Bir Olalım Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Antol ...

  • hz.ali

    02.09.2005 - 16:13

    'Kur'an'ın sırrı Fâtiha'da; Fâtiha'nın sırrı Besmele'de, Besmele'nin sırrı da başındaki 'B'dedir...'

    'Ben 'B' nin altındaki noktayım...'

    Hz. Âli (k.v.)

  • miraç

    31.08.2005 - 21:07

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/gulsen/gulsen072.htm

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/kendini/kendini26.htm

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/kendini/kendini27.htm

  • mevlana

    31.08.2005 - 00:14

    Bu gün AHMED benim

    ama dünkü Ahmed değil.

    Bu gün anka benim,

    ama yemle beslenen kuşcağız değil.

    Enel hak kadehiyle bir yudum içen sızdı hak şarabından,

    Şişelerle, küplerle içtim ben sızmadım.

    Ben sultanların aradığı sultan,ben hacetler kıblesiyim.

    Gönül kıblesiyim ben.

    Ben Cuma mescidi değilim, insanlık mescidiyim ben.

    Ben saf aynayım, sırrım dökülmemiş paslanmamışım.

    Ben kin dolu bir gönül değilim, tur i sina nın gönlüyüm ben.

    Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum

    benim sarhoşluğumun sonu yok.

    Tarhana çorbası içmem ben,

    can yemeği yerim, içerim can şerbeti.

    İşte sararttı seni bir gümüş bedenlinin özlemi, altın haline geldin artık.

    Sen altına aşıksın, altın benim rengime aşık.

    Gönlü saf sufiyim ben,

    benim tekkem alem, medresem dünya benim.

    Değilim abalı sufilerden.

    İster yakarış eri ol sen, meyhane eri istersen,

    bundan sanki ne çıkar.

    Yok Cumartesi imiş yok Cuma imiş, bence ne farkı var.

    Gerçeğin tadını alan er,

    ne altına aldırış eder,

    ne kalender tacına bakar.

    Ne tasası vardır, ne kini.

    Ey Tebrizli hak Şemsi,

    yüzünü göstermeseydin sen, yoksul çaresiz kalırdı kulun,

    ne gönlü olurdu, ne dini...

    Mevlâna Celâleddin-i Rumî

  • Ahmed Kayhan

    31.08.2005 - 00:11

    http://www.geocities.com/haciahmedkayhan

  • pozitif düşünce

    29.08.2005 - 22:13

    Pozitif Düşünce ve Bilinci Olumlu Yönde Odaklamak

    Hazret-i İsâ AS, ashabı ile gidiyorlarmış, bir köpek leşinin yanından geçmişler. Hayvan ölmüş, şişmiş, kokmuş. Herkes burnunu kapatmış, 'Aman ne çirkin kokuyor! ' diye başını çevirmiş, geçmiş. Hazret-i İsâ AS demiş ki: 'Ama dişleri nasıl bembeyaz inci gibiydi! Dikkat ettiniz mi? ..'

    Demek hayvanın ağzı da böyle gerilmiş, dişleri çıkmış meydana, inci gibi dizili dişler... Dişleri ne güzel! .. Yani baktığı bu manzarada dahi güzel bir şey görmüş.

    O manzarada bile güzelliği görmek; bu bir derstir bizim için. Hakîkaten her şeyin güzel tarafı da vardır, onları da görmek lâzım! ..

    Bir şair diyor ki:

    Her ne yüzle baksa göz, âyinede kendin görür,
    Vechini pâk eyle kim, mir'âte bühtan olmasın! (aynaya iftira atmasın!)

  • allah (c.c)

    21.08.2005 - 20:00

    Şunu anlatmak istiyor İhlâs Sûresi:
    'Allah' ismiyle işaret edilen varlık, sonsuz sınırsız öyle bir TEK'tir ki Onun varlığının içi veya dışı gibi bir şey düşünülemez!
    'O'nun içinde veya dışında kalan varlıklar' diye bir kavram geçerli değildir!
    O'nun içine birşeyin dahil olması veya O'ndan çıkması da mümkün değildir!
    O'ndan meydana gelmiş ikinci bir varlık da yoktur! .
    O da bir ikinci varlıktan meydana gelmemiştir!

