Fizanlı Necip Fîyakalı Adlı Üyenin Nedir Yazı ...

  • Kolombiya

    25.07.2009 - 20:44

    uyuşturucu ve kaçakçılık

  • şu an ne dinliyorum

    25.07.2009 - 20:28

    'çevirdiler şaşkına lanet olsun aşkına içimden hiç bir şey gelmiyor'

  • tümör

    24.07.2009 - 21:27

    efenim cümle alemin malumu olduğu üzre,muhterem hocalarımın da müşterek tabiri ilen,tümör dokuya ait bir hücrenin anarşistleşmesi,terör ortaya çıkarması durumuidir.kökü: az evvel malumunuz olduğu üzre 'terör'olup hekim hasta münasebetlerine bu münasebetsiz terimin halel getireceği düşünülerek evvelen 'temör' mütakip zamanlarda da muhtemelen yanlış anlamalar neticesinde 'tümör'denmiş ve öylece kalmış idir.
    efenim tümör hücresi başlangıçta normal idir gün gelir güneş vurur ultraviyole ışını değer kromozom kırılır genlerde mutasyon olur hücre bu kromozomu tamir edeyim yok ya da yok edeyim derken bu tamir genleri de bozulur hücre azıtır sapıtır anormal çoğalır. tümörler de cins cins idir. bazısı ittirir dokuyu, bazısı yapışmaz taşınır, kana girer kendini taşıtır, bazısının tipi normale yakındır(differansiyasyon) bazısı çok çok başkadır(anaplazi) .tümör nerden çıktı, nasıl oldu, anlayabilmek için tümörden ince iğne ilen parçalar parçacıklar alınır fikir yürütülür tahmin yapılır ortak özellikler aranır bazısında muvaffak olunur bazısında olunamaz.fekat tıbbi hiçbir literatürde şöyle bir malumat yok idir:izniniz ilen:'tümör hücresi neyse sağlam doku odur.gün gelir sağlam doku da kudurur'efenim biraz daha açıklayalım bizim mübarek kitaplarımızdan robins zannediyorum yaşasaydı şu mübarek lafları eder idi:'tümör hücreleri giderek normal dokudan farklanır ayrılır tümör dokusunun hücrelerinin vasıflarından giderek sağlam doku hakkında, hücresel özellikleri hakkında bilgi edilmez, bu hatadır. zira tümör hücreleri orjin aldığı dokunun tam tersi özellikler dahi gösterebilir ne de olsa hastalıklıdır'
    efenim sadede gelelim 'hastalıklı bireyler üzerinden sağlam kişiler hakkında yorum yapılmaz'bu ancak şuna benzer bir milletin vasıfları hapiste yatanların ahlaki yahud da haltettikleri işlerin neticesinde temelinde aranmaz! 'bugün freud'un yaptığı çalışmaları kimse yapmaya kalkışmamış idir zira hastalık yok idir hasta var idir biz hekimlerin genel prensibi idir inşallhulalem.ha şu var 'ben babamı seviyorum,babamın oğluyum ibn...yim'yahud da 'ben anamı severim onun kızıyım,lezb...nim'diyene elbette bi sözüm yok idir saygım da yok idir...
    lanet ilen...fekat saygımın olmaması bu gerçeği ekarte ettirmez tabi ;)
    napalım onlar da olsun ulen...
    itina ilen...
    çeşni ilen...

