlarken,
şaşkın sözcükler
ellerimde yapış yapış
ve uğultusunda yalnızlığın
acemi hüznü
tıka basa dolmuşken içime,
dökülmez mısralara inci taneleri, yâr;
yâr balların balı,
kırıldı içimde bir dal,
bir ağıttır ücra suskunluğum,
değişen her gün ile
gömülüyorum ey en sana…,
ah;
deist çıkmazı
26.04.2024 - 00:51ah ki çöllerin avareliğinde körebelik…,
dalı yaprağı budanık kalmanın hicâbı ve,
bini bir para etmeyecek
ömür yangını pişmanlıklar
gel/geç/likteyken,
bütün bildiklerini bir okyanus nazarda unutmak
mümkünlü;
bir yadigâr kutsalı
ve vaktin emaneti olaydı bu nazar…,
nolaydı,
her yönün çıkmazı bir secdede nihayet bulaydı;
ah;
kundak kokulu bebek masumluğuyla bulmak yokluğu,
ve gözyaşlarıyla yürek katranını yıkamak dem be dem;
zamanın sarkacında umut tohumları çatlasa,
tufan sonrası durulan umman;
kalpte bir ab/ı hayat katresi olsa…,
ve konma/göçme aleminin ayrılıkları,
için için,
içine akan bir ırmak,
ah kardeş payı edilen saatlerde,
ömür biriktirmek,
mümkünlü olaydı;
ah nolaydı...,
dirilişe olan aboneliğimi iptal ediyorum,,,,
12.04.2024 - 04:57kazıdım pençe pençe,
muhabbetli nazarlarının,
en nergis/en lilyum/en leylak/en hatmi/en gül/
en yıldız dokunuşlarını kalbime senin,
buhara nefesli azizim;
ki yüzüne değil,
baktığın yere bakmaktı seçimim…,
şimdi kandil kandil yansın içimle için,
içimle için nola da,
bekâ alemine yola çıkan bir dostun ardından,
ölümün yolunu gözlemek gibi,
hayata aykırı kalan,
temayüllerimle dirileyim…,
nutuk
12.04.2024 - 04:55şeb-i yeldâda uzar fecre kadar, kıssa-i aşk...;
tâ ki, mecnûn bitirir, nutkunu\ leylâ söyler...
yahyâ kemâl beyatlı
hz. fatıma
12.04.2024 - 04:07"Allah'ım! (Sevgili babam Hz Muhammed'e (s.a.v.) Salât (rahmet) et. O, bütün meleklerin ve tüm ruhların mihrabıdır... inananlar; O'nun şefâat ve iltifatını umarlar..., ve O'ndan şefâat beklemektedirler..." hz.fatıma
Resulullah'ın (sav) kızı Fatıma o kadar el değirmeni ile buğday öğüttü ki, elleri kabararak nasır bağladı ve el değirmeninin izi onun elinde kaldı. (Sahih-i Ebi Davud, c.3, et-Tesbih-u İnde-n Nevm bölümü, hadis no: 2595, 4403,. Hilyet-ul Evliyâ, c.2, s.41.)
Toplam 758 mesaj bulundu