    Öylesine sonsuz sınırsız bir TEK ki, gerçekte sadece O vardır!
    İhlas Sûresi'nin bize anlatmak istediği, 'ALLAH' İSMİYLE İŞARET EDİLEN VARLIK!
    Biz, bunu, bir ömür içinde tartışarak belki anlayabiliriz belki anlamayız! .
    Kurân'da anlatılan 'Allah' ismiyle işaret edilen mânâ, insanlığın düşündüğü Tanrı! !
    -Canım ben Allah’a Tanrı ismini veriyorum! ! ! !
    SİZ, ALLAH’A TANRI İSMİNİ VEREMEZSİNİZ!
    Çünkü Tanrı kavramı ayrıdır: 'Allah' kavramı ayrıdır!
    Tanrı kavramı, sizin varlığınızın dışında sizin varlığınızın ötesinde sizi yönlendiren, size hükmeden sizden birşeyler talep eden bir öte varlıktır! Ve bu tarihte hep böyle gelmiştir!
    Oysa 'ALLAH' kavramı sizden öte bir varlığı ifade etmez!
    Siz, ben ve herşey, Allah ismiyle işaret edilen bu varlığın Kendi özellikleriyle kendinden meydana getirmiş olduğu varlıklarız!
    Yani, Tanrı kavramı, dışarıya- öteye yönelmeyi insana getirirken, “ALLAH” kavramı insana kendi içinde- kendi özünde- kendi vicdanında- kendi derinliğinde hakikati bulmayı öğretir!
    İşte böyle bir “Allah” kavramından bahsediyor İslâm Dini, Kurân!
    Yani özet bu konuda;
    ”Ötendeki Tanrı” kavramı yoktur; “sadece Allah” vardır! esasına dayalıdır İslâm dini!
    Zeki insan tanrıya inanmaz, Ateisttir!
    Akıllı insan ALLAH’A İMAN eder!

    Ahmed Hulûsi

  • amentü billahi

    29.07.2005 - 14:59

    Amentü adı altında toplanan iman esaslarını açıklamak amacıyla bu güne kadar yazılmış olan en güzel ve günümüz insanına hitap eden kitap...

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/iman/

  • hac

    14.07.2005 - 18:25

    Rasulallahın (S.A.V.) Hac konusundaki çok önemli açıklamaları için:

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel16.htm

    Hac olayının altında yatan bilimsel gerçekler ve manevi yönü için:

    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel17.htm
    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/temel/temel18.htm

    Mutlaka okuyunuz...

    Lütfen bu gibi dini kavramlara şartlanma ve ön yargılarımızla değil objektif bir şekilde, anlatılan eserlerden işin hakikatini öğrenmeye çalışarak yaklaşım...Hac olayı bu kavramların en hayati olanlarından biridir.Mutlaka işin doğrusunu öğrenmek mecburiyetindeyiz...

  • allah (c.c)

    13.05.2005 - 22:27

    Hayalini Tanrı Edineni Gördün Mü?

    Yapısı itibariyle üç çeşit “tapınılan varlık” vardır.

    Bunlardan birincisi, yerdeki veya gökteki somut cisimlerdir, ki bunlara genel adıyla “putlar” denmiştir... Putlar, elle tutulur, gözle görülür varlıklardır. Taştan, madenden, bitkiden, hayvandan vs. putlara olduğu gibi, fırtına, volkan, yıldırım, güneş tutulması gibi doğa olaylarına veya bizzat ay, güneş, yıldız gibi gök cisimlerine de tapagelmiştir insanoğlu...

