Cenâb-ı Allah'ın bahşetmiş olduğu en güzel nîmetlerden birisi olan sesiyle, yine hoyratca ve boş yere harcanması muhtemel birçok kaabiliyyetin, Kelâm-ı Kadîm'e hizmetine vesîle olmaya devam ediyor.. Alınan her nefeste Rûhuna bir haber ulaştığını ümîd ediyorum...mekânı Cennet olur İnşaallah...
Çocuk zaten adam olarak doğar..Hertürlü temizliğiyle, saflığıyla önce ebeveyninin tezgâhına düşer.. sonra da daha fazla tekâmül etmesi için cemiyyete verilir.. İşte o zaman bekle ki göresin adam mı olur, soytarı mı.. Elbette ki adamlıktan kasıt her zihinde ayrı bir tasvîr ile resmedilmiştir.. belki önce adam olmanın ne olduğu izah edilmeli değil mi..
İsimleri arasında 'Armee Knife'de olan bu çakı isviçre ordusu askerlerinin bir zamanlar standart aksesuarındandı..
Bugünkü teknoloji çağında çok amaçlı birçok alet için İsviçre çakısı tabiri de kullanılır. Tıpkı iş bitirici bazı insan tiplerinde kullanıldığı gibi..
Atatürkçü düşünce derneği, dağıttığı bir el ilanında Kur'an ezberciliğinin beyni sulandırdığını ,Kur'ana Düşman olmaklığını gizleyerek ,yeni nesli ondan uzaklaştırmanın bir mazereti olarak ele almış, Varsın yazsınlar.. herkes sütünün icabını yapar. Hiç mi görmezler fuhşiyyatın, gasbın, katilliğin en mühim panzehirinin Kur'an-ı Kerîm ve hükümleri olduğunu..Allah îzan versin!
Anadolu Gençlik Dergisi nin iki senedir tertibettiği geceler de, Muhtelif şehir ve ülkelerde bu Kur'an Sevdası genişleyerek devam ediyor. Birçok küçük kardeşimiz, Abdulbasıt Abdussamed'in yolunu devam ettirmeye kararlı Elhamdulillah..
Sabah fahri diye de okumak mümkün..
Halep doğumlu olan sanatçı, Türkiye de Arabesk adı altında okunan bir çok eserin asli sahibi veya okuyucusudur..
Ada sahillerinde bekliyorum,
İbonun okuduğu yalel... veya daha birçokları..
Muhteşem ve yumuşak bir ses.
Merhum Abdussamed, bilhassa mevcûd musikî makamlarına fazla bağlanmadan , sesinin kendi mecrasında okuyarak farklı bir tarz çizmiştir..
Meselâ son asrın şübhesiz en büyük Qarî si tarif edilen Mustafa İsmâil üstâd ise, Musikînin bütün makamlarını tam bir ustalıkla icrâ etmiştir..
Zeynuddin, Cezayir’den Fransa’ya göç etmiş bir fakir müslüman ailenin çocuğu..
Babası, (1954-61 arasındaki Cezayir İstiklal mücadelesinde, Fransa safında savaşan kişilere verilen isimle) ‘harki’ diye suçlanmış.. Ama, Zeynuddin, babasının asla ‘harki olmadığını ve onunla, ailesiyle ve kendi kökleriyle iftihar ettiğini’ söylüyor.
Fransız takımının 11 oyuncusundan 6’sı, Afrika kökenli veya göçmen.. Fransız olanlardan Riberie’nin de ‘müslüman’ olduğu son anda ortaya çıktı..
Maç başlarken söylenen ulusal marşı, Zidan başta olmak üzere, Afrika kökenlilerle Riberie’nin de söylemediği, dudaklarını hiç hareket ettirmedikleri belirlenmiş.. İlginç.. Evet, futbol, dışarıya karşı bir güç veya ideolojik silah olarak da kullanıldığı gibi, iç çelişkilerin ortaya konulmasında da bir fırsat olarak değerlendirilebiliyor.