  • arı

    24.07.2009 - 21:03

    efenim unutulmuş bir noktaya tıbbi kimliğim ilen iktibas edeyim...
    anaflaksi saniyeler içerisinde gelişen bir olay olup anaflaksi gelişmiş kişinin yani ki amiyane tabir ilen ağız yutak bölgesi şişmiş ki belirtmeden edemeyeceğim biz hekimler laringeal spazm vü mukozalarda şişlik ilen ilaveten bronkokonstrüksiyon gibi(akciğerdeki hava yollarının daralıp şişmesine bağlı) elim vahim sonuçlar ilen 4-7 dakika kadar kısa bir süre içerisinde hakkın rahmetine kavuşma durumu söz konusu olup bırak kendi ayağı ilen apar topar acile gitmesi,hemen dibinde oturan kimi kimsesine 'yetiş' diyebilmesi bugüne değin vaki olmamış idir.efenim ancak vü ancak şöyle bir tedbir alınabilir. hastanın alerjik, atopik, a tipi kişilik, kimlik, artık her kim ise yakınlarına eğitim verilir. acil durumda ne yapıp edileceği öğretilir ki adrenalin bunlardan yalınız biridir diğer kalçaya da dekort yapılır-namı diğer kortizol,steroid- fekat evvel-i ahir hastanın hava yolu açık edilir. küçük, her evde, artık arabaların ilk yardım çantasında dahi bulunan,teşbihte hata olmaz soba dirseğinin minyatürü gibi görünen,avam içre 'lan bu komik şey ne işe yarıy'deyu maytaplara malzeme edilen 'airway'olarak, cisminden ismine ihracettiğimiz minik borucuğu hastanın ağzına takıp; artık, taksi, uçak, jet en hızlı vasıta ilen acile yetiştirilmesi gerekmekte idir.
    itina ilen...
    hekim olmayan mevzuma burnunu sokmasın ricası vü temennası ilen...
    saygı ilen...
    tevazu ilen...

  • günlerin kitabı

    23.07.2009 - 21:07

    “Pencereye doğru yürüdü avisto ve kaleminden döküldü su:

    Yol boyu gidenin ardından baktı,ardına baktı.
    Yolların da işi, nehirler gibi akmaktı.
    Ama yoktu günlerin kitabında ağlamak sayfalara göz yaşı düşürmek yasaktı.
    Yol ve su…
    Yalnızca masallarda,
    Sadece gidenin ardından buluşurdu…
    Bir gün ben de giderdim ve su gözelerden\ardımdan kavuşurdu…
    Uzaktı aşk
    Ölümsüz bir masala kaf dağı kadar uzak…”
    avisto

  • Lâ edri

    23.07.2009 - 20:50

    walla pek benzememiş
    'LÂ'yı kastetti isen başka tabi
    cevab ilen...

  • mod

    23.07.2009 - 20:47

    abi paso sana çalışıyoruz ;)
    yazdıklarımızı yayınla da ortalık şenlensin ulen...
    aşkolsun ilen...
    öptüm gözlerinden ;)

  • ideal erkek

    23.07.2009 - 20:45

    kesinlikle o kadar uzakta değil!
    fekat elbette arayabilirsiniz
    arayınız:118 bilinmeyen nolardan nusret orhan
    ciddiyet ilen...

    sakın aramıyınız:
    ideal erkek tarifesi üzerinden kendini tarif eden canpare ilen
    tövbe estağfirullah ilen
    yuh ilen...

  • yıldızlı nedir üyeleri

    23.07.2009 - 20:33

    Efenim sayın limon evvelen şahsınıza derin teşekkür ilen
    Saygı ilen sevgi ilen…
    Vermiş olduğunuz mübarek her bir yıldız bizim yüreğimize altın bir yaldız ilen işlenmiş olup mevzu bahis yıldızların parıltıları muhteris tayfanın gözüne batmış idir.efenim zati bu tayfayı hamamda altın suyu ilen de yu’sak; gümüş ilen keseleyip,bakır ilen tımarlasak yine de yaranamayız…maalesef ilen…fekat şükür ki anca ortalamayı düşürebiliyor; bir yıldıza indirgeyebiliyorlar elhamdülillah ilen…şahsınızın bize layık görmüş olduğu bir yıldız bilem bizim ve emin olun bundan sonra cemi cümle nedir tebaasının gözünde 10yıldız gücünde,hükmünde idir.müsterih olunuz…tekrar teşekkür ilen…şahsımız da yazılarınızı okudukça 1ilen 5arası yıldız hatıra bırakıyor idir.satırarasından hatırlatma ilen ;) …

    efenim yeri gelmiş iken;
    sayın mod;
    bir ibareye bir kere verilen –sayı belirtmiyorum- yıldızdan sonra mükerreren tıklanıp ortalama yükseltme yahud da düşürmeye müsaade etmeyecek kadar adil olduğunu biliyor; değil isen de uyarıyorum…
    saygı ilen…
    sevgi ilen…
    hürmetlerin en büyüğü ilen…