    İkinci tür tapınılan veya tanrı diye nitelendirilen varlık ise, Kur’an- Kerim’de “cin” vasfıyla bildirilen, günümüzde “uzaylı” adı takılan, insanlarla aynı uzayı paylaşan ancak beş duyu skalasında algılanamayan ışınsal yapılı varlıklardır. Yaygın olarak daha çok Asya’da ve Uzakdoğu’da, madde ötesinden madde dünyasını yöneten “tanrı” veya “tanrısal güçler” olarak kabul edilirler ve görüldükleri çeşitli suretlerde tapınaklarda tasvir edilirler.

    Üçüncü tür tapınılan varlık ise, soyut olan ve toplumların şartlandırmaları yoluyla insanların zihinlerinde varolmuş “tanrı” diye bildiğimiz hayaldir. “Tanrı”nın, yeryüzü veya gökyüzündeki put denen cisimlerden farklılığı, somut bir nesne değil, soyut bir hayal oluşudur.

    İnsanların, ALLAH ismiyle neye işaret edildiğini anlayabilmeleri, önce somut “tanrıları” ve ardından soyut “tanrıyı” terkedebilmeleriyle mümkündür! Bunların her ikisi de terkedilmeden, ALLAH ismiyle neye işaret edildiği asla anlaşılamaz ve kişi kafasındaki “hayali”, “ALLAH” ismiyle etiketlemeye devam eder! Ancak tanrı kavramı, kişilere atalarından intikal eden genetik veritabanı dolayısıyla terkedilmesi son derece zordur ve güçlü ilim yanısıra ciddi arınma çalışmalarını gerektirir.

    Aslında “tanrı”, insanların, ALLAH ismiyle işaret edilen hakikate yaklaşabilmeleri, O’nu anlayabilmeleri ve O’na yönelebilmeleri için bir mecazdır. İnsanoğlunun, önce somut putları terkedebilmesi için bir tanrıya yönelimi ve ardından da bu tanrı kavramını terkedebildiği düzeyde ALLAH ismiyle işaret edilene yönelebilmesi gerçekleşmiştir.

    Bütün Nebi ve Rasûller, insanlara tek olan hakikati açıklamışlar ve nihâyetinde o hakikat, Hazreti Muhammed aleyhisselâm ile Kur’an’da İhlâs Suresinde AHAD oluşu ile tanımlanmış ve kendisine ALLAH ismiyle işaret edilmiştir.

    Bir tanrı yoktur, AHAD olan hakikat vardır ki ona ALLAH ismiyle işaret edilmiştir. Bunun anlamı, AHAD vasfının neye işaret ettiği anlaşılmadığı sürece, ALLAH ismiyle işaret edilenin bir tanrı olmadığının anlaşılamayacağı ve kavranamayacağıdır.

    Ahmed Bâki
    27 Aralık 2003

    Ahmed Bâki'nin Tasavvuf ve Bilim Sayfası

    www.ahmedbaki.com

  • ahmed hulusi

    11.05.2005 - 23:48

    CHI Dergisi MAYIS 2005

    http://www.okyanusum.com/chi.jpg

  • deccal

    06.05.2005 - 17:59

    DECCÂLİYET

    Deccal kelimesini “Deccâliyet” olarak anlamak gerekir.

    İşlevi; “akı kara”, “doğruyu yanlış”, “cenneti cehennem” göstermektir! .

    Kısacası “Deccâliyet”, her gerçeği saptırma, olduğunun aksine gösterme ve kabul ettirme işlevidir’! .

    2000 devrimini hayâllerinde, öteden bir balon olarak düşünenler, hâlâ o balonun gökten inmesini bekliyorlar… Ya da bir UFO’nun gelmesini… Devrimlerin tüm şiddetiyle başladığının farkında değil kimse, çünkü başka türlü hayâl ediliyor ve bekleniyordu! .

    Önce gecenin zulmeti sonra günün aydınlığı gelir.

    Şu değişime bir bakın ve görmeye çalışın...

