Beste Negâr Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Anto ...

  • çatışma

    01.09.2009 - 22:51

    Önemli sosyologların sosyal değişimlerin, büyük gelişmelerin temel dinamiği dedikleri şey…

    Ralf Dahrendorf diye bir Alman felsefecisinin geliştirdiği kuram... Dahrendorf için otorite, bireyde değil meşrû güç konumlarında bulunur… yani Ali Efendi doğuştan malsız mülksüz parasız güçlü değildir, ancak fabrika sahibi olduğunda güçlü olur ki gücünü meta ve paraya sahip oluşundan, mülke sahip oluşundan alır… hâliyle parasızlar da onun gibi yaşamak ister ya da buna eşitsizlik der, isyan ederler… işte bu çelişkinin ortaya çıkardığı şeye çatışma diyoruz…

    vesselâm...

  • şu an ne dinliyorum

    17.08.2009 - 00:31

    ‘günahını boynuma, seni koynuma alsam’…

    ‘hem zehrim, hem şehrim, limon çiçeklerim olsan’…

    ‘olacak duam olsan, amin desem hamdetsem’…

    bir süredir sıkça çalar oldu radyolarda… ne vakit bu şarkıya rastlasam pop mu arabesk mi olduğuna karar veremesem de melodinin, yorumun ve sözlerin etkileyici büyüsü ile şarkının içinde buluyorum kendimi… hangi eksik, ya da örtülenmiş duygularımızı harekete geçirdi, tartışılır.. her neyse de belki de söz ve yorumun uyumlu birlikteliği sonucu örtüsü aralanan, açığa çıkan duygularımızı yüzümüze yüzümüze vurdu fenâ mı; bu sözleri, böylesi yumuşak bir yakarışla itiraf eden, söyleyen kaç sevgili var? ... kişisel çekişmeler, çatışmalar, (utanarak söylüyorum) çıkarlar, sonuç vermeyen nafile hesaplaşmalar uğruna harcanan ilişkiler ve yine tüm bu mânâsız çekişmeler uğruna sanki kolay yakalanan bir duyguymuş gibi hiç düşünülmeden harcanan ‘sevgi’ adına benden herkese bir vâ esefâ! ...

    Ya rabbi el ver yarabbi…

    Mustafa Ceceli – limon çiçekleri

  • Kalb-i şikest

    17.08.2009 - 00:26

    Efendim, şikeste malûmunuz kırılmış, yenilmiş, gücenmiş mânâsında kullanılan Farsça kökenli bir terim idir… önüne ve yahut sonuna getirilen terimlerle oluşturulan terkipleri kırıp geçirir… kırıkları toplayalım, bazılarını bir araya getirelim, parçalayalım, bölelim, açıklayalım, örnekleyelim; buyurunuz…

    Kalb-i şikeste: kalbi kırık…

    Rübâb-ı şikeste: kırık saz…

    Dil-şikeste: gönlü kırık…

    Hatır-şikeste: Gönlü kırılmış, gücenmiş…

    Şikeste-bâl: kanadı kırık, çâresiz…

    Ve benzeri örneklerle devam etmektedir… efendim, örneklerle açıkladık gördüğünüz üzere; kırdık, parçaladık, topladık çok şükür iyileştirdik, hizmete sunduk…

    Son bir örnek: en zarif, en şık olanı ise: Şikestebeste idir… ama beste şikeste değil idir, üzülmeyiniz…

    ;)

  • Gedâ

    17.08.2009 - 00:23

    kelime anlamı dilencidir… anlamsal yapıda incelenirse; klasik türk şiirinde aşkından yanan, kavrulan ve aşk dilenen, seven kimse ‘gedâ’ diye tanımlanır ve aşığı temsil eder, sevilen ise padişah ya da şâh olarak tanımlanır….

    oldukça güzel dizelerle örneklendirilebilir; örnekleri de siz veriniz…

  • o değil de...

