Gecenin yorgun gülüşleri
Sabahın uykularında kelepçeli
Bilnmez ki
Şafak mavi bir türkü gibi
Gün alacasına umudu mu hüznü mü devrediyor
Ay ışığı solgunken
Büyüyen İki sevinç, ilk heyecan
Ne kadar da umutluydu
Söylesem olmazdı
Ama en işveli endamına koşarak gelen
Uzaktaki düşlerin içinden
Kopup geldiğinde
Gecedeydik.
Ay tutuluyordu.
Her şeyin dikey saplandığı bir zamanda
O,ötekileştirmedi hiçbir zaman!
Çünkü yaşam felsefesinde böyle bir madde yoktu.
1938’de sonsuzluğa yürürken yüzyılların gerçeğinden arınmış Genç Cumhuriyet’i bırakıp gitti.
Saltça
‘’….
Beni hatırlayınız.’’
Orada salınışlarıyla
İlk yazı ve Yeditepeli Şehri
Anımsatan laleler yine patlayacaktır
Bozkırdan
Elediğim boşluğa dökülen kırıntıların korkunç hiçliği
Benzer sayıklama nöbetleri.
Karanın küfü salıyor kokusunu,bir dal kırılıyor dışarıda,bir cellat
Neden dolaşıp duruyor orta yerde…
Yine eylül
Dişlileri dağılmış o yaşam çarkımı
Onarmak için koşup o köprüden geçmiştin.
Çünkü sen var oldukça
Değişirdi her şey
Uzun geceler değişirdi denizlerin tuzu değişirdi
Biz birbirini tamamlayan o görkemli aşkın
Çekimiyle bütünleşmiş ayrılmaz iki kutup gibiyiz…
Her nefes aldıkça derinden
Denize hasret nehirler gibi
Sabırsızca sana koşup da
Başımı göğsüne yaslamak isteyişim
Apansız
Sarsıyor gün depremi
Gölgesi soluyor kentin
Bir ömür
An’a sığınarak
Hiç gelmesin karanlıklar
İstemiyorum
Ilık temmuz gecelerinin
Esintileri ardından boşalan
sağanakları da
Varsın bu kök
Muhteşem şiirin usta kalemini yürekten kutluyorum saygılarımla
Dayanılmazlıkların yüklerini taşır..bir tebessüm karşılığına..
imgeler kondurur içinden
kayıtlara geçmemiş şiirlerin..o aranan. arzulanan tebessüm
dev dalgaların arasında gün ışığı...yaladıkca sevdalı yürek atışını..başlar yaşamsal adımların en soylusu..
değerli dostum sayın ...
Kül oldu zaman
Kül oldu deniz.
Çözemedim beyaza iz bırakan dolambaçların zincirlerini
Hayatın labirenti