… DIYESiM GELENE …. Ne süslü sandiklarda ziyneti kilitli haciz malidir dün, ne desinler görsünler aklina iflas tezgahindaki ispata kanita muhtac insanlik mirasidir bugünden tezi yok yarin. INSAN ki…..doymusluk kanmislik yetinmeleriyle aklinin hududunu, yasamanin maksadini, varliginin anlamini degerini ve karsiligini bilip NEDENSELLIK iliskisiyle her bir fedakarliga örüp isleyip dokumadikca…her zahmet hacizdir. Her niyet maksatsa iflasin kacinilmazligina yilip yalpalayan yaltaklanan güdüklenen ve her degisim dönüsümü biriken dert sorun fesatlik fitnelik görgüsüzlük karinsizlik karamsarlik güvensizlik istikrarsizlik ve inancsizlik süpesi kuskusuyla bogulup tikandigi cöplüklere alcalip kücülmelerin sahte, soyut, samimiyetsiz, kaypak kisiliksiz ve karaktersizligine yuvalanip hücrelenisini ve ucurumunu derinlestirir. KI böylesi tükenis, sesi rengi tavri tutumu davranisi duyarliligi ve kumasi kendini temsil etmeyen ve insandan olmayan zir zibil igretisi ve igrentisidir. Bu bir ikindi kahvesiydi, her söze gönül doyuran selamlasmayi yudumladikca, hatirda hatiradaki herseye ve herkese bu baglamda sevgiyle doyun saglicakla kalin diyesi gelense eger, dogduguna hiic pisman degildir cisiltilerde büyüyen akarsu, günes damlalarinda büyüyen dag bayir tarla ve toprak, hele de yalansiz yapmaciksiz tartan ve tasiyan degerlerin kiymetlisine insan, ne ziyadedir ne noksanda, herkes bizzat kendi kendine.
… SONBAHARSA SAZ ve GIRNATA …. Sonbaharsa saz gırnata Hüzün nadasıyla göçebe güzünü ve yeryüzü harmanını, gerçi.. Gerçi çeyrekten buçuğa Olur musun Gider misin Varır mısın Kalır mısın… Gerçi kovuklar içinde halkalanmış bir koridor sehpasıdır orda burda oturup kalktığın Bir güleylen dünyasıdır her demde serip sürdüğün sofralar tuzdan acıdan Bir gelip gitmek arasıdır ister sus ister söylen iadeli taahütlü sebebi ziyarete mühür ve mektup Kızgın çölün soğuk sessizliğine Acıklı serap çizgileri gösterir gibi dipten derincelerden Oyukluğunu kendi içinde saklayan açık seçik koz kırımlarına iskambil Ve kızkısrak resimleriyle belediye otobüsünün en son saatinden inerek sahneye çıkan Afişleşmiş duvarlarda gıcırdayıp dönen uğultulu gecenin rengi ne dün ne yarın Mecburen postasını birçok ve pek çok paylaşılmadıklara dağıtarak hüznün tüketen sabrıyla Soykası kara yerden gelesice diline dünyayı ihbar eder gibi sureti viran silüet İçtikçe damlası acılaşan susuzluğun çöl yangınlarını akrep dönüşlü bir saattir Zehirden Zemberekten Debelenip duran yalnızlığa alfebe öğretir gibi çırpındıkça karanlığın uzadığı Derinliğin kaybolduğu Yırtılmış sökülmüş bohça ilmeğini ölsün de öteberisi bana kalsın cenderesinde söküp dikerek Bir asansör karşılaşması sonrası karanlığın dip yarısından sabahların çiy düşümüne kadar Bir hazan müddetidir Ve bir sazan öyküsü başladığı yere döner her hikaye her canlı her insan Başını kendi belasına çarpa çarpa .. Çeyrekle buçuk koridor aralığında su götürür yel üfürür toprak ve sıla çağırır Döner dolanır dallarına tutunduğu ve sırtına sarındığı ömrüyle, …. kumlara yazılanları silen dalgalar gibi Sıfırı tüketen dünya yüküyle yele yamaç yağmura bulut.. Ziyaretin doğduğu yerden çağıran sessizliğe temelli göç eyler
….. HALVAKiTTE EYLÜL GÖCEBESiYiM MADEM ……. Gidiyorum artik Zeytinlere gidiyorum, ay salincaginda isildayip parlayan zühre kivilcimlarina Güz salkimlarina gidiyorum, igdelere incirlere Portakalmis turuncmus narenciyeleri palmiye dallariyla konu komsuluk ettigi Edirneyle ardahan arasi ve sinopla alanya kalesi Gül tenine askin ve sevginin tutkusu sinmis bulasmis Topraklarin delsine divane insan sicakligini eleyip süzüp harman ettigi Irem baglarina yediveren bahcelerine Ormanlara daglara denizlere gidiyorum Kozasinda güzelligin büyüsünü boyanip süslenen kasabalara köylere Ve polenlerinde ariyla kelebeklerin ötüsen kuslara kur yaparak Kanat cirpindigi yel kovanlara gidiyorum, balkovanlara.. Sepetlere dolan kaktüs yemislerinin dörtmevsimler yurduna gidiyorum Trakyaya harputa mardine midyata artvine sinopa Kimi yayla kimi ova kimi derin vadi kimi kizil irmak Ucsuz bucaksiz sari buydaylara yalniz agaclara dolu dizgin bozkirlara gidiyorum Firiktir fenikedir hitittir babildir iyonyadir yahut sümerdir Biraz ege esintisi, biraz akdeniz kayik yelkenlisi, biraz kum, biraz iyadeye kalan Vaktin bundan sonraki evi sokagi Fethiyesi… Cöküp yerleserek yeni öykülere tasinan hikayesi yazilmadik huzuru hissesine Bin yillarin damar damar insanlik mirasini evsindigi anadoluya gidiyorum Karli daglardan sirali göllerden iliklerime kadar sinmis sizmis Kesintisiz yagmurlardan ayazdan buzdan vikingten germenden ….karptlardan ve alplerden Hasreti ömrümün genclik caglarini gezmis yorulmus diyari gurbetlerden Cocuklugumu kundaginda hala el bebek gül bebek hayal ve hatirasinda Dün gibi saklayip sevgili bilen gelmis gecmisime, Günese gidiyorum gönül diyarina tohum toprak olmus sevgili ülkeme Madem ask iken bir yol bir ömür bin devran Biraz elvedalarda koyulup gidenlere hoscakal Biraz sofrasi kurulu sevinclere hali vaktin eylül göcebesi Ve kucaklar dolusu merhabalardayim madem…
….. ASOSYAL COCURTU ( kertiklemesine) …. Sidik yarıştırmasını..? Hadi diyelim Hadi Anlayıp kabullenmesem de kabul deyip anlayana tepe tepe kullansın kıyağı benden olsun Fakat akıl zevk merak hayal his duygu kafa kalıp gölge ve hayat yarıştırmak…? Benlik narkozunu kimsenin erişip ulaşamayacağı servete sermaye etme budalalığıyla İçine çektikçe cerahat cerahat şişen kabaran büzülen pörsüyen azalan azgınlaşan kördüğümleşmrye O yol ordan geçmez olur, o boru , o hortum , o dülger, o matkap, o delik deşiklik haraba karargah kurar Kendisini ortadan kaldırmanın azgın sapkın dehşetli çelenk kelepçesidir İnsana yapıştıkça yapışır İnsanı boğdukça boğar İnsanı bölük pörçük, lime lime ve dilim dilim ezip ufaladıkça ufalar Başkasının aferinine Takdirine Onayına Alkışına Tezahüratına Çapraz işaretine asimetrik kıskacına ve dümdüz yatay çizgisine yanıp yıkılarak Kendi üstüne devrilmiş bir kusnuk çöküntüsüdür her çöplükten dünya mülkü kazanmanın derdine düşmeler Ha bire limitsiz otorite Sınırsız imtiyaz Kayıtsız sorgusuz hükümranlık Eşsiz emsalsiz güç gösteriş irade yetki kaynak imkan ve ihtişam sahibi olmak yaratıklığına Sivri ve süper zekayı kendine cayır cayıp yakıp yiyip harcayıp bitirerek Bütün bozulmuş çürümüş kokuşmuş hastalıklı ve arızalı alışkanlıkların hiper aktivitesiyle cünüpleşip Ne üdüğü belirsizliğin abuk subuk sicilsiz soysuz sopsuzluğundan maskeler kodlar ve markalar kundaklanmakla Doğası gereğini yerine getiremez insan maskarasına devre mülk olmuşsa dünya devran Dağın ardından doğarken ay , ufkun ötesinden sökerken şafak.,suyun bağrında sönerken güneş Yıldızlar damda bulutlar gökte dün ve yaronyorgın yılgın yollarda Ve akıl hayal hırs ve hayat yarıştırıp tokuştururlen insanlar murdar olur Yerle yeksan olur Pisi pisine zıbarır ölür Yazdan kalma günün sıcaklığını üstüne başına yedire yaya Kıçını kalçasını bir o yana bir bu yana çalkalayıp kıvırtarak o kız o şehrin sonbahar