    Akı kara, karayı ak; doğruyu yanlış, yanlışı doğru; realiteyi sapma, sapıklığı realite; soyanı, sömüreni yüce, doğruları yazanı, hakkını arayanı ÖCÜ, “tukaka” gösteren DECCÂLİYET adamlarıyla her yanı sarmış, her şeye hâkim duruma gelmiş; hâlâ topraktan fırlayacak ya da uzaydan gelecek bir DECCAL bekliyorlar! ..

    Gelecek olanı bundan daha ne beterini getirecek ki! .

    Pes! …

    Yuh OLSUN! …

    Bu ne basiretsizlik! .

    Bu, ne kadar hayâl dünyasında yaşamak! …

    İnsanlık tarihinde değerlerin bu kadar ters-yüz edildiği bir devir yaşanmamıştır! .

    Ruhlarını, varlıklarını, benliklerini böylesine “Deccâliyete” satan ya da kiralayan bir topluluk görülmemiştir! .

    Deccal devrinde olacakları söylenenlerin neredeyse hepsi gerçekleşmiş… İnsanlar, cennet diye cehenneme davet ediliyor; cehennem cennet gösteriliyor; cennetse cehennem! …. Ve hâlâ daha, DECCAL bekleniyor! .

    Dünya Mehdî’lerden geçilmiyor, belki de bunlardan biri gerçeği; biz hâlâ eli kılıçlı beyaz atlı Mehdi gelip yeldeğirmenleriyle savaşacak beklentisi içindeyiz!

    Acaba gerçek Mehdi ya da nezir veya her ne isimle anılırsa anılsın o işlevde biri, böyle bir dünyada elinde kılıçla ortaya çıkıp yeldeğirmenleriyle savaşacak kadar salak bir savaşçı olabilir mi! .

    Beyni iflas etmiş, düşünmesini unutmuş, emir-komuta ile denilenleri yayan yaşayan ölüler olan zombiler arasında kalmış beyin sahiplerine, iman ehline, Allah güç kuvvet, direnç, sabır ve yürek ihsan buyursun… Gerçekleri idrâk ettirsin.

    Not: Hadiste 30 a yakın sahte Deccalden bahsediliyor gerçeği öncesi çıkacak dünyanın çeşitli ülkelerinde. Bu “deccaliyet”te olabilir kanâatimce.

    Ahmed Hulusi'de kavramlar adlı kitaptan alıntıdır...