    17.08.2009 - 00:14

    çok yaşayan yüze kadar yaşıyor, gel de bu dünyayı yor deli gönül…

  • iz bırakanlar

    09.08.2009 - 03:39

    Sosyal Darwinizm ve Herbert Spencer;

    İşte dangalaklığın bir tuhaf teorisi daha… Darwin amcayı severiz, sevmeyiz o ayrı ama güçlü kanıtlarla bilimsel metotlarla değişimi, gelişimi, evrimi anlatmaya çalışmıştır, bu ayrı... bu Herbert spencer denen dangalak adam da Viktorya dönemi İngiltere’sinde “uygun insan hayatta kalır.”diye bir tespitle güya doğal seçilim yasalarını topluma uyarlamıştır… Süreç mavi kan İngiliz aramaya kadar varmış… Böylece egemenler, yoksulların ötekilerin hayattan tasfiye edilmesi için çalışıp çabalamalılar diye ince bir savaş teorisi akla gelmiyor değil…

    Uzun lafın kısası araştırın okuyun... İz bırakmışa benziyor, faşist fikirlerinde ilk tohumu olur bu sosyal darwincilik …

    *sayın mod; bu türde bir çok yazıma engel koydunuz, bu yazımı da yayınlamazsan seni Spencer’e teslim ederim ;)

  • galatasaray

    09.08.2009 - 03:38

    .•°*”˜˜”*°•.˜”*°•.˜”*°•. GALATASARAY BAMBAŞKA AŞK.•°*”˜.•°*”˜.•°*”˜˜”*°•.

    Efendim; Beşiktaş sayfasından kopye çektim (çaldım evet kime ne) ve Galatasaray’a uyarladım…. Boşuna ağız büzmeyin, bu da bir yaratıcılık ;)

    Siz de yaratıcı olun ama beni örnek almayın ;)

  • nasılsın

    09.08.2009 - 03:23

    Kollarında uyandığım umutlarım yok şimdi…

    Dargınım…

    Kırgınım…

    ve..

    yalnız…

    ve…

    çığırtkan..

    çünkü yalnız, yalnızlıkta çığırtkandır yaralar….

  • hafta

    08.08.2009 - 03:54

    Bir hafta niçin yedi günmüş biliyor musunuz? .. Nerden bilesiniz, artık öğrendiniz; camilerde, okullarda, kışlalarda yatak odalarında bilenleriniz bilmeyenlere öğretsin…

    Babiller döneminde insanoğlu 5 gezegeni, bir de Güneş ve Ay’ı kutsal saymıştır; her birine bir gün demiştir, gün adı vermiştir… Bu sayı 7 olunca uğurlu sayılıyormuş… Daha sonraki dinlerde 7 sayısı hep tekrarlana gelmiştir... Göğün 7 kat oluşu, doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu vs. bu sayının değerini artırdı… Bu geleneğe Ruslar ve Fransızlar itiraz edip 5 ve 10 yaptılarsa bir haftayı yemedi tabi tekrar döndüler baba baba Babil hesabına…

    Bakın bir inanış bize neler getirmiş…

  • kapadokya

    08.08.2009 - 03:49

    Kapadokya’da yumuşak kayalara oyularak yapılmış çok sayıda yer altı şehirleri vardır… Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak, Gümüşkent gibi…

    Yer altı şehirlerinin her bir bölümü diğerine dar tünellerle bağlanıyor... Her giriş, değirmen taşı biçimindeki hareketli taş kapılarla kapatılıyor… Şehir, toplam 40 metre derinlikte 8 kattan oluşuyor... Düşmandan kaçan herhangi bir topluluk burayı bulunca kurtuluyormuş… Bunları nerden mi biliyorum; gittik, gördük, öğrendik bundan öte okuduk kitaplarda da böyle yazıyor... evet, aynen öyle…

  • gözlem

    07.08.2009 - 02:19

    Bir nesnenin, bir olayın veya bir gerçeğin niteliklerini bildirmek amacıyla dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesidir…

    Edebiyatta gözlem; bir yazı veya bir eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma yapma işidir…

    Gözlem, yorumla karıştırılmamalıdır…

    şöyle ki:

    Deniz, misafirlerini güler yüzle karşıladı. (gözlem)

    Deniz, çalışmalarını gününde bitiremediği için bence hayatının her alanında tembeldir. (yorum)

    *örneklediğimiz isim hayal ürünü olup, gerçek ismimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur; lâkin, oldukça güzel ve beğendiğimiz bir isimdir. (açıklama)

  • betimleme

    07.08.2009 - 02:16

    Varlıkların iç ve dış niteliklerini benzetmeli ifadelerle aktarır…

    Gözlemlerin aktartılmasına dayanır...