Dünya şimdi, Zeynuddin gibi bir ‘futbol yıldızı’nın o hassas anda, o ‘çirkin ve kaba’ hareketi niçin yaptığını tartışıyor.. Sessizliğiyle bilinen ve gücünü ve disiplinli bir aile reisi oluşunu, bir alman tv. kanalında ‘müslüman oluşundan aldığını’ dile getiren böylesine bir efendi kişinin, o hareketten sonra bile konuşmaması ve amma, italyan oyuncunun, dün; ona, ‘maçlarda alışılmış küfürlerle hakaret ettiğini’ itiraf etmesi, Batı’lıları yine de tatmin edebilmiş değil.. Anlaşılıyor ki, annesine ve kızkardeşine sürekli küfürler eden o kişiye karşı, Zeynuddin ‘şer’an kızılması gereken yerde kızmayan kişi, iman lezzetinden tadmamıştır..’ diyen İmam Şâfi’nin sözünü amelî olarak doğrulamak istercesine, öyle bir tepki vermek zorunda kalmış.. Ama, Batı’nın ‘değerler sistemi’nde bu gibi hassasiyetleri haklı gösterecek bir anlayış yok..
Sen o zaman henüz beş yaşında idin. Cennet vatanımız ve masum milletimiz üzerinde kirli ve alçakça oyunlar planlayanlar yine sahnede idi.
Tam sekiz sene evvel, sıcak bir Temmuz akşamı, tüm Anadolu köylerinde olduğu gibi Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köylüleri de yorgun–argın evlerine dönmüş günün değerlendirmesini, yarının planını yapıyorlardı. Kadınlar, Allah ne verdi ise, elde–avuçta olanlardan akşam sofrası hazırlığını yaparken, erkekler de akşam namazı için abdest hazırlığına girişmişlerdi.
1993 yılının 5 Temmuz akşamı güneş son kez göz kırpıp elveda dediği saatte Başbağlar köyünde akşam ezanı okunuyordu. Köyün erkekleri camiye doğru ilerlerken çocuklar son oyunlarını oynuyor, koyunlarının, ineklerinin tamam olup olmadığına bakıyorlardı. Evlerde mütevazı yer sofraları hazırlanmış babaların, dedelerin camiden dönmesi bekleniyordu.
O akşam her akşamkinden daha mı uzun okumuştu imam efendi? Ve tüm evlerde buruk, telaşlı bir bekleyiş başlamıştı. Yemekler soğumaya, çocuklar sabırsızlanmaya başlamıştı ve acaba ne oldu diye camiye doğru yönelenler kara haberlerle, çığlıklarla, yürekleri ağızlarında dönmüşlerdi. Köyü eşkıyalar basmıştı. Köyün imamı ve o akşam namaza giden cemaat, eli silahlı eşkıyaların önünde köy meydanına doğru ilerliyorlardı.
Bu kara haber bir anda bütün evlere bomba gibi düştü. Lokmalar boğazlarda düğümlendi. Gözyaşları sel oldu, feryadlar birbirine karıştı.
Kısa bir zaman içinde, bütün bir köy kadın, çoluk–çocuk, yaşlı–genç, köy meydanına toplanmışlardı.
Eli silahlı, gözü dönmüş teröristler nutuk atıyorlar, tehditler savuruyorlardı. Başbağlar köylülerinde ne onları duyacak kulak, ne de dinleyecek, ayakta duracak derman kalmıştı. Akşamın o yorgun saatinde ölüm bir dağ gibi gelip dikilmişti önlerine.
Eşkıyalar, köyün erkeklerini köy meydanının bir tarafına ayırırken, kadınların, çocukların çığlıkları daha da artmıştı. Biraz sonra olacaklar içlerine doğmuştu, hava iyice kararırken umutlar da tükenmişti. 5 Temmuz akşamı Başbağlar köyünde teröristlerin silahları patladığında, köyün erkekleri ekin tarlası gibi biçilmeye, kadınlar, çocuklar da korkudan ve çaresizlikten ölümle burun buruna gelmişlerdi. O akşam Başbağlar köyünde şehid olan 33 kişiden ikisinin de kadın olması gösteriyor ki bu dehşet karşısında çıldırma noktasına gelen kadınlar kendilerini mermilerin önüne atmışlardı.
Başbağlar köyünün erkeklerini kurşuna dizen ve cami dahil bütün binaları da ateşe veren caniler, alçakça oradan ayrılmışlardı.