  • imam hatip liseleri

    23.07.2009 - 20:11

    artık öss'de ilk 50 imam hatiplerden! adamlar yıllarca -30üzerinden çalıştılar sınava! moral bozmak gibi olsun...
    oh olsun ulen...
    'bu devran hep böyle sürüp gitmezdi
    ...günün birinde
    ...aklına gelecek...'
    itina ilen...
    kapak ilen...

  • kurbağa prens

    23.07.2009 - 19:54

    'bir masal mufassalasında debelenir iken; kurbağaları ürküttüm bataklıkta yürür iken...po'lduğum her kurbağayı öpmeye koyuldum; ben öpmekten usandım kurbağa öpülmekten...prensi gördüm uzaktan...dedi:'napıyorsun? bırak onu elinden,yüzün gözün görünmez olur siğilden! '
    ifrît

  • acı çekmek ruhun fiyakasıdır

    21.07.2009 - 20:35

    'ruh kırılgandır onu incitmemeli'nun

  • başörtüsü

    21.07.2009 - 20:29

    Göz gördüğü kadar gösterir de. Işığı aldığı kadar, baktığını da aydınlatan, ışığını onda yansıtan bir özelliği vardır gözün. Mesela sevdiğini güzel görür, çünkü uzayda başıboş olarak gezinen güzellik kavramını bir sevgilinin yüzüne tutarak, onda kadrajlar, somutlaştırır.

    Evet, görünmezi görür göz. Fakat ne yaparsa yapsın, kendine bakamaz. Kendini görebilmek için, sevdiğinin gözlerinden yansıyan bakışlara ihtiyacı vardır. Müthiş bir yolculuktur bu.

    Seven ile sevilenin giderek iç içe geçtiği, birbirinde eridiği, birbirini çoğalttığı ve bütünlediği, sonra bazen ayrıştığı, ayrışırken kesiştiği, kesişirken kavuştuğu bu bakış sayesinde gerçeğin bize görünmeyen boyutlarını da görmekteyizdir.

    Gerçeğin aşkın boyutunu gören bu mecazi göz, örtünen bir kadına baktığında yalnızca bir kumaş parçası görmez. Daha fazlası vardır. Örtü, hakikatin aşkın boyutlarına doğru bir yolculuktur öncelikle.

    Aynı şekilde, bu yolculuğa çıkanlar, örtüsü içindeki kadının da tenden ibaret olmadığını görürler. Ailesinin, mahallesinin, devlet otoritesinin baskısıyla örtünen bir kadın konu dışıdır.

    Çünkü başkasının rızası için örtünmek veya herhangi başka birşey yapmak, başkasına kul olmaktır. Ancak sözüne güvendiği ve kalbiyle teslim olduğu sevgilisinin kendisinden beklediklerini kendi iradesiyle yapan âşık bir kadın, her şeyi O’nun için yapmanın kudretini taşıyabilir.

    Ve ancak başkalarının sözüne veya kendi egosunun isteklerine teslim olmayan kadın, ilahi aşkın ‘açık uç’larına doğru yol alacaktır. Bu kadın; cinsiyetinin ötesine geçebilmiştir.

    Seven ve sevilen olmanın cinsiyeti yoktur, sevgili olmaktan başka.

    Demek ki: Örtü nasıl bir kumaş parçası değilse, kalbindeki ‘aşkın irade’yle örtünen kadın da asla yalnızca görünebilir niteliklere indirgenebilen, yalnızca tenden ibaret kalan ve yalnızca bu dünyayla hemcins olan bir kadın değildir.

