Yalnızlığa çizsem seni bıkmadan,
Sıcak akan saçlarını durmadan,
Güneşli yanaklarını hababam,
Kara zeytin yüzünü usanmadan...
Bahar gibi insede dallarımıza sevda,
Çatlayıp açsa da ağzından yürek denen çiçeğimiz
ah kalbim
ah kalbim nasıl bir yurt tutmazlık seninkisi
bir kuş uykusu bile kalmadı yuvanda
bütün sevdalar isyan bayrağı gibi al al
yıkıp gittiler barikatlarını
AHMAK GÖNÜL
ah, koruyabilseydim böylesi zamanlar için eşkıyalığımı!
çapraz fişekliklere mermi diye sürerdim yalnızlığımı.
sonra da bir dağ başının pusatında
sisin gümüşten yatağına çekerdim geri kalanımı.
Ahraz istanbul
Ben kelepçemi bir belcenin gözlerinden takındım
mahpus mahpus çoğaldım
hücresinde son umudum boğuldu
Zülfünü tarasın bırak,
gül kıvrımında tutuşan parmaklarım
ellerim nefes alıyor o ormanlıkta.
Sözümün sularını tüketirsin leyl-i lal
nede yüreğime çizmişim o akarsu gülüşünü...
Ellerim sana dokununca soluklanan yerim.
ALAMUT
Hayatın yara izi Alamut
gün yüreğine değsin, gölgesi ömrüme
öylesi bensin.
Alamut mahpushane kalesi
tutar ateş verirdin gözlerime
ve gecelere bırakır giderdin
yetim kalırdım, yanardım
Yazgım işimdir,
Akmayı Sevdam bilirim.
dağların yürek suyuyum.
Güneş’le bakışınca ısınır eksilirim.
Sökülünce denizlere çoğalır serinlerim.
Daha değişir, yol değişir, iklim değişir
Al götür, en açık yüreğim yüzün senin
En açık yürekliliğim gözlerin senin
Senin adınla başlar güne, benim de gözlerim
İlk harfidir bakışlarımın dilinde elalım
21 mayıs 2010 cuma
xxxx yıldızlı otelde 1001 nolu oda.
ah acılar tapınağının demir dikeni,
bu değildi sende yaşamak isteğim ey amed.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!