6 Temmuz sabahı ilk ışıkları ile gezegenimizi aydınlatan güneş bile Başbağlar köyünü tanıyamamıştı. Akşamdan–sabaha bir köy nasıl da bu kadar değişmişti? Güneş akşam veda ederken cıvıl cıvıl bıraktığı Başbağları sabah merhaba derken ölüm sessizliği içinde, viran olmuş halde buldu.
Evet 6 Temmuz sabahı Başbağlar köyüne ulaşanlar, kan–revan içinde yatan 33 yiğit, 33 şehit ile ve gözyaşları kurumuş 300 kadar köy nufusu ile, viran olmuş bir köy görüntüsü ile karşılaştılar.
Erzincan’ın Başbağlar köyüne sekiz sene evvel, Sırplardan bir çete mi, bir avuç gözü dönmüş Yunan mı, Ermeni çeteleri mi uğramıştı henüz aydınlanmadı ama iyi Türkçe konuştuklarına köyden sağ kalanlar şahit.
– Bu olay Sivas olaylarından önce mi sonra mı olmuştu baba?
– 3 gün sonra... Sen Sivas olaylarını nereden biliyorsun?
– Bir haftadır hemen bütün TV’lerden, gazetelerden Sivas olaylarını dinliyoruz, okuyoruz.
Evet sen o zaman çocuktun. Üç gün ara ile cereyan eden iki olaydan birini tüm detayları ile biliyorsun diğerini ise ilk kez dinliyorsun.
Elbette ki suç bizim.
Müslümanlara göre Şeriatin bugünkü istilahi manası eşittir İslam dır..
Ama laik taifesine göre Şeriat tu kaka, kötü ve islamdan başka bir şeydir... Aslında kasıt İslamı şeriat ismiyle vurmaktır ama, oyunun kuralı gereği hem müslüman, görünmeli, hem de mücadeleden bertaraf olunmamalıdır...
Bilindiği gibi Şeriat lugavî manası itibariyle gidilecek yol demektir..Bu manada Ortodoxluk, yahudilik, budizm, komunizm v.s... hepsi bir şeriattir..
Eğer bunu tabii mecrasında kullanacak olursak, laiklikte tatbik edilmesi itibariyle bir şeriattir..
Demekki Laiklik ve laikler de şeriatci olarak tehlikeli ve zararlı insanlardır)))
İrtica bayrağı aslında şeriat gibi maksadlı olarak yanlış kullanılan bir terimdir..
Mürteci, Peygamberimizin, Allahu tealanın emirlerine binaen tamamladığı Dînin tekrar gerisine dönmeye çalışmaktır..
Bu manada; Mesela, laikler bir mürtecidir denilebilir..
serbest kürsü
19.08.2015 - 22:18Selâm ve Muhabbetle..
Bir zamanlar Mavi Salon vardı, kaldırıldı mı, bilen var mı...
Abdulbasit Abdussamed
21.04.2009 - 19:06Cenâb-ı Allah'ın bahşetmiş olduğu en güzel nîmetlerden birisi olan sesiyle, yine hoyratca ve boş yere harcanması muhtemel birçok kaabiliyyetin, Kelâm-ı Kadîm'e hizmetine vesîle olmaya devam ediyor.. Alınan her nefeste Rûhuna bir haber ulaştığını ümîd ediyorum...mekânı Cennet olur İnşaallah...
yiğidolar
21.04.2009 - 19:01Demiştik ya,gönüllerin şampiyonu.. İnşaallah, o şampiyonluğu sahada da perçinleyecek..
Adam olacak çocuk
18.04.2009 - 23:23Çocuk zaten adam olarak doğar..Hertürlü temizliğiyle, saflığıyla önce ebeveyninin tezgâhına düşer.. sonra da daha fazla tekâmül etmesi için cemiyyete verilir.. İşte o zaman bekle ki göresin adam mı olur, soytarı mı.. Elbette ki adamlıktan kasıt her zihinde ayrı bir tasvîr ile resmedilmiştir.. belki önce adam olmanın ne olduğu izah edilmeli değil mi..
isviçre çakısı
18.04.2009 - 19:43İsimleri arasında 'Armee Knife'de olan bu çakı isviçre ordusu askerlerinin bir zamanlar standart aksesuarındandı..
