Yasın Muco Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antol ...

  • hikaye

    12.04.2005 - 21:44

    BIR HIKAYE...

    Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç
    Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini…Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler..Kız gülümsedi.. Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı.Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı..

    Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti..Set değişip, takım karşıya
    gidince, delikanlıda yerini değiştirdi,o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine
    döndü.. Kızda gidiş gelişleri fark etmişti galiba..Bir defa daha gülümsedi.Manidar.. 'anladım' der gibi bir gülümseyişti bu...Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü..Pazar günü,sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak
    maçı, ne maçı canim,o dünyalar şirini kızı görmek için.. Delikanlı artık kızın hiçbir maçını
    kaçırmıyordu…Dahası..Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu,
    onu bir kez daha görmek için…
    Karsılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme,çok minik bir bas eğmesi ile selamlaşır
    Olmuşlardı...O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak,bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı.. Kız çok şaşırdı, karşısında,sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..
    Delikanlı, voleybol takımının
    kaptanını iyi tanıyordu.Arkadaştılar.Sonunda bütün cesaretini topladı,kaptana açıldı..O kızdan fena halde hoşlanıyordu.Galiba, kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde,bir
    şekilde tanışmaları gerekiyordu…O zamanlar, bu isler böyle oluyordu çünkü… Kaptan 'tabi' dedi… 'Bu hafta sonu güzel bir konser var.Beraber, gitmeye karar vermiştik zaten. Sende gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız…'Mutluluk iste bu olmalı' diye
    düşündü delikanlı..'Mutluluk iste bu …' Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.
    Konser gününü de hiç ama hiç unutamadı.. O ne heyecandı öyle…Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı..Voleybol takımı kaptanı, salona girdiklerinde,ustaca bir manevra daha yaptı Delikanlı ile dünyalar şirini kız yan yana düştüler.İnanamıyordu delikanlı..Onunla nihayet yan yana oturduğuna,onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor….Delikanlı, sahne de dünyanın en romantik şarkısı söylenirken -o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde... Ama uzatamıyordu iste elini…Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki…Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı.. Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu…Kızın omuzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli,delikanlının elinin üzerine dokundu…Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü... Konserden çıkarken, kız, sakalaştı…'Sizi her
    maçımızda görüyoruz.Alıştık nerdeyse...Yarin Adana'da maçımız var…Gözlerimiz sizi arayacak..
    Hayır! , aramayacaktı...Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü..Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de, Adanakebap
    yedirecek kadar para vardı... Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya
    indi. Maç saatine kadar başı bos dolaştı.Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis kösesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken,salonda ki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii..İlk sette kız farkın da bile değildi onun..Nerden olsundu ki
    İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kız fark etti
    delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifada biraz mutluluk,birazda gurur
    vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta
    oralara geldiğini bilmenin gururu...Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garajlara
    gitti.Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız 'keşke orada olsaydın'
    demişti.O da olmuştu iste.. Hepsi o.. Ona,o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..
    Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu
    bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki..
    Bembeyaz bir karta yazdı o dört satiri.. Öğleden sonrayı zor etti,Kolejin önüne gitmek için...
    Kızın karşıdan geldiğini gördü.Koşarak yanına gitti.'Bu sana' diye kartı eline tutuşturdu ve....
    ''devamı asagıda ''

  • hikaye

    12.04.2005 - 21:43

    ....kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl' ın dört satirini okurken...

    'Ne hasta beklerdi sabahı
    Ve ne genç ölüyü mezar
    Ne de şeytan bir günahı
    Seni beklediğim kadar! ..'

    Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene..
    Kız karşıdan geliyordu...Bu defa yanında arkadaşları yoktu.Yalnızdı...Yaklaştığında
    işaret etti delikanlıya..Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mi çağırıyordu
    yoksa.. Evet, çağırıyordu iste...Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken... 'Sana
    bir şeyler söylemek istiyorum' dedi kız..O' da heyecanlıydı,belli...'Bak iyi dinle..
    dünkü satırlar için çok teşekkürler...Herhalde hissettin, bende senden hoşlanıyorum...
    Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var.Ondanda hoşlanıyorum ve henüz karar
    veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de su anda, onu terk etmem için bir sebep
    yok...Delikanlı: 'O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam,hayatında başka
    kimse olmazsa, ara beni' dedi hiç nefessiz...
    Ayrıldı kızın yanından..Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda
    önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden...Yıllarca sonra Levent Yüksel' in söyleyeceği
    şarkıda ki Sezen' in sözlerini O, o zaman biliyordu sanki... Aşk onurlu olmalıydı...Günlerce,
    haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi...Hastanın sabahı,
    şeytanın günahı beklediği gibi bekledi... Heyecanla bekledi.Hırsla, arzuyla bekledi.Umutla,
    umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi...Başka hiç kimseye bakmadan,
    başka hiç kimseyi bulmadan bekledi.Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki
    dörtlüktü şiir...İlki kıza verdiği... Bir ikinci dörtlük daha vardı o kadar...O dörtlüğü de bir
    kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu...Bekleyiş sürüyor,sürüyordu...Okullar kapandı,acildi..
    Aylar,aylar geçti...Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü...'Günlerdir seni arıyorum'
    dedi kız...
    'Günlerdir seni arıyorum.iste sana haber...Artık hayatımda hiç kimse yok! ..'
    ' Yaa' dedi delikanlı... 'Yaa'dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır
    ölesiye beklediği an gelip çatmışken,ağzından sadece bu ses çıkmıştı..'Yaaa! ..' Cebinde artık
    iyice eskimiş kartı uzattı kıza..'Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün' dedi..
    'Bu da sonu onun.. ' Sonra yürüdü gitti,arkasına bile bakmadan...Kız ikinci dörtlüğü oracıkta
    okurken...

