Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık... . Dostoyevski'nin bu ünlü sözü, edebiyatın Gogol'un "Palto" hikayesine atıftır.. Bu kitabın tüm edebiyatı nasıl etkilediğine vurgu yapar. Hikayedeki palto sadece bir giysi değil, sıradan, aşağılanmış ve zavallı bir memurun yaşam koşulunun hikayesi. Tıpkı günümüzde görülmeyen kast sisteminin en alt tabakasında yaşam mücadelesi veren kesim gibi... Hikaye, hem ihtiyaç, hem kendisine statü kazandıracağını düşünerek, bir paltoya sahip olma arzusunu anlatır... Paltoya kavuşabilmek için yapılan planlar, ince hesaplamalar, hatta kitapta yaptığı tasarruf tedbirleri detaylıca anlatılmakta; --Akşamları çay içme alışkanlığına son verecek. --Hava karardıktan sonra kesinlikle mum yakmayacak. --Eve iş getirdiğinde, ev sahibinin odasına gidip onun mumunun ışığında yapacak. --İşe gidip gelirken ayakkabısının tabanları aşınmasın diye ağırlığını ayak tabanlarına vermeyecek, parmaklarının ucunda yürüyecek. --Çamaşırlarını çamaşırcı kadına yıkatmayacak. --Eve gelir gelmez kıyafetleri yıpranmasın diye derhal soyunacak evde yalnızca pamuklu sabahlığı ile oturacak... anlatılan bu tasarrufları yaparak, belli zamandan sonra gerekli miktarı toplar, yeni paltosuna kavuşur. Büyük bir heyecanla giyer. İş arkadaşları olayı kutlamak için bir parti verir. Ne yazık ki o gece paltosu çalınır. Hikaye de paltosunun hırsızlarını arama aşamasında statü eşitsizliği yine vurgulanır... Sözde! önemli kişinin küçümseyici tavrından öyle etkilenir ki, soğukta yürüdüğü sokakta hastalanarak ölür... Ölümünden sonra kasaba da hayalet olarak gezdiği söylentileri başlar. Hikaye, sözde! önemli kişinin paltosu çalınmasıyla son bulur. Yazar belki de sınıfsal ayrıcalığın öcünü böyle almak istemiştir. . Anlatılanlar sadece bir hikaye değildir aslında. Günümüzde bile devam eden mücadelenin anlatımı. Bir nevi sistemin eleştirisi niteliğinde... Sözde! önemli kişilerin kibri, ezilen halk... Küçük insanın yiyeceğinden kısıp, son model cep telefonunu alan kişiler, kredi kartı taksidiyle tatile çıkanlar, aldığı bir evi ödeyebilmek için ömrünü heba edenler. Yasamak yerine, hayatını sırtında hamal küfesi misali taşımaktır aslında... Dostoyevski'nin sözündeki "Hepimiz" sadece hikayeden etkilenen edebiyatçıları kapsamamakta. Günümüz sistemindeki bizleri de kapsar nitelikte adeta...
gibi müthiş gerçeküstücü, komik, acayip bir cümle karşınıza çıkabilir aniden! Hatta, bir sabah uyanıp aynaya baktığında burnunun yerinde olmadığını fark eden karakterin bunu garipsemek yerine, 'bari bir sivilce çıksaydı kenarında.. Ama tamamiyle dümdüz olmuş....' diye düşünerek hayıflanması bile muhtemeldir!
Palto, Burun, Bir Deli'nin Hatıra Defteri gibi kısa ama çarpıcı, yenilikçi ve benzersiz kısa hikayeleri mutlaka okunmalı. Gerçeklik algısını değiştirmeye cesareti olan herkes için eşi bulunmaz bir deneyim....
Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık...
.
Dostoyevski'nin bu ünlü sözü, edebiyatın Gogol'un "Palto" hikayesine atıftır..
Bu kitabın tüm edebiyatı nasıl etkilediğine vurgu yapar.
Hikayedeki palto sadece bir giysi değil, sıradan, aşağılanmış ve zavallı bir memurun yaşam koşulunun hikayesi.
Tıpkı günümüzde görülmeyen kast sisteminin en alt tabakasında yaşam mücadelesi veren kesim gibi...
