Kırk şafak söktü acıların üstüne
Uyanmıyor koskoca dünya uykuda
Rastlanmadı korkaklığın böylesine
Ezanlar okunmaz müminler şüheda.
daha çiçek açmamıştı ilk gördüğümde
arılar kızgınca vızıldıyordu
kargalar kuştu, kuşlar kelebek
kertenkele yaşlı söğüt dibinde
bir eklem bacaklı bekliyordu
süregelen zamanlardan söz ediyorum
her yeri yangın ve kasvetliydi dünyanın
daha soğumamıştı yeryüzü
güneşi yıldızlı aysız
neydi uçsuzluk katlarından gelen
hangi buz kütleleriydi
ihtişamı alabildiğine uzanan
hiçliğin hayret veren görkemi
ki oradadır zamansız, zaman
rotasız gelgitlerin sürüklediği
daha yüksek katlara doğru
gölgeleri ışığın ürünü olan
dolduralım sürahiyi, dökelim bardağa
kana, kana içerken düşünelim
suyun şemasından söz ediyorum
varoluşun dehasını anlatıyorum
şebnem tanecikleriyle buhurlanan
ne hazineler saklar sırrıına erilmeyen
Yaşamın tadı yok dünya değişti
Neresini tutsan kopuyor yeğen
Salgınlar çoğaldı cana ilişti
Çareler, çaresiz kalıyor yeğen.
Bilinmez ötede ne iş dönüyor
Tadı yok her mevsim ayrı bir hüzün
Şimdi geçmiş gözümde aks yapıyor
Yokuşa sarıyor gitgide düzün
Zamanla hayat monotonlaşıyor.
Takma kafana salla, salla, gitsin
Herşeyi dert edip, olma miskin
Geceyi sevmezsen gündüzlerde yat
Camdan güneş gelirse perdeyi kapat.
Dört yol ağzındayım
Talihim dönecek diye bekliyorum
Sabırsızım farkındayım
Hangi yönden gelecek bilmiyorum.
Çok katlı kabirlerdeyim
Mermer bloklarda
Birbirine açılan kapılarda
Duvar simalı insanlar
Taş heykeller yürüyor.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!