Tüm bilme ve kavrayış içselleştirme ile başlar, her fiziksel ve ahlaki bütünlük, kendi varlığını korumak için bazen en içsel başlangıcına geri dönme ihtiyacı duyar, kendi özünün birliğinin hissi insanı gençleştirir, yeniden sevinçle doldurur, bilimi arayan kişi bu kaynakta kuvvetini sürekli tazeler, yalnızca şair değil, filozof da kendinden geçer, filozofun, daha yüce tasavvurların tarif edilemez gerçekliğinin onu içi boş ve coşkusuz diyalektiğin zorlama kavramlarından koruması için kendinden geçmeye ihtiyacı vardır. Tin, görülebilen en son şeye varsa bile, onda, kendinde var olmayan bir varsayımla karşılaşacaktır, bu varsayım ise her şeyi içine alan, derinliklerinden her şeyin doğduğu açıklanamayan tek bir şeyin var olduğu bir zamana işaret eder, elbette doğru bir ruhla düşünüldüğünde bu şeyin içinde de yeni uçurumlar keşfedilecektir. Özgürlük, ebediyetin ya da tüm zamanların üzerinde olanın olumlayıcı kavramıdır. Böyle bir irade hiçbir şeydir ve her şeydir, etkin olmayı arzulamadığı ya da edimsellikten herhangi bir pay istemediği için hiçbir şeydir. Diğer yandan her şeydir, çünkü tüm kuvvet, ebedi özgürlük olarak ondan gelir, çünkü herşey onun altındadır, her şeye hükmeder ve hiçbir şey tarafından hükmedilmez. O en derin kaynaktan çekilen suya benzer, gerçek kral hiçbir şey umut etmeyen ve hiçbir şeyden korkmayandır. Ya da bu iradeye - yoksul - diyebiliriz, çünkü her şey onun içindedir, dışarda istediği hiçbir şey yoktur. Bir insanın içindeki en yüce şey, Tanrının ve diğer bütün şeylerin içindekiyle aynı özdür, hakiki ebediliktir, o şu ya da bu değildir, onun kuvveti her ikisinden biri ya da her ikisi birden olmaktan gelir. O kendi içinde saf özgürlüktür, kendisini tanımayan saf sevinçtir, kendisi tarafından o denli kapsanmıştır ki hiçbir şey düşünmez. Varolmayışından haz duyan sessiz içselliktir, özü zarafet, sevgi ve sadeliktir, O insanlardaki hakiki insanlık, Tanrıdaki tanrılıktır. Tanrının içinde ikamet ettiği ulaşılamaz ışığın parlaklığı, insanın ancak aynı derecede saflıkla yaklaşabileceği bir saflığın kavurucu sıcaklığıdır. Ateş gibi bütün varlığı yuttuğundan, hala varlığa dolanık olan ona yaklaşamaz.
Tüm bilme ve kavrayış içselleştirme ile başlar, her fiziksel ve ahlaki bütünlük, kendi varlığını korumak için bazen en içsel başlangıcına geri dönme ihtiyacı duyar, kendi özünün birliğinin hissi insanı gençleştirir, yeniden sevinçle doldurur, bilimi arayan kişi bu kaynakta kuvvetini sürekli tazeler, yalnızca şair değil, filozof da kendinden geçer, filozofun, daha yüce tasavvurların tarif edilemez gerçekliğinin onu içi boş ve coşkusuz diyalektiğin zorlama kavramlarından koruması için kendinden geçmeye ihtiyacı vardır. Tin, görülebilen en son şeye varsa bile, onda, kendinde var olmayan bir varsayımla karşılaşacaktır, bu varsayım ise her şeyi içine alan, derinliklerinden her şeyin doğduğu açıklanamayan tek bir şeyin var olduğu bir zamana işaret eder, elbette doğru bir ruhla düşünüldüğünde bu şeyin içinde de yeni uçurumlar keşfedilecektir. Özgürlük, ebediyetin ya da tüm zamanların üzerinde olanın olumlayıcı kavramıdır. Böyle bir irade hiçbir şeydir ve her şeydir, etkin olmayı
arzulamadığı ya da edimsellikten herhangi bir pay istemediği için hiçbir şeydir. Diğer yandan her şeydir, çünkü
tüm kuvvet, ebedi özgürlük olarak ondan gelir, çünkü herşey onun altındadır, her şeye hükmeder ve hiçbir şey
tarafından hükmedilmez. O en derin kaynaktan çekilen suya benzer, gerçek kral hiçbir şey umut etmeyen ve hiçbir şeyden korkmayandır. Ya da bu iradeye - yoksul - diyebiliriz, çünkü her şey onun içindedir, dışarda istediği hiçbir şey yoktur. Bir insanın içindeki en yüce şey, Tanrının ve diğer bütün şeylerin içindekiyle aynı özdür, hakiki ebediliktir, o şu ya da bu değildir, onun kuvveti her ikisinden biri ya da her ikisi birden olmaktan gelir. O kendi içinde saf özgürlüktür, kendisini tanımayan saf sevinçtir, kendisi tarafından o denli kapsanmıştır ki hiçbir şey düşünmez. Varolmayışından haz duyan sessiz içselliktir, özü zarafet, sevgi ve sadeliktir, O insanlardaki hakiki insanlık, Tanrıdaki tanrılıktır. Tanrının içinde ikamet ettiği ulaşılamaz ışığın parlaklığı, insanın
ancak aynı derecede saflıkla yaklaşabileceği bir saflığın kavurucu sıcaklığıdır. Ateş gibi bütün varlığı yuttuğundan, hala varlığa dolanık olan ona yaklaşamaz.
Schelling, Alman İdealist Filozofu, 1854
Çev. Mehmet Barış ALBAYRAK.
Dünya test eder sadece masumlar girebilsin diye, binbir engelle boğuşan temiz gönüller kazanır sonunda, çünkü dünyanın kazananı yoktur.
-Hem eski hem ebedi olabilir mi...
-Olabilir!
..... Ebediyet tüm zamanların üstündedir...
Heee