Bugünkü teknoloji çağında çok amaçlı birçok alet için İsviçre çakısı tabiri de kullanılır. Tıpkı iş bitirici bazı insan tiplerinde kullanıldığı gibi..
diva
12.05.2008 - 01:28Diva.. Münakaşa edilmeksizin.; Oum Kalthoum veya nâm-ı diğer
Şarq'ul Qavqab Ümmü Gülsüm...
Adam olacak çocuk
12.05.2008 - 01:25Eskiden,çocuğun istikbalde nasıl bir hayat yaşayacağı, alâka duyduğu mesleklerde ki çıraklık testi ile tahmin edilirdi..
Şimdilerde hepsi,bilgisayar mühendisi,kariyer sahibi üst düzey yönetici (Ne demekse) sevdasında.. Birçoğunun hayalinde cefasız sefa var.. Netice mi.. genellikle hüsran..
yiğidolar
08.05.2008 - 01:43Birçok imkandan mahrûm olmalarına rağmen süper liğin zirvesidne fırtına gibi esen,Azimkâr Sivasspor ve taraftarlarının adıdır..
Abdulbasit Abdussamed
08.11.2006 - 08:01Atatürkçü düşünce derneği, dağıttığı bir el ilanında Kur'an ezberciliğinin beyni sulandırdığını ,Kur'ana Düşman olmaklığını gizleyerek ,yeni nesli ondan uzaklaştırmanın bir mazereti olarak ele almış, Varsın yazsınlar.. herkes sütünün icabını yapar. Hiç mi görmezler fuhşiyyatın, gasbın, katilliğin en mühim panzehirinin Kur'an-ı Kerîm ve hükümleri olduğunu..Allah îzan versin!
Abdulbasit Abdussamed
08.11.2006 - 07:57Anadolu Gençlik Dergisi nin iki senedir tertibettiği geceler de, Muhtelif şehir ve ülkelerde bu Kur'an Sevdası genişleyerek devam ediyor. Birçok küçük kardeşimiz, Abdulbasıt Abdussamed'in yolunu devam ettirmeye kararlı Elhamdulillah..
vakit gazetesi
06.09.2006 - 17:40Bazılarının korkulu rûyası...
Bilhassa Osmanlının mirâsı üzerine çöreklenip, bu milletin kanını emenlere çok güzel tokatlar atıyor...
ahmet necdet sezer
28.08.2006 - 09:47Ruhsuz, donuk, içinden çıktığı milletin herşeyine muhalefet eden, tipik bir rejim bürokratı.....
Adam olacak çocuk
26.08.2006 - 11:42Rivayettir ama, adam olacak çocuğun evvela doğması gerekiyormuş..
Adam olacak çocuk
26.08.2006 - 11:34Gayseri de, adam olacak çocuk ilkokul üçden mezun olurmuş...! ! !
Sabah fakhri
25.08.2006 - 00:58Sabah fahri diye de okumak mümkün..
Halep doğumlu olan sanatçı, Türkiye de Arabesk adı altında okunan bir çok eserin asli sahibi veya okuyucusudur..
Ada sahillerinde bekliyorum,
İbonun okuduğu yalel... veya daha birçokları..
Muhteşem ve yumuşak bir ses.
Abdulbasit Abdussamed
20.08.2006 - 00:43Merhum Abdussamed, bilhassa mevcûd musikî makamlarına fazla bağlanmadan , sesinin kendi mecrasında okuyarak farklı bir tarz çizmiştir..
Meselâ son asrın şübhesiz en büyük Qarî si tarif edilen Mustafa İsmâil üstâd ise, Musikînin bütün makamlarını tam bir ustalıkla icrâ etmiştir..
Katılım bankacılığı
20.08.2006 - 00:38İştirakler de sadece Kâr maksadı var ve gerçek bu.. Faaliyetlerde vade ve faiz var mı.. evet var....Diğer bankalardan farkı var mı, yok......
Katılım bankacılığı
20.08.2006 - 00:36Modern bir isim altında; faizin, bilhassa mü'minlere vechen yapılmış ayak oyununa benziyor....
Zinedine Zidane
12.07.2006 - 22:36Zeynuddin, Cezayir’den Fransa’ya göç etmiş bir fakir müslüman ailenin çocuğu..
