( Sone )
Okyanus, dünyanın sonsuzluğunda senin ne değerin var?
Birbirine bağlanmış kıyılarında gözümüze çok geniş görünüyorsun,
Ama isyankar yükselmelerinle, güneşlerin yükseklerinden
Seni ölçen ve sondalayan ruhumuza sığ görünüyorsun;
Kızım ! Sana sesleniyorum, heyhat ! Yoksun artık ! Ve
Doğduğunu gören çevreden uzak,
Kendini gösteriyorsun, ancak körpe bir çiçek olarak.
Fuzulî acınmalarımı belirtmeye geliyorum buraya,
Buraya kapatıldılar, bu soğuk taşın altına,
İnceliklerin, güzelliğin, yeteneklerin, erdemlerinle,
Of! Ne çok isterdim hatırlamanı,
Dost olduğumuz mutlu günleri,
O zaman, hayat daha güzeldi,
Güneş bugünkünden daha iyi .
Simone, koruya gidelim : yapraklar düşmüş ;
Yosunları, patikaları, taşları örtmüş.
Simone, ölü yapraklar üzerinde ayak gürültüsünden hoşlanır mısın ?
Renkleri çok tatlı, çok kaygı verici tondalar,
V
On üç yaşı
On üç yaşı ! Alnının üstüne hiç bir anne dudağı
Bir şehir kuracağım size yıkıntılardan !
Plansız ve çimentosuz kuracağım onu
Yıkmayacağınız bir abide,
Ve bir tür köpüren gerçeklik
Alttan kaldıracak, şişirecek, gelip burnunuza zırlayacak ,
Paris Notr Dam’ı çok eskidir : görürüz belki
Doğduğunu gören Paris’i, toprağa gömdüğünü ;
Ama, bir kaç bin yıl içinde, Zaman çürütecek,
Bu ağır iskeleti, kurdun bir öküze yaptığı gibi,
Demirden sinirlerini dolayacak ve sonra sert dişi
Ne yazık ki, kaya gibi yaşlı kemiklerini, kemirecek!
Seine nehri, senin hiçbir şeyin yok. İki rıhtım, ve hepsi bu,
İki pasaklı rıhtım, bir uçtan bir uca serpili
Küflenmiş iğrenç eski kitaplar ve suda daireler yapan
Belli bir kalabalık, oltayla balık avlayan.
Evet, ama akşam olunca, hantallaşan gelip geçenler
Uykudan ve açlıktan sonunda seyrekleşirler,
Parlak ve siyah tenli Mısırlı bir kadın köle
Aynanın çelik sapını diz çöküp uzatır sahibine:
Saçlarını örmek için Yunanlı bir Bakire
Bu, sevimli perilerin beyaz ellerinde
Zengin kolyeleri, parlak ganimetleri
İnsanların hüzünlü oturma odalarına;
Taşıdıkları saatti;
Bu, kelimeleri isteksizce mırıldanarak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!