Gün o gündü,
Gök kubbenin yıkılacağı gündü.
Aslanlar;
Gizlice dağların eteklerinde toplanmışlardı..
Büyük guruplar halinde;
Tekbir yürek, tekbir ruh olmuşlardı.
Yine,
Sarı, kızıl renklere bürünmüş doğa.
Dağların,
Eteklerini boğmuş,
sarmış, sarmalamış sis, duman.
Bülbüllerin;
Doat-dost;
diye düşünürken içimden,
Aklımdan,
hep geçer karekin usta.
Şimdi o;
Çok uzaklarda.
Rıtıma çıkarken,
Sahile, dağlara,
Ufuklara baktı.
Sevincinden;
Sanki bir kartal gibi,
Özgürlüğe uçacaktı.
Ah!
Ne güzel günlerdi,
Sivri kadehlerinde,
Aşk şarabı içtiğim günler.
Kendimizden geçer,
Bulutlarda gezerdik.
Atlar kör,topal,
Araba ağır aksak yürüyor,
Taşlar birer-birer söküldü,
Kilit taşı düştü düşecek heyhat!
Aydınlık karanlığın pençesinde,
İkimizde;
Birer cenindik, ana rahminde.
Aynı,
Gıdalarla beslenir,
Karanlığa tekmeler atardık.
Senin göbeğini, doktor kesti,
Akıl;
Var olalı Allah'ı arar.
Beşikte üflendi kulağımıza,
İsmimizle birlikte allah hu ekber.
O günden bu güne uyduk imama,
Ne sual eyledik, ne sorguladık,
yumuşak bir bakiş,
Okşar el gibi.
Gülümseyen gözler,
Tatlı söz gibi,
Barışın müjdecisidir.
İçimizdeki buzları eriten,
Ula culsuz memo,
Ne gonuşa- gonşa gezinirsen,
Kafayı mı yenişsen?
Silo gardaş;
Köyden gelmişem,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!