evde pişen yemekten bir kap vermeden..ne lazım olsa koşuşturmadan duramadığın şirin ötesi yaratıklar..
bu cins eskiden benim de dahil oldugum gibi sürüyle gezerler...:=))
Guess mine is not the first heart broken,
my eyes are not the first to cry, I'm not the first to know, there's just no gettin' over you
Hello, I'm just a fool who's willing to sit around and wait for you
But baby can't you see, there's nothin' else for me to do
I'm hopelessly devoted to you
But now there's nowhere to hide, since you pushed my love aside, I'm not in my head
Hopelessly devoted to you
My head is saying 'fool, forget him', my heart is saying 'don't let go'
Hold on to the end, that's what I intend to do
I'm hopelessly devoted to you
tahmin edersin ki benim kalbim ilk kırılan kalp değil...
gözlerim ilk ağlayan gözler değil....ve ben sana ulaşmaya çalışan ilk kişi değilim.
merhaba, ben sadece çevrende bulunan ve seni bekleyen bir aptalım belki..
ama bebeğim..görmüyor musun..yapabileceğim başka birşey yok..
çünkü sana ümitsizce vurgunum..
ama şimdi saklanacak yer yok.aşkımı ittiğin günden beri aklım başımda değil
sana ümitsizce vurgunum
aklım ^^aptalsın sen.unut onu^^ diyor...kalbimse ^^sakın gitmesine izin verme, ve sonuna kadar devam et^^
işte ben de bunu yapmaya karar verdim sevgili...
çünkü sana ümitsizce vurgunum(aşığım) ....
Bir gün bir kral, ama halkı tarafindan sevilen bilge bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatcıya büyük bir ödül verecegini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatcı katılır. Günlerce çalısılarak birbirinden güzel resimler yaparlar ve sonunda eserleri saraya teslim ederler.
Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoslanir. Ama birinciyi
seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde sakin bir göl vardir. Göl bir ayna gibi etrafinda yükselen daglarin görüntüsünü yansitmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazi bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resme kim bakti ise onun mükemmel bir huzur resmi oldugunu düsünmektedir.
Diger resimde de daglar vardir. Ama engebeli ve çıplak daglar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yagmurlar bosaniyor ve simsek çakıyor, dagin eteklerinde ise köpüklü bir selale çagıldıyordur. Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmemektedir. Fakat kral resme bakınca, selalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür..Çaliligin üstünde ise anne bir kusun örttügü bir kus yuvasi görünmektedir. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kus yuvasini kurmuştur... Harika bir huzur ve sükûn örnegidir.
Ödülü kim kazandi dersiniz? ? ?
Tabii ki ikinci resim.
Kralın açiklamasi söyledir:
^^Huzur, hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorlugun bulunmadığı yer demek degildir. Huzur bütün bunlarin içinde bile yüregimizin sükûn bulabilmesidir.^^
-Doktor abla…baksana bi….
-Canım sen burada mıydın?
-Sen niye evine gitmedin doktor abla?
-Bugün nöbetçiyim canım..
-Yani bu gece benimle yap boz oynayacak mısın?
-Oynarız tabii güzelim…ama yemeğini güzel ye olur mu…(yemek saatidir)
-Tamam o zaman hepsini bitiririm…
-Tamam o zaman biz de oynarız…ben önce diğer kardeşleri muayene edip geliyorum..
SAHNE V
Yapbozlar oynanır…hırsız polisler tekrarlanır….otobüslerle eve gidilir…iyileşmek için gene hastaneye gelinir….
Gece doktorun kapısı çalınır…
Genç kadın kapıyı açar…karşısında hemşiresi vardır yan servisin…Enes bir saattir ağlıyor doktor hanım…sizinle olmak istiyor….
Genç kadın hemen yatağına koşar adımlarla ulaşır…
-Neden ağladın sen bakalım bu kadar güzelim…? ..Yazık gözyaşlarına..
-Ben çok korktum Selin abla…bide seni çok özledim….
