Bir umutla başlar yaşam
Ne hayaller kurulur
Neler umut edilmez?
Yaşandıkça…
Yepyeni dünyalar kurulur
İlk adımlar atıldıkça
Ne zormuş yardan ayrı yaşamak
Bu teknoloji bolluğunda habersiz kalmak
Gözleri kilometre taşlarına dikmek
Her gün, her saat, her an nöbet tutmak
Aklına gelir de, arar sanmak
Her günkü sessizlik, kırgınlık
Az görmüştü dünya böyle sevdayı
Onun için adı destana döndü…
Yadigâr adı gibi armağan edildi
Çocuksuz bir aileye evlatlık oldu
Çocuğu olmayan aile sevdi onu
Küçük yaşta ailesinden ayırıp,
Onlar gibi ağlayıp, yandılar.
Ama heyhat…
Hiçbir şey kar etmiyor
İnatçı baba “Evet” demiyordu.
O arada Yadigâr’ın âşık olduğu genç,
Bir bankaya memur olarak girer.
Az görmüştü dünya böyle sevdayı
Onun için adı destana döndü…
Yadigâr adı gibi armağan edildi
Çocuksuz bir aileye evlatlık oldu
Çocuğu olmayan aile sevdi onu
Küçük yaşta ailesinden ayırıp,
Alev alev yaksa da beni sözlerin
Sevgi değil zehir de saçsa dillerin
Bir ömre değmez mi ki zeytin gözlerin
Zehir değil de sevgi sunsa ellerin
Aşkım yetmez miydi ki seni sevmeye
Ömrüm yetmez miydi ki sana vermeye
Alev alev yaksa da beni sözlerin
Sevgi değil zehir de saçsa dillerin
Bir ömre değmez mi ki zeytin gözlerin
Zehir değil de sevgi sunsa ellerin
Aşkım yetmez miydi ki seni sevmeye
Ömrüm yetmez miydi ki sana vermeye
Bugün 18.09.2008 Perşembe sabahı… Saati bilmiyorum. Az önce sahur sofrasından kalktım. Sanırım saat: 05.30 ‘a yaklaşıyor. Herkes yattı. Derin uykuya daldılar. Tabii benim haricimdeki ev halkından söz ediyorum. Henüz sabah ezanı okunmadı. Ne kadar zaman var bilmiyo-rum. Benim uykum yok. Onun için yatmak istemedim. Ezanı bekleye-ceğim. Ezan okununcaya kadar zamanım var… Sonra kalkıp abdest alarak, Allah’ın izni ile ve yardımıyla sabah namazımı kılacağım. Tabii yanında başka namazlar da kılacağım. Örneğin; nasip olursa, ŞÜKÜR namazı da kılacağım. Neden mi? Her şeyden önce Allah’ın verdiği nimetler için… Sağlığım için. Sevdiklerim için… Düşündüğüm, hayal ettiğim şeyler için. Dahası çok… Saymakla bitmez. Senin gibi güzel, sadık arkadaş, bir dost ile beni karşılaştırıp, tanıştırdığı için.
Sevmeyi öğrettiği için… Yaşattığı, sevdayı bana tattırdığı için. Bana, ÖZELİM diyebileceğim bir arkadaş, dost, gönül arkadaşı verdiği için. Canımın içi ile beni tanıştırıp, karşılıklı sevgiyi yaşattığı için… Daha sayayım mı? Başka ne olsun?
Gündüzleri aklımda, gözlerimin önünde seni hayal ettirip, geceleri ve yalnız yatağımda seni bana arkadaş edip, sevdanla, hasretinle, hüznünle, özleminle beni avuttuğu, bir gün sana kavuşma umudu ile şu kalbimi attırıp, çalıştırdığı, bana nefes aldırdığı için… Görüyor musun? Şükür etmek ve şükür namazı kılmak için ne çok sebeplerimiz varmış? Ki bunlardan başka saymadığım, daha nice sebepler var… Anlıyorsun değil mi sevgilim? Özelim, canımın içi… Canım benim.
Bir çırpıda yazıverdim tüm bunları… Konu sen olunca; kalemim yazmaya yetişemiyor. Anla beni. Anla artık, ne çok değerlisin yanımda… Seni nasıl delilercesine seviyorum. Sana nasıl yanmışım. Ne kadar yan-mışım…! ? Söyler, misin sen bana ne yaptın? Niye, bu denli kendine bağladın? Senden başkasını ne görüyor, ne de düşünür oldum. Sen, gerçekten bu kadar güzel misin? Bu kadar asil misin? Niye kapıldım sana… Bu kadar sevilmeye değer misin? Ben bu denli, sana nasıl bağlandım? Ne buldum sende ki, vazgeçemez hale geldim. Oysa daha dün tanışıp kaynaştık… Cin misin? İnsan mısın? Peri misin? Söyler misin? Allah aşkına sen nesin? Ne yaptın bana böyle.
