Acı, ağrı, sızı ve sıkıntılar
Kendilerine hep dost arar durur;
Canlılar içinde ille insanlar
Onlarla birlikte yaşlanıp kurur!
Ağaçlar, çiçekler, yeşil yapraklar
Soğuk su kattılar pişmiş aşına;
Öyle kalakaldın yalnız başına!
Ara ki bulasın bir dert ortağı;
Unut gitsin kuru sıkı atağı!
Yoktur sana senden daha güçlü dost,
Dışın içini söyler, davranışın özünü;
Sevmez kimse hayrına kaşını ve gözünü.
Renklerin de dili var, desenler de konuşur;
Biraz yüz göz olunca ilişkiler kokuşur.
Gözlerim geçmişe şöyle bir daldı,
Yanımda ne anam ne babam kaldı;
Düşler ve özlemler kaçmasın benden,
Selam gelsin yeter kuştan ve yelden!
Acı biber bile o zaman baldı,
Allah’ın ilk emri, bizlere, ‘Oku! ’
Oku, mantığını hayli sık doku.
Sindirerek oku, beynin ışısın,
Ufkun genişlesin, kalbin ısınsın.
Ardından ikinci emir gelir ‘Yaz! ’
Yarısı doluysa yarısı boştur
Bardağın, iyimser olmak pek hoştur
Kuşkusuz, olumlu düşünmek gerek
Sıkıntıya kolay katlanmaz yürek!
Her şeyi karşıdan beklememeli
Kimisi
Kimisi havadan, kimisi sudan
Yazmayı severmiş, kimisi buzdan,
Kimisi biberden, kimisi tuzdan,
Kimisi ya sağdan veyahut soldan!
Zamana, mekâna küfretme sakın
İlle de feleğe; yanlış yaparsın…
Her biri soyut ad hem de kavramdır;
Varlığın bunlarla anlam kazanır…
Gücün cansıza mı yetmekte, yazık!
Zamana, mekâna hem de feleğe
Acılı konuşup dönme keleğe…
Kusuru, yanlışı kendinde ara;
Büyük düşün; pişman olursun sonra…
Canlı değiller ki az dövüşesin
Başkalarının omzuna
Tırmanarak koşmayasın;
İnsanların onuruna
Dokunarak coşmayasın!
‘Etme-Bulma! ’ dünyası bu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!