Ellerini uzatır…hemen atlar kucağa..bacaklarını beline dolar ablasının…uzaklaşırlar…
-Canımcım bir daha ağlama olur mu…kıyamam sana bak…çok üzülürüm sonra…
-Annem gelecek di mi Selin abla?
-Gelecek tabii canım…
Gözlerinden pıtır pıtır gözyaşı damlaları dökülmektedir…Minik çocuğa sıkıca sarılmış…başını omzuna yaslamış olan bebekten saklamaktadır gözyaşlarını….
Yan servisin hastalarındandı bu güzel erkek çocuğu….Ailesi ALL(Akut Lenfoblastik Lösemi) …kan kanseri halkın deyişiyle….olduğunun öğrendiği günden beri öncelikle bu minik yavruyu ihmal etmeye başlamış…ziyaretler beşken bir olmuş…sonra çocuk hastaneye terk edilmiş bir konumda aylardır anne ve babasını görmemişti….Servisin daimi yatağını kendi evinin yatağı gibi kullanmaya başlamış….hemşireler ve personel verirse yer…yatağa koyarsa uyur olmuştu…
Kemoterapiden saçları dökülmüştü Enes in…şirin ve tatlı ötesi tavırlarıyla tüm servisi kendine aşık etmiş…ziyaretçilerin bile etrafında fır dönmelerine neden olmuştu….
-Bana başka ne alacaksın Selin abla?
-Ne almamı istersin güzelim? ...hadi kantine gidelim….
Elele tutuşup anneyle çocuğu gibi tıpış tıpış yürürler…kantine varılır…bilimum çikolata gofret ve sakız çeşitleriyle oyuncak bir köpek seçilir…el kol dolu olarak geriye dönülür…yolun yarısında Enes yorulur…
-Ayaklarım yürümüyor Selin abla…tökezlemiştir…minik bedeni yaşından çok büyük acılara göğüs germiştir her zaman…
-Tamam canım gel kucağıma bakalım sen….kucağa alınır…Başını omzuna yaslar huzurla…servise yollanılır…
Gece beraber kahvaltılar yapılır…minik bir bebeği yedirir gibi anne şevkatiyle ve sevgiyle besler çocuğu genç kadın….sonra yataklar yapılır…doktor odasına gidilir…yan yana çekyatlar hazırlanır…genç kadın bir saat uyuyacak olsa da minik çocukla olsun istemektedir…
Sabah uyanınca miniğe turuncu terlikleri giydirilir ve kahvaltıya gönderilir..ve hasta bakmaya devam edilir….
İnsanlar rutin hayatlarında sağlığın kıymetini bilmeden umarsızca yaşamaktayken yazılmıştır bu satırlar….
Çünkü….Aşkın gerçek ve güzel yüzü…Budur….
Baba kapıdan içeri girer..
Küçük 6 yaşındaki kız elindeki küçük ve kapaklı kutuyu gizli gizli büyükçe bir yaldızlı kağıda sarmaya çalışmaktadır..Bir yanda selobant..bir yanda küçük kağıt makası..küçük bir parça rafya…habire kesip yapıştırmaya çalışmaktadır..
Baba gergin ve sinirli sorar..
^^Kızım..ne bu dağınıklık..
Ne o elindeki rafya bakiyim..ne karıştırıyorsun sen orda…? ^^
Küçük kız minik gözlerini kocaman açarak cevap verir..yüzünde burukluk..dudaklarını büzüştürmüştür..bütün şirinliğiyle cevap verir..
^^Ama…ama… ben sana hediye hazırlıyordum babacığım…^^
Baba hala kızgın..
^^Boşa emek kızım..ver bakayım o kutuyu…bu muydu bana hediyen? ^^
Küçük kız minik hareketlerle başını sallar..evet anlamında..yüzüne ışık gelmiş gibi yayılan kocaman bir gülümsemeyle minik ellerindeki kapaklı kutuyu iki eliyle babasına uzatır..Baba kutuyu açar..içi boştur..Şaşkınlık ve artmış bir kızgınlıkla..
^^Boş bir kutu için mi bu kadar uğraşıyordun sen kızım? ^^..diye sorar..
