Kalem, kalem, kalemim.
Yazmaktan bıkmayan elim.
Ne sen, ne de bendim,
İşte hayatım, işte geçmişim,
İşte aşkım, işte kaderim,
İşte bedenim.
Bakıyorsam gözlerine dik dik,
Kızıyorsam kendime,
Ağlıyorsam karşında,
Sevdim demektir.
“Bu aptal da kim? ” diye sorduysan kendine,
Bulutlar benim için ağlıyor bugün Fatma.
Kukumav kuşları gibi,
Ne üşüştünüz başıma?
Hastaysam hastayım işte,
Hadi bakın dalganıza.
Ey ismiyle bu kağıdı lekeletenlere,
İşte ahım onadır..
Ey tertemiz yüreğimi;
Sayfalarca derletenlere,
İşte ahım onadır…
Bir güvercin kondu sol yanıma,
O kızıl gözleriyle baktı, baktı, baktı,
Ve uçup gitti sonunda.
Ey güvercin dedim;
Anam mısın?
Lüx elbiselerle gezmesi güzeldir.
Fakat; üstünde yamalı bir don,
Terli bir atlet ve eski bir pabuç oldumu.
Ne, sen seni beğenirsin,
Ne de, seni hiç kimse…
Bir Perşembe sabahı, yabancı bir evde;
Düşünürken balkonda,
Bulutlar çöküverdi üzerime,
Manisa Demirci’de.
Sıkıntıdan yıldızlar çiziyorum,
Meğer ne ağır meziyetmiş alın teri.
Yolda kalmak, parasız, pulsuz, çulsuz olmak,
Ne kötü!
Sevmek çok mu zor!
Yaşamak gerçekten zor mu bu kadar?
Sıcak su fokurduruyorsa, cehennem gibi.
Kapatın durulsun cehennem ateşi.
Aşk duası ile beslenen otları,
Atın suskun yağmur sularına.
Ve kızılca kan rengini alıncaya kadar bekleyin,
Demlensin…
İnsan eli değmeyince,
Hiçbir şeyin hayrı olmazmış…
Hamurumda hiç olmadı.
Pazar ekmeği misali;
Köy ekmeğinin yerini,
Hiç bir şey tutmuyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!