Bir andın şahidi, bütün mekânlar,
Hâlâ seni sorar durur andolsun!
Bu aşk ömür boyu diye bakanlar,
Hâlâ seni sorar durur andolsun!
Evine giden yol, gezdiğin çimen,
Kaybettik hep ataları,
Düşünürsek öteleri,
Kabir alay kıtaları,
Sevk eyledik gelen hani?
Doğu Türkistan yaram,
Karabağ, bahtı karam,
Kerkük, Musul ağlarken,
Haram, uyumak haram...
Talih kuşu döndü geldi başıma,
Gönlümde inmeyen, hasret bayrağı.
Uzaklardan çıktı geldi karşıma,
Gönlümde inmeyen, hasret bayrağı.
Kırkikindilerde, zemherilerde,
Hasreti çalıyor saat kulesi.
Şakağıma kurşun gibi, ilerde,
Hasreti çalıyor saat kulesi.
Sıladan gurbete yelken açarsan,
Hasretlikler büyür kırık kalbinde.
Baba ocağından şehre göçersen,
Hasretlikler büyür kırık kalbinde.
Havada vurmadan, tavada yiyen,
Yarını bu günden satmışa döner.
Ahlaka çok eski bir masal diyen,
Buhran, bunalıma batmışa döner.
Kırmış, incitmişler seni övmeme,
Hayalin yetmiyor, aklın yetmiyor.
Seni senden bile fazla sevmeme,
Hayalin yetmiyor, aklın yetmiyor.
Dönüp dolaştığım bunca yollara,
Çok çabuk tükettik tüm sevgileri,
Hayatın toz pembe olduğu çağda.
Harcadık, hoyratça tüm övgüleri,
Hayatın toz pembe olduğu çağda.
Özünden habersiz yâda hayranlık,
Hayatta yabancı bir düşmanım yok,
Hepsiyle çay, kahve içmişliğim var.
Zamansız itiraf çok pişmanım çok,
Hepsiyle dostluğu seçmişliğim var.
Merhaba Özcan abi. :) kaleminize hayran kaldığımı belirtmek isterim. Kendinizi tanıttığınız bölümdeki yazıyı da ayrıca çok beğendim.