    www.AHMEDHULUSI.org

  • Ahmed Kayhan

    14.04.2005 - 19:45

    Yolların Ayrımındaki Zat

    http://www.gozyasi.com.tr/dergi/yollarinayrimindakizat.php

  • Ahmed Kayhan

    08.04.2005 - 15:56

    Yaratan Yüce Rabb'imiz, Sana hamd u senalar olsun. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin ve sellim.
    Allah'ım lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim; bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim. Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet Ya Rabbi.
    Kusurları gören değil, kusurları örtenlerden; teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden; anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden; yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.
    Yağmur gibi hiçbir şeyi ayırt etmeyip her aktığı yere canlılık bahşedenlerden, güneş gibi hiçbir şey ayırt etmeyip ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan, toprak gibi her şey üstüne bastığı halde hiçbir şeyini esirgemeyip nimetlerini herkese verenlerden ve gece gibi bütün ayıpları sarıp örtenlerden olmayı bize lütfet.
    Alan değil veren ellerin, affedici olduğu için affedilenlerin, Hak ile doğan Hak ile yasayan ve Hak ile ölenlerin ve sonsuz yaşamda yeniden doğanların safına katılmayı bizlere nasip eyle. Amin.
    Allah'ım, Hz. Muhammed (s.a.s.) ve onun hanedan ve yararına olan selamın, yaratılanların sayısınca, hoşnutluğun nisbetinde, arşın ağırlığınca, kelimelerin mürekkebi miktarınca olsun.
    Allah'ım, bizleri sana tevekkül edip gönül bağlayanlardan eyle. Bizler fakir kullarız, Sen bizi zengin kıl. Bizler zayıflarız, Sen bizi kuvvetlendir. Bizler günahkarız. Sen bizi bağışla. Bizi razı olduğun din üzerine sabit kıl.
    Allah'ım, dünyada ibadet etme imkanını, günahlardan kaçma şuurunu, ahirette ise cennetini, cemalini görmeyi ve azabından selamette kalmayı diliyorum.
    Ey her garibin sahibi, benim hem dünyada, hem ahirette dert ortağım Sensin. Canımı Müslüman olduğum halde al, ıslah eyle. Dert ve şikayetlerin son durağı, isteklerin gayesi de Sensin. Sen şu isteklinin göz yaşına merhamet et. Rabb'im Sen yegane sahip iken ben kime sığmayım?
    Allah'ım, bize razı olduğun şeyleri yapmayı nasip et. Sana olan ibadetlerimiz ile bizleri diri eyle. Rabbim duamı reddetme, beni kendi güç ve kuvvetime terk etme, acizliğime merhamet et. Fakirlik ve perişanlığıma acı, bize layık olduğumuz şekilde muamele etme. Yüzümüzü Senden başkasına secde etmekten koruduğun gibi, ellerimizi de Senden başkasına açmaktan koru.
    Allah'ım, salat ve selam (Es-selamu aleyke eyyühen-Nebiyyü) Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 'e ve onun âl ve ashabına olsun. Öyle bir salat ki bizi her türlü korku, bela ve benzeri şeylerden korusun, kurtarsın. Bizi bütün ayıp ve kusurlardan, günah ve isyanlardan temizlesin ve bütün günahlarımızın affedilmesine sebep olsun. Amin.
    Allah'ım, azabından rızana, affına, Senden yine Sana sığınıyorum. Sen kendini yücelttiğin gibi ben Seni yüceltemem.
    Allah'ım, Doğu ile Batı'yı birbirinden uzak tuttuğun gibi beni de günahlardan uzak tut. Amin.
    Allah'ım, sonunda küfür olmayan iman ve yakin, dünya ve ahirette şerefini kazandıracak bir rahmet ihsan et.
    Allah'ım, bize bizimle günahlarımız arasında bir engel meydana getiren bir korku, cennete ulaştıracak bir itaat, dünya musibetlerim kolaylaştıracak bir inanç ver.
    Allah'ım, hayatımı her türlü hayrın artmasına, ölümümü her türlü kötülükten kurtuluşa vesile kıl.
    Allah'ım korkmayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.
    Allah'ım, bizleri hidayette olan ve hidayete ulaştıranlardan eyle. Ecele (boşa geçen) ömürden, cimrilikten, fakirlikten sana sığınırım. Sana ibadet etmede, sana şükretmede, Seni zikretmede bizlere yardımcı ol. Allah'ım Sen affedicisin, affetmeyi seversin, bizleri de affet.
    Ey, evvellerin evveli, Ey ahirlerinin ahiri. Ey sağlam kuvvet ve güç sahibi, Ey yardım talep edenlerin Rahmanı, Ey merhametlilerin merhametlisi. Ey semaların ve göklerin benzersiz mucidi, Ey Celal ve ikram sahibi, beni ateşten koru.
    Ey Aziz, Ey Kerim, Rahman ve Rahim olan Allah'ım, beni şedit azaptan kurtar.
    Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala seyyidina Muhammedin ve sellim.
    Dualarımızın kabulü için Fatiha. Amin.

    Hacı Ahmed Kayhan

  • Ahmed Kayhan

    15.03.2005 - 11:02

    http://www.ahmetkayhan.com/

  • amak-ı hayal

    01.03.2005 - 22:51

    Hep ikilik, birlik için
    Bak iki göz, bir görüyor!
    Birlik ise dirlik için
    Bak iki göz bir görüyor!

    Rûh-ü ceset, arş-ü felek
    İns-ü peri, cinn-ü melek!
    Birlik için hep bu emek
    Bak iki göz, bir görüyor!

