Günler geçerdi...
Günü, yakalamak isteyenler;
Arapsaçına dönen,
Ömürlerinden yol seçerdi.
Yakalanamayan her gün
Bu coğrafyada,
Bu coğrafyada...
Güne ilk gözlerini açan
Ya da
Son yuman canlıyı düşündünüz mü hiç?
Adına yasak dediğin günahlarınla yüzleşme zamanı,
An kısır, bereketsiz topraklar gibi çorak yüreğin...
Toy kısrağın kıvraklığında yelesi uzun günler,
Papatyanın ince kıvrımlarından yolunu bulup geçer mi geçer.
Soğuk pınarların soğuk yüzlerinden, bi avuç su içmesi vardı,
Serinletmesi için aklının en us hallerini.
Yedek gecelerde;
Uslu gazozlar içmeli,
Kelime pınarlarından,
Akıtmamak için gözyaşlarını.
Kara elmas tatlı kızın...
Beyaz gelinlikle süslenmeli belki de..
Tuzu kuru olan biri,
Tuz Gölüne gidiyor sık sık
Sıcak yaz mevsiminin, son günlerinde.
“Göğe bakmalara karşı” gökyüzü kapatmış kepenklerini;
Maviler satılmış grilere…
Yok yere!
Boş yere!
Şairim kemiklerin sızlamaz mı, yattığın yerde?..
Aşk nerede?
Yeşil Elma Isırığı,
yumduğumda gözlerimi:
bir saatin sarkacına benzer yinelenen:
ya sen ya hiç!
ya sen ya hiç!
hüzünlü bakışların
yeşil ve bek gölgesinde
çaresizliğin buhusu gördüğüm..
yeşil gözlerin
yeşil yapraklar üzerinde çiğ damlası sanki
İkimiz de zâyisiyiz;
Kaçırılan mutluluğun,
tuhaf ve buruk
farkındalığında.
Dipsiz uçurumların kıyısında,
Öylece...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!