Küçük kız cevap verir..şirin gözlerinden artık sicim gibi yaşlar akmaktadır..
^^Ama ben o kutunun içine öpücüklerimi koymuştum…^^***
Arayışlarının kör kuyularında...bir ışık görmeyi uman...iyi kalpli...temiz ruhlu insanlarız biz...
Kapıları aralıyoruz çoğu zaman içinden pembe bir ışık huzmesi dışarı süzülsün diye...ama kapının ardındakileri dile getirmekten kaçarak ve asla üzerindeki kilit zincirini çıkarmadan dışarıya bakmakla yetinmek belki kusurumuz......
Bir de yeni yolculuklar korkutur bizi..
Aşk bir tangodur...bir adım erker ileri atar...bir adım kadın geri...yada.. tam tersi...
kaçmak istiyorum....görmüyor musun..?
yeşil çimlerin üzerini hayal etmek istiyorum artık
orada kelebek mi var...ugur böcegi mi diye düşünmek istiyorum..
dünyada ihtiyacım olan tek şey..biraz huzur..umuttan sonra...
ben bir deniz kızıyım
bir adada yaşıyorum
her sabah deniz kabuklarını topluyorum o engin mavilikten kıyılara vuran
her gece yakamozları sayıyorum mutlu olmak için
gün batımlarında
yıldızlara her baktıgımda
bu gürültülü binalar arkasında saklı yıldızları
kaç kişi hala fark edebiliyor acaba diye düşünüyorum
kaç kişi mutludur bu akşam uyumadan önce
kaç kişi sabah gözlerini güzel bir güne açacak
ve kaç kişi farkındadır bizim dışımızda var olan güzelliklerin diye merak ediyorum
Korkardı gökkuşaklarından ölesiye..
Uçurtmalara ölesiye tutkun olmasına rağmen….
Yitirmekten korkardı…
Yağmur sonrasında…bir büyü gibi sarmalarlardı gökyüzünü çünkü…
Kaybolacakmışçasına umarsız…
Bazen..
Siyah perdeleri aralanırdı dünya denilen büyük tiyatro sahnesinin…
Dışarıya parlak bir umut huzmesi süzülürdü apansız..
Tanımadığı bir ülkede…
Tanımadığı ve dillerini bir türlü anlayamadığı insanlar arasında dolaşmaktayken…
Birden…
Bir gül rayihası geliyordu burnuna sonra..
Koku duyusunun duyarsızlaşmasından korkarak
Koklamaya kıyamadan…
Issız gönlünün umuda hasretliğine bir kadeh kırmızı şarabı şerefe kaldırırken…
O gül rayihasının bir yalandan ibaret olduğunu vehmediyordu kendine hükmedemeden hemen ardından…
Umudu vaad ediyordu sonra birisi..
Umutsuzluğun umuduyla çılgınca raks eden kızıl saçlı huriler..
Ellerinde tef..
Chigane müziğindeki kemana ayak uyduruyor..
Eteklerini savurarak dans ediyorlardı…
Kıpkırmızı bir ateşin etrafında..
Küçük bir mücevher kutusuydu kalbinin tüm güzelliklerini sığdırdığı.. Orada sevgi,ilgi ve şevkatlerini istifler..yumuşacık kırmızı kadifeler arasına kimsenin dokunup kıramayacağı şekilde saklardı…. Umarsız eller yorgunuydu…haşin ve gaddardı ...
öğrenci komşu
09.03.2006 - 15:05evde pişen yemekten bir kap vermeden..ne lazım olsa koşuşturmadan duramadığın şirin ötesi yaratıklar..
bu cins eskiden benim de dahil oldugum gibi sürüyle gezerler...:=))
organik
09.03.2006 - 14:30bio-degradable...
Kara Murat
09.03.2006 - 14:21*kara murat benim..
-hayır benim...
*hayırrrrrrrrr.....kara murat benim.....! ! ! ? ? ?
matbu mesajlar
09.03.2006 - 14:18Sn. Bilmemkim..
Kurye-net aracılığıyla saat 17de adresinize kargonuzu teslim edemedik..
