Oturdun karşıma masa başında,
Sen bana ben sana bakamıyorduk;
Suçlu olduğumuz biliniyor da,
Bir kaptan bir kaba akamıyorduk.
**
Öğrenci mi kaldı rakip olacak,
Bir şehir kuracağım size yıkıntılardan !
Plansız ve çimentosuz kuracağım onu
Yıkmayacağınız bir abide,
Ve bir tür köpüren gerçeklik
Alttan kaldıracak, şişirecek, gelip burnunuza zırlayacak ,
Paris Notr Dam’ı çok eskidir : görürüz belki
Doğduğunu gören Paris’i, toprağa gömdüğünü ;
Ama, bir kaç bin yıl içinde, Zaman çürütecek,
Bu ağır iskeleti, kurdun bir öküze yaptığı gibi,
Demirden sinirlerini dolayacak ve sonra sert dişi
Ne yazık ki, kaya gibi yaşlı kemiklerini, kemirecek!
Seine nehri, senin hiçbir şeyin yok. İki rıhtım, ve hepsi bu,
İki pasaklı rıhtım, bir uçtan bir uca serpili
Küflenmiş iğrenç eski kitaplar ve suda daireler yapan
Belli bir kalabalık, oltayla balık avlayan.
Evet, ama akşam olunca, hantallaşan gelip geçenler
Uykudan ve açlıktan sonunda seyrekleşirler,
Sainte-Pélagie’de,
Bu geniş saltanatta,
Hayalci, düşünceli,
Tutsak yaşıyorum.
Bir tek ot bile bitmiyor
Parlak ve siyah tenli Mısırlı bir kadın köle
Aynanın çelik sapını diz çöküp uzatır sahibine:
Saçlarını örmek için Yunanlı bir Bakire
Hoşa gidiyorsun hüznünle de
Büyüleyen gülümsemenle olduğu kadar.
Ah! Aldatıcı bir sevinç içinde
Acını bizden gizleme !
Hafif bir sisin içinde
KARAMELEK gel benimle oynama
Kara yılan gibi girdin koynuma
Sabırlıyım, gururluyum ben ama
Senden uzak kalmak elimde değil.
***
Bu, sevimli perilerin beyaz ellerinde
Zengin kolyeleri, parlak ganimetleri
İnsanların hüzünlü oturma odalarına;
Taşıdıkları saatti;
Bu, kelimeleri isteksizce mırıldanarak
Ey sevgili yazarlar, ben ağlarken siz,
Hep beni teselli edersiniz, her an çevremdesiniz,
Yazılarınız yatıştırdı doyumsuz düşüncelerimi,
Hepinizi seviyorum, dostça, akrabam gibi !...
Parıltılı rüyalarımda, şiirin oğlu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!