    'Geçti istemem gelmeni
    Yokluğunda buldum seni.
    Bırak vehmimde gölgeni
    Gelme artık neye yarar! ..'

    Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti.Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun
    bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? ... Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir
    sevgili yaratmıştı ki,artık yasayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı..O sevgilinin kendisi bile..
    Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani? .. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin
    romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece
    yürüyüp gitmişti,acaba?
    Delikanlı bu soruların yanıtını bugün hala bilmiyor...
    Bilmediğini de en iyi ben biliyorum..

    Çünkü,O delikanlı, bendim! ..

    HINCAL ULUC

  • güzellik ve çirkinlik

    12.04.2005 - 21:34

    Bebeğimi görebilir miyim? ' dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu...

    Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı.
    Bir gün okul dönüsü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu... Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; ağlayarak 'Büyük bir çocuk bana ucube dedi...'
    Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona 'Genç insanların arasına karışmalısın' diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. Delikanlının babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; 'Hiçbir şey yapılamaz mı? ' diye sordu. Doktor 'Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir' dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti bir gün babası 'Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır' dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçmişti, bir gün babasına gidip sordu: 'Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım...' ' Bir şey yapabileceğini sanmıyorum' dedi babası, 'fakat anlaşma kesin, su anda öğrenemezsin, henüz değil...'Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi... Hayatinin en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu. 'Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu' diye fısıldadı babası '..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi? 'Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir!
    Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir... Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir! '

  • ölüm

    12.04.2005 - 21:32

    Buraya ilk geldiğim zaman kendimi çok yalnız hissettim. Çok kederliydim ve bana anlayış gösterilmesini bekliyordum. Bu olmadı. Sadece vücutları benim kadar kötü berelenmiş binlerce başka insan gördüm. Bana bir numara verildi ve 'trafik kazasından ölümler' bölümüne gönderildim. Kazanın nasıl olduğu önemli değil. Avarelik ediyor, hızlı gidiyor çılgın hareketler yapıyordum. Hatırladığım en son şey çok yavaş ilerleyen yaşlı bir kadının önüne geçtiğimdi. Sonra bir çarpışma sesi duydum ve müthiş bir sarsıntı hissettim. Her yer cam ve çelik parçaları ile dolmuştu. Bedenimin sanki içi dışına çıkmıştı. Birisi haykırıyordu. Bu galiba bendim. Sonra birden uyandım. Etraf çok sessizdi. Bir polis memuru basımda duruyordu. Derken bir doktor gördüm. Bedenim paramparçaydı. Her tarafım kan içindeydi. Bir suru yerime cam parçaları saplanmıştı. Çok tuhaftı, çünkü hiç bir şey hissetmiyordum. Ay yy, durun neden o çarşafı yüzüme örtüyorsunuz? Ölmem mümkün değil. Daha henüz 17 yaşındayım. Bu gece bir kızla randevum var. Önümde upuzun bir hayat var. Daha ben ne yaşadım ki? Hayır, ölmüş olamam. Sonra beni uzun bir çekmeceye yerleştirdiler. Ailem beni teşhis etmeye geldi. Neden beni böyle görmek zorunda kaldılar? Neden, annem hayatında başına gelen en zor şeyi yasarken onun gözlerine bakmak zorundaydım? Babam birdenbire ihtiyarlamış gibiydi. Sorumlu kişiye, 'Evet bizim oğlumuz' dedi. Cenaze töreni çok garipti. Butun akrabalarım ve arkadaşlarım tabutumun yanına geldiler ve bana hiç görmediğim kadar üzgün gözlerle baktılar. Arkadaşlarımın bazıları ağlıyordu. Lütfen birisi beni uyandırsın. Beni buradan çıkarın. Annemi ve babamı bu kadar üzgün görmeye dayanamıyorum. Büyükannem ve büyükbabam o kadar bitkinler ki yürüyemiyorlar. Kız ve erkek kardeşlerim hayalet gibi dolaşıyorlar. Herkes bir şaşkınlık içinde. Herkes beni dinlesin. Kimse buna inanamıyor. Ben de inanamıyorum. Lütfen beni gömmeyin! Ben ölmedim! Benim daha yapacak çok şeyim var. Tekrar gülmek koşmak istiyorum. Lütfen beni toprağa vermeyin. Tanrım, sana söz veriyorum, bana bir şans daha verirsen, dünyanın en dikkatli sürücüsü ben olacağım. Tek istediğim bir şans daha verilmesi. Lütfen tanrım