sokaklarında, Ne sahilde fener yanar ne balığa gidenler geri döner O kadın da öyle, Elinde köpek belinde kuşa kuşağın kundağında çocuk akşam vaktini sallana sallana eve gidemez …O herif İskeledeki vapur kayık direklerine bağrını döşünü gere gere yan gelip yaslanamaz Kargalar hoplayıp zıplayamaz kırk beşlikler çalarken cevizlikte Akıl zevk hayal be hayat yarıştırarak makinaların ve cihazların kurup bozduğu dangalağa Sokaklar boş caddeler tıklım evlerin yüzü gözü pasak kir, solumaya ve yunmaya yetmez yağmurların cılız mecali Anahtar dersin Ahbap dersin Olurdu dersin olmazdı dersin çürümüş bir sakız gibidir laflayıp lakırdayan kilit kapı ve gargara Üstün zeka çağının dünyayı insana kiltleyip kapattığı cehennemin dibine çakılır ve saplanır herşey Ve kapılar örtüldüğünde dışardaki kıyamet Akıl zihin hayat ve sicil tokuşturup yarıştırarak varılan akıbeti furya fena, İçerdeki ceset morgundan intihar girişimli alış verişi tastamam ederek İnsanın üstünde anlaşılabilir sadece kan revan ağıt hıçkırık bela hiddet şiddet ve cinnet Soktatesten bu yana binlerce yıllık tutmuş ay gün hafta ve seneler ve bilmeliydin ki Bilecektin ki Biliyor ve farketmiş olacaktın ki Künyesini sorana cızbız kertiklerde asosyal yorup yığan al işte bildiğin dünya Bildiğin o bu şu öteki sıfat zamir ismiyle cismiyle burası orası veya bir başkası Hepsi dahil bildiğin o bu şu öteli veya tek başına toplamda sen kendin
…. TIMARHANE DUVARINA ÜCBES SATIRLA 2 …. Birim basi pul sayar, kupon biriktirir, kapcik yahut ambalaj sarar bükerken hayat, meraklisi insaninin istahini kabarttigi oranda A-SALAKLASMANIN murdar, geberik, muhtac, kevgir, mega, giga, tegra ve mendebur iliskisizligini tükürür kabizlastirir hem sinine hem de sinesine. Cünkü birim basi akil fikir hayat hayal his duygu düsünce…gibileri tokusturup yaristirmaksizin olup bitecek mebla degildir cesedinden ve cibiliyetinden habersize kovulmus sonsuz ölüm. Ki böylesi savma ve savrulma, ille ELiT BiLGELiGiN vahset dehset zulüm mezalim güncelli savaslarini, silahlarini, ilimlerini, bilimlerini AKIL EDIP ÜRETIR ve YAYGINLASTIRIRKEN, mecburen tüketimilmeye sundugu bütün degerler tomlamindan sönmüs sogulmus kavga nizah gerilim salgin doyumsuzluk ve mutsuzluk kulu ve kölesi insanlik bagimliligina kurulu BORSALAR tezgahini herkese haddinden fazla yetecek derecede sefalet yoksulluk gerilim bunalim hissesiyle dagitip paylastirdigi sirada elbette ki KURUL KARARIYLA degil, kisisel EGOLARINI doyurup tatmin etmek isteyenlerin hüner yöntem sifre formül gibileri labaraturlayarak icat eden BENLiK düskünü cinnet ve cehennem zebanilerinin payesinde veya sayesinde olup biten sabikasi kabarik cürümdür. Cünkü güzel, saglikli, güvenilir, inanilir, dayanikli ve saygin KALICILIK; sosyal-bireysel adini nasil ve ne sekilde yazdirirsa toplamda özgürlügü, paylasimi, sorumlulugu, kültürü, liyakati, ilgiyi, idraki, iradeyi, sanati…tüm toplumsal degerlerle yoran ve yoguran birbiriyle tokusup yarisan SÜPER ZEKA kusursuz ve mükemmelini her yolu mübah bilerek basari grafigi PARAMETRELERCE kullananin zevkine-keyfine hacic harac ölceklenmelerle degil, ORTAK AKLIN birbirini danisip konusup tartisarak saglikli cikarimlar yaptigi önemseyip önceleyen hassasiyetin emek zahmetleriyle hayatin dengesini dünyasini yurdunu ve yuvasini kurar. Cünkü keyfiyetin basina buyruk kükümranliginin borsaladigi akil fikir duygu düsünce hayat hayal ve insan tokusturup yaristiran intihar müessesesi insanligin tüm etkin degerleriyle beraber kokusturan ezen cürüten yozlastiiran ve bitiren sonunu getirirke, robot kapsülünde her sekil tüketim piyasasi ruhsuzluguna hormonlasmis SÜPER ZEKALILARIN ayni vampirlesmeden karakteristik bozukluklar hücrelenerek bozulduklari herseyi tüketim bagimliligi kirbaciyle kendilerine hapseden kiyameti ceker cevirirler. ORTAK AKILSA, toplumculugun onurunu haysiyetini dilini tarihini cografyasini dünyasini ilgisini iletisimini sicilini sanatini dünden kaynaklanan degerlerle yarina artirip cogaltmanin zinhinde ve kalbinde yasayabilmenin insanligina adanip armagan olan emek ve cabalar toplamidir. Bu baglamda DELISINE DIVANE olanlara sonsuz selam ve sevgiyle. Seyfi Karaca
…. TIMARHANE DUVARINA ÜCBES SATIRLA …… Degerli `Maria Puder ` ..hangi akla hizmet etti de burayi TIMARHANE DUVARI olarak vasiflandirip isimlendirdi orasini bilemem. Orasini burasini bilmemekle beraber hayatin ve insanligin üstünde cila ve cerrak dokunuslari kurcalanip oynanmamisliga dair tüm cekismelerini, celiskilerini, aykiriliklarini, zitlasmalarini örtüsen yahut hic uzlasmayan kabuksuz kapaksiz bütün kaliplar disindaki koskocaman sonsuzlugun, hic bir tirip, ukalalik, üstencelik, buyurganlik, kibir, haset, fesat, bagnazlik ve bencillik gibi herseyi sinirsiz bir tükenise sürükleyerek öldüren KEYFIYET KUDURGANLIGININ dogurdugu arizalara ve bozulmalara karsi dik duruslu ÖZGÜVEN svecenligi olarak aldim anladim ve kabul ettim burayi. KAFATASI ölcerek herseyi katagorize edip hiclige hücreleyen ve kistaslayan AYRACLAR konsumunda, herseyin pariltisi ( en basta insani ESYA MANYAGINA CEVRIMLEYIP yaratiklastiran ) kendinden kopyalanmis kof ve kalabalik yiginlari tüketim toplumu ve YAPAY ZEKA CAGI ASOSYAL`i olarak bozup bozguna ugrattigi artik kimsenin tartismadigi gerceklikle… Böylece vakkumlanmis bir esaret sürüncemesinde elbetteki akil fikir duygu düs düsünce hayat hayal hasret ASK sevgi saygi özgürlük güven irade idrak paylasim baris huzur mutluluk….hersey ve hersey cürür carmih gerer ve MORGLASIR. Bozulan herseyin basina (I QU ) AY KU `su herkesten üstün , etkin, yetkin, baskin ve buyurgan olma gibi insan aklini PARAMETRELERLE ölcüp yaristiran mükemmelliyetciligin birincisine katlayip büküp KATAGORiZE EDEN ayristirici, asagilayici, dislayici ve isine gelmeyeni acimasizca hayatin bütün hassas alanlarindan kovulmusluga serbest piyasalayan cinnet sarmalinda sonsuz ve bitimsiz KABA INSAAT külüstürüdür insanlik. Haliyle de hic bitmeyen tamirlere tedavilere doktorlara avukatlara yalvar yakar mahrum aciz ve muhtaclik duyar. Sonra da hani var ya… „ Ammmaaaaan irbaaam lan, hasdiyim hasdiyim, hasdiyim diyon, hergün aksam da sarilip öpüsüp sevissek diye saatler sayiyon „ durumu gibisine matrak maskaralar devsirir dönüsür intihardaki zivana. Buranin ismi bu yüzden SIS CINGIRAGI veya KIYAMET SORENI`de olabilirdi. Öbür taraftan -romanciyi ikili rolde yoruldukca yedegiyle degistiren alisagelmislikle- SERVANTEZ`in ikinci oglu Sanca Panco`nun tenekeden sapkasi var miydi yok muydu cok da önei yok…! Ama MARIA PUDER`in bu duvari, BASKI`nin GRAVITILER püskürterek modern köleligin anlasmali sokak cocugu yaramazligiyla markalasmis yapay, sanal, sahte, soyut karalayip boyadigi onca zibillikten cok daha gercek, samimi ve sahici burasi. Bu yüzden de hic olmadigi kadar ortak paylasimin sevincine dair, aklimi fikrimi zihnimi ötemi berimi büyük bir mutlulukla yorarak, gelip gitmeleri hic gocunup yüksünmeksizin kendi semt sokak ve evsinmisligimden biliyorum burasini. PUDER`e saygi sevgi selamla.
