Öldürürlerse bir gün seni,
Bana gel.
Ben alışkınım ölmeye.
Öğretirim sana da.
Sırtımda sayısız bıçakla bir kaç dağ aştım.
Yüzümde maskeyle yaşıyormuş gibi yaptım.
Hikayem karışık benim.
Çözemem dersen anlarım.
Usulca git.
Hikayem biraz kara.
Dinlerim dersen buyur.
Çay koyayım otur.
Beni sevmediğin gerçeği,
Güneşsiz bir sabah ,
Aldığım en büyük hayat dersi...
Sen denince çok şey ,
Söylenmemesi gereken onca gerçek,
Yutkunduğum bir sürü yalan...
Biliyorum susacağız.
Günün birinde kapanacak penceremiz.
Aynı şehirde olmayacağız belki de.
Yürüdüğümüz karanlıklar farklı olacak.
Farklı bir sokak lambasına dalacak gözümüz.
Oysa ben sensiz yaşayamam.
Aşk nedir diye sorsalar,
Saçma sapan şeyler anlatırdım senden önce.
Bilmezdim ki silüetsiz birşeymiş.
Aynı evrenin içinde tek bir kalp bağıymış.
Tek bir gün göz göze gelmeden,
Adını bile bilmeden sevebilirmişsin, bilmezdim.
Bırak gideyim.
O kara uçurtmaya bağla beni sevmeme nedenini.
Tellere takılırsa birgün ,
Sevinir belki biri gizlice.
Ellerini boğazımdaki düğüme sar.
Daha da kesilsin nefesim,
Bir resim daha gördüm.
Başı başına dayanmış.
Kahkanız hala orada duruyordu.
Eli omzuna dolanmış,
Senin gamzen ona gülüyordu.
Aynı renkti kıyafetiniz.
Aynı gökyüzünde, ayrı yıldızlara bakarken yakaladım bizi.
Benim yüzüm karanlık,
Senin imkansızlığın güneşe dönüktü.
Apaçık ortadaydı olamayışımız.
Koştuğunu sandığın yerde ,yürümüyordun bile.
Ben ayaklarımdaki prangayla gülmüştüm oysa sana.
Ölümcül bir yalnızlık.
Soframda bir bardak zehir, bir tabak zemberek.
Sağ elim sol elime bile tahammül edemiyor.
Tutulmak için hamle bile yapmıyor.
Kan kusuyorsam, şerbetle falan alakası yok.
Yalnızlıktan ölmemiş kimse, kabul.
Pencere yarım aralanmış.
Gözyaşlarım yere düşene kadar donuyor.
Biraz da başım dönüyor.
Rüzgara tutunmaya çalışırken nefesim,
Kendine bile yetmiyor.
Bir uğultu gibi içimdeki acı.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!