Patiska bir çarşaf gibi serildi mi üstüne yasak
Tutku bir kör düğümdür o anda
Lavanta kokulu çıplak göğsünden
Yakalarsın yaşamı
Tüm aymazlığıyla bu kent, bizi izliyor
düşümde eski bir yanılgı
gergefinde kırılgan bir ilmik çekiyor
gecenin boğazına..
düğüm düğüm anılar
yangın yeri, deprem enkazı, haziran tufanı..
nereye gidersen git
bu yol hiç bitmeyecek..
paylaştığımız soluk
dokunduğumuz gökyüzü
aynı yalnızlık, aynı türkü
ağaran gece yarısı seferi
-Nuray Akbulut’a-
Hadi gel
Kente güneş doğmadı henüz
Uyanmadı kirli yüzler, her yan karanlık
Kimseler görmez, kimseler bilmez
Güneş çengelli bir iğne
Göğe merdiven dayamış sevinçlerle
Asılı durur üstümde
Eritmek için yaşanmış kırgınlıkları
O sıcak ki, gözyaşını kurutup
Bir göçmen kızı dolanıyor düşümde,
Bir göçmen kızı al yanağı
Göz içinde göz,
Gül içinde oyun oynuyor.
Başından çemberi kaymış
Koyu kahve telvesi
-yalnızlığı bir tek
sana yakıştıramıyorum baba-
sıradan bir kent burası aslında
geceleri evlerin ışıkları yanmasa..
çarpık yapı, sağır uğultu..
Herşeyin bittiği yer, yeni bir başlangıcın muştusudur
Ayraç koy tam oraya, o bittiğini saydığın yere
Geri döndüğünde nerede kaldığını bulabilmen için gerekli
Çünkü yaşam; uzun soluklu bir kitaptır.
Bırak küçük kızım, savrulsun yüreğin rüzgarlarla
göğüs boşluğumda soluksuz bir ölü gibi yatar zaman
metal yığını vagonlarda ıslak bir akşam
raylarında kan parası sevinçler
biraz ezik ve mahçup
ayaklarımın altında ezerek bırakıp yürüdüm gençliğimi
Kırmızı bir elma masanın üstünde
Uzandıkça dokunmak için
Daha da kızarıyor sanki
Alıp elime soyuyorum
Bir aşkı soyar
Bir aşka soyunur gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!