    Sözcüklerle resim çizme sanatıdır…

    Fiziki betimleme, izlenimci betimleme, ruhi betimleme gibi türleri mevcuttur…

    Sanki karpuz anlattım… Öyle ya; karpuzu anlatsanız da betimleme oluyor…

  • sevgi ve saygı

    07.08.2009 - 02:12

    efendim, sevgi şu kenara dursun; zirâ, hisleri mütemadiyen galeyan hâlinde olan kişiler tarafından gelecek sevginin bir hayrı yoktur, geçici olabilir, değişebilir; saygı ise zorunluluktur, şarttır, bâkidir… sevilmesek de saygı duyulması tercihimiz olur…

    vesselâm…

  • Büyüdükçe

    07.08.2009 - 02:09

    her gün gördüğüm rüyayı (aldanıp da) hayra yordum (!) ….

  • felsefe tarihi

    04.08.2009 - 22:55

    Kıbrıslı Zenon, Assoslu Kleanthes ve Mersinli Kyrispos’un bütünleştirilmiş felsefe düşüncesinin esasını yayan ve felsefe tarihinin başlangıcını yapan stoa okullarıdır…

    Bunlara göre felsefe; kabuğu mantık, akı ahlak, sarısı da doğa olan bir yumurtaya benziyordu…amannn, ne çok geyik yapmışlar bu herifler deyip size doğacıl zevkler, cismani olanla olmayan arasındaki çelişkiler konusunu incelemenizi salık vereceğim...

  • Andıç

    04.08.2009 - 18:58

    Yahu neyi andıçlıyorsunuz, tamam devletsiniz, güçlüsünüz de; ‘‘ babanızın çiftliği mi burası’’, dedirtecek kadar gayri yasal her türlü ordu iç yazışma... Akrep misâli evraklar önce iç ve dış düşman yaratırlar, sonra onları yok etmenin derdine düşerler; iç ve dış düşmanları yok etseler de etmeseler de her iki durumda dönüp dolaşırlar kendilerini ısırırlar…

    demek ki, andıç neymiş: akrep felsefesine dayanan iç yazışmalarmış….

  • sokrates

    04.08.2009 - 18:39

    Sabırsızlığınız yüzünden, Atinalılar, bakın gelecekte size ne söylenecek? Kentimizi kötülemek isteyenler Sokrates gibi bir bilgeyi öldürtmekle suçlayacaklar sizi… Zira sizleri utandırmak niyetinde olmadığım halde bilge olduğumu üzerine basa basa söyleyecekler…

    Eğer biraz daha bekleseydiniz yaşım gereği ölüp gidecektim bu dünyadan, beni ölüme çarpıtanlar tarih sizden utanacaktır…

    Dipnot: vay be! Görünen o ki Atinalılar utanmıştır, işte bir bilgeyi öldürtmüş üç kağıt tayfası… Günümüzde öldürülecek bilgeler de bu notu tarihe düşerler…

  • fenomen

    04.08.2009 - 18:31

    Fenomen(oloji)
    Dış dünyanın gerçekte varolduğunu ve bu dünyanın duyularımızla, özellikle gözlerimizle algılanabilen, kendine ait bir gerçekliğe sahip olduğu varsayımı üzerine kurulu bilimsel bir teori… gerçekte sandalye ve masa diye bir şey yoktur; bunları sadece biz belirli işlevleriyle öyle isimlendiriyoruz, bir tür etikettir… aslında sandalye tahtalar çiviler metalden başka bir şey değildir, biz onların anlamını abartmış, onları değerli kılmışız, diyen felsefi akım; kurucusu da alman Edmund husserl’dir…

    geniş bilgi için bknz: Sosyolojide Temel Fikirler / Martin Slattery

  • hegemonya

    04.08.2009 - 18:27

    Bir sosyal sınıfın başka bir sosyal sınıf üzerindeki hakimiyetini, onun kendi dünya görüşünü, ideolojisini kısmen zorla, ancak büyük ölçüde ikna yoluyla empoze etmek biçiminde yaygınlaştırmasına denir…