    “Başörtüsü etrafı görmeyi engelliyor, farklılıkları yok ediyor, herkes birörnek oluyor” gibi çok ‘görünür’ bir bakışa sıkıştırılmış ve hiyerarşik olarak kendi bakışının üstünlüğüne vurgu yapan bir algıyla örtünen kadına bakmak: Kendine bakamayan göz olmaktır.

    Bu gözle örtünen kadına bakmak, onu kadavralaştırmaktır.

    ***

    Hepimiz, biricik olduğumuzu biliriz. Anlam ortadan kalktığında tüm vücutlar benzeyecektir zaten. Farklılaşma çabası ise biricik olduğunu bilen insanı yatay bir eksene mahkûm bırakıyor. Gözü metafiziğinden koparıyor.

    İnsan gerçekliğine birörnekler arasındaki ince ayrıntılarla ulaşmanın mümkün olduğunu bize unutturuyor. Dünyanın görünmez ama bilinebilir bağlantılarını kurmamıza engel oluyor.

    Bize binlerce saat fazla mesai yaptıran birbirimize karşı farklılaşma hırsımız, ironik bir şekilde bizi yeniden benzer kılmıştır bu arada. Dekoltenin derinliğine, kravatın desenine indirgenmiş sığ farklılıklarla insan biricikliğine odaklanmak mümkün müdür?

    Bana kalırsa, herkesin biricik olduğu bir dünyada, asıl esaret, ötekilere kendi biricikliklerinde bakma çabası ortadan kalktığında başlıyor: “Başörtüsü şöyledir böyledir.” Veya “başını örtenler şudur budur.”

    Tüm bu tanımlar, insanı bir ‘göz yanılgısı’na tutsak hale getiriyor. Vicdanının örtülerini örterken, apaçık olan hakikate karşı onu körleştiriyor. Acımasızlaştırıyor. Kendine bakamayan gözüyle yine kendi bakışına tutsak hale getiriyor. Ve dahası, karikatürize bir biçimde kendi egosuna kulluk ettiriyor onu.

    ***

    Kalp iradesiyle, yani aşkla yapılabilen şeyler ibadettir. Kendi eylemini aşan bir ‘sarih’ niyetle yapılırlar çünkü. İnsan gerçekliğinde aşkın bir boyut olduğunun ispatıdır bu aynı zamanda.

    Sevgilinin beklentilerine değil de, egonun beklentilerine teslim olduğumuzda ise tatmin olmak neredeyse imkânsızlaşıyor. Ne örtünerek, ne de açılarak.

    İster inançlı olalım ister olmayalım, örtülü kadın imgesi bize tanrısal söze teslim olmanın ‘görünür’ halini işaret ediyor. Sırlarla dolu bir hakikatin her an mevcudiyetini hissettiriyor. Örtülü kadının gündelik hayat ile metafizik hayat arasında kozmik bir bağlaç olduğunu sezdiriyor.

    Dünya ile gayb arasındaki her çeşit ayrıştırma ve parçalamaları, tüm göz yanılgılarını ortadan kaldırıyor. Ötelerin buradaki izdüşümünü görünür kılıyor giderek. Bakışlarımızı baktığımızla birleştiriyor.

    Örtünmek; sadece doğayla, ötekilerle veya kâinatla ahenk sağlama biçimi değil, aynı zamanda nesnelere karşı bir mesafe alma biçimidir. Eşyanın gizli yüzünü açar.

    Bu anlamda, sosyolojik bir olgunun ötesindedir bence örtünmek. Sosyolojiden ziyade, sanata yakın. Gören ile görünen arasında bir estetik uzay oluşturur. İnsanlığa hem gören hem görünen olmanın imkânlarını sunar.

    Bizdeki kalp zekâsı belki bu sanatsal estetiği görecek kadar yüksektir. Ama vicdanın ve kalbin üzerindeki süslü örtüler, öylesine çamurlu bir sığlığa çekiyor ki bizi, apaçık olandaki gerçek, örtülü hale geliyor giderek.