    Şirkten eyle hazer
    Vaktini boş etme güzer!
    Âleme bir eyle nazar
    Bak iki göz, bir görüyor

    Sen de seni, sen de seni
    Bil ki budur ALLEMENÎ!
    Birliğe gör can-u teni
    Bak iki göz bir görüyor

  • amak-ı hayal

    01.03.2005 - 22:44

    bu şuun, âlem
    bîsebat-u bîkidem
    nerde havva, adem?
    varsa aklın ey dedem

    dem bu demdir, dem bu dem!
    dem bu demdir, dem bu dem!

    yâd-i mâzi bahşeder
    hayf-u âlâm-ü keder
    olma meşgul-i kader
    kimse kalmaz hep gider.

    dem bu demdir, dem bu dem!
    dem bu demdir, dem bu dem!

    sen gibi bir saile
    heyf degil mi gaile?
    olma meşgul hâl ile
    derd-i istikbal ile.

    dem bu demdir, dem bu dem!
    dem bu demdir, dem bu dem!

    bu hayatta yok vefa
    her günü derd-ü cefa
    sen, ey müştak-i sefa
    ömrünü etme heba.

    dem bu demdir, dem bu dem!
    dem bu demdir, dem bu dem!

    kim bilir ethem imiş
    bilmeyen sersem imiş
    gayesi bir dem imiş
    maâdasi hem imiş

    dem bu demdir, dem bu dem!
    dem bu demdir, dem bu dem!

  • amak-ı hayal

    01.03.2005 - 22:43

    Ey sözünde durmayan insan! Ey erkek! Ey kadın tabiatlı erkek! Yazık sana! Sözünde durmadın. İstenilen noktaya varamadın. Vahdet, Teklik sarayına girmedin. Her türlü kayıttan uzak olan Allah’a kavuşamadın. Zira 'Hiç'lik Zirvesi'ne çıkmadın. Ey gâfil adam! İn bu yerlerden, git, in! Önünde diz çöktüğün, kendini ve ruhunu teslim ettiğin koca karıya, dünyaya git. Sen insanların ileri gelenlerinden değilsin. Sen bu meclisin eri değilsin. İn, git. Git ki, emel ejderhası ciğerlerini yesin. Git ki, aşırı arzu akrepleri Nemrut gibi beynini kemirsin. Git, git ki, dünya leşinden bir köpek eksilmiş olmasın. (Hüzünlü bir tavırla) Git, git ki, mert kimselerin gül bahçesi dolmasın. (Öfkeli bir tavırla) Git insaniyetsiz! İn.. İn.. İn...!

  • ahmed hulusi

    20.02.2005 - 23:19

    'Son hedef, ya Ef`al boyutunun sayısız mana dalgaları arasında çalkalanmak; ya Esma boyutunun sayısız manaları içinde kulaç atmak; ya Zati sıfatlarla vasıflanmış olarak kendindeki vasıfları seyretmek, ya da bunlarla birlikte kendi Zati Hiçliğinin sınırsızlığı ve sonsuzluğunda 'HİÇ' olmak! ! .'

