Yetsin artık bu esaret, bu işgal
Bağımsızlık ateşini yak gardaş.
Toprağını düşmanlardan söküp al
Irmağında var keyfince ak gardaş.
Tetikte ol, Ermeni’niyle saf tutan
Birlikte çokuşalım muhabbet sofrasına
Heceleri hislerin suyuna banınca gel.
Karışalım sevdayla gecenin karasına
Düştüğümüz düşleri hakikat sanınca gel.
Yayılgan papatyaya, gelinciğe kesince
Aynı gemideyiz eyvallah ama
Siz kaptan köşkünde bizler kürekte.
Çürüyen gövdeye yetmiyor yama
Yelkenler yırtıldı orta direkte.
Bizim iflahımız, şavkımız kesik
Dengini toplayıp burdan gideli
Sesimiz ağlarken kısıldı oğul
Ben oldum divane buben bi deli
Unuttuk gülmeyi nasıldı oğul.
Esgerden yadigâr bi foturafın
Gözlerine baka baka söylenen
Yalanlardan usanmadın mı gönül?
Bunca zaman diyarında soylanan
Talanlardan usanmadın mı gönül?
El emeği, alın teri, göz nuru
Sen gönül dünyamda güneşim, ayım
Rüzgârım, bulutum, yağmurum, karım
Ebedî semaya gerilen yayım
Yeşeren toprağım, kışım, baharım.
Mutluluk umutla sürer dalında
Nazarında kıvılcımlar parladı
İçerimde döndü nâra gözlerin.
Pazarında esarete zorladı
Bilemedim hangi ara gözlerin.
Bir bakışta aklı baştan alarak
Gözünde büyütme bit kadar ama
Yedi sülalene yeter bu soysuz!
Başında bu varken düşman arama
Covit davınından beter bu soysuz.
Ganere it gibi kapında ürer
Beni benden iyi bilirsin gülüm
Sensiz canım nasıl sıkılır benim.
Hasretin elinde lal olur dilim
Yüreğim kökünden sökülür benim.
Başta kavak yeli esen o günler
Akıl mantık gitmişse bir diyardan
Eksik olmaz kaygı gönül yurdundan
Hele biri atlamasın bir yardan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!