    Oysa hem seven hem sevilen olmanın yolculuğu, gözden göze kesintisiz bir biçimde sürüyor.

    leyla ipekçi-taraf gazetesi-16\07\09

  • başörtüsü

    21.07.2009 - 20:23

    Rüyalardaki simgelerin rüyayı gören kimse açısından neyi temsil ettiğini anlayabilmek için rüyanın yorumlanması, yani tabir edilmesi gerekir. Tabir etmek; öte tarafa geçmek, nehri geçmek anlamına geliyor.

    William Chittick’in Hayal Âlemleri adlı kitabında İbn Arabî’yi yorumlarken belirttiği gibi, dünya adı verilen ‘rüya’yı tabir etmek için gerçeğin ardındakine geçebilmek, onu keşfetmek gerek. ‘Simgelerle örtülü rüya’yı bir biçimde okuyarak yalınlaşmak, gerçeğe yaklaşmak istersek tabii.

    Örtülü kadına erkeğin boyunduruğuna girmiş, kapatılmış, yok edilmiş, eksiltilmiş ikinci sınıf bir kadın olarak baktığımızda: Bir zaman dilimine ait siyasi veya ideolojik alana tüm evrensel bakış açımızı hapsetmiş oluyoruz.

    Üzeri örtülü olan her gerçeklik, kendisinden ille daha az, ille daha eksik bir anlam ifade etmek zorunda değildir halbuki.

    Kadını örtüsünün içine hapseden bakış, öncelikle onun iç özgürlüğünü hadım eden bir bakıştır bence. Kadının görünüşünü, erkeğin gözüne indirgeyerek onu bu dünyada kadavralaştırmış olursunuz.

    Kadın örtüsünün içinde, örtü onun üzerinde diye tarif edilen ‘durum’ da aslında tam açıklamıyor gerçeği. Çünkü örtü kadının dışında, ondan bağımsız, mesela çantasında ya da kafasında veya üzerinde taşıdığı bir ‘şey’ değil.

    Örtünmek bizzat bir varoluş hakikati. Örtülü kadın: Yalın bir niyetin dışavurumu, sonsuz teslimiyet ve güvenin yansıması olarak da okunabilir. Örtünmek bir emanet olur giderek. O’ndan kalp iradesiyle alınır, O’na iade edilir.

    Uzay boşluğunda bir kadının örtüsüyle temsil ettiği değer, tabir gerektiriyordur artık. Onu ille ‘hararetli’ erkek bakışlarından korunmaya indirgemek, örtünmenin metafiziğinden uzaklaştırıyor bizi.

    Mahalle veya erkek baskısından başka, sosyolojik parametrelerin ötesindeki anlamlarını keşfetmediğimiz sürece: Örtülü kadından geriye ‘ikinci sınıf’ bir nitelik kalıyor hep.

    Örtülü sembollerin neyi temsil ettiğini keşfetmek; rüyasını tabir etmek isteyen kişi olmak değil midir biraz da? Örtülü olanın açılması, bazen, açık olanın örtülmesini gerektiriyor.

    Sözgelimi ancak örtündüğü vakit erkekle kendini eşit hissettiğini söyleyen bir kadının ‘erkek dünya’da örtüsüyle neyi temsil ettiğine veya ‘rüya’sını nasıl tabir ettiğine yakından bakma çabası da bir çeşit ‘empati denemesi’ olabilir. Yargılamak için değil, anlamak için.

    Örtünen kadın için örtüsü öz değil, kabuktur. Daryus Şayegan, örtülü olanın kaldırılması ve açık olanın örtülmesi arasında sürekli bir döngü oluştuğunu söylüyor. O halde örtünmenin somut olarak tanımlanması ve algılanması mümkün değildir:

    “İşte bu durum, sırrın ortaya çıkış yönüdür. Çünkü sır, dizginlenemeyen ve özel bir tanımla sınırlanamayan bir olgudur.” Yaklaşma ve uzaklaşmayı, çekme ve itmeyi, gizleme ve açık etmeyi bir başka biçimde izlersiniz artık. Kadın ile erkek arasında olduğu gibi, insan ile kâinat arasında da sırrın varlığına delalet ediyordur zaten kabuk.