Lütfen 0312-4554545no'lu telefonla irtibat kurup randevu alınız..
matbu mesajlar
09.03.2006 - 14:02Sn. Bilmemkim...
23145656454521312 nolu HSBC bank gönderiniz için size ulaşamadık. Lütfen 0212-4440327 yi arayınız...
Aktif DGTM
Hayat kurtaran şarkılar
08.03.2006 - 22:53Guess mine is not the first heart broken,
my eyes are not the first to cry, I'm not the first to know, there's just no gettin' over you
Hello, I'm just a fool who's willing to sit around and wait for you
But baby can't you see, there's nothin' else for me to do
I'm hopelessly devoted to you
But now there's nowhere to hide, since you pushed my love aside, I'm not in my head
Hopelessly devoted to you
My head is saying 'fool, forget him', my heart is saying 'don't let go'
Hold on to the end, that's what I intend to do
I'm hopelessly devoted to you
tahmin edersin ki benim kalbim ilk kırılan kalp değil...
gözlerim ilk ağlayan gözler değil....ve ben sana ulaşmaya çalışan ilk kişi değilim.
merhaba, ben sadece çevrende bulunan ve seni bekleyen bir aptalım belki..
ama bebeğim..görmüyor musun..yapabileceğim başka birşey yok..
çünkü sana ümitsizce vurgunum..
ama şimdi saklanacak yer yok.aşkımı ittiğin günden beri aklım başımda değil
sana ümitsizce vurgunum
aklım ^^aptalsın sen.unut onu^^ diyor...kalbimse ^^sakın gitmesine izin verme, ve sonuna kadar devam et^^
işte ben de bunu yapmaya karar verdim sevgili...
çünkü sana ümitsizce vurgunum(aşığım) ....
huzur
08.03.2006 - 21:36Bir gün bir kral, ama halkı tarafindan sevilen bilge bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatcıya büyük bir ödül verecegini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatcı katılır. Günlerce çalısılarak birbirinden güzel resimler yaparlar ve sonunda eserleri saraya teslim ederler.
Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoslanir. Ama birinciyi
seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde sakin bir göl vardir. Göl bir ayna gibi etrafinda yükselen daglarin görüntüsünü yansitmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazi bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resme kim bakti ise onun mükemmel bir huzur resmi oldugunu düsünmektedir.
Diger resimde de daglar vardir. Ama engebeli ve çıplak daglar. Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden yagmurlar bosaniyor ve simsek çakıyor, dagin eteklerinde ise köpüklü bir selale çagıldıyordur. Kısaca resim hiç de huzurlu gözükmemektedir. Fakat kral resme bakınca, selalenin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür..Çaliligin üstünde ise anne bir kusun örttügü bir kus yuvasi görünmektedir. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kus yuvasini kurmuştur... Harika bir huzur ve sükûn örnegidir.
Ödülü kim kazandi dersiniz? ? ?
Tabii ki ikinci resim.
Kralın açiklamasi söyledir:
^^Huzur, hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorlugun bulunmadığı yer demek degildir. Huzur bütün bunlarin içinde bile yüregimizin sükûn bulabilmesidir.^^
song to say goodbye
08.03.2006 - 20:44hear the wind sing a sad, old song
it knows I'm leaving you today
please dont cry or my heart will break
when I go on my way
see the stars in the sky above
they'll shine wherever I may roam
I'll pray every lonely night
That soon they'll guide me home
goodbye my love goodbye
goodbye and au revoir
as long as you remember me
I'll never be too far
goodbye my love goodbye
I always will be true
so hold me in your dreams
till I come back to you
aşk
08.03.2006 - 20:21AŞK’IN GERÇEK VE GÜZEL YÜZÜ….
SAHNE I
-Baksana bi….
-Efendim canım?
-Şuradaki dolabın üzerinde duran otobüs senin mi?
-Değil tatlım…çocuklar oynasın diye koymuşlar oraya…
-Bana verir misin peki..ben oynayabilir miyim?
-Veriririm tabi..senin adın ne?
-Enes..
-Peki bu otobüsle nasıl oynayacaksın Enes…?
-Ben şöför olucam..sürüp evime gidicem..
