Eve girdiğinde henüz hava yeni kararmıştı,aslında bukadar erken eve gelmezdi ama,amcası arayıp bir misafirleri olduğunu ve misafirin Orhan için geldiğini söylemişti.Merak ve heyecanla girdiği kapıdan evin salonu gözüküyordu.Amcası,yengesi ve Ayşe dışında,gür sakalları,iri gövdesi,koyu kahverengi kasketiyle dayısı oturuyordu
Nerdeyse yedi yıldır görmemişti dayısını,ama nedense hiç heyecanlanmamıştı onu gördüğüne,çok sevinmemiştide açıkçası.Çünkü çok sevmezdi Orhan dayısını.Aslında hiçbir zararı olmamıştı Orhana,belki şimdiye kadar bir yararıda olmamıştı.Üçbeş senede bir bayramda seyranda,bazen cenazelerde,yada ölümcül hastalıklarda gelirdi dayısı.Son görüştükleri tarihten bir sonraki görüşmeye Orhan büyür dayısı yaşlanırdı,ve herseferinde dayısı''vaaay Orhan çavuş koca delikanlı olmuşsun yahu,son gördüğümde şu kadardın'' derdi.Doğruydu koca delikanlı olmuştu Orhan,hatta artık delikanlı çağıda geçiyor orta yaş sınırına yaklaşıyordu.
Dayısı Orhanın odaya girdiğini görünce hemen ayağa kalkıp
,---Ahanda benim yiğidim celdi,de bağah oğul neydirsin,
Dayısının elini aslında hiç istemediği halde öptü Orhan,ve yine aslında hiçte merak etmediği halde sordu
---Hoşgeldin dayı,nasılsın,yengem nasıl,Şahmettin abim nasıl
Orhan bütün karmaşık düşüncelerine,birbirinden daha ızdıraplı günlerine rağmen Maviyi unutamıyor,denediği her kurtuluş formulü onu biraz daha Mavi delisi yapıyordu.Artık bu sevdanın bütün hayatına damga vuracağının farkındaydı,fakat yıllarca hiç olmayacak bir hayali kuracak olmasının bile taşınabilir bir tarafı vardıda,Mavinin sanki hiç bir şey olmamış gibi rahat ve umursamaz olması Orhanı deli ediyordu.Ve bir karar verdi,sevgisini anlamayan,yada böylesi bir sevgiye karşılık bir sefer bile güzel tekbir kelime söylemeyen birine artık daha fazla methiyeler,iltifatlar,dizmek istemiyordu.
Maviye olan sevgisi azalmamış,aksine her geçen gün daha büyümüştü,ama Mavinin bir kez bile şu allahın belası yazını okuyorum,okumuyorum,yazma,yada yaz.dememesi,günlerce antolojiye girmemesi,Orhanı çıldırtıyordu.Vakit bulamamasını falan kabul etmiyordu Orhan.Gecelerce konuşurken vakit bulan insan şimdi birkaç sayfa yazıyı okumaya vakit bulamıyormuydu,buna kimse inanmazdı,tabiOrhanda inanmıyordu.Tek gerçek vardı,Mavi Orhanı unutmuştu,yada zaten hiç sonradan hatırlayacak kadar kaale almamıştı,Orhan sadece kendi kendine gelin güvey olmuş,oturup sevda masalı uydurmuştu,ve masallar bir yerde biterdi,bu sevda masalıda burada bitmeliydi,çünki artık bu hikayeyi devam ettirmek için yazar olmak,şair olmak yetmiyordu,tek kişilik bir aşk hikayesiydi ve bitmesi gerektiği gibi bitecekti,Ardında birkaç damla gözyaşı,yıkılmış hayaller,söylenmemiş şarkılar,şiirler bırakarak gidecekti sevda yeli,
Bu sevdadan Orhana tek kalansa yaklaşık yüz sayfayı geçen bir hikaye olmuştu.Madem o bir yazar,bir şairdi,her yazdığı onun bu yöndeki birikmişlerini oluşturuyordu,serveti yazdıklarıydı,ve yazdıkları hayatının gerçekleriydi.,artık gerçeğe dönme vakti gelmişti.Çünki Mavi kendisininde dediği gibi Orhanın yüreğini seviyordu.Orhanda artık sadece Mavinin yüreğini sevecekti,kendisini bekleyecekti,ama böyle salya sümük ağlayarak değil,sadece geceleri,telefon başında
Maviyi diğerlerinden ayıran neydi.Ne farkı vardı şu kızdan,hatta büyük bir ihtimal bu kız fiziksel anlamda Maviden daha güzeldi.Ama çok sıradandı işte.Bunu sevmiyorduki Orhan,daha ilk tanışmada yelkenler fora,biraz zor olmalıydı,.Çok güzelsin,peygambere yaraşırsın zaten dediğinde,hemen kikirdemiyecek,''ne oluyosun be! nalburmusun,Ayhan ışıkmı,demeliydi,kilidi kafasına atıp gitmeliydi.belki ozaman daha bir isterdi onu,daha bir arzulardı.Ama şimdi biliyorduki erkek arkadaşı lomasına rağmen biraz istese iki günde bağlardı bu kızı.Bu değildi ama bu değildi istediği.Mavi gibi olmalıydı;
Bi keresinde maviye kontür yollamıştı,mesajlarına cevap yazabilsin diye,tepki sertti.Mavi hemen kontürü geri yollamış,bizde böyle arkadaş demişti.Ya msn de camı aç dediğinde
hooop kamera ne iş!
