gümüş kanatlı düştüm
koptu gönül kementim
güle küsmüş bülbüldüm
ahrazdım, dile geldim.
dalda tomur yemiştim
bir karakış tipisine tutuldum karlı dağlar aşıyorum...
sineni sıcak tut
sana geliyorum....
Diline şiir sürmüş bir masal tarlasından uzanıyorum, akşamlarına
Baldıranı bal, ateşi gül, özlemi firak
Etten, kemikten, tenden ırak
Yavaşça dokunuyorum, hayaline
Meşe kokulu, gül kızılı ellerine
Parmaklarımın dili ahraz
bir bahar sabahı
pencereni açsan,
iğde kokulu sözler bırakırım,
gülüşünden içsem...
öylesine nedensiz,
kemiksiz bir ağrı çığlığıyla
Sana Sığınıyorum
sûfistik bir ney sesinde kaybolurken ruhum
karanlık bir kuyuda kesilir sesim-soluğum
gözlerim güneşli günlere bayramlık giyerken
içimdeki kınalı şafaklarla sana sığınıyorum.
sanatsal bir bekleyişle bekledim
üşenmeden...
gururmuş düşünmeden
ne muhteşem bir şey seni boyamak...
bu yüzden elim yüzüm üstüm başım gecem gündüzüm dağım ormanım gülüşünün renginde...
Sanatkar bir bakışım, ölü gibi soğuk duruşum,
Ve kış yokuşlu sevişim var benim...
Şimdi beni tuvale resmet o kınalı parmaklarınla...
Şans faktörü, tek atımlık silahtır,
ıskalarsan bir ömür sürünürsün.
Kaygılanma
Bu kısa ömürde ne yenilgilere göğüs gerdim,
Yüreğimde ne acılar büyüttüm.
Binbir hicran saklı
Gözpınarlarımdan akan suyu,
Saksıda menekşelere döktüm.
Bir dermansızlıktır benimkisi,
Yokluğunun tavanına yağlı kendir asar, boynuna dolarım.
Haktan yana ferman diler,
Geceye baş koyarım.
Bir avuç sensizlik değil midir gökmaviyi üstüme yıkan.
Tarumar olmuşken,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!