... IKiNCi YENiYLE ÖZDES CÖKÜS ve CÜRÜME SÜRECi 2 ……. Toplumlarin ortak akil fikir hafiza bllek bilinc dil konusma iletisim kazanim ve paylasimlarini nitelikli, cagdas, kalici , gercekci , inandirici ve samimi huzur güven ve istikrara baglayip büyüten en baslica servet zenginliginin basinda Kültür-Sanatin geldigi, degismez ilkelerin degisen kosullara dayanikli direncli bagisikligi saglayici onur hak adalet saygi sevgi ahlak cesaret özgürlük dürüstlk dogruluk liyakat özgüven gibi sayisiz degerler toplaminin bilimsel egitimliligiyle kiside ne kadar kimlik kazanan karakterlilige direk ve dogrudan ilintilidir.
Yorucu zahmetlerinden üsenip yüksünmeksizin kisiyi kendi özgür iradesine egitip ögreten HUKUKUN ÜSTÜNLÜGÜ ilkeselligiyle cevresine dogasina gecmisine gelecegine toplumuna dünyaya insanliga ve deneyimli degerler birikimlisi kendisine her konuda sorgulayan akil fikir idrak dirayet duygu düsünce - yol yöntem bulmada hic bir zorluk cekmeyen- ve algilarin sahibi insan degerliligi, ögrenerek büyüdügü hayatin hic bir kör kurak kirlenme bozulma dayatma rüsvet pirim tehdit baskilama ve etkilesimlerinde takilip kalmayan özgün, duyarli, titiz, saygin, onurlu, kararli, azimli, inancli, birikimli, hünerli, becerikli, ve donanimli zenginligin kimligini yasar ve yasatir.
Aksi haldeyse bellek ve bilinc altina özenle narkozlanmis UYUSTURUCU ve ALISTIRICI afyonlarla, kolay yidilip güdülebilirligin gördügü duydugu baktigi bildigine veya bire bir taniklik ettiine dahi kendi varlik bildirimi ve özgür iradesi olmayan buyrulmus kodlamalar esaretinnde kökten kapalililigin, GERCEKLIK DUYGU DEGER ve DÜSÜNCELERiNi kaybetmis, hic bir kosulda itirazi tepkisi sorgulamasi mümkünsüz yozlasmalarin ve körelmelerin kulu kurbanidir insan.
Böylesi durumlarin her kosulda isler calisir ve gecer akcesi ve yakit tanki, herkesin hic bir toplumsal yasam ortakligini dikkate degere almayarak icabina keyfine nasil geliyorsa, basina buyruk kendince dogrularinin kul kurbanligina saplanip dayatarak, sonu gelmeyen bozulma parcalanma soguma ve kopuslarin bütün degerleri yerle bir olmus ve herkesin birbirine kendini baskiladigi gecimsiz mutsuz dengesiz düzensiz insan sekilci sembolcü güc gösteris bagimlisi özenti tipini ve doyumsuzluk iliskilerini hortlaklasir insanlik dünyasi ve toplumsal hayat.
Sanayinin endüstrileserek koldan yandan bütün kosullari kendine baglayarak Tüketim Cilginligini körükleyeren kiyametlere ilerlemesi ve sanatin ilimin kültürün bilimin teknolojinin satilik söhretlilige zirve yapmasiyla insan duyarliligina dar hic birseyi sag diri saglam ve hayatta birakmayan bütün bu yikim tahsilati, daha da sarmal sapkin acimasiz soyut yapay sahte ve azgin iliskilerle, kurulu tezgahta algisi ilgisi kökten beri kundaklanip kodlanmis KUL KURBANLARIYLA birlikte alip satanlarin soygun sömürü vampirligine ve asosyal tüccarligina servet kaynakligi eder.
Yalanlarla alisip avunarak seyrettigi dünyayi ve hayati yikima sürüklenisini uzaktan seyretmenin suni tenefüslü nester atma isine soyunup girisen TANZIMAT´la birlikte, Emirgan`lardan Gülhanelere Saray ve Saltanat Bahcelerinde okunan ( fermanlari okuyan ne Türkiye Cumhuriyet`ydi ne Atatürk ) yenilgi buyruklari nitelikli Humayunlar ve Fermanlar`la beraber, Sinasi-Namik Kemal cabalariyla TERCÜNAN-I AHVAL kendine göre dilde yazida yük ve yükümlülük üstlendi. Yikimin önlenemez topuklayip gidisini bu damarlara bagli ZIYA PASA artik köklesmis urlasmis yerlesik ve yaygin Dogu-Bati, yergiyle övgü, ilimle cehalet, ihmalle imar, haramla adaletin, ihanetle dogru dürüstlügün temel celiskilerine dayali keskin ayirdimini gözledigi yasadigi ve taniklik ettigi gerceklige dair yazdigi Gazelde : „ Diyar-i küffari gezdim beldeler kesaneler gördüm Dolastim mülk-i islam`i bütün viraneler gördüm …. Cihan namindaki bir maktel-i ama yolum düsdü Hükümet derler anda bir nice sal-haneler gördüm „
Gazel, sürükleyip götüren korkunc ve kacinilmaz yikimin buhranli bunalimli girdaplarinda bogulmus tükenmis insan tanikligiyla, duygusunu düsüncesini kime ve nereye yazacagini bilmeden derin dipsiz karalik vilinmez belirsiz kivranip duran boslugun hali diliyle, yikim günleri cekip sürükledikce yaklasan felaket ve kiyametin habercisi - acidigi yerleri henüz duyarak yasayan insan kalbiyle- niteligindedir.
Ordan ötesi, ilerisi arkasi gerisiyse …: Diledigi renge istedigi cismi boyayip süsleyen, tarifi tanimsiz anlamsiz ve avareliklerle dolu sekli surati davranisi kendini tarif etmeyen maskesini mahluklugunu; her yetkiye sahip olanlarin sergiledigi yoksul sefil baskilayan yozlastiran özenti ve imrenti esaretindeki, „ ben böyle yaptim bozdum sen kendinden sana ne, „ zorbaligini ve despotlugunu dayatarak; yalandan polümden uyarli ayarli muhalifligin önce üstün körü karsi cikip, sonra insanlarin sefaletle süründügü beklentilerini hep yenilgiyle sonuclanan siyasi tezgahta bosa cikararak kaniksanmis sürekli kayip yitik yikim ve degersizlik bagisikligini oldugu gibi kabullendiren siyasi istismarciligiyla, her haydut harami dayatmasina dolaysiz ve direk ortaklikla destek ve yardimci oldugu… Her deneyim ve birikim, kaniksanmis aliskanliklarin besleyen barindiran BAGISIKLIGINI örer dokur gelistirir ve donatir. Olumlu veya olumsuz gerekcelendiren bahanesi ne olursa olsun Adanmislik, körü körüne kul kurban olmalarin sürekli alt yapisi saglanm ölümcüllerini yasayarak provali deneyimli yokluk ysefalet aci keder kaygi korku endise gibi ve pek coklarina narkozlanmis bilinc alti dolgulari yapilip yerlestirilerek - morg hali süreklilik arzeden – operasyon sancisini bile hissetmeyen; cinnetini kahrini kederini cilesini zavalliligini överek vazgecilmez yasam nafakasi sayip bilmeye fakir fukaraligi kutsayanlarin soygun vurgun sömürü talan ve yagma gözdesi olmayi kendine onurdan ve itibardan sayar. Cay simit muhasebesiyle milyarlar tirilyarderlerin servetine sarayliligina mezun olup terfiye edenlerin nerde ne zaman neye kirilma bozulma dagilma veya sonsuza kadar tepkisiz sessiz tanri bildigi yagmaci sömürücü vurguncu yolsuz haksizlik sultasina ve imtiyazli haramilige ADANMISLIGA ebediyyen özel operasyonlarla akli fikri iradesi bellegi bilinci hafizasi uyumlu kulluk kölelige sartsiz kosulsuz baglilikla narkozlanarak ( kendi gecmislerinden geldikleri yeri, yüksek ücretli Bop tezgahina özel sosyoloji ve pedagoji danismanlarinin da toplumsal kaynamalarda olup bitenlerden okuyarak ekleme ulamalarlar tavsiye telkin ve tembihlerde bulundugu ) egilip büküleceklerini cok iyi billenlerin, ebediyyen kul kurbanliga adanmislara cay simit sefaletini cilesini yoksullugunu haktan revadan tesis tayin iskan ve terbiye ettigine gücenip gocunmazlar bile…
MAKBER…Ziya Pasa`nin yol ve menzil verdigi ve olacaklarin önceden sezgileyen ileri asamasina ön gördügü derin diplerde savrulmanin kapidan esikten hic bir saglam yerini birakmayan ülke toplum dil kültür iletisim güvenlik yagma yikimlarinin dayanmis gelmis catmis ve herseyin artik sürükleyen yere devrilip bosalmaya dogru izdiham halini aldigina bütün yogunluguyla yasanilip hissedilen, artik cerrah lokman bilmez -dinlemezlik komasidir.
