Yol yakınken gitmeli insan
Mesafeler yorar,
Hasret biriktikçe silinir birer birer
Önce, yüzün gülüşünde kaybolur.
Sonra sesin soluğuma karışır
Alması güzel, vermesi zulüm
Yorgun gülüşleri vardı yüzünde
Çizgi çizgi okunurdu
Yarası yarasına yakın, okumasını bilene
Dokunaklı gelirdi yaşam hikayesi
Gönül gözüyle dinleyene
Aşk, farazi bir masal derdi
Zor yıllardan geçerek geldim sana
Ardıma sükut-u hayalin gölgesi düşmüş
Halim yok,
yorgunum
Sana anlatmaya
Dilsiz şairler dizilmiş önüme
Zalımsın
Hayat gibi
Suretimde ayna
İçimde har
Dışımda nar
Yusufu tutan kuyu
Zamanın zamana yetmediği bu çağda
Benim sana geç kalmam
Güneş ormanları kavururken sende kor oluşum
Küle dönmem
İhanetin kol gezdiği arka sokaklarda
Yolumu şaşırmam
Önce gülüşünden Vazgeçtim
Soldu bütün çiçekler
Sen gülmeyince
Küstüm yarına
Sildim bütün anılarımı
Deştikçe kanadım durdum
Zamana yenik her acı, keder ve hüzün
Hangi fidan boy verir bir günde
Meyveye durur
Bir annenin dokuz aylık Sabrına
Ödül değilmi doğum sancısı
Kavuran güneş bir ağaç gölgesine
Dışım ışıltılı Akdeniz akşamından kalma
Deniz feneri
Yorgun bir sahil kasabasında
İçim boğum boğum dar bir boğaz
Ağlamaya ramak kalmış
Emek verdiklerimin ardında emekliyorum
Zannetme devran hep bahara dönük
Yüzünde arsız sınırsız kahkalar
Her mevsim yeşerecek
Bollukta herşey kıyamet
Sen yokluğu bekle de gör
Ayazda kim sırt verecek yüküne
Hangi yasak meyveden düşen tohumdun
Hangi çiğ tanesi
Hangi zehirli sarmaşık
Düştün toprağıma
Filizlenip boy veren
Ruhumu azaba bürüyen
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!