Ah nasıl gitti o gençlik yılları!
Bu saatten sonra artık yaşanmaz
Sonu yoktur diye geçtik yolları
Bu saatten sonra artık yaşanmaz
Sevdalar kavgalar geride kalmış
-Cahit Sıtkı Tarancı’nın aziz ruhuna-
Duygularla yazdığın sözün müydü bu ölüm
Ayrılık acı keder hüzün müydü bu ölüm
Henüz on bir yıl sonra şu meşhur otuz beşten
Metruk mahaldeki servi kökleri
Anlar ölülerin hazin yerinden
Ölüler inletir arzı gökleri
Dehşeti dinletir sessiz derinden
Geceleyin parlar mezar taşları
-Eniştem İbrahim Altın’ın ardından-
Bitti dedi biri buraya kadar
Yaşam savaşını kaybettin diyor
Ölümden kaçmak mı nereye kadar
Hayatta canlılar hep kaybediyor
Dolaştım âlemi gördüm ahvali
Hiç kimse kadrini bilmiyor Tanrı'm!
Ne zengin fakir ne akıllı deli
Hiç kimse yolunu bulmuyor Tanrı'm!
Kullarına sonsuz cennetin kadar
Bembeyaz elbise örter üstünü
Ve bir gün bedenin sarılacak ey!
Deli dolu yaşam sona erecek,
Toprak mezar olup yarılacak ey!
Durun!
Siz ne yapıyorsunuz?
Çırılçıplak soyup,
Beyaz elbise giydiriyorsunuz.
Sonra konu komşu toplaşıp,
Ağıtlar yakıyorsunuz.
Ne yazın bellidir ne de bu kışın
Sıcağında senin buz gibi soğuk
Yüzüme yalancı nankör bakışın
Ey benim ömrümü sürdüren soluk
Dönüyor feleğin umutla çarkı
Dile gel ey vücûd konuş benimle
Değil midir söyle son durak toprak
Gözlerim ellerim kâlbim tenimle
Dizilir mezara tahtalar tak tak.
Yanar söner yaşam yalandır zaman
Her güzelliğinde sonu gelirmiş bir gün
Biliyorum, farkındayım
Çiçekler de solarmış, durmazmış öyle
Doğmazmış üstüme güneşim, ayım.
Kayboldum gözlerinde



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!