Osmanli`nin ne dogu ne bati yeri meskeni belirsiz sürekli yenilgilerle ice dogru ezilip büzülen kol damar toprak cekilmelerinde sosyal-siyasal her türlü hayatin elden kayip gittigi, insan kaybi en basta ilimle ihanetin, celiskisini tarif etmekte akil sir erdiremeyen kesintisiz cöküs ve yikilis zirvesidir orasi.
Hani derler ya, `bükemedigin bilegi öpmek..` ten olsa gerek, ilim getirsin diye devletin yolladigi aydin bilgili egitimlilerinin ya kerhane -meyhane hovardaligina kendini verip insanlik iflasiyla geri döndügü; veya gezdigi gördügüne hayran ve hasta kalarak; ilahligina tapinararak afyonlanip ipnotize olduklari sekilleri, suretleri, akimlari, tarzlari, türleri, dekorlari ve özentileri kedilerine acaip SIR KÜPLÜLÜGÜ vakfederek sonsuz yikilisin ve dipsiz karanligin yanar-söner isildakligini yüklenir getirirler , sefil gidip de fiyakali forslu dönenler. Böyle bir yikik bina, sefil insan, yilgin toplum ve degerler komasinda ören haneler muhtacliginin cerci ve carsi cilingirlerinden biridir ABDÜL HAK HAMiT TARHAN. Devlet kademesinde seckin Aile ortaminin sagladigi imkanlarla Dogu-Bati hatti ve hudutsuzlugunda cok yer gezmis görmüs dolasmis, cagdaslari olanlari bilhassa gelenegi hic bozmayarak Fransizlar`dan cok sey okumus cevirmis yazmis yayinlamis, kendisi de devlet admliligini babadan kalan miras`la her yetkiyi yasadigi hayatin sürükleyiciligine göre eksiksiz limitsiz kullanmis; ilk evliligi ve karisi Fatma henüz on üc yasinda kiz cocugudur . Sonralari önüne gelene evlilik arkadaslik izdivac teklif taltiflariyla, Hindistan`da kaybettigini Belcika`da bularak; Ingiltere`yi kendine ikinci vatan bilmis ve konuslanmis. Hatta öyle ki, tiyatro yazarak Edebiyat girisi yaptigi ve kurguladigi hikayelerinde üst düzey zümrelerinden baska hic kimsenin olmadigi kapali ve ic mekan istanbullulugunun zamanla siir`e dönüstügü, toplumsuz aidiyetsiz kendinden ibaret ve kendisiyle bildigi yanlislarin dogruluk sanrilarini sinir ufuk tanimadigi, utta ihtiyatta öylesine ilerilere gider ki Tarhan; anlasarak bosandigi Belcika`li kadina kadin baskasiyla evlilik yaptiktan sonra ekrar müsteri olurken kadin`la kendisinin arasindaki yas farki otuz küsürlrin cok üstündedir. Ve hayatindan ölerek eksilen her kadina tekrar tekrar MAKBER yazip yaymak istemistir. Cünkü her ne kadar seckin özel üst düzeylilige soyutlayan hayat tarzinin dibinde odaciklarinda korunakli bir hayatin kalemsörü ve devlet erkancisi olsa da, yasanan yikim öylesine catirdayip homurdanmaktadir ki, her yeri mezarlik Makber zindanindan baska, yazacak maddesi ve malzemesi yoktur Tarhan`in
Türk Edebiyat Sanat ve Siyasetinde SEMBOLCÜLÜGÜN FRANSA`sini kendilerine tapinak bilen IKINCI YENI gelisim dönüsüm sürecini, Ahmet Hasim, Hamdullah Suphi, Ali Canip Yöntem, Mehmet Behcet, Yakup Kadri Karaosmanoglu , Izzet Melih ve pen coklarinin , Edebiyati Cedide`sinden FECRI-ATi`cilerin asli sembolistligine ön taksit e taksim gecisleri yapan Abdulhak Hamit Tarhan; delik desik yenilgiler ve yikimlar sürecindeki kurulu nizamin mihenk taslarindan biriydi. Ömrünün sonunuysa Türkiye Cumhuriyeti meclis binasinin SENATÖRLER kabinesinde son evliligini dünya turu yaptiktan sonra Türk bayanla bitirerek sonlandirildi. Makber`i yorup incelemeden önce Fransiz sembolist etkilesimcilerinden ve MERDIYEN.iyle ünlü ve BAUDELAIRE -Valleriy animsatmali Ahmet Hasim…
YOLLAR `siirinden bir bölmdür..: Bir lamba hüznüyle Kisildi altin ufuklarda aksamin günesi Söndö gölgelerde aks-i girye-vesi Gecenin avdet- i sukunüyöle
Yollar Ki gider kimsesiz, tehi, ebedi Yollar Hep birer hatti-pür-sukut oldu Aksamin sine-i gubarinda
Onlar Hangi bir belde-i hayale gider Böyle sessiz ve kimsesiz simdi
Meftur Ve mühteriz yine bir nefha- yi hayal esiyor Bu nefha dallari bi-tab ü bi-mecal uyutur Sonra eyler giyahi nalende Sonra agus- i ufk icinde ölür
Ey kalb Seni öldürmesin bu saye- i seb Iste, bir dest-i sahir ü mahfi Sana nur-i nucumu indirdi
…
Mskber degilse bile, Makber`e yakin püryasin perisanligin hali dilidir Yollar`da neyi nereye baglayip götürecegini bilmeyen sembollere ve simgelere signarak, suskunlugunu her yere dagitip sacan elem keder bogumlsrindaki Ahmet Hasim ABDUL Hak Hamit Tarhan Makber` ine yakin bakip irdeleyen yazinin diger ileriki sayfasinda devam dilek ve düsüncesiyle.
…
DIYESiM GELENE
….
Ne süslü sandiklarda ziyneti kilitli haciz malidir dün, ne desinler görsünler aklina iflas tezgahindaki ispata kanita muhtac insanlik mirasidir bugünden tezi yok yarin. INSAN ki…..doymusluk kanmislik yetinmeleriyle aklinin hududunu, yasamanin maksadini, varliginin anlamini degerini ve karsiligini bilip NEDENSELLIK iliskisiyle her bir fedakarliga örüp isleyip dokumadikca…her zahmet hacizdir. Her niyet maksatsa iflasin kacinilmazligina yilip yalpalayan yaltaklanan güdüklenen ve her degisim dönüsümü biriken dert sorun fesatlik fitnelik görgüsüzlük karinsizlik karamsarlik güvensizlik istikrarsizlik ve inancsizlik süpesi kuskusuyla bogulup tikandigi cöplüklere alcalip kücülmelerin sahte, soyut, samimiyetsiz, kaypak kisiliksiz ve karaktersizligine yuvalanip hücrelenisini ve ucurumunu derinlestirir. KI böylesi tükenis, sesi rengi tavri tutumu davranisi duyarliligi ve kumasi kendini temsil etmeyen ve insandan olmayan zir zibil igretisi ve igrentisidir.