kardeşim yaptı,yanımda,on yaşında filan diyene kadar akla karayı seçmişti.Doğruydu kardeşi,yani kuzeni yapmıştı ama sonuçta tepki Orhanaydı.
Mavi sinir bozucuydu belki ma onurluydu,ve dik başlıydı.Orhan onun bu kabına sığmazlığını sevmişti,her dediğine hı demiş olsa,yada her yaptığını güzel bulup alkışlasa bir zaman sonra sıkılırdı zaten ondan,ve sevemezdi onu
Şimdi sen kendini aynada görünce kasılıyorsunya,
Nekadar güzelim diye,
Hani gözlerin birer şaheser,
Dudakların yanardağ,
Ve vücudun bir peri kızı narinliğinde ya,
Haltetmişsin sen onu,
Biliyormusun ben niye ağlıyorum,
Bilemezsin,
Elimiz kalem tutmaya başladığından beri,
Her haksızlığa isyan ettik biz.
Bu yüzden şaire çıktı adımız.
Kendi sevdalarımızı pek söylemedik,
Seni görmediğim gün akşam olursa,
İnan ben o günü yaşanmamış sayarım,
Rüyamda olmadığın gece,güne varırsa
Ben güneşin yüzüne nasıl bakarım.
Öylesi ulaşılmazlara ulaştımki ömrümde,
Ne olmazları oldurdumki gönlümde,
Lambada titreyen ateş,
Daha ne bekliyorsun,sön artık
Sönki hayallere dalayım,
Hayalimde sevgilime varayım.
Onunla bir uçağa binelim önce,
Tahmin ettiğiniz gibi Hilâl o gün simitevine gitti.Ve ertesi günde gitti,daha ertes günde....
Artık nerdeyse her dersaneye gidişinde simit evine gidiyordu,çünki Muratla oldukça samimi bir arkadaşlıkları olmuştu,Coşan abisiyle,öğretmeninin yakınlaşmasından hiç gocunmuyordu.Çünki Muratla yakınlaşması,Hilal için bir arkadaşlıktan ibaret gibi görünsede aslında bu iki genç insan birbirlerine gün geçtikçe dahada ısınıyorlar ve yaşanacak yeni bir aşkın ilk adımlarını atıyorlardı.Bu durumda Coşanda Dersane dışındada öğretmeniyle beraber oluyor,konuşamamsının verdiği açığı kapatıyordu.
Hilalle Muratın simit evi buluşmaları birkaç gün sonra değişik mekanlara,sinemalara,çay bahçelerine taşınmış olsada henüz birbirlerine net olarak ne hissettiklerini söyleyemiyorlardı
Hilalin her sabah bir öncekinden daha erken evden çıkması,ve her akşam daha geç gelmeye başlaması,Arzunun dikkatini çekmişti.Hilalin neredeyse yatsı ezanına yakın bir saatte eve geldiği o gece Arzu kendisini holde karşılamıştı.Arzu karşısında dikilmesine aldırış etmeden odaya doğru yürüyen Hilale müdahale etti
--Oooo hanfendi,sabah şerifleriniz hayırlı olsun
Hilâl arkadaşınınkendisiyle alay etmesine ve hesap soran tavırlar takınmasına kızmıyordu,çünki uzun zamandır böylesine mesut olmamıştı.
--Sen geç dalganı,ben dersaneden gelmiyorumki
--Onu biliyoruz kızım,bizde merakımızdan çatlıyoruz heralde.Nerden böyle?
Hilal henüz Arzuya,Murattan bahsetmemişti.Çünki erken konuşmayı sevmezdi.Ama artık biraz olsun bahsetme zamanı geldi diye düşündü.
--Duyamadım
--Sizedemedim efendim,bunu düşüneceğim,tek başıma karar verebileceğim bişey değil.Murat'ada sormalıyım.
Madam Beki ısrar etmiş Hilali evine götürmüştü.Kapıdan içeri girdiklerinde
---Bu eve nerdeyse yirmi yıldır ilkkez bir yabancı giriyor.Beş yılda bir sayım memuru,bir kaç seferde doktorum ve avukatım girdi.
ben evli bir bayan olarak bu söylediklerinizi(allaha şükür) yaşamıyor olsam da yaşayan birçok kadın adına %100 doğru bulduğumu belirtmek istiyorum ve samimi yazınız için tesk ediyorum.kaleminize sağlık...