İz sürdüm
Tarihin tanıklığında
Hakikatla
Çarpılan yüzüm ve titreyen ellerim
uğruna harcadım
mezalim fişekleri
unutulmuş alkışlarla geçtim
divan yolunu
okyanusları geçtim
ay tanrısının sarı yüzünde
yazı yoktu
ninnisi benim için
sustu çocuğun
gece titrekliğinde havanın
ansızın başlayan seslerle
hüzünlerle başlayan
uzak duyguların özlemi
içime acı doldurdu zaman
her söz acı vermeye müsait
her kahkaha ayrılığa
sığındığın gölgelerde bile
bir güneş uzaklığı
suça ortak olan
mendebur gecelerde
karafatmalar
öper gerdanımdan
kaybederim güneşi
beni niçin terkettin
ey ışık seli
ey kargaşadaki çekimser itiraz
beni niçin terkettin
geceler boynumda
barbar halklar gibi
yoğururken aşkı
eskimiş yüzümle
kovaladım içimin ölüsünü
bir nefes almak muhayyel değil mi
dert mi satar bana
ölgün yüzlerden dökülen sakal
sonra ibrikler
bir nargile keyfine nadan şadırvanlar
koparır mı heykelimi izdihamdan
sonra köyler köylüler
onca yaşanmışlığı
bir aldırmazlık tespihine dizenler
düzinelerce kol saati
yüzyılların kükrediği okyanuslar
durgun bir anda yakalanan kız kulesi
hatıralar kadar basit saçların
yürek yaran kıpırtıların güneşli vakitlerinde
aldı götürdü beni
eskittiğimiz gravürler
bir meczup tayfasına
mustahdem
değil de yürüyüşüm
bir nefes almak muhayyel değil mi
Düş gözüm boyansın
Maviye
Bir yürüyüş ki
Siyah beyaz manşetlere yakışan
Güller gülümser
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!