-Peki canım..
Enes uzaklaşır…
SAHNE II
-Baksana bi…
-Efendim canım…
Gülerek elindeki tabancayı doğrultur.tabanca ilginç gürültüler çıkararak ateşlenir…
-Eller yukarı…
-Ama sen beni vurdun…
-Ama ben polisim ki…sen de hırsızsın..
-Ama ya ben hırsız değilsem…
-Şakacıktan vurdum..hadi hırsız polis oynayalım…
-Peki…
-Baksana bi…elindeki oyuncak telefonu göstererek..
-Bu benim telsizim biliyor musun?
-Kaç yaşındasın sen bakiyim?
-Parmaklarını göstererek……Üç….
-Enes ne seversin sen ablacım?
-Bey blade…bana alır mısın?
-Alırım tabii….başka ne istersin?
-Sakız bi de…
Hırsız polis oyunu göğe yükselen kahkahalarla son bulur…minik çocuk sonunda kendini gıdıklanmakta bulmuştur çünkü….
SAHNE III
Enes bir hemşirenin kucağındadır..gözlerinin feri kalmamış..titremektedir…
-Nooldu güzelim sana..?
-Ateşim çıktı doktor abla…
-Canımsın…ateş düşürücü verildi mi bu çocuğa?
-Verdik doktor hanım…ama nötropenide gene…kemoterapi sonrasıydı…ateş düşürücü yanıt vermiyor…
-Canım bir şeye ihtiyacın var mı?
-O ışıklı toplardan al bana doktor abla…hani yere atınca ışığı yananlardan…
-Tamam canım….
Halsiz boynu bükük Enes…hemşirenin kucağında uzaklaşır…
SAHNE IV
-Doktor abla…baksana bi….
-Canım sen burada mıydın?
-Sen niye evine gitmedin doktor abla?
-Bugün nöbetçiyim canım..
-Yani bu gece benimle yap boz oynayacak mısın?
-Oynarız tabii güzelim…ama yemeğini güzel ye olur mu…(yemek saatidir)
-Tamam o zaman hepsini bitiririm…
-Tamam o zaman biz de oynarız…ben önce diğer kardeşleri muayene edip geliyorum..
SAHNE V
Yapbozlar oynanır…hırsız polisler tekrarlanır….otobüslerle eve gidilir…iyileşmek için gene hastaneye gelinir….
Gece doktorun kapısı çalınır…
Genç kadın kapıyı açar…karşısında hemşiresi vardır yan servisin…Enes bir saattir ağlıyor doktor hanım…sizinle olmak istiyor….
Genç kadın hemen yatağına koşar adımlarla ulaşır…
-Neden ağladın sen bakalım bu kadar güzelim…? ..Yazık gözyaşlarına..
-Ben çok korktum Selin abla…bide seni çok özledim….
Ellerini uzatır…hemen atlar kucağa..bacaklarını beline dolar ablasının…uzaklaşırlar…
-Canımcım bir daha ağlama olur mu…kıyamam sana bak…çok üzülürüm sonra…
-Annem gelecek di mi Selin abla?
-Gelecek tabii canım…
Gözlerinden pıtır pıtır gözyaşı damlaları dökülmektedir…Minik çocuğa sıkıca sarılmış…başını omzuna yaslamış olan bebekten saklamaktadır gözyaşlarını….
Yan servisin hastalarındandı bu güzel erkek çocuğu….Ailesi ALL(Akut Lenfoblastik Lösemi) …kan kanseri halkın deyişiyle….olduğunun öğrendiği günden beri öncelikle bu minik yavruyu ihmal etmeye başlamış…ziyaretler beşken bir olmuş…sonra çocuk hastaneye terk edilmiş bir konumda aylardır anne ve babasını görmemişti….Servisin daimi yatağını kendi evinin yatağı gibi kullanmaya başlamış….hemşireler ve personel verirse yer…yatağa koyarsa uyur olmuştu…
Kemoterapiden saçları dökülmüştü Enes in…şirin ve tatlı ötesi tavırlarıyla tüm servisi kendine aşık etmiş…ziyaretçilerin bile etrafında fır dönmelerine neden olmuştu….
