Rüzgarlara yüklenen gül kokusunu.
Tenin beyaz pütürlü dokusunu.
Kimselerin bilmediği inatlarını.
Yabani hayatın ürkek hayvanlarını.
Ekşi eriğin şeker kullanmadan tatlılığını.
Dar yolların gece tehlikelerini.
KARE DEĞİŞTİ
Demek istediler avazları çıktığınca birbirlerine.
Nafile sustular.
Sevmek bile zordu,hasretle...
Kalem yapa dursun asrın valsini, kağıdın üzerinde.
Şarabımın eskidikçe bayatlıyor bak!
Mezem;
Ahmet’in tuttuğu oltanın balığı.
Sarı kızın sütünden peynir.
Fırından aşırılan şişirilmiş kimyasallı ekmek.
Babasının serçe parmağından tuttu aşk.
Zafer kazanmış büyük gibi sol eli havada.
Ona silah çeken yok yanlış anlama.
Yanağından sıktı bakkal amca.
Durduktan sonra;
Hızlandılar birden.
Ayağında sporundan ayakkabı.
Parmaklar okundan gergin.
Adaleler bir elin ayası.
Gazı köklemiş kalp,hızlı.
Hadi oturma şimdi.
Arkanda köpekler varmış gibi,
Küçük kömürlü lokomotifim ücra istasyonlarda.
Çok nadir uğranır buralara.
Yük katarlarını sürüklerim genellikle ardım sıra.
Çok nadiren bir kaç yolcu arada...
Kornamı çalarım dağdaki çobanlara.
Koyunlar koroyla meler,cevaben bana.
Kara kaşlı,uzun boylu,ince bıyıklı,eğitmen
Çağırmış çocuğu tahtaya.
Yaz oğlum demiş,
Sesinde sert ama tatlı bir tınıyla.
Ondört artı dokuz,eşittir...
Nasıldır neye eşittir bilememiş,
Gördü ya gül yüzünü dolmakalem,
Beyazından çizgisizdi sevilen.
Akıtmaya başladı içinden mürekkebi,
Mana kattı elleriyle,
Yüreğinden yazarken,seven.
Hiç desem dünya aklımdayken.
Ardından kıyametler koparan ben.
Hiç düşünmedim diyebilsem.
Geleceğin günün miladını,
Hiç olmuşken sevebilen senle ben.
Ümit ALPHAN //Hiç Olmuşken//
GÜNAYDIN
Günaydın ey hayat,
Günaydın suyun beyazı bulutlar,
Günaydın geceden kalma gün,
Sanada günaydın gözlerimde ki hüzün....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!