    Örtünün önünde ve ardında kesintisiz olarak devam eden gerçeğin bölünmüş ve parçalanmış olmadığını fark etmişsek, dünyanın sırlı boyutları açılmaya başlar. Kabuklardan birini daha soyabiliriz artık.

    Varoluşun boyutlarındaki sonsuz estetik bir kez görünür olduğunda, ‘içerisi’ ile ‘dışarısı’ arasında hiç kesintiye uğramadan süren o şeyin mahrem adını alan özgürlük olduğunu görürüz.

    Ve bence mahremin her an var olması, insanı çerçevesiz, büsbütün ölçüsüz, kuralsız ve değersiz bırakan, vicdanını esir alan her şeyden kurtarmaya ve giderek özgürleştirmeye başlar. Bunu biraz açayım.

    ***

    Mahrem ortadan kalktığında, içerisi ile dışarısı arasındaki denge bozuluyor. İnsana ait giz ortadan kalkıyor. Görünenin ardında hiçbir şey yokmuş gibi. Göz, kendi metaforundan, metafiziğinden kopuyor.

    Mahrem olmadığında sır da ortadan kalkıyor. Ama gerçeğin örtülü kısmı, tabir edilmeyi bekleyen bir yüzü var. Onu keşfettiğimizde görüyoruz ki: Dünyayı her daim diri tutan sır, zamanların ve mekânların ötesinde devam ediyor.

    Örnek vereyim. Suyu, ateşi, havayı bölüp parçalayamıyoruz. Ama onları kendi amaçlarımız doğrultusunda çerçeveleyebiliyoruz, farklı boyutlara, bambaşka biçimlere dönüştürebiliyoruz.

    Çünkü onlardaki sır, farklı boylamlarda mevcudiyetini sürdürüyor. Mahrem de böyle hiç parçalanamayan bir şey işte. İnsanın vicdanını, iç ile dış arasında kendi özgürlüğünü koruyabildiği o yerde, milimetrik bir dengede tutuyor.

    Mahrem, iç özgürlüğümüzün kimse tarafından ihlal edilemeyen sınırıdır bence. Bir tutam ölçüdür belki. Ölçü olmadan, hudut olmadan özgürlük başıboşluk anlamına geliyor sadece.

    İşte örtünen kadının mahremle olan ilişkisi kadim dünyada olduğu gibi modern dünyada da bir özgürleşme ‘rüya’sı olarak tabir edilmeyi bekliyor.

    leyla ipekçi-taraf gazetesi-17\07\09

  • özlü sözler

    20.07.2009 - 20:13

    'tanımak sevmektir' mevlana

  • mihriban

    19.07.2009 - 17:30

    belki de vardır ;)

  • mehdi

    17.07.2009 - 20:32

    efenim aleykümselam ilen...

    evvelen bilinen şeyler karışmaz sadece 'henüz' öğrenilen şeyler\bilgiler zihinde beyinde hafızada düzenlenene kadar hafiften bir karmaşa olur fekat uyunur uyanılır sabahında d\tezgah toparlanır.panik yapmaya gerek yoktur einstein bilem aynı hamurdan yoğrulmuş udur...

    zaman zaman bizim bilem kafamızın karıştığı olur ;)

    tevazu ilen...

  • mal de toi

    17.07.2009 - 20:12

    anası çinli babası japon olan toi karlı bir savan sabahında tibet dağlarında küçük bir klubede doğar ve büyümeye başlar çiçekler açar ekinler olur iklim kayar toi topun peşinden koşar ip atlar paten kayar.ezelden fakir toi büyür ergenleşir evrimleşir gencelir derken yaşlanır ölmek üzeredir.etrafında yuvalanan torun tombalak toiden miras dilenir.fekat toi ne yazık ki hiç evlenmemiş idir bu kadar akraba emin olun gökten zembil ilen inmiş idir.hep bir ağızdan 'mal ver toi! mal ver toi! 'demeye başlamış fekat toi'yi ikna edememişler idir.kalabalık belki mal dedirtebilirsek mirasın üstüne konarız gafletine bir ara düşerek 'mal de toi! ,mal de toi! 'şeklindeki sloganı dillerine peleseng\k etmişler idir...
    hayret ilen...

