Kimi çalışmaya gelmiş kimi yemeye,
Yaratılmış bir insan yok, boşu boşuna.
Kimi dinlemeye gelmiş kimi demeye,
Yaratılmış bir insan yok, boşu boşuna.
Yâr dediğim, yara açtı bağrıma
İçinde yittiğim geçmişi çaldı
Tuz, biberle ağrı kattı ağrıma
Gözümde bir damla gözyaşı kaldı.
Yüzünle kendini hep kıyas eden,
Güneşi sonunda güldüreceğim.
Güneş utancından kızarmayacak
Yarın gece seni öldüreceğim.
Vicdanını bir duvara asana,
Yaşadıkça, düşmanlığım bâkidir.
Bile bile damarıma basana,
Yaşadıkça, düşmanlığım bâkidir...
Küçük kağnılarımız ardında, tahta atın,
Toz çamur sokaklarda hep yanardık, üşürdük.
Kan revan tatlarını tatmamıştık hayatın,
Düşünmeden bir dilim ekmeği bölüşürdük.
Kıy canına son uykunun,
Yaşanacak bir bugün var.
Sonu belli son öykünün,
Yaşanacak bir bugün var.
Açık dursun gönül gözün,
Huzur arıyorum, doğdum doğalı,
Ben ona koşarım, o uzaklara.
Feryadım aşıyor ses duvarını,
Bir kent uyur, derin derin uykuda.
Özlem dinmez bitse; kağıt, kalemde,
Ya sen dön gel, ya beni de al anne!
Gönlüm dilden kirlenmeden alemde,
Ya sen dön gel, ya beni de al anne! ...
Sensiz güneş güler yüzlü doğmuyor,
Dövene, hem halı serip,
Hem peşinde koşuyoruz.
Sövene, alkış gönderip,
Yaşıyoruz Türkü'm diye...
"Kes' diye kasaba yalvarmaz koyun,
Kadir, kıymet öğren sevdaya soyun,
Kiralık her başta, hamaldır boyun,
Ya susmaz bülbül ol, ya gülü anma!
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.