Soru:
Risale-i Nur okumayan ne İslam nede Kur´anı anlayamaz derler.
Ben bunu diğer tarikat ehli kardeşlerimizden de duydum.
Peki ben bu risale-i nur külliyatını nereden temin edebilirim?
Cevap:
Sonucu itibariyle yok olacaklarına inanlar,
Hayatı tüm zorluklarına rağmen neden yaşarlar?
Yaşamın her şeyi ile yaşanmaya değer bir güzelliğe sahip olduğunu söylemek mümkün mü?
Bütün şikâyetler, dertler, sıkıntılar, ihanetler hayatın içinde yaşanan doğal fonksiyonlar değilmi?
SORU:
yazdıklarınızın tamamını okudum. yaratıcı gücün varlığına ve ahiret hayatının mutlak var olduğunu söylemişsiniz. bundan binlerce yıl önceki insanlar da bunları ifade ediyordu zaten. size 2 soru sormak istiyorum;
1-evet yüzlerce dinde de ahiret inancı varken neden İslamı seçtiniz?
2-bu da benle ilgili bir soru;
Ülke ve insanımızın baş sorunu olan milliyetçilik (Kürtçülük ve Türkçülük) sorunu ve temel sebepleri.
Milli sorun yoktur.
Milliyeti sorun yapan milliyetçilikten beslenen haramzadelerin voli sorunu vardır.
Türkiye de dâhil olmak üzere, azgelişmiş ve geri kalmış ülkeler bu oyunun devamlı gösterimde olduğu bölgesel ve ulusal sahnelerdir.
İbadetlerimizdeki sembolik disiplinler cami ve ibadet ile sınırlı kalır ise dünya ve ahiret hayatının esaslarını ihtiva eden İslam dini sembollere mahkum edilip hayttan tecrit edilmiş olur.
Efendimiz (sav.) ’min sadece namaz ile ilgili sanıp,
cami ile sınırlandırdığımız birkaç hadisi şerifinin bana düşündürdüklerini dostlarım ile paylaşmadan edemedim.
İşte aşağıya kaydedip anladığım şekli ile izah etmeye çalıştığım,
Kıymetli şeylerin vücut bulması için hem çok emek, hem çok masraf ve zahmet gerekir.
Bir ton altın elde edebilmek için, kaç bin ton toprak ve kaya içinden ayıklandığına,
bir kilo uranyum saflaştırmak için ne masraflar edildiğine dikkat etmek lazım.
İnsanlığın Fahri Hz. Muhammed Mustafa (Sav.) ve yolundan giden insanlığın medarı iftiharı olmuş, mümtaz şahsiyetlerin de insanlık kervanı içinde yerini alabilmesi için, elbette bir sürü muzır mahlûkatın hayat sahnesinde arz-ı endam etmesi gerekmektedir.
Değerli Dostlar!
Kandil gecelerinde göstermiş olduğumuz dini hassasiyetimizden rahatsız olup,
Ümmet-i Muhammet arasında birlik, beraberlik, muhabbet ve uhuvvet vesilesi olan, Rabbimize karşı vazife-i ubudiyetimizde o gecelerde mutadımızın dışına çıkarak tövbe istiğfarda yoğunlaşmanın bidat olduğunu iddia edip Müslümanları bu güzel davranışlarından vazgeçirip, mahrum bırakmak isteyen birisine veya bir zihniyete yazmış olduğum makalemdir.
Saygılarımla.
İnananları küçümseyerek,
Dünyanın tahribatlarından sorumlu tutan bir aklı evvel ile aramızda geçen tartışma mektubudur.
Yaratıldığı günden beri,
insanlık üzerinde yaşadığı dünyayı
hatta imkânların el verdiği nispette dünyanın içinde bulunduğu uzayı tanımaya ve tanımlamaya çalışıyor.
İnsan hayatı;
sonsuz arzular sınırsız his ve duygular ile donatılmış olup, bütün kâinat ile irtibat içinde olan, yaratıcı ile iman, ibadet, itaat, ilim, marifet, muhabbet ve mehafet gibi çok münasebet ve sorumlulukları bulunan; Yaşam enerjisinin adı.
Bu imkân ve sorumluluklara muhatap olan insan hayatı,
yer kürenin kabuğundaki basit jeolojik hareketin biyolojik bir versiyonu sayılarak hafife alınacak kadar değersiz bir şey olmasa gerek.
Röportaj.
Üyesi olduğum Antoloji sitemizin bir gurubunda benimle yapılmış olan bir röportaja vermiş olduğum cevaplardır.
Özel olanların dışındaki soru ve cevaplar okuyucu dostlarımın da istifade edebileceği önemli konuları ihtiva ettiğine inandığım için özel de olsa bu röportajı siz değerli dostlarım ile paylaşmayı uygun gördüm.
Hislerime tercüman olan bir uslup tebrikler
Efendim bu güzel hafta için çok güzel dizeler tebrikler elinize yüreğinize sağlık
Evet Necdet bey Çok doğru Tebrikler