Hikaye, hem ihtiyaç, hem kendisine statü kazandıracağını düşünerek, bir paltoya sahip olma arzusunu anlatır...
Paltoya kavuşabilmek için yapılan planlar, ince hesaplamalar, hatta kitapta yaptığı tasarruf tedbirleri detaylıca anlatılmakta;
--Akşamları çay içme alışkanlığına son verecek.
--Hava karardıktan sonra kesinlikle mum yakmayacak.
--Eve iş getirdiğinde, ev sahibinin odasına gidip onun mumunun ışığında yapacak.
--İşe gidip gelirken ayakkabısının tabanları aşınmasın diye ağırlığını ayak tabanlarına vermeyecek, parmaklarının ucunda yürüyecek.
--Çamaşırlarını çamaşırcı kadına yıkatmayacak.
--Eve gelir gelmez kıyafetleri yıpranmasın diye derhal soyunacak evde yalnızca pamuklu sabahlığı ile oturacak...
anlatılan bu tasarrufları yaparak, belli zamandan sonra gerekli miktarı toplar, yeni paltosuna kavuşur. Büyük bir heyecanla giyer. İş arkadaşları olayı kutlamak için bir parti verir. Ne yazık ki o gece paltosu çalınır.
Hikaye de paltosunun hırsızlarını arama aşamasında statü eşitsizliği yine vurgulanır...
Sözde! önemli kişinin küçümseyici tavrından öyle etkilenir ki, soğukta yürüdüğü sokakta hastalanarak ölür...
Ölümünden sonra kasaba da hayalet olarak gezdiği söylentileri başlar. Hikaye, sözde! önemli kişinin paltosu çalınmasıyla son bulur.
Yazar belki de sınıfsal ayrıcalığın öcünü böyle almak istemiştir.
.
Anlatılanlar sadece bir hikaye değildir aslında.
Günümüzde bile devam eden mücadelenin anlatımı.
Bir nevi sistemin eleştirisi niteliğinde...
Sözde! önemli kişilerin kibri, ezilen halk...
Küçük insanın yiyeceğinden kısıp, son model cep telefonunu alan kişiler, kredi kartı taksidiyle tatile çıkanlar, aldığı bir evi ödeyebilmek için ömrünü heba edenler.
Yasamak yerine, hayatını sırtında hamal küfesi misali taşımaktır aslında...
Dostoyevski'nin sözündeki
"Hepimiz" sadece hikayeden etkilenen edebiyatçıları kapsamamakta.
Günümüz sistemindeki bizleri de kapsar nitelikte adeta...
Gogol okurken.....
'Burnunuz bulundu! '
gibi müthiş gerçeküstücü, komik, acayip bir cümle karşınıza çıkabilir aniden! Hatta, bir sabah uyanıp aynaya baktığında burnunun yerinde olmadığını fark eden karakterin bunu garipsemek yerine, 'bari bir sivilce çıksaydı kenarında.. Ama tamamiyle dümdüz olmuş....' diye düşünerek hayıflanması bile muhtemeldir!
Palto, Burun, Bir Deli'nin Hatıra Defteri gibi kısa ama çarpıcı, yenilikçi ve benzersiz kısa hikayeleri mutlaka okunmalı. Gerçeklik algısını değiştirmeye cesareti olan herkes için eşi bulunmaz bir deneyim....
Gogol, Rus değil, Kazak'tır. Ayrıca kimseye benzemez. Nevi şahsına münhasırdır.
sınav sorusu
anlatım bakımından Puşkın ın fotokopısı.....
Rus olmasi nedense cekiciligini itici hale getiriyor ve evrenselligide...
yazdığı şeylerin hemen hepsinin beni benden aldığı yazar.harika muhteşem vs vs vs
ama benim koptuğum nokta...köpekle diyaloğu....
evet o palto..en ünlü palto..
bir delinin hatıra defteri...
sevimli kitaplarımdan biri..her sene bi okurum...
ölü canları bende pek tutmadım...
Ben çok büyük hevesle aldım okudum ölü canlar'ı ama beğenmedim.Elbette zevk.