-Bana başka ne alacaksın Selin abla?
-Ne almamı istersin güzelim? ...hadi kantine gidelim….
Elele tutuşup anneyle çocuğu gibi tıpış tıpış yürürler…kantine varılır…bilimum çikolata gofret ve sakız çeşitleriyle oyuncak bir köpek seçilir…el kol dolu olarak geriye dönülür…yolun yarısında Enes yorulur…
-Ayaklarım yürümüyor Selin abla…tökezlemiştir…minik bedeni yaşından çok büyük acılara göğüs germiştir her zaman…
-Tamam canım gel kucağıma bakalım sen….kucağa alınır…Başını omzuna yaslar huzurla…servise yollanılır…
Gece beraber kahvaltılar yapılır…minik bir bebeği yedirir gibi anne şevkatiyle ve sevgiyle besler çocuğu genç kadın….sonra yataklar yapılır…doktor odasına gidilir…yan yana çekyatlar hazırlanır…genç kadın bir saat uyuyacak olsa da minik çocukla olsun istemektedir…
Sabah uyanınca miniğe turuncu terlikleri giydirilir ve kahvaltıya gönderilir..ve hasta bakmaya devam edilir….
İnsanlar rutin hayatlarında sağlığın kıymetini bilmeden umarsızca yaşamaktayken yazılmıştır bu satırlar….
Çünkü….Aşkın gerçek ve güzel yüzü…Budur….
Derin bir iç çekişle birlikte…
Eternalflame
unutmak
08.03.2006 - 12:15zor olabilir..
ama imkansız değil...
özlemek
08.03.2006 - 11:52Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Oruç ARUOBA
Greensleeves
06.03.2006 - 23:35King Henry VIII'in büyük aşkı Lady Greensleeves'e yazdığı şiir....
Alas my love you do me wrong
To cast me off discourteously;
And I have loved you oh so long
Delighting in your company.
Greensleeves was my delight,
Greensleeves my heart of gold
Greensleeves was my heart of joy
And who but my Lady Greensleeves.
I have been ready at your hand
To grant whatever thou would'st crave;
I have waged both life and land
Your love and goodwill for to have.
Greensleeves was my delight,
Greensleeves was my heart of gold
Greensleeves was my heart of joy
And who but my Lady Greensleeves.
Thy petticoat of sendle white
With gold embroidered gorgeously;
Thy petticoat of silk and white
And these I bought thee gladly.
Greensleeves was my delight,
Greensleeves my heart of gold
Greensleeves was my heart of joy
And who but my Lady Greensleeves.
kalp kırmak
06.03.2006 - 20:22Baba kapıdan içeri girer..
Küçük 6 yaşındaki kız elindeki küçük ve kapaklı kutuyu gizli gizli büyükçe bir yaldızlı kağıda sarmaya çalışmaktadır..Bir yanda selobant..bir yanda küçük kağıt makası..küçük bir parça rafya…habire kesip yapıştırmaya çalışmaktadır..
Baba gergin ve sinirli sorar..
^^Kızım..ne bu dağınıklık..
Ne o elindeki rafya bakiyim..ne karıştırıyorsun sen orda…? ^^
Küçük kız minik gözlerini kocaman açarak cevap verir..yüzünde burukluk..dudaklarını büzüştürmüştür..bütün şirinliğiyle cevap verir..
^^Ama…ama… ben sana hediye hazırlıyordum babacığım…^^
Baba hala kızgın..
^^Boşa emek kızım..ver bakayım o kutuyu…bu muydu bana hediyen? ^^
Küçük kız minik hareketlerle başını sallar..evet anlamında..yüzüne ışık gelmiş gibi yayılan kocaman bir gülümsemeyle minik ellerindeki kapaklı kutuyu iki eliyle babasına uzatır..Baba kutuyu açar..içi boştur..Şaşkınlık ve artmış bir kızgınlıkla..
^^Boş bir kutu için mi bu kadar uğraşıyordun sen kızım? ^^..diye sorar..