Bu bir ikindi kahvesiydi, her söze gönül doyuran selamlasmayi yudumladikca, hatirda hatiradaki herseye ve herkese bu baglamda sevgiyle doyun saglicakla kalin diyesi gelense eger, dogduguna hiic pisman degildir cisiltilerde büyüyen akarsu, günes damlalarinda büyüyen dag bayir tarla ve toprak, hele de yalansiz yapmaciksiz tartan ve tasiyan degerlerin kiymetlisine insan, ne ziyadedir ne noksanda, herkes bizzat kendi kendine.
Seyfi
…
SONBAHARSA SAZ ve GIRNATA
….
Sonbaharsa saz gırnata
Hüzün nadasıyla göçebe güzünü ve yeryüzü harmanını, gerçi..
Gerçi çeyrekten buçuğa
Olur musun
Gider misin
Varır mısın
Kalır mısın…
Gerçi kovuklar içinde halkalanmış bir koridor sehpasıdır orda burda oturup kalktığın
Bir güleylen dünyasıdır her demde serip sürdüğün sofralar tuzdan acıdan
Bir gelip gitmek arasıdır ister sus ister söylen iadeli taahütlü sebebi ziyarete mühür ve mektup
Kızgın çölün soğuk sessizliğine
Acıklı serap çizgileri gösterir gibi dipten derincelerden
Oyukluğunu kendi içinde saklayan açık seçik koz kırımlarına iskambil
Ve kızkısrak resimleriyle belediye otobüsünün en son saatinden inerek sahneye çıkan
Afişleşmiş duvarlarda gıcırdayıp dönen uğultulu gecenin rengi ne dün ne yarın
Mecburen postasını birçok ve pek çok paylaşılmadıklara dağıtarak hüznün tüketen sabrıyla
Soykası kara yerden gelesice diline dünyayı ihbar eder gibi sureti viran silüet
İçtikçe damlası acılaşan susuzluğun çöl yangınlarını akrep dönüşlü bir saattir
Zehirden
Zemberekten
Debelenip duran yalnızlığa alfebe öğretir gibi çırpındıkça karanlığın uzadığı
Derinliğin kaybolduğu
Yırtılmış sökülmüş bohça ilmeğini ölsün de öteberisi bana kalsın cenderesinde söküp dikerek
Bir asansör karşılaşması sonrası karanlığın dip yarısından sabahların çiy düşümüne kadar
Bir hazan müddetidir
Ve bir sazan öyküsü başladığı yere döner her hikaye her canlı her insan
Başını kendi belasına çarpa çarpa ..
Çeyrekle buçuk koridor aralığında su götürür yel üfürür toprak ve sıla çağırır
Döner dolanır dallarına tutunduğu ve sırtına sarındığı ömrüyle,
…. kumlara yazılanları silen dalgalar gibi
Sıfırı tüketen dünya yüküyle yele yamaç yağmura bulut..
Ziyaretin doğduğu yerden çağıran sessizliğe temelli göç eyler
Seyfi Karaca….. Ekim//23
…..
HALVAKiTTE EYLÜL GÖCEBESiYiM MADEM
…….
Gidiyorum artik
Zeytinlere gidiyorum, ay salincaginda isildayip parlayan zühre kivilcimlarina
Güz salkimlarina gidiyorum, igdelere incirlere
Portakalmis turuncmus narenciyeleri palmiye dallariyla konu komsuluk ettigi
Edirneyle ardahan arasi ve sinopla alanya kalesi
Gül tenine askin ve sevginin tutkusu sinmis bulasmis
Topraklarin delsine divane insan sicakligini eleyip süzüp harman ettigi
Irem baglarina yediveren bahcelerine
Ormanlara daglara denizlere gidiyorum
Kozasinda güzelligin büyüsünü boyanip süslenen kasabalara köylere
Ve polenlerinde ariyla kelebeklerin ötüsen kuslara kur yaparak
Kanat cirpindigi yel kovanlara gidiyorum, balkovanlara..
Sepetlere dolan kaktüs yemislerinin dörtmevsimler yurduna gidiyorum
Trakyaya harputa mardine midyata artvine sinopa
Kimi yayla kimi ova kimi derin vadi kimi kizil irmak
Ucsuz bucaksiz sari buydaylara yalniz agaclara dolu dizgin bozkirlara gidiyorum
Firiktir fenikedir hitittir babildir iyonyadir yahut sümerdir
Biraz ege esintisi, biraz akdeniz kayik yelkenlisi, biraz kum, biraz iyadeye kalan
Vaktin bundan sonraki evi sokagi Fethiyesi…
Cöküp yerleserek yeni öykülere tasinan hikayesi yazilmadik huzuru hissesine
Bin yillarin damar damar insanlik mirasini evsindigi anadoluya gidiyorum
Karli daglardan sirali göllerden iliklerime kadar sinmis sizmis
Kesintisiz yagmurlardan ayazdan buzdan vikingten germenden
….karptlardan ve alplerden
Hasreti ömrümün genclik caglarini gezmis yorulmus diyari gurbetlerden
Cocuklugumu kundaginda hala el bebek gül bebek hayal ve hatirasinda
Dün gibi saklayip sevgili bilen gelmis gecmisime,
Günese gidiyorum gönül diyarina tohum toprak olmus sevgili ülkeme
Madem ask iken bir yol bir ömür bin devran
Biraz elvedalarda koyulup gidenlere hoscakal
Biraz sofrasi kurulu sevinclere hali vaktin eylül göcebesi
Ve kucaklar dolusu merhabalardayim madem…
Seyfi Karaca………..Eylül / 23
…..
ASOSYAL COCURTU ( kertiklemesine)
….
Sidik yarıştırmasını..?
Hadi diyelim
Hadi
Anlayıp kabullenmesem de kabul deyip anlayana tepe tepe kullansın kıyağı benden olsun
Fakat akıl zevk merak hayal his duygu kafa kalıp gölge ve hayat yarıştırmak…?
Benlik narkozunu kimsenin erişip ulaşamayacağı servete sermaye etme budalalığıyla
İçine çektikçe cerahat cerahat şişen kabaran büzülen pörsüyen azalan azgınlaşan kördüğümleşmrye
O yol ordan geçmez olur, o boru , o hortum , o dülger, o matkap, o delik deşiklik haraba karargah kurar
Kendisini ortadan kaldırmanın azgın sapkın dehşetli çelenk kelepçesidir İnsana yapıştıkça yapışır
İnsanı boğdukça boğar
İnsanı bölük pörçük, lime lime ve dilim dilim ezip ufaladıkça ufalar
Başkasının aferinine
Takdirine
Onayına
Alkışına
Tezahüratına
Çapraz işaretine asimetrik kıskacına ve dümdüz yatay çizgisine yanıp yıkılarak
Kendi üstüne devrilmiş bir kusnuk çöküntüsüdür her çöplükten dünya mülkü kazanmanın derdine düşmeler
Ha bire limitsiz otorite
Sınırsız imtiyaz
Kayıtsız sorgusuz hükümranlık
Eşsiz emsalsiz güç gösteriş irade yetki kaynak imkan ve ihtişam sahibi olmak yaratıklığına
Sivri ve süper zekayı kendine cayır cayıp yakıp yiyip harcayıp bitirerek
Bütün bozulmuş çürümüş kokuşmuş hastalıklı ve arızalı alışkanlıkların hiper aktivitesiyle cünüpleşip
Ne üdüğü belirsizliğin abuk subuk sicilsiz soysuz sopsuzluğundan maskeler kodlar ve markalar kundaklanmakla
Doğası gereğini yerine getiremez insan maskarasına devre mülk olmuşsa dünya devran
Dağın ardından doğarken ay , ufkun ötesinden sökerken şafak.,suyun bağrında sönerken güneş
Yıldızlar damda bulutlar gökte dün ve yaronyorgın yılgın yollarda
Ve akıl hayal hırs ve hayat yarıştırıp tokuştururlen insanlar murdar olur
Yerle yeksan olur
Pisi pisine zıbarır ölür
Yazdan kalma günün sıcaklığını üstüne başına yedire yaya
Kıçını kalçasını bir o yana bir bu yana çalkalayıp kıvırtarak o kız o şehrin sonbahar sokaklarında,
Ne sahilde fener yanar ne balığa gidenler geri döner
O kadın da öyle,
Elinde köpek belinde kuşa kuşağın kundağında çocuk akşam vaktini sallana sallana eve gidemez
…O herif
İskeledeki vapur kayık direklerine bağrını döşünü gere gere yan gelip yaslanamaz
Kargalar hoplayıp zıplayamaz kırk beşlikler çalarken cevizlikte
Akıl zevk hayal be hayat yarıştırarak makinaların ve cihazların kurup bozduğu dangalağa
Sokaklar boş caddeler tıklım evlerin yüzü gözü pasak kir, solumaya ve yunmaya yetmez yağmurların cılız mecali
Anahtar dersin
Ahbap dersin
Olurdu dersin olmazdı dersin çürümüş bir sakız gibidir laflayıp lakırdayan kilit kapı ve gargara
Üstün zeka çağının dünyayı insana kiltleyip kapattığı cehennemin dibine çakılır ve saplanır herşey
Ve kapılar örtüldüğünde dışardaki kıyamet
Akıl zihin hayat ve sicil tokuşturup yarıştırarak varılan akıbeti furya fena,
İçerdeki ceset morgundan intihar girişimli alış verişi tastamam ederek
İnsanın üstünde anlaşılabilir sadece kan revan ağıt hıçkırık bela hiddet şiddet ve cinnet
Soktatesten bu yana binlerce yıllık tutmuş ay gün hafta ve seneler ve bilmeliydin ki
Bilecektin ki
Biliyor ve farketmiş olacaktın ki
Künyesini sorana cızbız kertiklerde asosyal yorup yığan al işte bildiğin dünya
Bildiğin o bu şu öteki sıfat zamir ismiyle cismiyle burası orası veya bir başkası
Hepsi dahil bildiğin o bu şu öteli veya tek başına toplamda sen kendin
Seyfi Karaca….. Eylül/23
….
