Ne zaman düşünsem seni
Olgun bir incirin
Çekirdeğine gizlenir aklım.
Baskın çıkar tutkularım
Dağılır gökyüzüne.
hayat;
iki dudak arasına sıkışan yalan
bileğini kestiğinde fışkıran kan
akan, bulaşan,
ölümü çağıran
sonra fahişe bir sesle yine gel diyen..
SORU
yürürüm elbet sizinle, sizin ardınızdan
bir gölge gibi değil üstelik
bir nehir olur akarım
ama gövdeleriniz nerde?
Bir uyku boyundaymış yaşam
Sandığım kadar büyük değilmiş oysa
Hep yarınlar için yaşadım hep
Bugün nasıl geçti bilemedim
Sana en son ne zaman söyledim
Birazdan havalanacak kuşlar
Bir lades kemiğinin iki ucunda sallanan
Sözcükler yutacak geceyi..
Annemin dünden kolaladığı
Bembeyaz gömleğimin yakasında çiçeklenecek
Kanlı mürekkep damlaları
geceleri karanlığı avutan
bir gece bekçisiyim ben..
tersine giden yol
çiçeği içen rüzgar
tılsımlı bir sonbahardır konakladığım
ve isimsiz bir ormandan geçtik usulca
korkunç ağaç yüzleri böcekler
kana susamış yırtıcı hayvan iskeletleri
gece karanlık, yıldız karanlık...
şakağımda küçük bir kızın
namus lekesi
Henüz kabuğu kurumayan bir yaraya;
Tuz değmiş gibi yakıyor dirençleri, kederler.
Dört yana açılmış kesici ağızlarıyla,
Saplanıyor yüreğe, bu korkunç çağda
Bu ölümcül acı
Nasıl bir fırtınaysa bu böyle,
Bütün pencereler ardına dek açıldı.
Suskun gölgelerinde zamanın,
Savrulan uzak yarınları
Deli bir istekle çağırır gibi
Günesin ayazinda, yapragin citirtisinda
duydum seslerini
gelecekleri yoktu, gidecekleri de...
yastik altinda bekleşen
ölü böcek gibiydi leşleri
kimsesiz, yilgin, yorgun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!