Babası, (1954-61 arasındaki Cezayir İstiklal mücadelesinde, Fransa safında savaşan kişilere verilen isimle) ‘harki’ diye suçlanmış.. Ama, Zeynuddin, babasının asla ‘harki olmadığını ve onunla, ailesiyle ve kendi kökleriyle iftihar ettiğini’ söylüyor.
Fransız takımının 11 oyuncusundan 6’sı, Afrika kökenli veya göçmen.. Fransız olanlardan Riberie’nin de ‘müslüman’ olduğu son anda ortaya çıktı..
Maç başlarken söylenen ulusal marşı, Zidan başta olmak üzere, Afrika kökenlilerle Riberie’nin de söylemediği, dudaklarını hiç hareket ettirmedikleri belirlenmiş.. İlginç.. Evet, futbol, dışarıya karşı bir güç veya ideolojik silah olarak da kullanıldığı gibi, iç çelişkilerin ortaya konulmasında da bir fırsat olarak değerlendirilebiliyor.
Dünya şimdi, Zeynuddin gibi bir ‘futbol yıldızı’nın o hassas anda, o ‘çirkin ve kaba’ hareketi niçin yaptığını tartışıyor.. Sessizliğiyle bilinen ve gücünü ve disiplinli bir aile reisi oluşunu, bir alman tv. kanalında ‘müslüman oluşundan aldığını’ dile getiren böylesine bir efendi kişinin, o hareketten sonra bile konuşmaması ve amma, italyan oyuncunun, dün; ona, ‘maçlarda alışılmış küfürlerle hakaret ettiğini’ itiraf etmesi, Batı’lıları yine de tatmin edebilmiş değil.. Anlaşılıyor ki, annesine ve kızkardeşine sürekli küfürler eden o kişiye karşı, Zeynuddin ‘şer’an kızılması gereken yerde kızmayan kişi, iman lezzetinden tadmamıştır..’ diyen İmam Şâfi’nin sözünü amelî olarak doğrulamak istercesine, öyle bir tepki vermek zorunda kalmış.. Ama, Batı’nın ‘değerler sistemi’nde bu gibi hassasiyetleri haklı gösterecek bir anlayış yok..
doğanşar
11.07.2006 - 18:05Doğanşar, ipsile'yi hatırlatıyor....
yalan söyleyen tarih utansın
07.07.2006 - 13:16Rejimin resmi tarihine ters düşen ve aforoz edilen bir tarih belgeseli...
sivas katliamı
02.07.2006 - 22:33Nedir den iktibastır..
Dinle yavrum!
Sen o zaman henüz beş yaşında idin. Cennet vatanımız ve masum milletimiz üzerinde kirli ve alçakça oyunlar planlayanlar yine sahnede idi.
Tam sekiz sene evvel, sıcak bir Temmuz akşamı, tüm Anadolu köylerinde olduğu gibi Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köylüleri de yorgun–argın evlerine dönmüş günün değerlendirmesini, yarının planını yapıyorlardı. Kadınlar, Allah ne verdi ise, elde–avuçta olanlardan akşam sofrası hazırlığını yaparken, erkekler de akşam namazı için abdest hazırlığına girişmişlerdi.
1993 yılının 5 Temmuz akşamı güneş son kez göz kırpıp elveda dediği saatte Başbağlar köyünde akşam ezanı okunuyordu. Köyün erkekleri camiye doğru ilerlerken çocuklar son oyunlarını oynuyor, koyunlarının, ineklerinin tamam olup olmadığına bakıyorlardı. Evlerde mütevazı yer sofraları hazırlanmış babaların, dedelerin camiden dönmesi bekleniyordu.
O akşam her akşamkinden daha mı uzun okumuştu imam efendi? Ve tüm evlerde buruk, telaşlı bir bekleyiş başlamıştı. Yemekler soğumaya, çocuklar sabırsızlanmaya başlamıştı ve acaba ne oldu diye camiye doğru yönelenler kara haberlerle, çığlıklarla, yürekleri ağızlarında dönmüşlerdi. Köyü eşkıyalar basmıştı. Köyün imamı ve o akşam namaza giden cemaat, eli silahlı eşkıyaların önünde köy meydanına doğru ilerliyorlardı.
Bu kara haber bir anda bütün evlere bomba gibi düştü. Lokmalar boğazlarda düğümlendi. Gözyaşları sel oldu, feryadlar birbirine karıştı.
