Adil Dedenin dünürü aynı zamanda kayınçosu kasabalı çocuğun dedesi kara Ali derin hocadır. Hafız da olabilir. Çünkü hatırlıyorum hem araştırma yapardı hem de tahta bavulun üstünde divit kalemle kendi yaptığı mürekkeple yazılar yazardı. Arap harfleriyle yazdığı yazıları ondan sonra gelenler ne yaptılar bilmiyorum. Ya camiye vermişlerdir ya da yakmışlardır. Evde ne kadar Kur-an-ı kerim varsa hepsinin okunması lazım okunmazsa günah olur onun için okunacak kadar tutun düşüncesi hakimdir büyüklerimde. Dedem öldükten sonra lazım olmaz diye kitaplarını kaldırmışlardır.
Ali Dedemden bana geçen araştırma huyu var, bende araştırmayı ve okumayı çok severim.
Bu aralar Süleyman Ateş’in Kur-an-ı Kerim tefsirini okuyorum, bunun yanında çevirisi İskender Durmaz tarafından yapılan Son Ahit kitabını okuyorum. Bunlardan çıkardığım bazı bilgileri aktarmaya çalışacağım. Bilimle, İslamın buluştuğu bazı noktaları yazacağım.( Bu arada ben arap harflerini okumayı bilirim de anlamlarını bilmem.) Umarım başarabilirim, doğrusunu Allah bilir.
İlçemizin doksanaltı parça köyü olduğu söylenirdi. Yenipazar ilçe olunca azaldı kaç tane kaldı bilmiyorum. Biz Gökçeler bölgesine bakardık ve her ay eşek sırtında , Şahinler, Kasımlar, Karacalar, Bayat, Çengeller, Gökçeler , Belen, Bedi dolaşır muhtardan geldiler diye belge alırdık. Eğer gebe varsa bakardık. Ben değil tabiki Ebe hanım bakardı. Eşim köy ebesiydi. Köy ebesi diyorum çünkü şehir ebesi olabilmesi için vilayette altı ay kurs görmesi gerekiyordu. Bu olaya daha sonra döneceğim. Şimdi başka olay anlatacağım.
Bu köylerin birbiriyle hem akrabalık hem de dostluk ilişkileri çok güçlüdür. Bayramlarda düğünlerde ölümlerde hıdrellezlerde dahası toplu yapılan işlerde bir araya gelirler hal hatır sorarlar. Pilav dökerler (dökerler deriz biz pişirirler) hep birlikte ahenk yerinde yerler ayrıca poşetlerde evlere de götürürler.
Bizimde akrabalarımız vardır bu köylerde. Biz ilçede oturduğumuz için her pazara geldiklerinde her panayıra geldiklerinde bizim eve uğrarlar.
Ben göçümü İzmit’e taşıdım. Orada emekli olduk. Birgün hanım:
Korona illeti dünyayı sardı
Elbet bununda bir çaresi vardı
Çare buluncaya çok gönül kırdı
Yüreğim yanıyor gitti Mustafa
………………
19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KENDİSİNİ TÜRK OLARAK KABUL EDEN ATATÜRK’ÜN VERDİĞİ ÖZGÜRLÜĞÜ İLİKLERİNE KADAR DUYAN HERKESE KUTLU VE MUTLU OLSUN.
NEDEN TRAŞ OLMADIN.
Seninle çıkmıştık aşkın yoluna
Bütün güçlükleri birlikte aştık
Kime inandın da girdi koluna
Hayalimi yıktın oldu mu şimdi
Önümde çeşitli yemek duruyor
Midemin açlığı beni yoruyor
Gözlerim de hep saati arıyor
Oruç müslüme farz imiş
Hem de vücuda şarz imiş
OTOBÜS YOLCULUĞU
Dolmuştuk kırk kişilik
Otobüse yüz kırk kişi
-haydi kalkıyor
-Öne yürüyelim beyler
Bak dostum !
Ne işin var gurbet elde
Koku olmaz kopardığın her gülde
O değil de
Güzel yurdumuz çileli analarla dolu. Çileli analar çileli kızlardan oluşuyor. Bu çileli kızlar her yerde SARI KIZLAR ortaya çıkarıyor. Akçay’da sarı kız hikayesi filimlere romanlara konu oluyor. Bu sarı kızlar hayal mi gerçek mi bilinmiyor ama hep etkileniyoruz.
Bizim köyümüzde de sarı kız varmış zamanında. Doğumunda başlamış hikayesi, annesine,
-Doğum yaparsan ölürsün
Demiş doktor,
Her baharın gelişinde,
Hasan dağı ağıt yakar.
Sarı Kızı bilmeyenler..
Dağa bakar yere bakar.
Konuyu RECEP USLU hocamdan dinlediğim için,bıraktığı kederi de biliyorum.
Başınız sağolsun koca usta.
Mukadderat bu,karşı gelinecek,itiraz edilecek mercii yok ki,başvursak.
Şiiriniz zaten gereğini anlatmış.
Bir söz bilirim,sahibini bilmiyorum.
HİÇ KİMSE ÖLMEK İÇİN GENÇ DEĞİL ...
Çok güzeldi RECEP hocam.
Canlı canlı dinleyen birkaç şanslıdan biri olmaktan mutluyum.
Yüreğinize sağlık.