TIMARHANE DUVARINA ÜCBES SATIRLA 2
….
Birim basi pul sayar, kupon biriktirir, kapcik yahut ambalaj sarar bükerken hayat, meraklisi insaninin istahini kabarttigi oranda A-SALAKLASMANIN murdar, geberik, muhtac, kevgir, mega, giga, tegra ve mendebur iliskisizligini tükürür kabizlastirir hem sinine hem de sinesine.
Cünkü birim basi akil fikir hayat hayal his duygu düsünce…gibileri tokusturup yaristirmaksizin olup bitecek mebla degildir cesedinden ve cibiliyetinden habersize kovulmus sonsuz ölüm. Ki böylesi savma ve savrulma, ille ELiT BiLGELiGiN vahset dehset zulüm mezalim güncelli savaslarini, silahlarini, ilimlerini, bilimlerini AKIL EDIP ÜRETIR ve YAYGINLASTIRIRKEN, mecburen tüketimilmeye sundugu bütün degerler tomlamindan sönmüs sogulmus kavga nizah gerilim salgin doyumsuzluk ve mutsuzluk kulu ve kölesi insanlik bagimliligina kurulu BORSALAR tezgahini herkese haddinden fazla yetecek derecede sefalet yoksulluk gerilim bunalim hissesiyle dagitip paylastirdigi sirada elbette ki KURUL KARARIYLA degil, kisisel EGOLARINI doyurup tatmin etmek isteyenlerin hüner yöntem sifre formül gibileri labaraturlayarak icat eden BENLiK düskünü cinnet ve cehennem zebanilerinin payesinde veya sayesinde olup biten sabikasi kabarik cürümdür.
Cünkü güzel, saglikli, güvenilir, inanilir, dayanikli ve saygin KALICILIK; sosyal-bireysel adini nasil ve ne sekilde yazdirirsa toplamda özgürlügü, paylasimi, sorumlulugu, kültürü, liyakati, ilgiyi, idraki, iradeyi, sanati…tüm toplumsal degerlerle yoran ve yoguran birbiriyle tokusup yarisan SÜPER ZEKA kusursuz ve mükemmelini her yolu mübah bilerek basari grafigi PARAMETRELERCE kullananin zevkine-keyfine hacic harac ölceklenmelerle degil, ORTAK AKLIN birbirini danisip konusup tartisarak saglikli cikarimlar yaptigi önemseyip önceleyen hassasiyetin emek zahmetleriyle hayatin dengesini dünyasini yurdunu ve yuvasini kurar.
Cünkü keyfiyetin basina buyruk kükümranliginin borsaladigi akil fikir duygu düsünce hayat hayal ve insan tokusturup yaristiran intihar müessesesi insanligin tüm etkin degerleriyle beraber kokusturan ezen cürüten yozlastiiran ve bitiren sonunu getirirke, robot kapsülünde her sekil tüketim piyasasi ruhsuzluguna hormonlasmis SÜPER ZEKALILARIN ayni vampirlesmeden karakteristik bozukluklar hücrelenerek bozulduklari herseyi tüketim bagimliligi kirbaciyle kendilerine hapseden kiyameti ceker cevirirler. ORTAK AKILSA, toplumculugun onurunu haysiyetini dilini tarihini cografyasini dünyasini ilgisini iletisimini sicilini sanatini dünden kaynaklanan degerlerle yarina artirip cogaltmanin zinhinde ve kalbinde yasayabilmenin insanligina adanip armagan olan emek ve cabalar toplamidir.
Bu baglamda DELISINE DIVANE olanlara sonsuz selam ve sevgiyle.
Seyfi Karaca
……
GÖCER GiDERKENE YiRMIÜC SULARINDA EYLÜLÜN
………
Görmeden..
Soluyarak bütün günleri saatleri senelere yillara
Cocuklarin düsleri ve hayalleri pesinden gelecege giderek
Dogrusu ne güzel..!
Güvenlik kodlarini zihinsel tel örgülerini ve sifre duvarlarini asabilmenin gücüyle
Hic de öyle gereksiz belirsiz uzaklara sürüklenip tasinmadan
Derin yara cukurlarinda
Kitlik kiranlarda
Hasta ve yorgun iz birakmanin corak izlerinde
Debelenip cirpinmaya tikanip kalmadan yarinki günaydinlara yuva kurup
Acilmis kucaklarda inanip güvenerek aska sevgiye duygu düsünceler cagirmak
Bir diyebilse insan ah…
Bir görebilse, azmin cabanin emegin cesaretin özgürlügün gücüyle
Duyulmadik seslerde nice sarki türkülerin örülüp örgülendigini
Ellerinden cok kalbi titreyecek,
aliskanliklarindan cok akli fikri bellegi bilinclenecek
buyurmadan paylasabilmenin tahammülü kabülü sevinci ve onuruna
Insan
Yoklugu hicligi kendi hirsiyla artirip, cer cöp edip cogaltmadan insan
Her güzel rüyada huzurun dengini kendisiyle konusup söylesecek
Ve görülüp duyulmayi bekleyisin duraklarinda eskiyip cürümeden
Insan, ah bir yetisip yetinebilse
Büyüdükce büyüyen gökkusaginin kucakladigi dünyalari saracak ömrüne
Öksüzlügün topraginda esen sicak rüzgarlar
Ve yagan yagmurlar gibi yumusacik
Ödül sunar gibi mutluluga iremden bagdan bahcelerden
Kiyidaki denize, dagdaki cinara, yoldaki yolculuga, ask ve sevgideki tutkuya
Israra
Ikrara….
Sonbaharin dudagina düsmüs dökülmüs cig sürgünleri misali yaraya melhem
Doya kana yasama sevincinin sonsuz sinirsiz kainatina
Gündüzün gurbetine,
Sagir gecelerine yaban yazinin…
Seyfi Karaca………..Eylül / 23
….
TIMARHANE DUVARINA ÜCBES SATIRLA
……
Degerli `Maria Puder ` ..hangi akla hizmet etti de burayi TIMARHANE DUVARI olarak vasiflandirip isimlendirdi orasini bilemem. Orasini burasini bilmemekle beraber hayatin ve insanligin üstünde cila ve cerrak dokunuslari kurcalanip oynanmamisliga dair tüm cekismelerini, celiskilerini, aykiriliklarini, zitlasmalarini örtüsen yahut hic uzlasmayan kabuksuz kapaksiz bütün kaliplar disindaki koskocaman sonsuzlugun, hic bir tirip, ukalalik, üstencelik, buyurganlik, kibir, haset, fesat, bagnazlik ve bencillik gibi herseyi sinirsiz bir tükenise sürükleyerek öldüren KEYFIYET KUDURGANLIGININ dogurdugu arizalara ve bozulmalara karsi dik duruslu ÖZGÜVEN svecenligi olarak aldim anladim ve kabul ettim burayi.
KAFATASI ölcerek herseyi katagorize edip hiclige hücreleyen ve kistaslayan AYRACLAR konsumunda, herseyin pariltisi ( en basta insani ESYA MANYAGINA CEVRIMLEYIP yaratiklastiran ) kendinden kopyalanmis kof ve kalabalik yiginlari tüketim toplumu ve YAPAY ZEKA CAGI ASOSYAL`i olarak bozup bozguna ugrattigi artik kimsenin tartismadigi gerceklikle…
Böylece vakkumlanmis bir esaret sürüncemesinde elbetteki akil fikir duygu düs düsünce hayat hayal hasret ASK sevgi saygi özgürlük güven irade idrak paylasim baris huzur mutluluk….hersey ve hersey cürür carmih gerer ve MORGLASIR.