Küçük kız cevap verir..şirin gözlerinden artık sicim gibi yaşlar akmaktadır..
^^Ama ben o kutunun içine öpücüklerimi koymuştum…^^***
Artık baba ne derse desin geç kalınmıştır…
Ve perde iner….
Eternalflame
Derinliğine Kimse Sevgili Olamadı
06.03.2006 - 19:36Cezmi Ersöz...
Closing Time
05.03.2006 - 23:29kapanış zamanı...
ameliyat
05.03.2006 - 23:29cerrahi girişim...
ameliyat
05.03.2006 - 23:28operasyon...
Race With Devil on Spanish Highway
05.03.2006 - 23:27ispanyol otoyolunda şeytanla yarış yapmak..! ?
kıyamet alametleri
05.03.2006 - 23:25bkz. yecüc mecüc kavmi...
kıyamet alametleri
05.03.2006 - 23:24binaların ve zinaların artması...
carpe diem (anı yaşamak)
05.03.2006 - 23:23^^seize the day....^^
dead poets society
biz
05.03.2006 - 20:35Arayışlarının kör kuyularında...bir ışık görmeyi uman...iyi kalpli...temiz ruhlu insanlarız biz...
Kapıları aralıyoruz çoğu zaman içinden pembe bir ışık huzmesi dışarı süzülsün diye...ama kapının ardındakileri dile getirmekten kaçarak ve asla üzerindeki kilit zincirini çıkarmadan dışarıya bakmakla yetinmek belki kusurumuz......
Bir de yeni yolculuklar korkutur bizi..
Aşk bir tangodur...bir adım erker ileri atar...bir adım kadın geri...yada.. tam tersi...
eternalflame
huzur
05.03.2006 - 20:25kaçmak istiyorum....görmüyor musun..?
yeşil çimlerin üzerini hayal etmek istiyorum artık
orada kelebek mi var...ugur böcegi mi diye düşünmek istiyorum..
dünyada ihtiyacım olan tek şey..biraz huzur..umuttan sonra...
ben bir deniz kızıyım
bir adada yaşıyorum
her sabah deniz kabuklarını topluyorum o engin mavilikten kıyılara vuran
her gece yakamozları sayıyorum mutlu olmak için
gün batımlarında
yıldızlara her baktıgımda
bu gürültülü binalar arkasında saklı yıldızları
kaç kişi hala fark edebiliyor acaba diye düşünüyorum
kaç kişi mutludur bu akşam uyumadan önce
kaç kişi sabah gözlerini güzel bir güne açacak
ve kaç kişi farkındadır bizim dışımızda var olan güzelliklerin diye merak ediyorum
Eternal
gül
05.03.2006 - 20:23Korkardı gökkuşaklarından ölesiye..
Uçurtmalara ölesiye tutkun olmasına rağmen….
Yitirmekten korkardı…
Yağmur sonrasında…bir büyü gibi sarmalarlardı gökyüzünü çünkü…
Kaybolacakmışçasına umarsız…
Bazen..
Siyah perdeleri aralanırdı dünya denilen büyük tiyatro sahnesinin…
Dışarıya parlak bir umut huzmesi süzülürdü apansız..
Tanımadığı bir ülkede…
Tanımadığı ve dillerini bir türlü anlayamadığı insanlar arasında dolaşmaktayken…
Birden…
Bir gül rayihası geliyordu burnuna sonra..
Koku duyusunun duyarsızlaşmasından korkarak
Koklamaya kıyamadan…
Issız gönlünün umuda hasretliğine bir kadeh kırmızı şarabı şerefe kaldırırken…
O gül rayihasının bir yalandan ibaret olduğunu vehmediyordu kendine hükmedemeden hemen ardından…
Umudu vaad ediyordu sonra birisi..
Umutsuzluğun umuduyla çılgınca raks eden kızıl saçlı huriler..
Ellerinde tef..
Chigane müziğindeki kemana ayak uyduruyor..
Eteklerini savurarak dans ediyorlardı…
Kıpkırmızı bir ateşin etrafında..
Flame….
Toplam 2464 mesaj bulundu