  • kedi köpek farkı

    17.07.2009 - 20:04

    bull doglar sahibini ısırabilir...pek çok köpek yok yere gelip sizi ısırabilir; fekat kedinin tırmalaması için kediyi taciz etmeniz gerekir efenim tecrübe ilen sabit idir ;)
    itina ilen...

  • kürt

    17.07.2009 - 20:01

    efenim türklerin ve rumların babası yafes idir
    haam, saam, yafes nuhun oğulları idir.
    efenim nuh'da ademin oğullarından idir
    uzatmaya gerek yok idir
    cümle insanoğlu kardeş idir ayrım yapan kalleş idir...
    itina ilen...

  • piercing

    17.07.2009 - 19:59

    efenim evvelen hepatit-c ve hiv gibim virüs sülalesinin pirlerini taşıdıklarından adamı MR'dan X-ray'dan evvel öteki tarafa kaydırabilecek güçte bir biyolojik zehir içeren mekanik silah idir...
    ikaz ilen...
    özenmeyin ulen...

  • dilefgâr

    01.07.2009 - 14:49

    doğrusu dil-defgar olup zaman içre 'huruf-i huruf d'düşmüş idir fekat kimden sebep düştüğü bilinmemekte idir.
    dil:söyleye söyleye dilimde tüy bitmiş idir
    def:etmekten gelir
    gar:gizli bir 'ı'ilen manidar idir
    bir de d\efgar:deyu zorlar isek 'efkar'kelime-i münevveresinin tekirdağ yöresince yahud da sulukule eşrafınca telaffuzu olarak da idraklere yansıyabilir...
    dildefgar:dilden sebep def oldu gar; otogara gitti zaar
    itina ilen...

  • dildâde

    01.07.2009 - 14:42

    efenim
    dil:cümlealemin malumu udur
    dade:dad\tat\ lezzet
    dildade:dili datlı leziz
    efenim 'dadı damağımda kaldı,bade içtim gitmedi, dilime yapıştı'teranesinin müsebbibi idir.
    itina ilen...

  • karizma erkek kimdir

    01.07.2009 - 14:36

    Efenim evvelen bu nadide terimi çiziktirmek üzre şahsımıza bırakan nedir kodamanlarına teşekkürü borç bilir; ayrıyetten yeni eklenmiş terim olaraktan nedir ahalisinin gözüne iliştirmeyen moda şükranlarımı saygı vü sevgi ilen yollarına sererim…
    Efenim yakışıklılık ve karizma; güzellik ve zeka gibim bir insanda husule gelmesi zor ve zaman alan terkiblerden idir.cümlealemin malumu olduğu üzre müstesna şahsım elbetteki bu terkipten ziyadesi ilen nasiplenmiş idir.beni yeren bilem övmüş üdür kendimi övmeyeceğim idir lüzum yok idir elhamdülillahilalem…
    Fekat avam içre tipsiz erkek cinsine teselli mahiyetinde gökten zembille indirilmiş bir deyim olan”yakışıklı değil ama karizmatik”laf oldu beri geldi’sini çürüten -Allah ömür versin,daha ne diym,maşallah deyin ulen- yaşayan nadide birkaç efsanesinden biriyim idir.fekat mevzubahis birkaç efsanenin de IQ itibariylen epey üzerinde olduğumdan bu efsane arkadaşlar arasında “efsanelerin efsanesi”olarak bilinirim idir…

    itina ilen...
    saygı ilen...
    şükren...

Toplam 1020 mesaj bulundu