Bozulan herseyin basina (I QU ) AY KU `su herkesten üstün , etkin, yetkin, baskin ve buyurgan olma gibi insan aklini PARAMETRELERLE ölcüp yaristiran mükemmelliyetciligin birincisine katlayip büküp KATAGORiZE EDEN ayristirici, asagilayici, dislayici ve isine gelmeyeni acimasizca hayatin bütün hassas alanlarindan kovulmusluga serbest piyasalayan cinnet sarmalinda sonsuz ve bitimsiz KABA INSAAT külüstürüdür insanlik. Haliyle de hic bitmeyen tamirlere tedavilere doktorlara avukatlara yalvar yakar mahrum aciz ve muhtaclik duyar. Sonra da hani var ya…
„ Ammmaaaaan irbaaam lan, hasdiyim hasdiyim, hasdiyim diyon, hergün aksam da sarilip öpüsüp sevissek diye saatler sayiyon „ durumu gibisine matrak maskaralar devsirir dönüsür intihardaki zivana.
Buranin ismi bu yüzden SIS CINGIRAGI veya KIYAMET SORENI`de olabilirdi. Öbür taraftan -romanciyi ikili rolde yoruldukca yedegiyle degistiren alisagelmislikle- SERVANTEZ`in ikinci oglu Sanca Panco`nun tenekeden sapkasi var miydi yok muydu cok da önei yok…!
Ama MARIA PUDER`in bu duvari, BASKI`nin GRAVITILER püskürterek modern köleligin anlasmali sokak cocugu yaramazligiyla markalasmis yapay, sanal, sahte, soyut karalayip boyadigi onca zibillikten cok daha gercek, samimi ve sahici burasi. Bu yüzden de hic olmadigi kadar ortak paylasimin sevincine dair, aklimi fikrimi zihnimi ötemi berimi büyük bir mutlulukla yorarak, gelip gitmeleri hic gocunup yüksünmeksizin kendi semt sokak ve evsinmisligimden biliyorum burasini.
PUDER`e saygi sevgi selamla.
...
IKiNCi YENiYLE ÖZDES CÖKÜS ve CÜRÜME SÜRECi 2
…….
Toplumlarin ortak akil fikir hafiza bllek bilinc dil konusma iletisim kazanim ve paylasimlarini nitelikli, cagdas, kalici , gercekci , inandirici ve samimi huzur güven ve istikrara baglayip büyüten en baslica servet zenginliginin basinda Kültür-Sanatin geldigi, degismez ilkelerin degisen kosullara dayanikli direncli bagisikligi saglayici onur hak adalet saygi sevgi ahlak cesaret özgürlük dürüstlk dogruluk liyakat özgüven gibi sayisiz degerler toplaminin bilimsel egitimliligiyle kiside ne kadar kimlik kazanan karakterlilige direk ve dogrudan ilintilidir.
Yorucu zahmetlerinden üsenip yüksünmeksizin kisiyi kendi özgür iradesine egitip ögreten HUKUKUN ÜSTÜNLÜGÜ ilkeselligiyle cevresine dogasina gecmisine gelecegine toplumuna dünyaya insanliga ve deneyimli degerler birikimlisi kendisine her konuda sorgulayan akil fikir idrak dirayet duygu düsünce - yol yöntem bulmada hic bir zorluk cekmeyen- ve algilarin sahibi insan degerliligi, ögrenerek büyüdügü hayatin hic bir kör kurak kirlenme bozulma dayatma rüsvet pirim tehdit baskilama ve etkilesimlerinde takilip kalmayan özgün, duyarli, titiz, saygin, onurlu, kararli, azimli, inancli, birikimli, hünerli, becerikli, ve donanimli zenginligin kimligini yasar ve yasatir.
Aksi haldeyse bellek ve bilinc altina özenle narkozlanmis UYUSTURUCU ve ALISTIRICI afyonlarla, kolay yidilip güdülebilirligin gördügü duydugu baktigi bildigine veya bire bir taniklik ettiine dahi kendi varlik bildirimi ve özgür iradesi olmayan buyrulmus kodlamalar esaretinnde kökten kapalililigin, GERCEKLIK DUYGU DEGER ve DÜSÜNCELERiNi kaybetmis, hic bir kosulda itirazi tepkisi sorgulamasi mümkünsüz yozlasmalarin ve körelmelerin kulu kurbanidir insan.
Böylesi durumlarin her kosulda isler calisir ve gecer akcesi ve yakit tanki, herkesin hic bir toplumsal yasam ortakligini dikkate degere almayarak icabina keyfine nasil geliyorsa, basina buyruk kendince dogrularinin kul kurbanligina saplanip dayatarak, sonu gelmeyen bozulma parcalanma soguma ve kopuslarin bütün degerleri yerle bir olmus ve herkesin birbirine kendini baskiladigi gecimsiz mutsuz dengesiz düzensiz insan sekilci sembolcü güc gösteris bagimlisi özenti tipini ve doyumsuzluk iliskilerini hortlaklasir insanlik dünyasi ve toplumsal hayat.
Sanayinin endüstrileserek koldan yandan bütün kosullari kendine baglayarak Tüketim Cilginligini körükleyeren kiyametlere ilerlemesi ve sanatin ilimin kültürün bilimin teknolojinin satilik söhretlilige zirve yapmasiyla insan duyarliligina dar hic birseyi sag diri saglam ve hayatta birakmayan bütün bu yikim tahsilati, daha da sarmal sapkin acimasiz soyut yapay sahte ve azgin iliskilerle, kurulu tezgahta algisi ilgisi kökten beri kundaklanip kodlanmis KUL KURBANLARIYLA birlikte alip satanlarin soygun sömürü vampirligine ve asosyal tüccarligina servet kaynakligi eder.
Yalanlarla alisip avunarak seyrettigi dünyayi ve hayati yikima sürüklenisini uzaktan seyretmenin suni tenefüslü nester atma isine soyunup girisen TANZIMAT´la birlikte, Emirgan`lardan Gülhanelere Saray ve Saltanat Bahcelerinde okunan ( fermanlari okuyan ne Türkiye Cumhuriyet`ydi ne Atatürk ) yenilgi buyruklari nitelikli Humayunlar ve Fermanlar`la beraber, Sinasi-Namik Kemal cabalariyla TERCÜNAN-I AHVAL kendine göre dilde yazida yük ve yükümlülük üstlendi.
Yikimin önlenemez topuklayip gidisini bu damarlara bagli ZIYA PASA artik köklesmis urlasmis yerlesik ve yaygin Dogu-Bati, yergiyle övgü, ilimle cehalet, ihmalle imar, haramla adaletin, ihanetle dogru dürüstlügün temel celiskilerine dayali keskin ayirdimini gözledigi yasadigi ve taniklik ettigi gerceklige dair yazdigi Gazelde :
„ Diyar-i küffari gezdim beldeler kesaneler gördüm
Dolastim mülk-i islam`i bütün viraneler gördüm
….
Cihan namindaki bir maktel-i ama yolum düsdü
Hükümet derler anda bir nice sal-haneler gördüm „
Gazel, sürükleyip götüren korkunc ve kacinilmaz yikimin buhranli bunalimli girdaplarinda bogulmus tükenmis insan tanikligiyla, duygusunu düsüncesini kime ve nereye yazacagini bilmeden derin dipsiz karalik vilinmez belirsiz kivranip duran boslugun hali diliyle, yikim günleri cekip sürükledikce yaklasan felaket ve kiyametin habercisi - acidigi yerleri henüz duyarak yasayan insan kalbiyle- niteligindedir.