    Bu tanım Gramsci’ye aittir… O kim mi? o şey, İtalyan yakışıklı bir komünist, zaten bu akıllı adamlara da bu gerçekliği en yalın biçimiyle dile getirmek düşer…

  • faşizm

    04.08.2009 - 18:21

    Mussolini, Lordine Nuvo gazetesinin başyazarı ve editörü Antonio Gramsci için aynen böyle demişti: “ O görmezlikten gelinmeyecek kadar bir beyin gücüne sahip ve Sardunyalı iflah olmaz özgür bir beyindir, bu beyin en az 20 yıl iş görmez raporu almalı…” Alın size faşizmin felsefesi… Bence harika bir örnekleme oldu... İgilisi için Antonio Gramsci ismi yol gösterici olabilir…

  • susmak

    04.08.2009 - 18:11

    Çok konuşanın, çok yiyenin, çok sömürenin bu susma eylemi aracılığıyla karşıtlarını devre dışı bıraktığı tipik bir politik baskı sayılabilir; susmanın karşıtı da “susma, sustukça sıra sana gelecek” tir ki, bu, bir ara bir örgütün sloganı haline gelmişti… tabi sonrasında “delikanlı Taşanlar sıra sana gelecek.” tehdidi de susma eyleminin devrimci karşıtı olan haykırma eyleminin yobazlık haliydi… Bir şey anlamadığınızı tahmin ediyorum ama ben yine derin bir felsefe yazdım sanırım…

  • Halid Ziya Uşaklıgil

    04.08.2009 - 18:09

    Yirminci Yüzyılın Türk Romanı yasak bir aşk hikayesiyle, Halit Ziya Uşaklıgil’in büyük eseri Aşk-ı Memnu’yla başlar…

    Türk roman yazarlığının başlangıcında duran isimdir Uşaklıgil…

    Halit Ziya 1900’de yayınladığı Aşk-ı Memnu ve öncesinde yazdığı Mai ve Siyah ile Ferdi ve Şürekasın’da kırık hayatların, kırık kalpli kahramanların izini sürer… Kahramanlarının hemen hepsinin öldüğü Kırık Hayatlar’la roman serüvenini noktalar… Belki yazı dilinin sadeleşmesindendir romancılığı bırakması... Çünkü Uşaklıgil oldukça ağdalı bir osmanlıcayla yazmaktadır…

    Yazarlık serüvenini öykü ve günlüklerle sürdüren Halid Ziya Uşaklıgil, 1945 yılında öldüğünde ölümsüz romanlar ve çok sayıda kısa öykü bırakır geride…

  • galatasaray

    02.08.2009 - 13:21

    Sevgili Nusret Orhan Bey’in yokluğu nasıl da belli… terim ağlıyor adetâ…) .. misâl, Galatasaray dün önemli bir galibiyet almış, birkaç şey yazılmaz mı bunun üzerine.. yazıklar olsun size :)

    Sevgili Galatasaray’lı nedir yazarları; göz kırptım size buradan, mesaj alındı mı?

    ;)

    sayın mod; ne var bu yazıda, kaçıncı engeli koyuyorsunuz bu yazıya... anladım fenerbahçeli bir moderatörümüz var ama bu size galatasaraylıların yazılarına engel koyma hakkını vermiyor, öyle değil mi; az centilmen ve adaletli bir mod olun ;) yazımı yayımla söz affedeceğim seni... iki satır arasında sana küstüğümü belirttim, gördün mü? .))))

  • nasılsın

    31.07.2009 - 00:49

    akşam oldu hüzünlendim ben yine….

    hüzün, hep karanlıkları fırsat bilirken, gecelerin sessizliğinde kendini hissettirmeye başladığında mehtabın aydınlığı kifayetsiz kalacaktır… ruh, sükûtu yaşar kendi serencamında bu dem…

    gel mehtabım, gel sevgilim sen yine..

    âh…

Toplam 667 mesaj bulundu