Bu iş “GÜZİN ABLA” lıkla olmaz… Bu işte, bir iş var. Bir incelik var… Bir gizli güç, bir tılsım var mutlaka sende… Beni bu sürede nasıl etkiledin?
Gözlerin çok güçlü biliyorum. Onlara bakmaya doyamıyorum. Sahi, bu kadar güzel olmak zorunda mıydın? Niye bu denli güzelsin? Yaktın kız başımı… Gözlerine baka baka ölmek istiyorum. Seni o denli seviyo-rum ki? En az, geçen ömrüm kadar göğsünde, kucağında, kollarının arasında kalmak, yatmak istiyorum. Sana nasıl doyarım bilemiyorum. Beni gözlerimden öpüp, bir yaramaz çocuk gibi kollarına alır, kucağında uyutur musun? Şımartır mısın birazcık beni…! Ya koca bebek ya. Bu da olur mu, deme.
Bugün 18.09.2008 Perşembe sabahı… Saati bilmiyorum. Az önce sahur sofrasından kalktım. Sanırım saat: 05.30 ‘a yaklaşıyor. Herkes yattı. Derin uykuya daldılar. Tabii benim haricimdeki ev halkından söz ediyorum. Henüz sabah ezanı okunmadı. Ne kadar zaman var bilmiyo-rum. Benim uykum yok. Onun için yatmak istemedim. Ezanı bekleye-ceğim. Ezan okununcaya kadar zamanım var… Sonra kalkıp abdest alarak, Allah’ın izni ile ve yardımıyla sabah namazımı kılacağım. Tabii yanında başka namazlar da kılacağım. Örneğin; nasip olursa, ŞÜKÜR namazı da kılacağım. Neden mi? Her şeyden önce Allah’ın verdiği nimetler için… Sağlığım için. Sevdiklerim için… Düşündüğüm, hayal ettiğim şeyler için. Dahası çok… Saymakla bitmez. Senin gibi güzel, sadık arkadaş, bir dost ile beni karşılaştırıp, tanıştırdığı için.
Sevmeyi öğrettiği için… Yaşattığı, sevdayı bana tattırdığı için. Bana, ÖZELİM diyebileceğim bir arkadaş, dost, gönül arkadaşı verdiği için. Canımın içi ile beni tanıştırıp, karşılıklı sevgiyi yaşattığı için… Daha sayayım mı? Başka ne olsun?
Gündüzleri aklımda, gözlerimin önünde seni hayal ettirip, geceleri ve yalnız yatağımda seni bana arkadaş edip, sevdanla, hasretinle, hüznünle, özleminle beni avuttuğu, bir gün sana kavuşma umudu ile şu kalbimi attırıp, çalıştırdığı, bana nefes aldırdığı için… Görüyor musun? Şükür etmek ve şükür namazı kılmak için ne çok sebeplerimiz varmış? Ki bunlardan başka saymadığım, daha nice sebepler var… Anlıyorsun değil mi sevgilim? Özelim, canımın içi… Canım benim.
Bir çırpıda yazıverdim tüm bunları… Konu sen olunca; kalemim yazmaya yetişemiyor. Anla beni. Anla artık, ne çok değerlisin yanımda… Seni nasıl delilercesine seviyorum. Sana nasıl yanmışım. Ne kadar yan-mışım…! ? Söyler, misin sen bana ne yaptın? Niye, bu denli kendine bağladın? Senden başkasını ne görüyor, ne de düşünür oldum. Sen, gerçekten bu kadar güzel misin? Bu kadar asil misin? Niye kapıldım sana… Bu kadar sevilmeye değer misin? Ben bu denli, sana nasıl bağlandım? Ne buldum sende ki, vazgeçemez hale geldim. Oysa daha dün tanışıp kaynaştık… Cin misin? İnsan mısın? Peri misin? Söyler misin? Allah aşkına sen nesin? Ne yaptın bana böyle.
Bu iş “GÜZİN ABLA” lıkla olmaz… Bu işte, bir iş var. Bir incelik var… Bir gizli güç, bir tılsım var mutlaka sende… Beni bu sürede nasıl etkiledin?
Gözlerin çok güçlü biliyorum. Onlara bakmaya doyamıyorum. Sahi, bu kadar güzel olmak zorunda mıydın? Niye bu denli güzelsin? Yaktın kız başımı… Gözlerine baka baka ölmek istiyorum. Seni o denli seviyo-rum ki? En az, geçen ömrüm kadar göğsünde, kucağında, kollarının arasında kalmak, yatmak istiyorum. Sana nasıl doyarım bilemiyorum. Beni gözlerimden öpüp, bir yaramaz çocuk gibi kollarına alır, kucağında uyutur musun? Şımartır mısın birazcık beni…! Ya koca bebek ya. Bu da olur mu, deme.
Ne kadar istemesem de düşünmeyi,
Olmuyor aşkım,
Olmuyor be güzelim.
İlla ki sen,
Mutlaka sen,
Yalnızca sen.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!