Ordan ötesi, ilerisi arkasi gerisiyse …:
Diledigi renge istedigi cismi boyayip süsleyen, tarifi tanimsiz anlamsiz ve avareliklerle dolu sekli surati davranisi kendini tarif etmeyen maskesini mahluklugunu; her yetkiye sahip olanlarin sergiledigi yoksul sefil baskilayan yozlastiran özenti ve imrenti esaretindeki, „ ben böyle yaptim bozdum sen kendinden sana ne, „ zorbaligini ve despotlugunu dayatarak; yalandan polümden uyarli ayarli muhalifligin önce üstün körü karsi cikip, sonra insanlarin sefaletle süründügü beklentilerini hep yenilgiyle sonuclanan siyasi tezgahta bosa cikararak kaniksanmis sürekli kayip yitik yikim ve degersizlik bagisikligini oldugu gibi kabullendiren siyasi istismarciligiyla, her haydut harami dayatmasina dolaysiz ve direk ortaklikla destek ve yardimci oldugu…
Her deneyim ve birikim, kaniksanmis aliskanliklarin besleyen barindiran BAGISIKLIGINI örer dokur gelistirir ve donatir. Olumlu veya olumsuz gerekcelendiren bahanesi ne olursa olsun Adanmislik, körü körüne kul kurban olmalarin sürekli alt yapisi saglanm ölümcüllerini yasayarak provali deneyimli yokluk ysefalet aci keder kaygi korku endise gibi ve pek coklarina narkozlanmis bilinc alti dolgulari yapilip yerlestirilerek - morg hali süreklilik arzeden – operasyon sancisini bile hissetmeyen; cinnetini kahrini kederini cilesini zavalliligini överek vazgecilmez yasam nafakasi sayip bilmeye fakir fukaraligi kutsayanlarin soygun vurgun sömürü talan ve yagma gözdesi olmayi kendine onurdan ve itibardan sayar.
Cay simit muhasebesiyle milyarlar tirilyarderlerin servetine sarayliligina mezun olup terfiye edenlerin nerde ne zaman neye kirilma bozulma dagilma veya sonsuza kadar tepkisiz sessiz tanri bildigi yagmaci sömürücü vurguncu yolsuz haksizlik sultasina ve imtiyazli haramilige ADANMISLIGA ebediyyen özel operasyonlarla akli fikri iradesi bellegi bilinci hafizasi uyumlu kulluk kölelige sartsiz kosulsuz baglilikla narkozlanarak ( kendi gecmislerinden geldikleri yeri, yüksek ücretli Bop tezgahina özel sosyoloji ve pedagoji danismanlarinin da toplumsal kaynamalarda olup bitenlerden okuyarak ekleme ulamalarlar tavsiye telkin ve tembihlerde bulundugu ) egilip büküleceklerini cok iyi billenlerin, ebediyyen kul kurbanliga adanmislara cay simit sefaletini cilesini yoksullugunu haktan revadan tesis tayin iskan ve terbiye ettigine gücenip gocunmazlar bile…
MAKBER…Ziya Pasa`nin yol ve menzil verdigi ve olacaklarin önceden sezgileyen ileri asamasina ön gördügü derin diplerde savrulmanin kapidan esikten hic bir saglam yerini birakmayan ülke toplum dil kültür iletisim güvenlik yagma yikimlarinin dayanmis gelmis catmis ve herseyin artik sürükleyen yere devrilip bosalmaya dogru izdiham halini aldigina bütün yogunluguyla yasanilip hissedilen, artik cerrah lokman bilmez -dinlemezlik komasidir.
Osmanli`nin ne dogu ne bati yeri meskeni belirsiz sürekli yenilgilerle ice dogru ezilip büzülen kol damar toprak cekilmelerinde sosyal-siyasal her türlü hayatin elden kayip gittigi, insan kaybi en basta ilimle ihanetin, celiskisini tarif etmekte akil sir erdiremeyen kesintisiz cöküs ve yikilis zirvesidir orasi.
Hani derler ya, `bükemedigin bilegi öpmek..` ten olsa gerek, ilim getirsin diye devletin yolladigi aydin bilgili egitimlilerinin ya kerhane -meyhane hovardaligina kendini verip insanlik iflasiyla geri döndügü; veya gezdigi gördügüne hayran ve hasta kalarak; ilahligina tapinararak afyonlanip ipnotize olduklari sekilleri, suretleri, akimlari, tarzlari, türleri, dekorlari ve özentileri kedilerine acaip SIR KÜPLÜLÜGÜ vakfederek sonsuz yikilisin ve dipsiz karanligin yanar-söner isildakligini yüklenir getirirler , sefil gidip de fiyakali forslu dönenler.
Böyle bir yikik bina, sefil insan, yilgin toplum ve degerler komasinda ören haneler muhtacliginin cerci ve carsi cilingirlerinden biridir ABDÜL HAK HAMiT TARHAN. Devlet kademesinde seckin Aile ortaminin sagladigi imkanlarla Dogu-Bati hatti ve hudutsuzlugunda cok yer gezmis görmüs dolasmis, cagdaslari olanlari bilhassa gelenegi hic bozmayarak Fransizlar`dan cok sey okumus cevirmis yazmis yayinlamis, kendisi de devlet admliligini babadan kalan miras`la her yetkiyi yasadigi hayatin sürükleyiciligine göre eksiksiz limitsiz kullanmis; ilk evliligi ve karisi Fatma henüz on üc yasinda kiz cocugudur .
Sonralari önüne gelene evlilik arkadaslik izdivac teklif taltiflariyla, Hindistan`da kaybettigini Belcika`da bularak; Ingiltere`yi kendine ikinci vatan bilmis ve konuslanmis. Hatta öyle ki, tiyatro yazarak Edebiyat girisi yaptigi ve kurguladigi hikayelerinde üst düzey zümrelerinden baska hic kimsenin olmadigi kapali ve ic mekan istanbullulugunun zamanla siir`e dönüstügü, toplumsuz aidiyetsiz kendinden ibaret ve kendisiyle bildigi yanlislarin dogruluk sanrilarini sinir ufuk tanimadigi, utta ihtiyatta öylesine ilerilere gider ki Tarhan; anlasarak bosandigi Belcika`li kadina kadin baskasiyla evlilik yaptiktan sonra ekrar müsteri olurken kadin`la kendisinin arasindaki yas farki otuz küsürlrin cok üstündedir. Ve hayatindan ölerek eksilen her kadina tekrar tekrar MAKBER yazip yaymak istemistir. Cünkü her ne kadar seckin özel üst düzeylilige soyutlayan hayat tarzinin dibinde odaciklarinda korunakli bir hayatin kalemsörü ve devlet erkancisi olsa da, yasanan yikim öylesine catirdayip homurdanmaktadir ki, her yeri mezarlik Makber zindanindan baska, yazacak maddesi ve malzemesi yoktur Tarhan`in
Türk Edebiyat Sanat ve Siyasetinde SEMBOLCÜLÜGÜN FRANSA`sini kendilerine tapinak bilen IKINCI YENI gelisim dönüsüm sürecini, Ahmet Hasim, Hamdullah Suphi, Ali Canip Yöntem, Mehmet Behcet, Yakup Kadri Karaosmanoglu , Izzet Melih ve pen coklarinin , Edebiyati Cedide`sinden FECRI-ATi`cilerin asli sembolistligine ön taksit e taksim gecisleri yapan Abdulhak Hamit Tarhan; delik desik yenilgiler ve yikimlar sürecindeki kurulu nizamin mihenk taslarindan biriydi.
Ömrünün sonunuysa Türkiye Cumhuriyeti meclis binasinin SENATÖRLER kabinesinde son evliligini dünya turu yaptiktan sonra Türk bayanla bitirerek sonlandirildi. Makber`i yorup incelemeden önce Fransiz sembolist etkilesimcilerinden ve MERDIYEN.iyle ünlü ve BAUDELAIRE -Valleriy animsatmali Ahmet Hasim…
YOLLAR `siirinden bir bölmdür..:
Bir lamba hüznüyle
Kisildi altin ufuklarda aksamin günesi
Söndö gölgelerde aks-i girye-vesi
Gecenin avdet- i sukunüyöle
Yollar
Ki gider kimsesiz, tehi, ebedi
Yollar
Hep birer hatti-pür-sukut oldu
Aksamin sine-i gubarinda
Onlar
Hangi bir belde-i hayale gider
Böyle sessiz ve kimsesiz simdi
Meftur
Ve mühteriz yine bir nefha- yi hayal esiyor
Bu nefha dallari bi-tab ü bi-mecal uyutur
Sonra eyler giyahi nalende
Sonra agus- i ufk icinde ölür
Ey kalb
Seni öldürmesin bu saye- i seb
Iste, bir dest-i sahir ü mahfi
Sana nur-i nucumu indirdi
…
Mskber degilse bile, Makber`e yakin püryasin perisanligin hali dilidir Yollar`da neyi nereye baglayip götürecegini bilmeyen sembollere ve simgelere signarak, suskunlugunu her yere dagitip sacan elem keder bogumlsrindaki Ahmet Hasim
ABDUL Hak Hamit Tarhan Makber` ine yakin bakip irdeleyen yazinin diger ileriki sayfasinda devam dilek ve düsüncesiyle.
Seyfi Karaca…………Mayis / 23