Bir gölge gibi sarılır gece,
kayıp şehrin sokaklarında yankılanır adımlarımız.
Bir zamanlar maviye çalan düşlerimiz,
şimdi gri bir sisin ardında solgun,
bir yaprağın sonbahara teslim olduğu gibi.
Sana anlatamadığım her şey,
Dağların doruklarına sürülen gölgeler,
Bir zamanın yadigârı, eski izler
Güneşin sessizliğiyle buluşur.
Rüzgârda yankılanır kayıp bir ezgi,
Toprağa yazılmış yaralı hikâyeler.
Bir ağaç kadar yalnız ve derin,
Rüzgar, içimde bir hüzün taşır,
Kırık dökük anılarla sarar kalbimi,
Sokaklarda yankılanan sesler,
Bir zamanların hatırası, sessiz bir çığlık gibi.
Gözlerimde kaybolmuş bir umut,
Bir dolabın derinlerine saklamışlar,
Eski fotoğraflarımı,
Kağıttan gemilerimi,
Ve hiç gerçekleşmeyen dileklerimi.
Zaman yavaşça örmüş üstünü,
Yalnızlık, derin bir okyanus gibi,
Suyun dibinde gizli hayaller,
Bir kıyı arayışında kaybolmuş düşünceler,
Deniz, benim dostum, beni anlayan tek ses.
Gece, yıldızlarla bezeli bir örtü,
Zaman nedir, diye sorma...
Duvara asılmış bir yalancı tanık,
Saniyeleri tespih gibi çeken yaşlı bir dede gibi,
“Biraz daha sabret evlat,” diyor,
Ama sabır, ekmeğe sürülmüyor bu devirde.
Sabır, yüreğin en derin yerinde,
Ne fırtına söker, ne ateş ezer.
Kibrin gölgesi düşse de üstüne,
O yine susar, yine demler.
Bir gece var, içinden hiç çıkılmayan,
Zaman orada kör, adımlar sağır.
Açılmış yaralar sarılmaz bu şehirde,
Her köşede bir kayıp, her anı yarım kalmış.
Gözler, boşluğa emanet,
Ruhlar kirli yağmurlarla yıkanmış.
Gözlerin,
Uykudan yeni uyanmış bir sabah gibi,
Nazlı ve sakin,
Dünyaya umutla bakıyor.
Peki Sana hiç çiçek aldı mı?
Durdu, gözleri uzaklara gitti,
Belli ki bir bahar sabahına döndü,
İç çekti, usulca dedi:
"Bana aldığı fistanlar hepsi çiçekliydi..."




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!