Yıl 2007;
dünya bir yere geldiğini sanıyor.
iklimler kudurmuş bir yandan
ırgalamıyor hiç kimse;
herkesin gözleri kapalı
kucaklarda patlamak üzere ateşler
Aaah ah!
Biliyorum...
Eğer Cumartesi-Cumartesi
o alışveriş merkezindeki güruhun,
tür-tür, ırk-ırk, nesil-nesil birbirine karışmış
'Fakir'in bütün imkansızlıklara rağmen
hayatı düzgünse ve neşesi bolsa;
'zengin' şans eseri gördü mü onu
gülerken, oynarken, hayatla dalga geçerken
veya keyifle çayını içerken,
rahatsız olur mutlaka
Kendini 'sanatçı' adleden binlercesi
milyonlarcası var...
ama 'benliklerdeki kıyamet' bir patlayıverse
belki çoğu yanıp, kül olup, giderdi.
ayakta kaçı kalırdı? ..
Tamam bitti!
artık yüzyüze görmeme
elini tutmama
dudaklarından öpmeme
o güzel kıvrımlarında gezinmeme
hatta telefonda bile konuşmama gerek yok seninle;
Acılarında
Marquise De Sade'ın,
zevklerinde, aykırılıklarında...
Bağışlayıcılığında
Mevlana'nın
Gerzeğin teki
giymiş koca kıçına
düşük belli pantolonu.
gelmiş en bir kalabalık yemekhaneye işyerinde,
bir de öne doğru eğilip
tabağından yemeği çatallamaya çalışıyor.
Lan gavatın teki midir nedir bilmem!
Ne ve kim olduğuyla da ilgilenmem zaten
gömer kafayı geçerim!
Gerzek midir nedir
devamlı arar durur günde 3 öğün
Adamda bok gibi para
bok gibi makam, güç...
Elinin altında kocaman 14'lük
ama neresinde
ve ne bokuna taşıdığı belirsiz...
Rutin bir Çarşamba...
Meditatif bir sessizlikle çalışan ofis arkadaşları
belki kimine göre 'ölgün' bir ortam...
ama kulaklıklarım takılı
ve içeride yankılanan ses
tamamen Gazebo'nun...
Ben şairim demeyi şiirleriyle gösteriyor..Okuyucunun önüne serdikleri 'evrensel gerçekleri [miz]..okudukça
unuttuğumuz isyanları yeniden hatırlıyoruz..Gerçeği
sofraya koyup yüzleşme gücün varsa al ne kadar lazımsa diyor. Sesi ilginç metalik bir ses gibi geliyor kulağa..Doğal desek sahte to ...