Kısa bir zaman içinde, bütün bir köy kadın, çoluk–çocuk, yaşlı–genç, köy meydanına toplanmışlardı.
Eli silahlı, gözü dönmüş teröristler nutuk atıyorlar, tehditler savuruyorlardı. Başbağlar köylülerinde ne onları duyacak kulak, ne de dinleyecek, ayakta duracak derman kalmıştı. Akşamın o yorgun saatinde ölüm bir dağ gibi gelip dikilmişti önlerine.
Eşkıyalar, köyün erkeklerini köy meydanının bir tarafına ayırırken, kadınların, çocukların çığlıkları daha da artmıştı. Biraz sonra olacaklar içlerine doğmuştu, hava iyice kararırken umutlar da tükenmişti. 5 Temmuz akşamı Başbağlar köyünde teröristlerin silahları patladığında, köyün erkekleri ekin tarlası gibi biçilmeye, kadınlar, çocuklar da korkudan ve çaresizlikten ölümle burun buruna gelmişlerdi. O akşam Başbağlar köyünde şehid olan 33 kişiden ikisinin de kadın olması gösteriyor ki bu dehşet karşısında çıldırma noktasına gelen kadınlar kendilerini mermilerin önüne atmışlardı.
Başbağlar köyünün erkeklerini kurşuna dizen ve cami dahil bütün binaları da ateşe veren caniler, alçakça oradan ayrılmışlardı.
6 Temmuz sabahı ilk ışıkları ile gezegenimizi aydınlatan güneş bile Başbağlar köyünü tanıyamamıştı. Akşamdan–sabaha bir köy nasıl da bu kadar değişmişti? Güneş akşam veda ederken cıvıl cıvıl bıraktığı Başbağları sabah merhaba derken ölüm sessizliği içinde, viran olmuş halde buldu.
Evet 6 Temmuz sabahı Başbağlar köyüne ulaşanlar, kan–revan içinde yatan 33 yiğit, 33 şehit ile ve gözyaşları kurumuş 300 kadar köy nufusu ile, viran olmuş bir köy görüntüsü ile karşılaştılar.
Erzincan’ın Başbağlar köyüne sekiz sene evvel, Sırplardan bir çete mi, bir avuç gözü dönmüş Yunan mı, Ermeni çeteleri mi uğramıştı henüz aydınlanmadı ama iyi Türkçe konuştuklarına köyden sağ kalanlar şahit.
– Bu olay Sivas olaylarından önce mi sonra mı olmuştu baba?
– 3 gün sonra... Sen Sivas olaylarını nereden biliyorsun?
– Bir haftadır hemen bütün TV’lerden, gazetelerden Sivas olaylarını dinliyoruz, okuyoruz.
Evet sen o zaman çocuktun. Üç gün ara ile cereyan eden iki olaydan birini tüm detayları ile biliyorsun diğerini ise ilk kez dinliyorsun.
Elbette ki suç bizim.
şeriat
24.06.2006 - 15:16Müslümanlara göre Şeriatin bugünkü istilahi manası eşittir İslam dır..
Ama laik taifesine göre Şeriat tu kaka, kötü ve islamdan başka bir şeydir... Aslında kasıt İslamı şeriat ismiyle vurmaktır ama, oyunun kuralı gereği hem müslüman, görünmeli, hem de mücadeleden bertaraf olunmamalıdır...
Bilindiği gibi Şeriat lugavî manası itibariyle gidilecek yol demektir..Bu manada Ortodoxluk, yahudilik, budizm, komunizm v.s... hepsi bir şeriattir..
Eğer bunu tabii mecrasında kullanacak olursak, laiklikte tatbik edilmesi itibariyle bir şeriattir..
Demekki Laiklik ve laikler de şeriatci olarak tehlikeli ve zararlı insanlardır)))
irtica bayrağı!
24.06.2006 - 15:15İrtica bayrağı aslında şeriat gibi maksadlı olarak yanlış kullanılan bir terimdir..
Mürteci, Peygamberimizin, Allahu tealanın emirlerine binaen tamamladığı Dînin tekrar gerisine dönmeye çalışmaktır..
Bu manada; Mesela, laikler bir mürtecidir denilebilir..
Toplam 37 mesaj bulundu