Şükrullah Yavuzer Şiirleri - Şair Şükrul ...

Şükrullah Yavuzer


Yüreğimin bir tarafında
Ölüler vardı sanki
Bir tarafında cıvıldaşan kuşlar
Aķsam olur hayat dururdu
Tenhalaşırdı  sokaklar

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Dişiyle tırnağıyla
Kaza kaza toprağı
Yırta yırta batılın
Demirden yüzünü
Kıra kıra küfrün
Azı dişini

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Sabah erken uyandı. Heyecanlıydı. Uzun bir aradan sonra otobüsle şehirlerarası bir yolculuğa çıkacaktı. Kahvaltıdan sonra küçük valizini hazırladı ve terminale doğru yola koyuldu. Yolculuk için otobüsle seyahat etmeği tercih etmişti. Otobüsle yolculuk ederken yeni yerler görecek, kitap okuyacak yolculuğun tadını çıkaracaktı. Bu duygu ve düşüncelerle bindiği otobüs hareket etti. Hemen yan koltuğunda da yerinde duramayan enerji dolu, altmış yaşlarında konuşkan bir amca oturuyordu. Güzel bir yolculuk hayali ile bindiği otobüste omuz omuza oturduğu yolcunun, olur olmaz soruları canını sıkmaya başlamıştı. Her ne kadar kaçamak ve kısa cevaplarla onu susturmaya çalıştıysa da nafile… Amca tüm hayatını en ince detayına kadar anlatıyor, susmak nedir bilmiyordu. O kadar gereksiz ve bir türlü bitmeyen konuşmalardan bıkmıştı artık, yolculuk tam bir işkenceye dönüşmüştü.
Çevreyi seyredemiyor, kitap okuyamıyordu. Düşlediği yolculuk böyle olmamalıydı.
Derken otobüs ilk molasını verdi...
Beyni kazan gibi olmuştu. Molada bir nefes alacak, yarım saatliğine de olsa boş konuşmalardan kurtulacaktı. “Ya bu amca molada da yanıma gelse ben ne yaparım?” diye geçirdi aklından. Bir iki oyalanama taktiği ile çok konuşan amcadan uzaklaştı, lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. Sonra restorana geçip güzel bir yemek yedi, üstüne de tavşan kanı bir çay içti. Ancak kafası hala gereksiz şeyler dinlemekten perişan bir durumdaydı…
Duyduğu anonsla otobüsünün hareket etme zamanının geldiğini anladı, istemeye istemeye otobüse bindi. Kafası hala zonkluyordu. Herkes otobüse bindikten sonra otobüs muavininin “yanında arkadaşı gelmeyen var mı?” sorusu üzerine sağına soluna bakındı. Yan koltuğu boştu. Anlaşılan çok konuşan amca daha otobüse binmemişti. Muavin tekrar “yanında arkadaşı gelmeyen var mı ? otobüs hareket edecek.” diye sorunca, hemen muavine doğru yönelerek “Herkes tamam, devam et! Devam et!” diyerek çok konuşan adamdan kurtulmak istedi. Muavinin “Kaptan devam et” sözü üzerine otobüs hareket etti. İstediği olmuştu. Belki etik olmayan bir şey yapmıştı ama yolculuğun geri kalan kısmında işkence çekmek istemiyordu. Çok konuşan amca otobüse binememişti. Derin bir oh çekti. Yanında boş boş konuşan, saçma sapan sorularla yoran biri artık yoktu. Biraz vicdan yaptı sonra, içinden acaba yanlış mı yaptım? Adamı mola yerinde bırakmakla hata mı ettim? diye düşünürken çektiği işkenceyi hatırlayınca da doğru bir iş yaptığına kanaat getirdi. Çünkü boş şeyler dinlemekten hala başı ağrıyordu. Baş ağrısının geçmesi için arkasına yaslanıp gözlerini kapadı. Yaklaşık bir saat sonra kendine geldi. Gözlerini açtı. Dinlenmişti, kendisini iyi hissediyordu. Artık kitap okuyabilir yada çevreyi izleyebilirdi. Sonra etrafına bakındı, yolculara ve de kaptana baktı, tekrar tekrar baktı ve hayatının şokunu yaşadı.
Meğerse kendisi mola yerinde yanlış otobüse binmişti…