  • iyi geceler öpücüğü

    06.04.2005 - 23:52

    ne de güzel olur

  • al pacino

    27.03.2005 - 12:36

    aktorlerın babası :))

  • Makara

    27.03.2005 - 12:35

    bir tarafta cem yılmaz ve ata demırel dıger yanda yılmaz erdogan ve beyazıt ozturk.. programı sunaan cem ozer ve okan bayulgen. :))
    bak o zaman makaraya :))

  • Elif

    27.03.2005 - 12:33

    Unutmak bülbüllerin yüreğine saplanan, Bir gül yaprağına gömmektir sevgiliyi. Bir umudum kalmıştı elimden aldın onu Müjdesi geliyordu ötelerden bir yiğidin Sen beni değil istanbul’u terk ettin Unutmak kahrın sesiyle ıslanmasıdır saçların Bir parkın kirlenmiş banklarında Güftelerini arıyorum eski şarkıların Unutmak kalbi dolandırmaktır,Kanatmaktır hüznün damarlarını, Yakmaktır yeni açan tomurcukları. Gözlerine mil çekmektir,Üstümüze doğan güneşlerin. Unutmak tutuşturmaktır suları Duyguları karartmaktır Kurşunlamak bütün uykuları. Bir kartalın burkulan yüreğiyle Yıkılan yuvasına dönüp bakmasıdır. Unutmak kırılan bir saat’in camlarından Zamanı kokutarak öldürmektir sevgiyi. Unutmak göğsünden vurmaktır sevgiliyi Can çekişmesidir ruhun. Unutmak anahtarları kırılan bir kapıdır. Bütün renklerin kararmasıdır Köpüren yüreklerde umutların zıpkınlanmasıdır.
    Unutma ki ben unutulursam Sende unutulursun

  • bodrum geceleri

    25.03.2005 - 21:21

    dort bes seneye kadar en guzel tatıl gecelerının yasandıgı bır yerdı..ama artık pabucu dama atıldı :))

  • Top kek

    23.03.2005 - 01:27

    mmmmm olsada yesem

  • sevip de sevilmemek

    23.03.2005 - 01:26

    yanlış terim...SEVİLMEDEN SEVMEK olmalı..

  • haydaaa!!!

    23.03.2005 - 01:25

    bu ne yaaaaaa

  • bir fincan kahve

    23.03.2005 - 01:24

    kırk yıllık hatrı varmış...

  • ölüm oruçları

    23.03.2005 - 01:21

    aptallıgın daniskası

  • gülümseme

    23.03.2005 - 01:20

    ne kotulugu var ki

  • hoş geldin

    23.03.2005 - 01:20

    hoşbulduk

  • yaprak

    23.03.2005 - 01:19

    ilk baharda 'aşk' sonbaharda 'küllenmiş aşk'.

  • ne istiyorum

    23.03.2005 - 01:16

    bilmiyorum...

  • pazartesi

    23.03.2005 - 01:16

    offff offff pazr gununu hıc sevmıyorum pazartesıyı getırdıgı ıcın

  • oje

    23.03.2005 - 01:15

    bayanların olmazsa olmazı :))

  • charles bukowski

    23.03.2005 - 01:10

    '......benim hakkimda bir sey biliyordu.butun ahlaksiz oykulerime ragmen, o tecavuzcu krurkun altinda ahlakci birinin yattigini....'
    charles bukowski
    'sheakspeare bunu asla yapmazdi'

  • küpe

    23.03.2005 - 01:08

    'Deli deli kulakları küpeli '
    :)

  • kafa

    23.03.2005 - 01:06

    HERKEZDE MEVCUT AMA BAZILARININ ICI BOS MALESEF

  • cinnet

    23.03.2005 - 01:04

    cehennem sıcağıvari bir günde, hınca hınç dolu otobüse hala binmeye çalışan kişilerce 'boşluklara yürüüü orta taraaaaf,arkalaar bomboş' şeklinde yapılan tahrik cümlesine karşı beynimde tüm otobüsü ve içindekileri testereyle doğrama,biçme, bir şekilde ortadan kaldırma düşüncesini uyandıran halin eyleme geçirilmiş hali.daha geçirmedim tabiii.

Toplam 548 mesaj bulundu