    Ahmed Hulûsi

    www.AHMEDHULUSI.com

  • ahmed hulusi

    18.02.2005 - 19:05

    Cehennem'in ne olduğunu bilmiyoruz şu anda. Hâliyle cehennem korkusu da kalktı!
    Cennet desen, cennetin de ne olduğunu bilmiyoruz! Kimi diyor 'birkaç köşkle birkaç hûri'… Gayet basit bir şeymiş gibi nitelendiriyor cenneti; kimi de 'aman ne olacak canım, cennet de ne imiş! ' diyor!
    Cennet için de yaptığımız bir şey yok! Nerden çıktı bu Ahmed Hulùsi, bizi diri diri mezara sokuyor! ! !
    Eyvah, işte orası felâket..
    Hiç ölüm korkusu falan da yoktu bizde; nerden geldi bu başımıza! Ahmed Hulùsi, mezara diri diri sokuyor bizi..
    'Ölüm' diye bir olay getirdi başımıza, ardından diri diri mezara konuyormuşuz!
    Biz ne güzel, mezara konucaz, kıyamette de artık her ne zamansa ayağa kalkıcaz, dirilicez.. Eh! ondan sonrası da Allah kerim deyip; gidiyorduk..
    Bu adam geldi başımıza, dedi ki;
    'ÖLÜM DİYE BİR OLAY YOK! Şu andaki aklınla, şuurunla, idrakınla DİRİ DİRİ O TOPRAĞIN ALTINA KONUYORSUN! Etrafını seyrede seyrede… Ve yaşamın, hiç kesilmeksizin devam ediyor, 'kabir âlemi' denen o boyutta! ..
    Eyvahh! Aldı mı sizi bir telâş! ...
    Ya dediği doğruysa, delil de gösteriyor; âyetler dediğini tasdik ediyor; hadisler dediğini tasdik ediyor; çeşitli duyduğumuz hikayeler kâbirde yaşamın devam ettiğini söylüyor.. O zaman gerçekten biz canlı canlı, diri diri, şuurlu bir şekilde beden hareket etmese de, felç gibi olsa da o mezara giriyoruz..
    Şimdi bizi tanıyanların veya kitaplarımızı okumuş olanların veya kasetlerimizi dinlemiş olanların hemen hepsinde ortak olan bir bilgi var:
    'ÖLÜM' DENEN OLAYIN BİR SON OLMADIĞI; bu olayın BOYUT DEĞİŞTİRME OLDUĞU; AYNI AKIL VE ŞUURLA YAŞAMIN BU DEĞİŞEN BOYUTTA DEVAM EDİP GİTTİĞİ!
    İnsanın doğru dürüst Cenneti, Cehennemi düşündüğü yok ama işin bu tarafı kesin,; bunu fark etti bizi okuyanların hepsi; şükürler olsun! Bu, her işin başı.. Bunu idrak, insanın bütün yaşamına yön veriyor… Artık gerisine nasıl yön verir, o, kişinin kendi sorunu ama; Ahmed Hulùsi isminin hemen yanında bir gerçek var, o da ölümle birlikte herkesin diri diri, şuurlu, aklıbaşında bir şekilde kabir âleminde yeni bir yaşama başladığını idrak etmesi!

    Yarın sorarlarsa bana, 'orada ne yaptın? ' diye; diyeceğim ki;
    'Böyle benim gibi diri diri aklı başında, şuurlu geleceklerini olabildiğince insana farkettirdim! . Yaptığım tek hizmet bu! Dünyada başka hiç birşey yapamadım; en büyük ihtimalle, ben batsam bile, bu gerçeği fark eden birçok insan buraya hazır gelecek.. İşte böyle hizmet ettim! '

    AHMED HULÛSİ

    Cuma Sohbetleri kitabındna alınmıştır..

    www.AHMEDHULUSI.com

  • hz.muhammed

    17.02.2005 - 19:52

    ALLAH RASÛLÜ MUHAMMED MUSTAFA!

    O eşsiz bilinç! …
    O muhteşem hüviyet! …
    O hârikulâde devrimci kişilik! …

    O'nu seven, Allah'ı sevmiş olur!
    O'na şükreden Allah'a şükretmiş olur!
    O'ndan yüzçeviren, Allah'tan yüz çevirmiş olur!

    O büyük bir siyaset adamıydı...

    O büyük bir devlet adamıydı...

    O büyük bir önderdi...

    O büyük bir komutandı...

    O büyük bir toplumbilimci idi...gibi,

    varoluş ve görev ihtişâmı yanında, son derece cüce kalan beşer değer yargılarıyla O’na bakmaktan Allah’a sığınırım! .

    O, ALLAH Hüviyetinin ABD’ı ve RASÛLÜ’dür! .

    Görene, fark edene, anlayabilene! .

    Bu gerçeği fark edemeyene ise elbette siyasî, iktisaî, askerî dedikodusu kalır işin! .
    Allah’ın Ahadiyetine iman etmek ve Muhammed Mustafa’nın “ABDU-HÛ” ve “RASÛLU-HÛ” oluşunu itiraf etmekten daha şerefli bir idrâk olamaz...