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Koca Buluttan gül yaprağına düşen damlacığım
Eylülde gelmişim dünyaya
Bundandır sanırım bunca yalnızlığım...
Şükrullah YAVUZER

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer


EYLÜL GÜLÜ

Adın güĺ
Rengin biraz gül
Kokun ise

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Hadi gel otur 
Van Gölünün  kıyısında
Bir Söğüt ağacının altında
Bir semaverin başında
Kaçak çayın tadında
Tam da Gün batımında

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Buğulu camlar ardında,
Yağmurlar biriktirir gözlerim.
Her sonbaharda
Eylül yağmur olur
Şebnem olur gül yaprağinda
Sarı sarı yapraklar düşende,

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer


Ilçemize bahar geç, kış erken gelirdi. Çoğu zaman ilkbahar ile sonbahar arada kaynar, ilkbahar yaşanmadan bahar tadında bir yaz mevsimi yaşanırdı. Sonbahar beklenmeden de kış mevsimine geçilirdi. Yaz mevsiminde bile Kaynak sular o kadar soğuk olurdu ki elinizi yüzünüzü yıkayıncaya kadar buz kesilirdiniz. Bazen arkadaşlar arasında, soğuk kaynak sulara aynı anda ayaklarımızı daldırır ve suyun soğukluğuna en uzun süre dayanabilme yarışı yapardık. Tabi ki en uzun süre 45 saniyeyi geçemezdi. Ayaklarınızı testere ile kesiliyor sanırdınız. Bu sulara, soğusun diye bırakılan karpuzlar ortadan ikiye çatlardı. Uzun kış aylarından sonra kısa yaz mevsimi tam tadında yaşanırdı. Arada bir yaşanan tatsız kavgalar sayılmazsa insan ilişkilerinin, komşulukların hakkı tam verilirdi. İnsanlar birbirlerini sever ve sayarlardı. Düğünlerde, taziyelerde herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ederdi.

İlçede İnsanlar genellikle kaçak yollardan yapılan sınır ticareti ve hayvancılıkla geçinirlerdi. Sıcak günlerin sayısı az olduğundan buğday dışında ciddi bir tarım faaliyeti yoktu.

1969 yılının Eylül ayıydı. Babam, köyden ilçeye taşınmıştı. Elindeki tüm hayvanlarını satmış kerpiçten yapılma, döşeme damlı, samanlı çamurla sıvanmış ve kireçle badanası yapılmış, iki katlı, cumbalı, şirin bir ev satın almıştı. Evin arka tarafında dağ, ön kısmında şehir ve devamında upuzun bir düzlük vardı. Bu düzlükte yazın yemyeşil, yazın sonuna doğru ise altın sarısı buğday tarlaları başını almış gidiyordu. Bu tarlaların arasında siyah bir yılan gibi kıvrılıp güneye doğru giden şehirlerarası bir yol vardı. Yolun gözle görülebilen son kıvrımında Resulanıs adında bir köy ve bu köyün yemyeşil ağaçları görünürdü. Tepeden sağ tarafa doğru giden yolda ise siyah ve gri renge boyanmış iki katlı bir jandarma karakolu ve ötesinde de taştan yapılma, soğuk görünümlü, tek katlı bir cezaevi vardı. İkisinin de etrafı tel örgülerle çevriliydi.

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Fark eder mi
Bir dana için, ot ile nergiz
Bir âmâ için, gece ile gündüz...
Şükrullah YAVUZER

Devamını Oku
Şükrullah Yavuzer

Kimi makam görür
Yezid olur
Kimi Makamda
Halka Hizmetkâr olur.

Kimi Mal görür

Devamını Oku