Samimiyetinizden asla şüphe etmiyorum. «Domuzdan yana» değilsiniz, biliyorum! Doğruluğuna inandığınız fikirlerin ezilmek istenmesine üzülüyorsunuz. Fazilet temeli üstüne kurulacak mesut ve müreffeh bir Türkiye’yi şiddetli özlüyorsunuz. Davanızın başarıya ulaşması için sık sık dua ettiğinize, hatta zafer rüyaları gördüğünüze bile eminim. Ama ne yazık ki, bundan başka hiçbir şey yapamıyorsunuz. Mücadele ile yegâne ilginiz «Allah vere de bizimkiler kazansa» diyerek, tehlikeli kulakların duyamayacağı bir sesle dua ederek seyirci kalmaktan ileri gidemiyor. TANINMAYA CESARET EDEMİYORSUNUZ.Saflarınızı kuvvetlendirmek üzere ARALARINA KATILMAKTAN KORKUYORSUNUZ.Böylece bir çetin dâvanın bütün yükü BİR AVUÇ ADAMIN OMUZLARINA yükleniyor. O bir avuç adam mücadeleyi kazanırsa ne âlâ, avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız. Onları olduklarından daha büyük gösterecek, olağanüstü vasıflar tanıyacak, şımartacaksınız. Ama yenildikleri vakit, ama her yönden saldıran çeşitli düşmanların üstün kuvvetine dayanamayıp ezildikleri vakit hiçbiriniz ortalıkta görünmeyecek, âdeta hep birden «toz» olacaksınız. Artık o yenilmişlerle karşılaşmamak için sokakta yolunuzu değiştirecek, selâm vermekten çekineceksiniz. Yalnızlığın çilesini dolduran, ihanetin ıstırabı ile kahrolan o bir avuç insan yine size darılmayacak, umudunu kesmeyecek. Mücadelesini devam ettirecek.
bir ülkü uğruna öne atılan, kendini riske atan kişi. genelde herkesten önce onlar bu işe kalkışırlar, kaşif görevi yaparlar. fedailerden gelecek sonuca göre çoğunluk nasıl hareket edeceğine karar verir.
şem ü pervane gibiyiz sevgili
sen ve ben....
yakıyor ateşin; ama ben vaz geçmiyorum
aydınlığında ve sıcaklığında dönüp durmaktan..
Samimiyetinizden asla şüphe etmiyorum. «Domuzdan yana» değilsiniz, biliyorum! Doğruluğuna inandığınız fikirlerin ezilmek istenmesine üzülüyorsunuz. Fazilet temeli üstüne kurulacak mesut ve müreffeh bir Türkiye’yi şiddetli özlüyorsunuz. Davanızın başarıya ulaşması için sık sık dua ettiğinize, hatta zafer rüyaları gördüğünüze bile eminim. Ama ne yazık ki, bundan başka hiçbir şey yapamıyorsunuz. Mücadele ile yegâne ilginiz «Allah vere de bizimkiler kazansa» diyerek, tehlikeli kulakların duyamayacağı bir sesle dua ederek seyirci kalmaktan ileri gidemiyor.
TANINMAYA CESARET EDEMİYORSUNUZ.Saflarınızı kuvvetlendirmek üzere ARALARINA KATILMAKTAN KORKUYORSUNUZ.Böylece bir çetin dâvanın bütün yükü BİR AVUÇ ADAMIN OMUZLARINA yükleniyor. O bir avuç adam mücadeleyi kazanırsa ne âlâ, avuçlarınız patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız. Onları olduklarından daha büyük gösterecek, olağanüstü vasıflar tanıyacak, şımartacaksınız.
Ama yenildikleri vakit, ama her yönden saldıran çeşitli düşmanların üstün kuvvetine dayanamayıp ezildikleri vakit hiçbiriniz ortalıkta görünmeyecek, âdeta hep birden «toz» olacaksınız. Artık o yenilmişlerle karşılaşmamak için sokakta yolunuzu değiştirecek, selâm vermekten çekineceksiniz. Yalnızlığın çilesini dolduran, ihanetin ıstırabı ile kahrolan o bir avuç insan yine size darılmayacak, umudunu kesmeyecek. Mücadelesini devam ettirecek.
(GALİP ERDEM)
Neyleyim yurt için akmayan kanı...
Bin cân olaydı kâş men-i dil-şikestede,
Tâ her biriyle bir kez olaydım fedâ sana.
(Fuzûlî)
bir ülkü uğruna öne atılan, kendini riske atan kişi. genelde herkesten önce onlar bu işe kalkışırlar, kaşif görevi yaparlar. fedailerden gelecek sonuca göre çoğunluk nasıl hareket edeceğine karar verir.