    Ben MUHAMMEDÎ’yim! ...

    Bu şerefi bahşeden Allah’a şükürden de âcizim...

    AHMED HULÛSİ
    HZ.MUHAMMED MUSTAFA A.S. adlı kitabından alınmıştır..

    HZ. MUHAMMEDİ çok güzel anlatan bu kitabı ücretsiz okumak ve pc. nize indirmek için ve İSlAM dinini bu güne kadar hiç okumadığınız yönleriyle ve sırlarıyla anlatan 30 un üzerinde kitaba ulaşmak için tıklayın: www.AHMEDHULUSI.com

  • Ahmed Kayhan

    01.02.2005 - 19:14

    http://www.ozkaynak.dostweb.com/hzhak/hzhak.htm

    http://www.angelfire.com/al/AhmedBaba/Turkish.html

    http://groups.yahoo.com/group/ahmedkayhan/

  • türk-kürt kardeştir

    01.02.2005 - 18:59

    Allah’ım, lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim.
    Bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim. Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık, ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet Ya Rabbi.
    Kusurları gören değil, kusurları örtenlerden; teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden; anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden; yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.
    YAĞMUR gibi hiçbir şeyi ayırdetmeyip aktığı her yere canlılık bahşedenlerden; GÜNEŞ gibi, hiçbir şey ayırdetmeyip ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan; TOPRAK gibi, her şey üstüne bastığı halde, hiçbir şeyini esirgemeyip, nimetlerini herkese verenlerden; GECE gibi ayıp ve kusurları sarıp örten, âlemin dinlenmesine imkân hazırlayanlardan olmayı bize lütfet.
    Alan değil, veren ellerin; affedici olduğu için affedilenlerin, Hak ile doğan, Hak ile yaşayan, fenâdan geçip sonsuz yaşamda Hak ile doğanların safına katılmayı bize nasip eyle.

    AMİN

    Hacı Ahmed Kayhan

  • Ahmed Kayhan

    01.02.2005 - 13:52

    DUA

    Allah’ım, lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim.
    Bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim. Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit, karanlık olan yere aydınlık, ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet Ya Rabbi.
    Kusurları gören değil, kusurları örtenlerden; teselli arayanlardan değil, teselli edenlerden; anlayış bekleyenlerden değil, anlayış gösterenlerden; yalnız sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmamıza yardım et.
    YAĞMUR gibi hiçbir şeyi ayırdetmeyip aktığı her yere canlılık bahşedenlerden; GÜNEŞ gibi, hiçbir şey ayırdetmeyip ışığıyla tüm varlıkları aydınlatanlardan; TOPRAK gibi, her şey üstüne bastığı halde, hiçbir şeyini esirgemeyip, nimetlerini herkese verenlerden; GECE gibi ayıp ve kusurları sarıp örten, âlemin dinlenmesine imkân hazırlayanlardan olmayı bize lütfet.
    Alan değil, veren ellerin; affedici olduğu için affedilenlerin, Hak ile doğan, Hak ile yaşayan, fenâdan geçip sonsuz yaşamda Hak ile doğanların safına katılmayı bize nasip eyle.

    AMİN

    Hacı Ahmed Kayhan

  • Ahmed Kayhan

    01.02.2005 - 13:50

    Ben’lik de, Sen’lik de Yoktur Gerçekte,
    Zerrat-ı Âb'ız Bir Tek Denizde!
    Aman Allah’ım!
    Bütün Hayatların Gerçeğinin Tek Bir Hayat Olduğunu Biz Kullarına İdrâk Ettir de;
    İlâhi Sevginle, Bir’lik Şuuruna Erişerek,
    Şanına Lâyık Kulluk Edebiyle;
    Huzurunda, İbadet ve Hizmette Yarışır Olalım! ..
    Amin.

    Hacı Ahmed Kayhan

Toplam 65 mesaj bulundu